11 Ağustos 2025 Pazartesi

Gazze'nin gözyaşları: Bir ağıt ve bir isyan

1948'den bu yana toprakları parça parça işgal edilen Filistinliler 'uygar dünyanın' gözleri önünde birçok katliama uğradı. Irak'a sözüm ona demokrasi götüren ABD (ve tabi AB) İsrail'in insanlık suçlarını yok saydı. Bugün Gazze'de bir buçuk milyon Filistinli bir utanç kuşatması altında yaşıyor. BM yine kararlar alıyor ama siyonist soykırım devam ediyor.

Ağlamak, ağlatmak ne fayda.
Affet bizi Samir.
Mahmud Derviş'in dizeleriyle sızıyor içimize bu acı:
"Şimdi nereye gidelim?
Ve nasıl çıkalım bu düşten, bu çölden ve bu denizden?
Gidecek bir yerimiz yok"

"Uygar batı" denilen dünyanın, birkaç istisna dışında, bu soykırıma ortaklığı içimizi yakıyor. Kapitalist dünyanın sözde merhameti, ancak kendi halklarının baskısıyla uyanan bir yılan gibi. Gecikmiş, yarım ağızla söylenen her kelime, vicdanlarını aklamaya yetmiyor. Fakat daha da acı olan, siyonist zulmün karşısında aydınların bir kesiminin sessizliği. Antisemitist damgası yemekten korkanlar ya da Hamas'a destek veriyor görünmemek için çekimser kalanlar… Bu yeni bir durum değil. Edward Said'in haklı uyarısı yankılanıyor zihnimizde: "İsrail, bir Yahudi devleti olarak kalma iradesiyle yaşadığı sürece Ortadoğu'da barış olmaz"

Suçlu, bu gerçeği haykıranlar değil, onu inşa edenlerdir.

7 Ekim 2023'ten bugüne yirmi binden fazla Filistinli çocuk, bilinçli birer hedef olarak bu dünyadan koparıldı. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere altmış binden fazla silahsız sivil insan katledildi. Geriye kalanlar ise binlerce eli, ayağı, gözü eksik çocuk… Her biri, hayata tutunmaya çalışan, ama parçalanmış bedenlerle yaşayan birer anıt. Bir kentin belleği siliniyor Gazze'de. Bilim insanları, sanatçıları, gazetecileri, o şehrin hafızası olan her bir birey, kasıtlı olarak yok edildi. Okullar, hastaneler, tapu daireleri, kutsal mekanlar bilinçli hedef seçildi… Hepsi bir enkaz yığınına dönüştü. Ve en acısı, binlerce insan hala o enkazların altında, birer sessiz çığlık olarak kalmaya devam ediyor. Şimdi de çocuklar açlıktan ölüyor. Yiyecek arayan minik bedenler, hayatta kalma mücadelesinin en acı tablosu. Bu dünyanın orta yerinde, beş yaşındaki Samir gibi çocuklar var. Yiyecek bulmak için on iki kilometre yürüyen, yardım gönüllüsünün elini öpecek kadar masum bir çocuktan söz ediyorum. Ve bilinçli, hedef seçerek ateş açan İsrail askerlerinin kurşunlarıyla solan bir hayat. Tıpkı diğer binlerce Filistinli çocuk gibi.

Kalbim Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum, ne Roman Polansky'nin "Piyanist"; filmindeki gibi Nazilerle iş birliği yapan, kolluk görevlisi Yahudileri, ne de Piyanist'i. Ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura'yı unutuyorum, ne de 1981 yılında "Filistinli Savaşçı" kimliğiyle Beyrut Guevara Gazi hastanesinde yaralı yatarken, bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini.

Ve bugün de siyonist katillerin katlettiği çocuk Samir kazındı belleğime. Kucağında 12 kilometre yol yapıp bulabildiği 1 kilogram pirinç ve mercimek. Başta dediğim gibi ağlamak, ağlatmak ne fayda. Affet bizi Samir. Filistinli şair Samih El Kasım yıllar önce yazmış söylemek istediklerimi: "Belki sen, şu bir karış toprağımı da alacaksın bir gün / atacaksın belki de gençliğimi zindana / neyim varsa neyim yoksa atalarımdan kalma / yağma edeceksin belki de hepsini / kabımı, kacağımı, küpelerimi, hasırımı, kilimimi, sedirimi / yakacaksın belki de kitaplarımı, şiirlerimi / yem edeceksin belki de vücudumu kurda kuşa / belki ölüm saçan korkuluğunu dikeceksin köyümüze / ama hiçbir zaman oturmayacağım pazarlığa seninle / ey güneşin düşmanı / sıkacağım dişimi dayanacağım / son damlasına kadar kanımın…"

21. yüzyılın en büyük ayıplarından biri Filistin sorunu. 1967′den beri alınan BM kararları yok sayılıyor. 1948'den bu yana toprakları parça parça işgal edilen Filistinliler 'uygar dünyanın' gözleri önünde birçok katliama uğradı. Irak'a sözüm ona demokrasi götüren ABD (ve tabi AB) İsrail'in insanlık suçlarını yok saydı. Bugün Gazze'de bir buçuk milyon Filistinli bir utanç kuşatması altında yaşıyor. BM yine kararlar alıyor ama siyonist soykırım devam ediyor. Ben bu yazıyı kaleme aldığım gün "Gazze'de 1 milyon kişi tekrar zorla yerinden edilmeyle karşı karşıya…" başlıklı haberler düştü ajanslara. Habere göre: "İsrail'in Gazze kentini işgal planını devreye sokmasıyla, şeridin kuzeyindeki 1 milyon Filistinli bir kez daha zorla yerinden olacak ve yaklaşık 2,3 milyon kişi bölgenin orta kesimindeki dar alanda sıkıştırılacak". Ne desem ne yazsam yeteriz kalıyor bu trajediyi betimlemeye.

Yazıma Filistinli şair Mahmud Derviş'in dizeleri ile başlamıştım, diyeceklerimi benim bir şiirimle bitiriyorum.

"dilsiz kalabalıklarda büyür yalnızlığım
postal sesleri boğar türkülerimizi
bir gecede büyüyen filistinli çocuklar
intifada biçer mayın tarlalarında
kutsal topraklar utanır
ben utanırım çaresizliğimden
sınırları zorlarım
taş doldurup ceplerime…"