7 Şubat 2025 Cuma

'Demokratik Ortadoğu Federasyonu için mücadeleye çağırıyoruz'

İzmir'de düzenlenen "şimdi Atılım zamanı" sempozyumunda konuşab-n gazeteci Demirhan, emperyalist sistemin halklar karşısında kurduğu tehdide karşı emeğin barikatının halkların güvencesi olduğunu kaydetti. ESP PM üyesi Gümüştaş da Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerde savaş ve emperyalizm gerçeğini görerek mücadele yürütmek gerektiğinin altını çizdi. Orta Doğu'da Arap ve Kürtler başta olmak üzere mezhepler, aşiretler, ulusal topluluklar ve ulusların birleşik mücadele yürütmesi gerektiğini söyleyen Gümüştaş, Demokratik Orta Doğu Federasyonu için mücadeleye çağırdı.

İzmir'de "şimdi Atılım zamanı" sempozyumu, 2. oturumuyla devam etti. Alsancak'ta bulunan Ziraat Mühendisleri Odası Lokalinde gerçekleşen sempozyumun ilk oturumunda Ortadoğu'daki gelişmeler değerlendirirken ikinci oturumda devrimci olanaklar, riskler ve görevler tartışıldı. Bu oturumun sunumlarını Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Parti Meclisi Üyesi Özlem Gümüştaş ve gazeteci yazar Ali Ergin Demirhan yaptı.

TKŞ TEMSİLCİSİ SİDWO: EMPERYALİSTLER ORTADOĞU'NUN HARİTASINI DEĞİŞTİRİYOR
İkinci oturum aranın ardından Komünist Devrimci Hareket (TKŞ) Temsilcisi Cemil Sîdwo'nun videolu mesajı yayımlandı. Ortadoğu'daki gelişmelere işaret eden Sîdwo, "Emperyalistler, Ortadoğu'nun haritasını değiştiriyor. Çıkarlarına göre savaşın nasıl devam ettiği, çıkarlarına göre nasıl durduğu, Ortadoğu'nun parçalanması ve ne tür adımlar atıldığı görülüyor. Savaşın başında da bunu gördük. Kısa dönem önce İsrail, Filistin halkına saldırdı. Hamas'ın üzerine nasıl bir saldırı olduğunu gördük. Hizbullah genel yönetimine saldırdı. İsrail, ezilen Filistin halkına yönelik saldırının ardından Lübnan'a saldırdı. Gün be gün savaşı genişlediğini görüyoruz. Ezilen halkların imhasını görüyoruz. Filistin örneğinde olduğu gibi. Bu saldırılar karşısında tüm dünya gözlerini kapatıyor. Saldırılar ve halklara yönelik imha saldırısında çıkarlarına göre davranıyorlar. İsrail bu saldırılarla topraklarını genişletmek istiyor. İsrail'in nasıl ilerlediğini ve diğer ülkelerin topraklarına geçtiğini görüyoruz. Yakın zamanda Suriye topraklarına da saldırdı. Lübnan ve Filistin'e yönelik saldırılarda da bunu görüyoruz. Her yere saldırıyorlar. HTŞ faşist Türk devleti ve çetelerinin yardımıyla Halep'e girdi ve işgal topraklarını genişletti. Hama yakınlarına kadar ilerledi. Çıkarlarına göre davranan İsrail ile ABD ve Rusya gibi büyük devletlerin yardımıyla bu adımlar atıldı. Faşist Türk devletinin hizmetindeki çeteler, Kürt halkına da saldırmak istiyor. Kürt topraklarını almak istiyorlar. Türk devleti de Ortadoğu'nun bu parçalanma sürecinde, rol almak istiyor ve işgal alanlarını genişletmek istiyor. Ülke sınırlarını genişletmek için adımlar atıyor. Türk devletinin bu adımlarla, Kürt halkını yok etmek istediğini söyleyebiliriz" dedi.

