20 Nisan 2025 Pazar

Dört kentte kayıplar için eylem

Kayıp yakınları bu haftada da gözaltında kaybedilen sevdiklerinin akıbetinin açıklanmasını istedi. 

Diyarbakır, Batman, İzmir ve Hakkari'de bir araya gelen İHD ve kayıp yakınları gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanmasını istedi. Kentlerde yapılan eylemlerde ayrıca Kürt sorunun demokratik çözümü için devletin adım atması istendi. 

DİYARBAKIR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır şubesi ve kayıp yakınları "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" şiarıyla düzenledikleri eylemlerinin 836. haftasında da bir araya geldi. Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkındaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelenler kaybedilen ve katledilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart taşıdı. Bu haftaki eylemde 20 Şubat 1994 yılında Kulp ilçesinde gözaltında kaybedilen Mehmet Mehdi Akdeniz'in akıbeti soruldu.

BİRDAL: SÜRECİN ADI KONULMALI
İHD Onursal Genel Başkan Akın Birdal, İmralı ve devlet arasındaki görüşmeye işaret ederek "Bu sürecin öncelikli olarak adı konulmalı. Bugüne değin Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümüne ilişkin yaklaşık 30-35 yıldır çok önemli fırsatlar yaratıldı ama ne yazık ki o fırsatlar hep heba edildi. En son 2013-15 yılları arasında bir diyalog ve müzakere süreci başlatıldı. Hepimiz o sürecin barışla sonuçlanacağını hayal etmiştik. Ne yazık ki olmadı" hatırlatmasında bulundu. Kürt sorununun  çözümüne dair görüşmeler sürerken, kayyum atanmasını eleştiren Birdal, "Haber alma hakkımızın sürdürücüleri özgür basın temsilcileri gözaltına alınıp, tutuklandı. Bir takım ağır insan hakkı ihlalleri yaşandı. Kuşkusuz bunlar süreçte çelişkili oldu. Önce barış dilini kullanmak gerekiyor. Bir daha kayıpların ve işkencelerin yaşanmaması için geçmişin sorgulanması gerekiyor" dedi.

'ASKERLER TARAFINDAN DIŞARI ÇIKMAYA ZORLANIR'
İHD Kayıp Komisyonu üyesi Avukat Berfin Elçi, Mehmet Mehdi Akdeniz'in nasıl kaybedildiğini şöyle aktardı: "20 Şubat 1994 tarihinde saat 14.30 sıralarında Kulp İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı askerler tarafından, Akdeniz ailesinin ikamet ettiği Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde Karaorman köyüne tahminen 200 civarında asker tarafından baskın düzenlenir. Askerlerin bir kısmı köyün çevresinde beklerken, diğer bir kısmı da köyün içerisinde girer. Askerler köylülerden yiyecek ister. Köy yakma ve boşaltma olaylarının yoğun yaşandığı yıllar olması nedeniyle, köylüler korktukları için askerlerin isteklerine uymak zorunda kalır. Bu nedenle askerlerin istekleri yerine getirilir. Baskın esnasında hanelerde bulunan insanlar, askerler tarafından dışarıya çıkmaya zorlanır.

