Tutsak gazeteci Demir: Başını kuma gömenler artık ortak ses çıkarmalı
![](/Uploads/HaberFoto/etha-20250211-gazeteci-neclademir.jpg)
Tutsak gazeteci Necla Demir, "Sabah hangi gazetecinin kapısının çalınacağı belirsiz. Hal böyle olunca 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' diyerek başını kuma gömenlerin artık ortak bir ses çıkarmasının zamanı geldi de geçiyor” dedi. Hiçbir baskı karşısında gazetecilerin boyun eğmeyeceğinin altını çizerken, mesleğe dönük saldırılara dikkat çekti.
İstanbul merkezli soruşturma kapsamında 17 Ocak'ta yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan ve 20 Ocak'ta "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanan gazeteci Necla Demir, tutsak bulunduğu Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi'nden avukat aracılığıyla mektup gönderdi.
'MESLEK ADETA YOK EDİLMEK İSTENİYOR'
"Gazetecilere yönelen sıradan kötülük" başlığıyla mektubunu gönderen Necla Demir, güne gazete manşetlerine bakarak değil, gazetecilerin tutuklanması ile başlandığını belirtti. Demir, "Daha ne kadar kötü olunabilir, ne kadar ileri gidilebilirin fragmanı olmaktan çok da öteye geçtik. Kaotik ve tartışmalı süreçlerin en çok başvurulan kişileri olan/olması gereken gazeteciler, bugün çeşitli gerekçelerle kriminalize ediliyor, mesleğin kendisi adeta yok sayılmak isteniyor. Savaşların ve krizlerin derinleştiği, sayısız kadın katliamının yaşandığı ve kötülüğün her türlüsünün toplum nezdinde sıradanlaştığı coğrafyalarda halkın gözü, kulağı olması gereken gazeteciler, bugün hapsedilme ile tehdit ediliyor. Özgür düşünce ve hakikatin hapsedilemeyeceği gerçeğinden uzak yaşayanların başvurduğu yöntem de basını ve onun haklı sesini kısmaya çalışmak oluyor. Ne kadar başarısız oldukları ise gazeteciliği meslek olmaktan öte gören; işine aşkla-şevkle bağlı olanlarda saklı" ifadelerine yer verdi.
'GAZETECİLER GÜNAH KEÇİSİ SAYILIYOR'
Demir, şöyle devam etti: "Sorgulayan ve kalemin denetleyici işlevini yerine getiren herkesin hedef haline getirildiği bir düzen yaratılmak isteniyor. Yeni dönemin 'günah keçisi' olarak görülüp lanse edilen gazeteciler hiç olmadığı kadar mesleğe ve bu mesleğin onuruna sahip çıkmalı. Salt özgür basın ve muhalif basına yönelen bir kötülük olmaktan çoktan öteye geçti. Sabah hangi gazetecinin kapısının çalınacağı belirsiz. Hal böyle olunca 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' diyerek başını kuma gömenlerin artık ortak bir ses çıkarmasının zamanı geldi de geçiyor. Sahi çanlar kimin için çalıyor bu memlekette? Hiç oturup düşündük mü? Gazetecisi, aydını, yazarı, genci, kadınıyla koskoca bir toplum baskılanmaya çalışılıyorken; bir gazetecinin tutunacağı dal, hakikatten başka ne olabilir ki? Açıkça ve büyük bir hızla basın, yalnızca devletin resmi açıklamalarının yayınlandığı bir propaganda aygıtına dönüştürülmek isteniyor. Her gün en az 4-5 kadın katledilirken, öldürülen çocukların derelere atılırken, sayısız kadının akıbeti gizlenirken tüm bunların konuşulup tartışılmasını engelleyerek, suç lanse etmek: gölde maya tutmasını beklemek kadar abes… Ekonomik kriz başta olmak üzere siyasi krizin daha da derinleştiği günümüz Türkiyesinde şiddet aygıtlarını devreye koyan siyasi aklın ilk hedef aldığı kesimin gazeteciler olması boşuna değil elbette…
'FATURA GAZETECİLERE KESİLMEK İSTENİYOR'
"Dizayn edilmek istenen yeni toplumun yapı taşları örülürken (eğitim, aile, sağlık, ekonomi, vb.) tüm bunları deşifre eden basının başında 'Demokles kılıcı'nın sallandırılması da tesadüf olamaz. Artık üretemeyen iktidarın tek dayanak noktası gerçeği-realiteyi 'yok' saymak/görünürlüğünü engellemek ve baskı araçlarını devreye koymaktan öteye geçemiyor. Hal böyleyken kıssadan hisse fatura gazetecilere kesilmek isteniyor. Ülke gerçekliğinde bunca şey yaşanmıyormuş gibi yapmak, 'mış' gibi yazmak, konuşmak tekçi medyanın da asli görevi haline gelmiş durumda. Bu tablonun vahametine karşı özgür basına/muhalif basına düşen görev ve sorumluluk daha da artıyor. Gazeteciliğe yönelen bu 'sıradan kötülüğü' bertaraf edebilmenin yol ve yöntemleri ekmek ve su kadar elzem iken, sahi durmadan çalan bu çanları susturmayı düşünmüyor musunuz? Emekleriyle çalışmaları daha da değerli kılan tüm arkadaşlara selam ve sevgilerimle…"
KADIN GÜNDEMLERİNDEN SUÇLANIYOR
20 Ocak'tan bu yana tutuklu olan Necla Demir hakkında hazırlanan 53 sayfalık iddianame İstanbul 23 Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Necla Demir'in iddianamesinde 25 Kasım, kadın katliamları, tecrit, hak ihlalleri ve bütçe konulu programlar uç unsuru olarak yer aldı. Necla Demir'in ilk duruşması 16 Nisan tarihinde görülecek.