Ankara'da Atılım gazetesinin 30. yılında panel düzenlendi
Ankara'da Atılım gazetesi, "Ortadoğu'da bölgesel gelişmeler, devrimci olanaklar, riskler ve görevler" konulu panel düzenledi. Panelde söz alan ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Uçar, "QSD, Esad ve muhalif güçlerin yok etmek istediği bir kuvvet" dedi.
Atılım gazetesi sürdürdüğü 30. yıl etkinlikleri kapsamında Ankara'da Mülkiyeler Birliği'nde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz'ün katılımıyla "Ortadoğu'da bölgesel gelişmeler, devrimci olanaklar, riskler ve görevler" konulu panel düzenledi.
Panelde söz alan ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar, dünyanın her yerine yayılmış bir savaş denklemi olduğuna dikkat çekerek, "Emperyalist küreselleşme koşulları içerisinde Amerika'nın geriye düştüğü Çin'in yükseldiği ekonomik koşullar var" dedi. Dünyasal hareketler bakımından Rusya ve Ukrayna'daki gelişmelerin yanlış yorumlanabildiğini dile getiren Uçar, şöyle devam etti: "Yanlış olabilen bir eğim Ukrayna'yı mağdur görüp arkasındaki emperyalist destekçeleri görememek. Her iki eğilimi de dışlayan Nato ve Rusya'yı emperyalist olarak değerlendirmekte geri durmamak asli tercih olmalı."
Ortadoğu'da savaşın emperyalist ülkelerin planları dışında düşünülmemesi gerektiğini ifade eden Uçar, "Aynı yanlış denklemler Rojava'daki kazanımlarla ilgili de var. Emekçi sol kesim içerisinde maalesef pek çok kesim Rojava'yı antiemperyalist görmediği için desteklemiyor. Taktik ittifakları yanlış değerlendiriyor. Emperyalist karşıtı mücadelenin doğru içeriklendirilmesi gerekir. Bu yüzden doğru analizler yapabilmek önemli" şeklinde konuştu.
'QSD, ESAD VE MUHALİF GÜÇLERİN YOK ETMEK İSTEDİĞİ BİR KUVVET'
Uçar, konuşmasını şöyle sürdürdü: "2011 yılında Tunus'ta başlayan ayaklanma, Ortadoğu isyanları olarak gelişen süreç, Kürtler bakımından çok büyük kazanımla sonuçlandı. Pek çok gericiliğe ve emperyalist kuşatmaya rağmen kürtlerin Arapların, Ezidîlerin, Hristiyanların etnik grupların bir araya geldiği ve kendi kendini yönettiği bir sistem var ve dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok. Kadın özgürlükçü, özyönetime dayanan bir sistem yok. Bu kazanımları büyük oranda sahiplenmek gerekiyor. Suriye'deki bir taraf üçüncü yolu savunan QSD. QSD, Esad ve muhalif güçler yok etmek istediği bir kuvvet."
Filistin direnişine de değinen Uçar, "2 Ekim'de Hamas'ında içerisinde olduğu Aksa Tufanı hamlesi gerçekleşti. Askeri nitelikleri elbette tartışılabilir ama İsrail'in aşılmaz dendiği kubbeyi hedef alması İsrail'e bir ideolojik kırılma yaşattı ve Filistin davasının haklı iradesiyle birleşice dünyada toplumsal hareketler gelişti" dedi.
"Çok yakında Rojhilat'ta da ayaklanma oldu" diyen Uçar, ayaklanmanın bölgesel devrime dönüşmediğine dikkat çekerek, "Bu İran'daki güçlerin temkinli yaklaşımları nedeniyle bölgesel devrime dönüşmedi. Kadın isyanıyla başlayan, 'Jin, jiyan, azadî'yi dünyasal slogan haline gelmesine rağmen maalesef bölgesel devrimle tamamlanamamış oldu" dedi.
‘İŞGAL KARŞITI MÜCADELE SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA DEVRİM ÇAĞRISI YAPABİLMEK GEREKİR'
Ortadoğu'daki hiç bir gelişmeyi emperyalist konumlanıştan bağımsız görmemek gerektiğini söyleyen Uçar, "Güncel olarak, ne zaman bir savaş denklemi ortaya çıksa çok hızlı bir barış talebi dillendirirler. Bir şeylerin adını doğru koymak gerekiyor her şey savaş değil, işgaldir. İşgal karşıtı mücadele söz konusu olduğunda devrim çağrısı yapabilmek gerekir" dedi.
'30 KİŞİYLE AÇIĞA ÇIKAN DEVRİMCİ İRADE DEVASA BİR HAREKETİN OLUŞMASINA KAYNAKLIK ETTİ'
Ardından söz alan (DEM) Eş Genel Başkan Yardımcısı Mahfuz Güleryüz, QSD Komutanı Mazlum Abdi'nin bu hafta verdiği röportaja değinerek, "Abdi, '30 Kişiyle başladık ama şu an yüzbinleriz' dedi. Kürt hareketi uzun yıllardır silahlı mücadele veriyordu ama 2011'e kadar Suriye'de devrimsel bir gerçek yoktu. 30 kişiyle açığa çıkan devrimci irade devasa bir hareketin oluşmasına kaynalık etti" dedi.
ABD ve NATO'nun bölgedeki en büyük destekçisinin Türkiye olduğuna dikkat çeken Güleryüz, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu denklem başlarken ABD ve Türkiye birlikte hareket etti ve vekaleten ortaya çıkardıkları güç IŞİD idi. Bu yapı sadece Kürtlere değil coğrafyanın hepsine büyük zararlar vererek hareket etti ve bütün dünya güçlerinin özellikle dünya halklarının tepkisini çeken bir savaş pratiği sergiledi. Kürt hareketinin özellikle demokratik ulus paradigması ve 3. yol olarak tarif ettiği alternatifin var oluşu, Suriye Kürtlerinin taleplerine Amerika'nın mesafeli yaklaşmasına yol açtı. Türkiye'nin bu sebeple YPG'yi terör gücü olarak tarif etmesinin politik sebebi 3. yol yaklaşımıdır."
'ROJAVA DEVRİMİNE AKIN AKIN KATILANLAR OLDU'
Kürtlerin kendi öziradeleriyle ortaya çıktığını vurgulayan Güleryüz, "Dünyadaki sol, sosyalist güçler bunu büyüttü. Rojava Devrimine akın akın katılımlar oldu ve devrim, halkların devrimi oldu. Bu tüm emperyalistlerin hesaplarını yeni baştan yapmasına yol açtı. Esasen Türkiye'nin kıramadığı devrimci durumlardan bir tanesi de budur" dedi. Yeni denklemin İsrail'in güvenliği üzerine kurulduğunu kaydeden Güleryüz, "Cihadist örgütlerin ortaya koyduğu pratikleri de biliyoruz. Devrimci güçlere samimi bir tablo yansıtmadığını da hepimiz iyi biliyoruz. Bu kurulacak denklem içerisinde devrimci dinamiklerin göz ardı edilmeyeceğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.