'BİRLEŞİRSEK, HER ZAMAN İŞGALCİLERİ DURDURABİLİRİZ'
Rojavalı komünistler olarak, bugün bu tür saldırıları engellemeye, Ortadoğu'da çalışmalarını yaymaya çalıştıklarını söyleyen Sîdwo şöyle devam etti: "Emperyalistlerin desteğini alan faşist Türk devletinin saldırılarını durdurmak için birleşmeliyiz. Faşist Türk devleti nasıl ordusuyla, askerleriyle ve tüm kuvvetiyle bizim üzerimize saldırıyorsa, biz de buna göre tüm gücümüzle direniyoruz ve burada duruyoruz. Şunu söyleyebiliriz, bu savaşta onlar bizi bitiremez. Bunun için diyoruz ki, ezilen halklar olarak nerede olursak olalım bizler birlik olduğumuz zaman, işgalcilerin bu siyasetini yıkabiliriz. Türk devleti gibi düşmanların işgal alanlarını genişletmesini engelleriz. Zaten, Türk devleti Kürdistan topraklarında işgalini sürdürüyor. Rojhilat ve diğer parçalarda da işgalin nasıl sürdüğünü görüyoruz. Bu konuda da kimi adımlar atabilir ve engelleyebiliriz. Birleşirsek, işgalcileri her zaman durdurabiliriz. Zafer için büyük adımlar atabiliriz."

'MORALLER YÜKSEK'
Filistin'den Lübnan'a Ortadoğu'daki kirli savaşa karşı birleşik mücadeleyi yükseltmenin önemine dikkat çeken Sîdwo, "Bugün Ortadoğu'da ve dışında bir kaos ortamı devam ediyor. Savaşın ve kanın durdurulmamasıyla devam ediyor. Ezilen halklar katlediliyor, şehit düşürülüyor. Faşist devletler Kürt halkının ve tüm ezilen halkların üzerine saldırıyor. Onlar bu sorunlar için çözüm yaratmıyor, sadece Ortadoğu'da savaşın yayılmasını ve devam etmesini istiyorlar. Nasıl ki Rojava'da Kürt halkıyla, Arap, Ermeni, Asuri ve Süryani halkları güçlü bir birlik kurdular ve Rojava Devrimi içinde halkların birliğini yaşatıyorlarsa, Ortadoğu'nun ezilen halkları ve tüm devrimcileri de bu yaklaşımla birbirlerine el uzatabilirler. Emperyalist devletlerin yarattığı bu kaos siyasetine karşı durabilirler ve yenebilirler. Sempozyuma katılan arkadaşlarımız Rojava'daki durumu merak ediyorlardır. Bu konuda rahat olun. Halep ve çevresine saldırı ile başlayan bu dönemde, devrimimiz güçlü ve büyük bir direnişle devam ediyor. Devrimimizi genişletmek istiyoruz. Ateşini, kıvılcım gibi her tarafa yayıyor. Büyük adımlar atılıyor ve büyük bir direniş gerçekleştiriliyor. Rojava'da tüm halkımız gücümüzün etrafında kenetlenmiştir. Büyük bir kuvvet ve dayanışma devam ediyor. Devrimimiz, her geçen gün adımlarını büyütüyor. Moraller yüksek. Son olarak başarılar diliyoruz. Yaşasın Rojava devrimi. Yaşasın sosyalizm. Kahrolsun faşist ve işgalci Türk devleti" dedi.

