23 Şubat 2025 Pazar

AVEG-KON mülteci konferansı düzenlendi 

AVEG-KON'un "Göçmen ve mülteci düşmanlığına karşı enternasyonal dayanışma" şiarıyla düzenlediği konferansta göçmen ve mültecilerin yaşadığı sorunlar ve buna karşı verilecek mücadele tartışıldı.

Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVEG-KON),  "Göçmen ve mülteci düşmanlığına karşı enternasyonal dayanışma" şiarıyla 22 Şubat Cumartesi günü Almanya'nın Köln kentinde konferans düzenledi.  

Göçmen örgütlerinin, insan hakları aktivistlerinin, akademisyenlerin, mülteci ve göçmenlerin katıldığı konferans, AVEG-KON adına yapılan açılış konuşması ile başladı. 

İlk oturumda AVEG-KON adına Eşbaşkan Mesut Duman, avukat ve insan hakları savunucusu Roland Meister, akademisyen Latife Akyüz ve göçmen hakları aktivisti Araz Ardehali sunumlar gerçekleştirdi.  

DUMAN: BİRLEŞİK MÜCADELE İLE SALDIRILARA KARŞI DURABİLİRİZ 
Paris'te Young Struggle ve ACTIT'e karşı gerçekleştiren saldırıyı kınayarak ve faşizme karşı geliştirilen mücadeleyi selamlayarak sözlerine başlayan Mesut Duman, "Emperyalistlerin başlatmış olduğu savaşlar göç dalgasına sebep oluyor, Afganistan, Ukrayna ve Suriye bunun son bir yıldaki en temel örnekleri. Emperyalistler savaşın ve politik baskı ve zulmün olduğunu bildiği ülkeler ile mültecileri pazarlık konusu yapıyor. Dünyada başını Trump Amerika'sının çektiği yeni bir faşizan dalga var, Elon Musk aşırı sağcı faşist parti AfD'nin toplantısına katılarak Avrupa'da açık faşizmin gelişmesinin önünü açıyor. Faşistlerin sermaye ile iç içe olduğunu görmemiz lazım. Örneğin AfD'ye sermayenin bir kısmından aktif destekler söz konusu. Batılı kapitalist ülkeler bir yandan ucuz iş gücü ihtiyacını göç ile karşılarken diğer yandan kendi temel gerici yasalarını geçirmek için mültecileri günah keçisi ilan ederek, mülteci ve göçmenler üzerinden siyasetlerini derinleştiriyor" dedi.  

Duman, "Bize düşen görev Avrupalı emperyalistlerin bu siyasetlerini teşhir etmek ve engelleme mücadelesi içerisinde olmaktır. Biz ancak göçmen ve yerli işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini büyütebilirsek bu saldırılara karşı durabiliriz" diyerek sözlerini sonlandırdı.  

MEISTER: GÖÇMEN HAKLARINI SAVUNANLAR DA KRİMİNALİZE EDİLİYOR 
Avukat Roland Meister ise "Bugüne kadar temel insan hakkı olarak kabul edilen mülteci hakları Avrupa devletleri tarafından tek tek geri alınıyor. Avrupa devletlerinin imzaladığı uluslararası antlaşmalar gereğince korunması gereken tüm mülteci hakları geri alınmakta. Alınan bu hakların yerine yeni ve göçmen haklarını tamamen hiçe sayan kararlar alınmakta. Sadece göçmenler değil aynı zamanda göçmen haklarını savunanların da kriminalize edildiği bir süreçten geçiyoruz" dedi.  

AKYÜZ: AVRUPA DEVLETLERİ DEMOKRASİ DÜŞMANIDIR
Akademisyen Latife Akyüz yaptığı sunumda "Düzensiz göç ve sınır güvenliği politikaları, özellikle 2015'teki sözde mülteci ve göç krizinin ardından, Avrupa Birliği'nde göç ve mülteciler konusundaki politikaların değişmesine ve derinleşen bir çatışmaya yol açtı. Göçü düzenlemeyi amaçladığı iddia edilen ancak AB'nin dış sınırlarında uygulanan geri itmeler, hızlandırılmış sınır dışı işlemleri ve gözaltı politikaları, göç yollarında ve varış ülkelerinde ciddi insani sonuçlar doğurmaktadır" dedi. 