'DARP EDİLİP, GÖZALTINA ALINDI'
"22 yaşındaki Mehmet Mehdi Akdeniz de köye bağlı Sesveren mezrası camisinde bulunduğu sırada alınıp, köye getirilir. Askerler, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmaksızın tüm köylüleri köy meydanında toplar. Evler askerlerce ateşe verilir. Bir asker, elindeki kâğıttan 6 kişinin ismini okur. İsimleri okunan 18 yaşındaki İrfan Akdeniz, 22 yaşındaki Mehmet Mehdi Akdeniz, 22 yaşındaki Ziya Çiçek, 35 yaşındaki Faik Akdeniz, 35 yaşındaki Mehmet Şirin Allahverdi, 40 yaşındaki Halit Akdeniz tüm köylülerin gözlerin önünde askerler tarafından şiddete maruz kalır. Daha sonra köydeki evlerinden birisinin arkasına götürülerek, kalabalıktan uzaklaştırılırlar. Köy baskınından iki saat sonra askerler 6 kişiye de yanlarına alarak, bir buçuk kilometre mesafede olan komşu bir mezra da bulunan araçlara binerek, Kulp ilçesine gider. Gözaltına alınan 6 kişiden Halit, İrfan, Mehmet Şirin ve Ziya 18 gün sonra serbest bırakılır. Gözaltında bulundukları sırada aileleri başka köylere göç ettikleri için, serbest bırakılan 4 kişi ailelerinin göç ettikleri köylere gider. Ancak Çiçek, serbest bırakıldığında askere gönderilir. Gözaltından çıkan kişiler, 5 gün boyunca Mehmet Mehdi Akdeniz ile Kulp İlçe Jandarma Komutanlığı'nda birlikte tutulduklarını ve kendilerine yoğun bir şekilde işkence ve kötü muamelede bulunulduğunu anlatırlar ve 5 gün sonra Silvan İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürülen Mehdi Akdeniz'i bir daha görmediklerini belirtirler. 6 kişiden Faik Akdeniz ise tutuklanarak, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine götürülür. Tanık beyanına göre; Silvan İlçe Jandarma Komutanlığı'nda tutulan Akdeniz, bir hafta tutulduktan sonra Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'na götürülür. 

"Yine tanık beyanına göre;  Akdeniz Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı'nda gözaltında kaybedilen Kuddusi Adıgüzel ve Mirza Ateş ile birlikte görülür. Bu tarihten sonra  Akdeniz hakkında bir daha haber alınamaz. Ailesi, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne çeşitli zamanlarda başvurularda bulunur. Verilen dilekçelere genellikle yazılı yanıt verilmez. Ancak 11 Mayıs 1994 tarihinde dilekçelerinden birine verilen yazılı yanıtta 'Gözetim kayıtlarımızın tetkikinde ismine rastlanılmamıştır' denir. Onlarca insanın gözü önünde gözaltına alınmasına rağmen gözaltına alındığı reddedilir. Akdeniz ailesinin bundan sonraki tüm başvuruları sonuçsuz kalır. İç hukukta bir sonuca varamayan Akdeniz ailesi AİHM' e başvurur ve ihlal kararı alır."

BATMAN
Batman'da  İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 672. haftasında Gülistan Caddesindeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı.

Bu haftaki eylemde 20 Şubat 1994 tarihinde İstanbul'un Bakırköy ilçesinde gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar'ın akıbeti soruldu. Aydınlar'ın hikâyesini İHD Batman Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu. Baytar, şu ifadeleri kullandı: "Cüneyt Aydınlar, 90'ların başında Amed'deki ailesinin yanından üniversite eğitimi için İstanbul'a gitti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyken 20 Şubat 1994 tarihinde bir arkadaşı ile buluşmak için Bakırköy/İncirli'de bulunan Ömür Durağı'na gitti. Burada Terörle Mücadele polisleri tarafından bir operasyon kapsamında gözaltına alındı. Bu operasyonda gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe'deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Yedi gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı. 28 Şubat 1994 tarihinde akşam saatlerinde, TEM'de görevli polisler Cüneyt'i Beyoğlu Çukurcuma Kadirler Yokuşu'na götürdü. Mahalle sakinleri otuz kadar polis eşliğinde elleri kelepçeli olarak getirilen Cüneyt'in kanlar içinde olduğunu, bir bacağının kırık olduğunu ve ayakta duramadığını gördüler. Polisler, mahalle sakinlerinin yürüyemez halde olduğunu söyledikleri Cüneyt'in yer gösterme esnasında 'Dur' ihtarına uymayarak kaçtığına ve arkasından koşmalarına rağmen yakalanamayıp, firar ettiğine dair bir tutanak düzenlediler.