GAZETECİ DEMİRHAN: İŞÇİ SINIFININ SIĞINACAK BİR ADRESİ YOK
İlk olarak gazeteci Ali Ergin Demirhan, sunum yaptı. Şam'ın HTŞ gibi bir gruba teslim edildiği, uluslararası bölgesel güçlerin bu durumu onayladığı bir günde ne yapılacağını tartışacaklarını belirten Demirhan, "Bir takım olanaklar ve olanaksızlıkların yan yana olduğunu örerek söyleyelim. Bir eşik reel sosyalizmin çökmesi diğer eşik ise 2008 finans krizi" dedi. Bu çatışmayı birkaç boyutla aktaran Demirhan, "Biri, uluslararası düzlemde emperyalistler arası rekabet. Rusya ve Çin'in yani eski sosyalist ülkelerin yeni yükselen emperyalistler güçler biçiminde sahneye çıkışı. Bu ülkelerin uluslararası alandaki hareket biçimleri, gerici güçlerine ilerici güçlerle çatışması değil gerici güçler arasındaki çatışmalar. Ulusal düzlemde emperyalist müdahalelerde bulunuluyor buna karşı ulusal bölgesel direnişler açığa çıkıyor. İran'dan, kısmen Irak Suriye, Lübnan, Yemen'i içeren bir direnç vardı. Emperyalizme direnen unsurlardı. Bunun sonunu getirecek bir domino taşı devrildi. Bir diğer eksen, hem uluslararası hem de ulusal düzlemde bizim ezilenlerin, işçi sınıfının, toplumsal müttefiklerinin devrim iddiasıyla dayanışacak, sığınacak bir adresi olmadığını -en fazla değerlendirecek durumlar vardır- gördük. Bu sabah yaşanan da bu olabilir, bir sabah uyandık bir devlet yıkıldı. Halkların, ezilenlerin bu çatışmadaki, müttefikleri, sığınakları değil. Rojava'nın uluslararası destekçisi olan Pentagon -ABD demiyorum- el uzatan İsrail var ama kırılgan" dedi.

Yeni devrimci stratejilerin olmadığı dünyada, proletarya örgütsel formlar kazanamasa da nitelik kazandığını söyleyen Demirhan, 2008'den bu yana meydana gelen direnişleri, isyanları hatırlattı. Rojava'nın değerlendireceği uluslararası olanaklar olabileceğini ancak bel bağlayacağı bir olanak olmadığını kaydeden Demirhan, Karl Marks'ın "proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok" sözüne atıfla "proletaryanın kendisinden başka dostu yoktur şu anda" ifadelerini kullandı.

'ASIL ZAYIFLIK İŞÇİ SINIFINA GÜVENSİZLİK'
Emperyalist kapitalist sistemin, yerli egemen sınıflar aracılığıyla tüm dünyaya nüfus ettiğini söyleyen Demirhan, "Kendi toplumsal temelinizi, kendi ülkenizdeki sınıf çelişkileri için seferber etmiyorsanız ister hükümetiniz olsun ister gerillanız bu sistem karşısında yeniksiniz. Asıl zayıflığınız işçi sınıfına güvensizlik" ifadelerini kullandı. 

Ortadoğu'da isyanların farklı şekilde geliştiğini, devletin de bunu gördüğünü ve ona göre hazırlık yaptığını aktaran Demirhan, yerel seçimlerden örneklerle devam etti. Demirhan, "CHP merkez sol parti. Ama Afyon'da CHP'ye oy basanın kafasına göre o komünist, solcu. Bu yerel seçimde Türkiye'nin seçim haritası değişti. CHP ile mi ilgiliydi? Özel diyor ki bizimle ilgili değil tamamen. Sınıfsal reaksiyon var iktidara karşı. Basitçe partiler arası aritmetik bir durum değil toplumsal bir şey. Buzun çatladığını, toplumun şiddete rağmen sindiremedi, teslim alamadı bu iktidar. İktidar için bu ciddi bir tehdit ve bastırılması lazım. O yüzden iç cephe çağrısı yaptılar" dedi.

'ROJAVA'DA OLANAKLA RİSK BİR ARADA'
"Küçümsenen" Arap halkının emperyalist müdahale olmadan önce Tunus ve Mısır'da ilerici taleplerle harekete geçtiğini söyleyen Demirhan, emperyalist müdahale iç savaşla boğmanın aracı olarak kullanıldı. Öcalan'ın 2003'te söylediği, ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesi Kürtlerin alanını arttırır" sözlerine işaret eden Demirhan, "Sonra ne oldu Kürdistan Bölgesel Yönetim kuruldu. Türkiye devletinin Kürtlere devlet kazandırmama politikası orada bitti. Türkiye devletinin tüm unsurları IKBY ile çok yakın. Şimdi aynı şey Suriye için de geçerli. Uzaktan kimseye akıl verecek durumda değiliz. Ama şu an uluslararası olarak tek destekçisi Kürtlerin bölgeye yönelik emperyalist müdahaleyi yapan, Kürtlerin toplumsal projesini hedefe alan Pentagon. Maalesef orayı kurtaracak taburlarımız yok Hizbullah'ın Suriye'ye gönderdiği gibi. Evet buradan gidenler çok oldu, canını verdi yakınlarınız. Ama ilerici bir uluslararası dayanak yok. Pentagon var şimdi de İsrail. Bu el çok tehlikeli. Ama haritada cihatçılar dışında bir alan var. Esad'la Kürtler doğrudan çatışmadı, Esad şahane olduğundan değil. Kendilerine saldıran cihadçılarla çatıştılar. Olanakla risk bir arada Rojava'da" diye konuştu.