Göçün kriminalize edilmesine değinen Akyüz, "Göçmen karşıtı güvenlik söylemleri ve sınır dışı politikalarının göçmen ve mültecilerin deneyimlerini nasıl şekillendirdiğini son birkaç yılda çok açık bir şekilde gördük. Ayrıca, kadınlar, LGBTİ+'lar ve diğer kırılgan grupların sınır kontrolleri ve gözaltı süreçlerinde maruz kaldığı insanlık dışı koşullar ve uygulamalarda Avrupa devletlerinin göçmenlik söz konusu olduğunda iki yüzlülüğünü ve demokrasi düşmanlığını çok net bir biçimde göstermektedir" diyerek sunumunu sonlandırdı.  

ARDEHALİ: GÖÇ VE MÜLTECİLİĞİN TEMEL SEBEBİ EMPERYALİST DEVLETLERDİR
Son olarak söz alan göçmenlerin hakları için mücadele eden KARAVANE aktivisti Araz Ardehali yapmış olduğu sunumda göç ve mülteciliğin temel sebebinin Emperyalist devletler olduğunu, başka ülkelerde ölen çocukların katillerinin Londra'da, Paris'te, Berlin'de, New York'da olduğunu ifade ederek "Göçmenler karşı karşıya kaldıkları uygulamalara karşı örgütlenmek ve mücadele etmek zorunda, Avrupa devletleri göçmenleri birbirlerine kırdırmak istiyor, göçmenleri bir yandan ucuz işgücü olarak kullanırken diğer yandan da göçmenler üzerinden siyaset yürütüyorlar. Göçmenler insani olmayan koşullarda kamplarda yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Göçmenlerin kendi hakları için örgütlenmeleri ve mücadeleyi büyütmeleri gerekiyor" dedi.

2. bölümde ise LGBTİ+ aktivisti Atiye Güney ve Sosyalist Kadınlar Birliği temsilcisi birer sunum gerçekleştirdiler. 

SKB: MÜLTECİ KADINLAR İÇİN ŞİKAYET MERKEZLERİ KURULMALI
Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) temsilcisi yaptığı konuşmada "Biz kadınlar, emperyalistlerin, kapitalistlerinin paylaşım ve iktidar savaşları ve faşist baskılar nedeniyle, yoksulluk, ekonomik, politik veya daha başka gerekçelerle göç ettik, kimimiz de erkek şiddetinden, gerici, feodal, dinsel geleneklerden, kadın düşmanı, şeriatçı iktidarlardan kaçmak için ülkelerimizi terk ederek geldik Avrupa'ya. Mültecilerin birçoğu Avrupa demokrasisinin bittiği sınırlarda, asker ve polislerin saldırısına maruz kaldı, pek çok defa geri itildi. Sığınmacı kadınların haklarının sahiplenilmesi ve korunmaları önemli bir yerde duruyor" dedi.

SKB temsilcisi taleplerini şu şekilde sıraladı: "Mülteci örgütleri birleşmeli ve merkezi iletişim aracı kurmalı, mülteci kadınlar için şikayet merkezleri kurulmalı, mülteci kadınların başvuru yapabileceği şiddet hattı kurulmalı, mülteci kadınların sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırılmalı, ulusal ve uluslararası mülteci hakları uygulanmalı."

GÜNEY: LGBTİ+'LARIN MÜCADELESİ DİĞER TOPLUMSAL GÜNDEMLERLE BİRLEŞTİRİLMELİ
LGBTİ+ aktivisti Atiye Güney, mülteci ve göçmen LGBTİ+'ların yaşadıkları sorunlara dikkat çekti. En önemli sorunun sağlık hakkına ulaşım olduğunu belirten Güney, "Trans kadınlar için önemli bir sorun hormon hapına ulaşmak. Çünkü biz hormon hapını almadığımız zaman vücudumuz buna tepkime gösteriyor. Bu hayati bir risk de barındırıyor. İkincisi ise, başvuru merkezlerinde karşı karşıya kaldığımız durum. Erkek güvenlikler tarafından üzeriniz aranmak isteniyor. Güvenlik görevlileri mültecileri birbirine karşı kışkırtıyor. Bu bir devlet politikası. Bizi birbirimize kırdırıyorlar" dedi.  

