13 Şubat 2025 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Sur'un 'Toledo'sundan Gazze'nin cazibe merkezine

AKP'nin "Toledo" vaadinden 9 yıl sonra Sur'dan binlerce kilometre uzaklıktaki ABD'de bu kez Trump, Gazze'ye bakınca, Davutoğlu'nun gördüğü şeyi görüyor. İmar ve ranta açılması gereken bir yer. Her ikisinin yaklaşımında sadece rant ve kapitalist dünyanın çıkarları var.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, daha enkazların altında cenazelerin olduğu, cenazelere yapılan işkence nedeniyle ailelerin çocuklarını bile tanıyamadığı Sur için, "Toledo gibi yapacağız" demişti.

Bu konuşma 1 Şubat 2016 tarihinde yapılmıştı. Sonuç ne oldu? Göç etmek zorunda bırakılan halk, geriye dönemedi. Dönenler ise bambaşka bir Sur ile karşılaştı. Çünkü Sur, tarihinden kopartılmış ve hafızasızlaştırılmıştı.

AKP'nin "Toledo" vaadinden 9 yıl sonra, Sur'dan binlerce kilometre uzaklıktaki ABD'de bu kez Trump, Gazze'ye bakınca, Davutoğlu'nun gördüğü şeyi görüyor. İmar ve ranta açılması gereken bir yer. Her ikisinin yaklaşımında da insan yok, insani olan hiçbir şey yok. Sadece rant ve kapitalist dünyanın çıkarları var.

Dünyanın en zenginleri, faşistleri ve faşistseverlerinden oluşan bir kabine kuran Trump, Filistin halkına yönelik yeni bir etnik temizlik planını devreye sokmakta hevesli görünüyor. Bunu her fırsatta çeşitli biçimlerde dile getiriyor. "Gazze'yi alacağım" diyor örneğin. Bu plan karşısında elbette, savaş suçlusu Netanyahu'nun ağzı kulaklarına varıyor. Çünkü Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımı tamamına erdirmek istiyor.

Filistinli 12 direniş örgütünün, İsrail'in "aşılmaz çelikten gök kubbe" mitine karşı başlattığı 7 Ekim Aksa Tufanı Hamlesinden bu yana Gazze'de soykırım suçu işleniyor. "İsrail-Hamas çatışması" kavramına hapsedilen soykırım suçu karşısında dünyanın büyük bir kesimi sessiz kaldı. Dünyanın gözü önünde, adeta canlı yayında bir halk büyük bir yıkım ile karşı karşıya bırakıldı. 16 ayda, İsrail, 48 bini aşkın Filistinliyi katletti. Önceki gün itibariyle yaralı sayısı 111 bin 665'e ulaştı. Hala enkaz altında cenazeler var. Her gün en az 10 cenaze çıkartılıyor.

İsrail ile varılan ateşkes sonrasında Gazze'nin güneyinden kuzeyine doğru ilerleyen on binlerin görüntüsü, ne olursa olsun Filistin halkının topraklarına bağlılığının ifadesiydi. Döndükleri Gazze'de büyük bir yıkım var. Sadece halkın evleri değil, okul, hastane, fırın, yardım merkezi, altyapı, üstyapı. Ne varsa İsrail yok etti. Ancak buna rağmen halk döndü.
Neden?
Gidecek başka yeri olmadığı için mi?
Sanmıyorum.

Filistin halkı, sadece komşu ülkelere sürgüne değil, kendi toprakları üzerinde mülteci yaşama mahkum edilmiş bir halk. BM'nin raporlarına göre, Filistinli mülteciler dünyanın en kalabalık mülteci grubunu oluşturuyor. BM'ye kayıtlı mülteci sayısı 5,9 milyon. Kayıt dışı olanlarla birlikte bu rakam 7 milyonu geçiyor. Filistinliler kendi topraklarında da mülteci kamplarında yaşamak zorunda bırakıldı.

İsrail'in saldırıları nedeniyle her seferinde sıfırdan başlamak zorunda kaldılar. Örneğin, Gazze, 7 Ekim 2023 tarihi öncesinde de İsrail'in kuşatması ve saldırısı altındaydı. Yıkıma karşı her gün yeniden başladılar.

Filistin halkı, tarihsel hakkı olan topraklarıyla olan bağını hiç koparmadı. Örneğin anahtar, Filistinli mültecilerin simgesidir. Filistin topraklarındaki mülteci kampında, Batı Şeria'da İsrail işgali altında, Avrupa'nın ya da dünyanın herhangi bir yerinde, Ürdün'de yoksul bir mahallede yaşayan Filistinlilerin, zorla koparıldıkları evlerine bir gün dönme ümididir.

Filistin'in devrimci şairi, entelektüeli Gassar Kanafani'nin, 16 Ekim 1970 yılında ABC News'e yaptığı açıklama, Filistin davasını ve halkın topraklarına bağlılığını anlamak açısından oldukça önemli. Kanafani, İsrail ile yapılan barış görüşmelerini "kılıç ile boyun görüşmesine" benzetmiş, gazetecinin savaş ve yaşam ile ilgili soruları üzerine, "Bize göre ülkemizi kurtarmak, haysiyetli olmak, saygı duyulmak, insan haklarına sahip olmak yaşamak kadar önemlidir" demişti. Filistin'in solcu devrimci örgütleri büyük güç kaybetti ve mücadelede islamcı örgütlerin etkisi belirleyici hale geldi. Çünkü, Filistin halkı, Ortadoğu'da yalnız kaldı.

Şimdi yeni bir Nakba ile karşı karşıyalar. 1947'nin son aylarından 1949 başlarına kadar 750 binden fazla Filistinli topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı. Çünkü, toprakları, yaşadıkları evleri, emperyalistlerin kararıyla İsrail devletine dönüşmüştü. 77 yıl sonra, Trump'ın Gazze'yi dünyanın turizm merkezi haline getirme hevesi, İsrail'in, işgali ilhaka dönüştürme planı nedeniyle, Filistin halkı yine göç tehdidi altında.

Filistin halkı, bu büyük yıkıma rağmen Gazze'de kalarak, topraklarını terk etmeyerek direndi. Trump'ın yeni sürgün planına karşı da direneceklerdir. Ancak, dünyanın devrimcileri, ilericileri de bir kez daha Filistin halkının yanında durarak, bu etnik temizlik planına karşı çıkmak, enternasyonal dayanışmayı eylemli bir pratikle büyütme sorumluluğuyla karşı karşıyadır.