'EMPERYALİST SİSTEMİN TEHDİDİNE KARŞI EMEĞİN BARİKATI HALKLARIN GÜVENCESİDİR'
Rojava Kürtlerinin çok kırılgan bir pozisyonda olduğunu ve Öcalan'ın "benim teorik gücüm var" sözünü hatırlatan Demirhan, "Buradan ABD ve İsrail'in desteğiyle gönlümüzden geçen Rojava Devrimi çıkar mı çıkmaz. Bir çatışmanın içindesiniz. Kobanê gerçeği var, üstüne tank geliyor. Karşı çıkmak için kim silah veriyorsa alacaksın. Göreceğimiz şey halkların isyanı, isyan için halk kitlelerinin potansiyeli. Devlet Bahçeli de gördü o yüzden Öcalan'ı çağırdı. Devletin Ortadoğu'da gördüğü isyan potansiyelini biz de görmeliyiz. Başka bir yönü yok. Şu an savaşıyla, ya da diğer baskı aygıtlarıyla uzlaşma elleriyle halkların isyanını bastırmaya çalışanlar bir tarafta, bir tarafta da halkların isyanı var. Mücadelenin çok farklı yol ve yöntemleri var. Biz, özgürlüğün barikatını kuracaksak eğer halkın kendisini savunacağı, eline farklı alet alacağı bir barikat kuracaksak toplumsal temeli yaratmalıyız. Onun güvencesi de emeğin barikatıdır. Emperyalist sistemin halklar karşısında kurduğu tehdide karşı emeğin barikatı halkların güvencesidir" dedi.

ESP PM ÜYESİ GÜMÜŞTAŞ: ORTADOĞU'DA SAVAŞ VE EMPERYALİZM GERÇEĞİNİ GÖRMEK ZORUNDAYIZ
Sempozyumun son sunumunu ESP PM üyesi Özlem Gümüştaş yaptı. Ortadoğu deyince akla gelen olgularla sunuma başlayan Gümütaş, "Birinci olgu emperyalizm ve savaş ikinci olgu ise direniş ve devrim olgusudur. Bunlar Ortadoğu gerçeğini en net tarif eden, oranın dinamiklerine yerleşmiş olgulardır. Son yüz yıllık dönem savaşla karakterize oldu. Ortadoğu emperyalist kapitalist sistemin sömürü ve talan alanıdır, dünya sisteminin merkezi politikasının şekillendiği, emperyalistler bakımından hegemonya kurmanın belirleyici olduğu alandır. Buradaki enerji, petrol kaynakları emperyalistler bakımından sürekli bir rekabetin, savaşın gerekçesi haline gelmiştir. Ortadoğu'daki savaş ve emperyalizm gerçeğini görmeden yapacağımız politika mutlak şekilde savaş ve sınırlı kalmaya mahkumdur" dedi.

Ortadoğu'nun kurtuluşu ve özgürlüğünün emperyalizmi yenmekle, işbirlikçi iktidar despotik devletlerini bölgeden kovmakla mümkün olacağının altını çizen Gümüştaş, "İsrail'in Gazze'ye dönük, Lübnan'a dönük saldırısı, Suriye ve Suriye üzerinden İran'ı kuşatma hamlesi, yine Rojava'nın kuşatılması emperyalist dizaynın unsurlarıdır" ifadelerini kullandı.