'ÖLMEYE HAZIR MISIN'
"Cüneyt Aydınlar ile birlikte gözaltında tutulan 14 kişi tutuklanıp hapishaneye gönderildi. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada, Cüneyt Aydınlar'ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve onu 2 Mart 1994 tarihine kadar gözaltında gördüklerini söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt'in 2 Mart 1994 tarihinde, kendisine  'Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!' diyen altı polis tarafından sürüklenerek, bulunduğu hücreden çıkarıldığını ve kendisini bir daha görmediklerini açıkladılar. Ailenin başvurusu üzerine İHD avukatları olayı araştırdı ve 25 Mart 1994 tarihinde İHD İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yaparak TEM şubesinin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar'ı kaybettiğini duyurdu ve İçişleri Bakanlığı tarafından konuyla ilgili açıklama yapılmasını talep etti. Ailenin ve İHD'nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polislerin beyanı dışında hiçbir dayanağı olmayan 'Cüneyt Aydınlar'ın yer gösterme esnasında ellerinden kaçtığı' iddiasını sürdürdü. Cumhuriyet savcısı olayı soruşturmak yerine polisin firar senaryosunu esas alarak; Cüneyt hakkında yakalama kararı çıkardı. Hâkim, polislerin ifadelerini esas alarak haklarında beraat kararı verdi. Cumhuriyet savcısı zaman aşımını gerekçe gösterip şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi."

İZMİR
İHD İzmir Şubesi, iki haftada bir düzenlediği, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemini Konak ilçesindeki eski Sümerbank önünde yaptı. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, 'Kayıplar vicdandır, sahip çık" ve "Failler belli kayıplar nerede" pankartları açıldı. Bu haftaki eylemde 23 Şubat 1995'te İzmir'in Bornova ilçesi Özkanlar Asayiş Şubesi'nde giderek verdiği bir ifadenin ardından kendisinden haber alınamayan Murat Yıldız'ın akıbeti soruldu.

Yıldız'ın hikayesini İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş aktardı. Gümüş, şunları söyledi: "Murat Yıldız İzmir'de annesi ile birlikte yaşıyordu. Bir kafede otururken çıkan tartışmada silahla havaya ateş ederek olay yerinden uzaklaştığı için polis tarafından aranmaya başladı. Annesi Hanife Yıldız'ı karakola götüren polisler 'Murat hemen gelip teslim olursa ifade vererek serbest kalacak. Bunun üzerine 23 Şubat 1995 tarihinde Murat Yıldız, avukatı, kuzeni ve annesi ile birlikte, İzmir Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne giderek Komiser Ramazan Kaya ile polis memuru Tahir Şerbetçi'ye teslim oldu. Aradan 3 gün geçmesine rağmen Murat eve dönmeyince anne Hanife Yıldız, Bornova Özkanlar Asayiş Şubesi'ne gitti ancak sorularına net yanıtlar alamadı. Çelişkili açıklamalar karşısında Hanife Yıldız ısrarını sürdürünce yetkililer, Murat'ın emniyette verdiği ifadesinde silahı İstanbul Kartal'da sakladığını söylediği için onu polisler Tahir Şerbetçi ve Şah İsmail Öztürk nezaretinde İstanbul'a gönderdiklerini, yolda Murat'ın feribottan denize atlayarak kaçtığını ve tüm aramalara rağmen bulunamadığını iddia ettiler. Anne Hanife Yıldız'ın 'Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu. Hapis cezasını bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın' diye sordu. Hanife Yıldız'ın tek çocuğu Murat'tan bir daha haber alınamadı."

"Anne Hanife Yıldız'ın Bornova ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurduğunu söyleyen Gümüş, hukuki sürece dair şu bilgileri paylaştı: "Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl süren yargılama sonucunda Murat Yıldız'ın feribottan atladığını gören tanık olmamasına rağmen sanık polislerin beyanını esas aldı ve onlara sadece görevi ihmalden o günün parasıyla 1 lira 18 kuruş ceza verdi. Aynı mahkeme 2007 yılında da polislerin görevi ihmalden aldığı ceza ile ilgili davanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verdi. İHD avukatı Gülseren Yoleri, 2015 yılında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak Murat Yıldız için yeniden soruşturma açılmasını talep etti. Açılan soruşturma iki yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına yapılan başvuru da reddedildi. Dava Anayasa Mahkemesi'ne taşındı." 

HAKKARİ
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde bulunan Sanat Sokakta bu haftada kayıp yakınları bir araya geldi. Murat Yıldız'ın akıbetinin sorulduğu Hakkari'deki eylemde, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı açıldı. Basın metnini okuyan Eren Baskın, "Yargının yaşamına bir lira 18 kuruş biçtiği, annesinin tek evladı Murat Yıldız için adalet istiyoruz" dedi.