Türkiye ve Kürdistan'da LGBTİ+'ların verdiği mücadeleyi hatırlatan Güney, Almanya'da özel olarak da Berlin'de LGBTİ+'ların hakları için mücadele ettiğini kaydetti, "ancak burada haklar o kadar geride ki, biz bir yandan entegre olmaya çalışıyoruz diğer yandan haklarımızı kazanmaya çalışıyoruz. Ve daha da kötü olan demokrasi, insan hakları ile anılan Avrupa, birçok geri kalmış ülkeden çok daha geri bir yerde duruyor" dedi.  

LGBTİ+ mücadelesi ve dayanışması bakımından yerel kadın ve diğer demokratik kitle örgütlerinin yetersiz olduğunu ifade eden Atiye Güney, "bir kabullenme, duyarsız kalma hali var. Bu değişmeli. Biz LGBTİ+'ların talepleri ve mücadelesi diğer toplumsal sorunlar ve gündemlerle birleştirilmeli. LGBTİ'ler mücadelelerine daha çok sahip çıkmalı. Göçmen ve mülteciler olarak bir arada durursak, bize dayatılan, reva görülen bu durumu değiştirebiliriz" dedi. 

Mülteci ve göçmenlerin yaşadıkları deneyimlerin aktardığı 3. Bölümde ise Akdeniz'de boğulma tehlikesi yaşayan göçmenleri kurtaran Sea Eye temsilcileri ve Yunanistan'da tutsaklık yaşayan Alican Albayrak birer sunum gerçekleştirdi.  

Yunanistan'da bir göçmene yardımcı olduğu için uzun süre hapis yatan Ali Can Albayrak "Ben hem bir sosyalist hem de bir ekoloji aktivisti olarak AVEG-KON'a böylesi önemli bir çalışmaya ön ayak olduğu için teşekkür ediyorum. Avrupa'ya ilk geldiğimde daha demokratik bir ortama geldiğime dair bende oluşan algı, benim ardımdan yeni gelen mültecilere uygulanan geri itmelere karşı, yeni gelenlere yardım ettiğimiz için işkence ile göz altına alındıktan sonra değişti" dedi.  

Kendi göçmenlik hikayelerini anlatan Albayrak, başta Yunanistan olmak üzere Avrupa devletlerinin göçmen düşmanı politikalar uyguladığını ve göçmenlere her türlü zulmü reva gördüğünü belirterek sözlerini sonlandırdı.  

SEA EYE: 2015 YILINDAN BU YANA 18 BİN KİŞİYİ BOĞULMAKTAN KURTARDIK
Denizlerde göçmen katliamını engelleme çalışması yürüten Sea Eye grubu, özellikle Akdeniz'de göç yolunda tekneleri batan, ölümle yüz yüze bırakılan göçmenleri kurtarmak için yaptıkları çalışmalara ilişkin ayrıntılı bilgi verdi. Sea Eye aktivistleri şu bilgileri aktardı, "Sea Eye 2015 yılında Regensbutg'da kuruldu. 2015 yılından bu yana 18 bin kişiyi denizlerde boğulmaktan kurtardık, denizlerde ve karada bin 500'den fazla gönüllümüz var, 700'den fazla üyemiz bulunmakta. 5 adet büyük yolcu gemisi ile denizlerdeki göçmenleri bilerek ölüme iten devletlere rağmen onları kurtarmaya çalışıyoruz. 2014'ten bu yana sadece kayıt altına alınan ölüm sayısı 30 binden fazla olmuştur. 2017 yılından bu yana ise bizim gibi sivil toplum kuruluşları tamamen kriminalize edilmektedir. 2023 ve 24 yılında çıkartılan yasalar ile çalışmalarımız tamamen engellenmek isteniyor. Biz çalışmamızı sadece göçmenlerin bulunup kurtarılması üzerine yürütmüyoruz. Aynı zamanda göçmenler denizlerden kurtarıldıktan sonra onlara tıbbi ve gıda desteği ile beraber güvenli bir şekilde limana ulaştırma faaliyeti de yürütüyoruz" dedi. Karada da faaliyet yürüttüklerini belirten Sea Eye temsilcileri bağış toplamanın yanı sıra göçmenler için eylemler de yaptıklarını belirtti ve herkesi bu eylemlere katılmaya destek vermeye çağırdı.  

Konferansa katılan mülteci ve göçmenler, göç yollarında maruz kaldıkları işkence ve uygulamaları, kamplarda yaşadıkları kötü koşullara ilişkin deneyimlerini paylaştı.  

AVEG-KON'un konferansı tartışmalar ve sunumların ışığında hazırlanan sonuç bildirgesinin onaylanması ile sonlandırıldı.