'BÖLGEDEKİ SAVAŞIM VE DİNAMİKLER ANTİEMPERYALİST MÜCADELE ÜZERİNDEN ŞEKİLLENMİŞTİR'
Ortadoğu'da belirleyici olan direniş ve devrim olgusuyla devam eden Gümüştaş, "Ortadoğu emperyalistlerle halklar arasında çelişkinin en keskinleştiği alanlardan biridir. Hatta başında gelmektedir. Geçmişten bugüne Ortadoğu'da ister dinsel örgütlenmeler, ister değişik dönemlerdeki toplumsal dinamiklerden bakalım antiemperyalist mücadeledir. Bölgede bütün savaşım ve dinamikler antiemperyalist mücadele üzerinden şekillenmiştir" dedi.

Halkın derin bir yoksulluk krizi yaşadığını hatırlatan Gümüştaş, 2008 krizinden sonra bölgede yoksulluğun derinleştiğini belirtti. Bölgede çok sayıda aşiret, mezhep, ulusal topluluk ve uluslar olduğunu hatırlatan Gümüştaş, "Zayıf yanı çok sayıdaki aşiret, mezhep, ulusal topluluk ve uluslar arasındaki çelişkiler, tarihsel anlamdaki düşmanlıklar. Birleşme zaafıdır" dedi.

'ARAP BAHARI AYAKLANMASI ORTADOĞU HALKLARININ TARİHE NOTU OLDU'
2010 yılında Tunus'ta başlayan Cezayir ve Mısır'la birlikte kısa sürede bütün Arap coğrafyasını etkisine alan, Suriye'ye Rojava ile Türkiye'ye ise Gezi'yle yansıyan Arap isyan ve ayaklanmalarını anımsatan Gümüştaş, "Toplumsal talepler birbiriyle etkileşimli tüm Ortadoğu coğrafyasını etkiledi. Yeni bir devrimci süreç Ortadoğu'da canlı biçimde yansıdı. Tek tek ülkelerdeki isyanlar talepler ve mücadele biçimleri konusunda birbiriyle etkileşimde oldular. Değişik mücadele araç ve biçimlerini birbirine uyarladılar. Doğrudan rejimleri hedef alan isyanlardı. Yeni tipte bir rejim, yeni bir yaşam umuduyla, isteğiyle ortaya çıktı. Bu şu demek Ortadoğu coğrafyası gibi tarihsel düşmanlıkların birleşik mücadeleyi parçaladığı yerde, Ortadoğu halkları emperyalizm ve onun despotik devletlerinden ayrı olarak kendi kaderlerini kendi eline alarak başka bir durum yaratabilirler. 2010 Arap baharı dediğimiz isyan ve ayaklanma dalgası Ortadoğu halklarının tarihe bu notu düşüşü oldu" dedi.

Bu direnişlere işçi sınıfının katılımının dikkat çekici olduğunu kaydeden Gümüştaş, bu isyanın grevlerle geliştiğini belirtti. "İşçi sınıfı çok önemli bir mücadele okulundan geçti Ortadoğu'da" diyen Gümüştaş, Amerika merkezli Ortadoğu politikasına bir darbe vurulduğunu kaydetti.

'ROJAVA'DA HALKÇI, DEMOKRATİK BİR YAPI İNŞA EDİLDİ'
Devrim olgusunun ise Rojava olduğunu vurgulayan Gümüştaş, "En ileri mevzi bütün bölge halkları için Rojava Devrimi oldu. DAİŞ'in Suriye'ye ilerlemeye başladığında Rojava halkları kaderlerini başka biçimde tayin ederek devrimi gerçekleştirdi. Halkçı, demokratik bir yapı inşa etti. Rojava Devrimi halklarımızı, emperyalist müdahaleler ve bölge devletlerinin gerici iç savaş temelinde, Oratdoğulu işçi ve emekçilerin, halkların 3. bir yolunun mümkün olduğunu, başka bir kazanımı tayin edebileceğini gösteren en kıymetli zemin ve mevzidir. Bu devrimle birlikte Ortadoğu coğrafyasının önemli dinamiği olan Kürtler ve Kürt direnişi, bütün bir Ortadoğu coğrafyasının kurtuluşu bu bakımdan daha ileride yürüme tarihle rolüyle muhataplaşmıştır" ifadelerini kullandı.

