İHD'den ekolojik hak ihlalleri raporu

İHD Afet ve Ekoloji Komisyonu, 2024 Yılı İç Anadolu Bölgesi Ekolojik Hak İhlalleri raporunu açıklayarak, "Eğer şehirlerimizi ve bölgemizi korumak istiyorsak, bunu ancak kolektif bir mücadele ve bilimsel temellere dayalı planlama ile gerçekleştirebiliriz" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Afet ve Ekoloji Komisyonu, 2024 Yılı İç Anadolu Bölgesi Ekolojik Hak İhlalleri raporunu açıklamak üzere İHD Ankara Şubesi binasında basın toplantısı düzenledi.
Komisyon adına söz alan Tanju Gündüzalp, dünyanın ekolojik yıkımın eşiğine hızla ilerlediğini, temel çevresel sorunların giderek derinleştiğini söyledi. Gündüzalp, şöyle devam etti: "Ancak, bu temel sorunları ele almak yerine, günümüz karar alıcıları kentsel dönüşüm politikalarıyla doğaya ve barınma hakkına zarar veren düzenlemeleri hayata geçirmekte. Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'nın son kararnameleri, doğal alanları tehdit eden ve insan haklarını göz ardı eden bir süreci yaratmış durumda. Ekolojik kriz ve kentleşme süreci, karbon ayak izinin azaltılması, doğayla uyumlu kentleşme modellerinin oluşturulması ve afetlere dayanıklı, sürdürülebilir şehirlerin inşası ile yönetilmelidir. Ancak mevcut politikalar, kentlerin yeşil planlamadan uzak, bilimsel dayanaktan yoksun ve rant odaklı yönetildiğini gösteriyor."
"Ankara'nın son 25 yılına ve İç Anadolu Bölgesi'ndeki siyasal uygulama ve kararlara bakarsak her yeni gün, bölgenin ve kentin ekolojik sorunlarına bir çözüm değil, eklenen yeni problemler ve coğrafyanın yıkımına yol açacak kararlar üretildiğini söylememiz gerekiyor" diyen Gündüzalp, Ankara ve İç Anadolu Bölgesi'nin son yıllarda hızla değişen kentsel ve ekolojik dinamiklerle karşı karşıya kaldığını söyledi.
'KENTSEL DÖNÜŞÜM ADI ALTINDA HALKIN BARINMA HAKKI GÖZ ARDI EDİLİYOR'
Gündüzalp, şu ifadeleri kullandı: "Plansız kentleşme, tarım ve orman alanlarının yapılaşmaya açılması, sanayi ve enerji projelerinin doğa üzerindeki baskısı, bölgenin ekolojik dengelerini giderek zayıflatıyor. Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen projeler, halkın barınma hakkını göz ardı ederek daha çok rant odaklı ilerliyor. Mahallelerde yaşayan insanlar, yılların emeğiyle sahip oldukları evlerini terk etmek zorunda kalırken, yeni yapılan konutlar dar gelirli kesimler için erişilemez hale geliyor. Bu süreç, kent çeperlerine yönlendirilmiş, sosyal donatıdan yoksun alanlarda yeni yaşamlar kurma zorunluluğunu dayatıyor."
'PLANSIZ SANAYİLEŞME BÖLGENİN GELECEĞİNİ BELİRSİZLİĞE SÜRÜKLÜYOR'
İç Anadolu bölgesinin ekolojik yapısının da büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu söyleyen Gündüzalp, "Ormansızlaşma, kontrolsüz madencilik faaliyetleri, su kaynaklarının kuruması ve tarım alanlarının sanayiye veya yapılaşmaya açılması, bölgedeki doğal dengeyi sarsıyor. Kuraklık riski her geçen yıl artarken, büyük ölçekli enerji projeleri ve endüstriyel üretimin ekosistem üzerindeki baskısı daha da büyüyor. Küresel iklim değişikliğinin etkileri, İç Anadolu'da artan sıcaklıklar, azalan yağışlar ve verimsizleşen topraklar şeklinde kendini gösterirken, karbon salımını artıran yanlış kentleşme politikaları ve plansız sanayileşme, bölgenin geleceğini belirsizliğe sürüklüyor" dedi.
'İNSAN VE DOĞA ODAKLI KENTLEŞME POLİTİKALARININ ZAMANI'
Gündüzalp, "Ekolojik kriz, yalnızca doğa tahribatıyla sınırlı değildir; aynı zamanda kentleşme politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Eğer kentlerimizi planlarken doğayı, sosyal yaşamı ve sürdürülebilirliği merkeze almazsak, iklim krizinin etkileri daha da şiddetlenecek, su ve gıda güvenliği tehlikeye girecek ve gelecekte çok daha büyük krizlerle karşı karşıya kalacağız. Şimdi, rant odaklı büyüme modelini terk edip, insan ve doğa odaklı kentleşme politikaları geliştirme zamanı. Eğer şehirlerimizi ve bölgemizi korumak istiyorsak, bunu ancak kolektif bir mücadele ve bilimsel temellere dayalı planlama ile gerçekleştirebiliriz" ifadelerini kullandı.