'İRAN'DA AYAKLANMANIN DEVRİME DÖNÜŞMEMESİNİN NEDENİ MOLLALARA KARŞI SAVAŞ AÇILMAMASI'
İran'da Mahsa Amini'nin katledilmesiyle başlayan ayaklanmaya işaret eden Gümüştaş "İran ve Rojhilat'taki isyan ve ayaklanma, emekçilerin ve ezilenlerin, uluslar topluluklardan halklarımızın birleşik eylemi şekilde gelişti. Molla rejiminin çok güçlü saldırıları karşısında geri pozisyona gelse de ezilenlerin ve halklarımızın kendiliğinden aşlayan hareketini devrimi bir duruma kadar gelebileceğini gösterdi. Roiava'da olduğu gibi devrimle sonuçlanmamasını tayin eden orada politik öznelerin Mollalara karşı savaş açmayı tercih etmeyişiyle ilgili. Ama orada çok güçlü bir toplumsal dinamiğin, devrimci dönüşümün yaşandığını kaydedelim" dedi.

'7 EKİM DİRENİŞİ CAN FEDA SÜRÜYOR'
Filistin ve Kürdistan davasının Ortadoğu'nun hem temel özgürlük hem de direniş konusu olduğunu kaydeden Gümüştaş, emperyalist devletlerin Filistin'i parça parça yutma ve haritadan silme hedefi olduğunu hatırlattı. Ancak Filistinli örgütlerin 7 Ekim'deki Aksa Tufanı hamlesinin, antisömürgeci cephesinin İsrail'in çelik kubbe dediği savunma zırhını delerek çok büyük bir cüret ve fedayla direnişe geçtiğini vurguladı. Gümüştaş, "Bunu planladılar, bizi yok etme planı yaptılar. Ama hesap edemedikleri şey direnişimizdi. Biz direnişimizle buna izin vermedik, bu planları bozaya devam edeceğiz demişti Filistinli dostlarımız. 7 Ekim böyle bir direnişti. Bir yıldır İsrail'in yoğun saldırısına rağmen, can feda biçimde sürüyor" hatırlatması yaptı.

'EMPERYALİSTLERİN SAVAŞMAKTAN BAŞKA ÇARESİ KALMAMIŞTIR'
Emperyalistlerin hegemonyasını Ortadoğu'da güçlendirmek ve içinden çıkamadıkları kriz ve durgunluğu aşmak için politikayı şu an savaşla yaptığını kaydeden Gümüştaş, "Bütün bir duruma buradan baktığımızda ezilenlerin durumu ve iradesi bakımından eksik tanımlamış oluruz. Emperyalistler Oratadoğu'da hegemonyaları krize girdiği için, önemli direnişlerle önemli devrimsel süreçlerle ve orada hala yaşayan devrimle kuşatıldığı için Ortadoğu politikası krizdedir. Ve yine bu duruma karşı savaşmaktan başka çareleri kalmamıştır. Savaş bu politik programın zayıflığının karşılığı ve zoraki durumudur" dedi.

'TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN HALKLARI İÇİN EN BÜYÜK RİSK TASFİYE PLANI'
Türkiye'nin bölgesel güç olarak stratejik planını devreye soktuğunu belirten Gümüştaş, "AKP-MHP faşist rejiminin Rojava'yı tümüyle boğma planı yine yürürlüktedir. Bahçeli'nin çıkışları, tokalaşma e devamında gelen açıklamalar dosdoğru Suriye'deki durumla ve Türkiye'nin stratejik planlarıyla ilgilidir. İç cepheyi güçlendirmekle kastedilen hem Güney Kürdistan'ı hem de Rojava'yı kapsamaktadır. Türkiye, Güney Kürdistan'ı işgal etmek, Rojava'yı tamamen boğmak, Kürt özgürlük hareketini tasfiye planıyla sürecin tümden içindedir. Ortadoğu'nun yeniden dizayn edileceği koşullarda rol almaya çalışmaktadır. Kürt hareketi içinde bölünme yaratmaya çalışma, kesintisiz tutuklama politikasıyla da hem Kuzey Kürdistan hem de Türkiye bakımından tasfiye planını sürdürüyor. Türkiye ve Kürt halkları için en büyük risk bu tasfiye planı. Başarıya ulaşırsa Kuzey Kürdistan ve Türkiye bakımından karanlık bir sürecin oluşacağını söyleyebiliriz. Aynı zamanda Suriye halkları da HTŞ'nin yerleşmesi ve ilerlemesi Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmeye bağlandığı anlaşmalar temelinde yeni bir katliam dalgası altında. Rojava Devrimi bu saldırıda tümden boğulma tehlikesiyle karşı karşıya. Rojava Devrimi boğulursa Ortadoğu halklarının bir dönem direnişi ve mücadelesi bakımından ağır bir yenilgi olacağı kuşku götürmez" dedi.

'BÖLGEDEKİ ARAP VE KÜRT HALKLARININ STRATEJİK İTTİFAKININ KURULMASI GEREK'
Ortadoğu halklarının direnerek kendi kaderini yaratacak gücünün mutlak olduğunun altını çizen Gümüştaş, "Bu direnişleri kuvvetlendirmek için aşiretler, mezhepler, ulusal topluluklar arasındaki düşmanlıkların çelişkilerin aşılması, halklarda güven yaratacak bir politikanın ve birleşikliğin yaratılması gerek. Diğeri ise bölgenin iki temel kuvveti olan Rojava Devrimi ve Filistin direnişi şahsında Arap halklarıyla Kürt halkımızın stratejik ittifakının kurulması. Bunun başarılması Ortadoğu özgürlüğünün anahtarı olabilir ancak. Halklarımız geride kalan isyan, ayaklanma döneminde, toplumsal iktisadi siyasal mücadeleler birikimine, bunun deneyimine sahip" ifadelerini kullandı.

'DEVRİMCİ SAVAŞI ESAS ALAN BİR POLİTİK DURUŞ GELİŞTİRMELİYİZ'
Gümüştaş, devrimcilerin ve sosyalistlerin görevlerine ilişkin de şunları söyledi: "Bölge halklarıyla dayanışma çizgisinden daha ileri taşımak durumundayız. İlk mesele bölgedeki temel olgunun emperyalist işgal ve savaş olduğunu koyarak bunun karşısında politik özgürlük için devrimci savaşımı esas alan bir politik duruş geliştirebilmeliyiz. Genel geçer bir barış anlatımı, savunusu bugün bölge halklarının karşı karşıya kaldığı boğazlanma karşısında yeterli bir siyasi duruş, konumlanış olmayacaktır."

'EMPERYALİST BLOKLARA KARŞI POLİTİK İDEOLOJİK DURUŞ SERGİLEMELİYİZ'
Filistin direnişinin haklı bir savaş olduğunun altını çizen Gümüştaş, Kürt halkının başta Rojava olmak üzere dört parçada kendini sömüren Arap devletlerine ve emperyalist devletlere karşı yürüttüğü savaşımın haklı bir savaş olduğunu kaydetti. Gümüştaş, "Burada devrimci politikaya, göreve çağıran konunun dünyasal savaş olgularının geliştiği koşullarda bütün antiemperyalist, halkçı, ilerici dinamiklerin emperyalist politikalara, bloklara yedeklenmeyi önleyecek politik ideolojik duruş sergilemeyi, haklı, haksız savaşa karşı konumlarını doğru belirleme, halklara kendi bağımsız yollarını açma yolunu koyma görevi vardır" dedi.

'ORTADOĞU HALKLARI BİRLEŞİK ZEMİNDE BULUŞMALI'
Ortadoğu halklarının birleşik zeminde buluşamamasına dikkat çeken Gümüştaş, Filistin'i sahiplenenlerin Rojava'yı, Rojava'yı sahiplenenlerin Filistin'e sessiz kaldığını söyledi. Gümüştaş, "Bu türden konumlanış bölgesel devrim çıkarını dar ulusal görüşlere heba etmek anlamına geliyor. Tek ve doğru bir çözüm var, bütün durumlar karşısında halklarımızın Rojava'da yaptığı gibi bölge halklarının stratejik birliğini geliştirmek. Rojava Devrimiyle dayanışmak suretiyle, AKP-MHP faşizminin saldırılarına son vermesi çağrısı yapmanın, Ortadoğu'daki bütün halkların özgürlük mücadelesinde dayanaktır" ifadelerini kullandı. 

'DEMOKRATİK ORTADOĞU FEDERASYONU İÇİN MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ'
Rojava'yı savunmanın Rojava içinden gelişeceğini söyleyen Gümüştaş, şöyle devam etti: "Amerika'nın kuşkusuz Rojava planı aynı Güney'deki gibi işbirlikçi iktidar oluşturmak. Türkiye'nin Rojava politikası ise Rojava Devrimini tümden boğmak. Rojava Devrimi bugüne kadar Amerika ile geliştirdiği askeri-teknik ilişki dışında, halkçı çizgiyi sürdürmekte tüm Suriye için yeni yaşam, yeni rejim modelinin anahtarı haline getirmek, bölge halklarının kurtuluşu olan bölge devriminin temel bir odağı haline getirerek sürdürmek zorundadır. O nedenle devrimin savunması ilk başta içindeki öznelerdir. Sadece Rojava içinden gelişecek bir durum değildir Türkiye başta gelmek üzere dünyada Rojava Devrimi ile enternasyonalist dayanışmanın geliştirilmesiyle de ilgilidir. İşgalci politikalara karşı çıkmak, geçmiş yıllardaki gibi savunmasına katılmak, enternasyonal taburlar kurmak. Dünyanın değişik kıtalarında savunma komiteleri kurmakla mümkün olabilir. Tabii ki bölge devrimimizin, ileri mevzisinin kapısı olan Rojava'nın büyük bir kuşatmayla karşı karşıya oluşu, bu tartışmayı orayla somutlaştırıyor. Ama bütün bir Ortadoğu halklarının kurtuluşu için bölgede antiemperyalist ilişkilerin geliştirilmesi, bölgesel birliklerin yeniden oluşturulması ihtiyacı var. Halklar arasında güven ilişkisinin bu temelde oluşturulmasına ihtiyaç var. Bölgedeki gerici devletleri, emperyalistleri hedefleyen devrimci çözümün bu zemine ihtiyaç var. Bizim bu konudaki devrimci çözüm planımız, programımız Ortadoğu devriminin bir bölge devrimi olarak gelişme kapasitesi, dinamiği, gücü vardır. Demokratik Ortadoğu Federasyonu'nu hedef alan bir birliğin, sosyalizmi gelecek olarak hedef alan birliğin Ortadoğu'da özgürlüğün kapısını açacak bir çözüm olduğunu düşünüyoruz. Ortadoğu devamında Türkiye ve Kuzey Kürdistan birleşik devrimidir. Bu devrimin Orta Doğu coğrafyası ve halkların kurtuluşu bakımından çok önemli bir siyasi mevziye dönüşme durumu vardır. Bu denklem içinde Orta Doğu aynı zamanda Kürtlerin tek başına Kürdistan devrimi yapma dinamiklerine sahip olduğu coğrafyadır. Kürdistan devrimi Orta Doğu devrimine kapı aralayacak dinamiktir. Bölgedeki tüm halkların eşit biçimde yer alacağı, eşit federatif cumhuriyetler biçiminde yer alacağı Demokratik Orta Doğu Federasyonu'ndan yanayız. Rojava Devrimini sahiplenmeye, bölge halklarıyla birlikte emperyalizm ve gerici iktidardan kurtaracak Demokratik Orta Doğu Federasyonu için mücadele etmeye çağırıyoruz. AKP-MHP faşizmiyle mücadeleyi onu seçimler yoluyla geriletme, başka bir burjuva blok yoluyla değiştirme biçimiyle aşmak için, dosdoğru devrimci direniş mücadele programıyla yenmeye çağırıyoruz."

Gümüştaş'ın sunumlarının ardından sosyalistlerin, Atılım gazetesinin 30. yılı etkinlikleri kapsamında İzmir'de düzenlediği "şimdi Atılım zamanı" sempozyumu soru ve cevaplarla sona erdi.