31 Ekim 2025 Cuma

Erkeklikle yüzleşmeden devrim olmaz

Bundan sonra sıra erkek yoldaşlarda. Erkeklikle yüzleşmenin tam zamanı. Kadın devrimi programı yalnızca kadınların özgürleşmesi değil; devrimin özünü yeniden kurma çağrısıdır. Bu çağrı, erkeklerin değişmesini beklemiyor; dönüşümü zorunlu kılıyor. Erkekliğin çözülmediği yerde kolektif özgürlük kurulamaz. Erkek yoldaşlar, dönüşümün nesnesi değil, öznesi olmayı öğrenmedikçe hiçbir devrim tamamlanmayacak. Devrim, kadınların açtığı yoldan yürümeyi bilmektir; onların yarım bıraktıklarını tamamlamak değil. Erkeklikten arınmamış bir devrim, eski dünyanın gölgesinde kalmaya mahkumdur.

Atılım gazetesinde yayımlanan "toplumsal erkeklikle yüzleşme" yazı dizisi ve öncesinde yürütülen atölyeler, parti açısından önemli bir başlangıçtı. Ancak yüzleşme birkaç yazı ya da atölye çalışmasıyla sınırlı kalabilecek bir mesele değildir. Bu konu, devrimci bir varoluş meselesidir. Çünkü kadın devrimi yalnızca kadınların özgürleşmesi değil; erkekliğin çözülerek insanlaşma sürecinin başlamasıdır. Erkeklikle yüzleşme, devrimci dönüşümün ertelenemez bir parçasıdır.

Yine de yıllardır aynı soru tekrarlanıyor: "Bu kadar politik gelişme, örgütsel sorun varken şimdi erkeklik tartışmasının sırası mı?" Evet, tam da şimdi. Çünkü erkeklik, rejim tarafından tırmandırılıyor ve yaşamın her alanını kuşatıyor. Partinin kendini dönüştürme süreci, erkekliğin çözülmesiyle başlar.

Peki bu yüzleşme çağrısı erkek yoldaşlarda nasıl karşılık buldu? Yazı dizisini okudunuz mu? Erkekliği yalnızca dışarıda, sistemde mi arıyorsunuz, yoksa kendi ilişkilerinizde ve örgüt pratiklerinizde de cesurca sorguluyor musunuz? Gündelik dilinizde, bedeninizde, karar süreçlerinizde erkekliğin nasıl yeniden kurulduğunu fark ediyor musunuz? Yoksa "bizim sorunumuz değil" diyerek kenara mı çekiliyorsunuz? Bu soruların cevabı verilmeden, kadınların emeğini ve sözünü görünür kılmak mümkün değildir. Artık erkek egemenliğiyle yüzleşmenin ve kadınların eşit, özgür yaşam mücadelesinde gerçekten yanlarında durmanın zamanı gelmedi mi?

Kaçamak cevaplarla ilerlenemez. Bu meselede hala dirençler sürüyor. Bazı yoldaşlar, kadın devrimi programı karşısında fazlasıyla "yıkıcı" bir tutum sergiliyor. Bu, kadın devriminin gücünü ve güvenini zedeliyor. Partiyle yeni ilişkilenen birçok kadın, örgüt içindeki erkek yaklaşımları gördüğü için uzaklaşıyor. Erkeklikle mücadele, örgütün ve devrimin tam kalbindedir. Erkek egemenliğine karşı kararlı bir mücadele yürütülmedikçe devrimci yeniden inşa gerçekleşemez. Erkekliğin sorgulanmadığı her parti örgütü, kendi içinde küçük bir "devlet" taşır.

Toplumsal erkeklik sorunu, partinin en derin ve en inatçı çelişkilerindendir. Sosyalist erkek, kapitalist ataerkil sistemden aldığı erkeklik biçimlerini sorgulamazsa, örgüt yaşamında yeniden üretir. Kadın devriminin önündeki görünmez buzdağı budur. Gerçek değişim, erkeklerin kendi iktidarını fark etmesi ve dönüştürmesiyle başlar. Ancak bu iç devrim bireylerin farkındalığıyla değil, örgütsel yapının köklü değişimiyle mümkündür. Çünkü bazı tutumlar bireysel değildir, örgütlüdür ve iktidar biçimini yeniden üretir. Her sorgulanmamış övgü, her sessiz onay, her erkek işbirliği bu yapıyı güçlendirir. Atılım'daki tartışmalar, sorunun özel yaşamla sınırlı olmadığını; politik ilişkilerde ve örgüt pratiklerinde de çözülmesi gerektiğini gösteriyor. Dönüşüm, kolektif bir iç devrimle mümkündür. Kadın örgütünün eleştirilerine direnmeden yanıt verebilmek, savunmalara sığınmadan dinleyebilmek bu iç devrimin başlangıcıdır.

Kapitalist sistem, erkekliği merkeze koyar ve iktidarı erkek dili, bedeni ve bilinci üzerinden üretir. Bu iktidar, devrimci örgütlerde de "tecrübe" ya da "yöneticilik" adı altında yeniden kurulur. Erkekliğin övülen "soğukkanlılığı" çoğu zaman duygudan kaçıştır; "yöneticiliği" ise iktidar alışkanlığıdır. Erkekliğin çözülmesi yalnızca politik değil, duygusal bir devrimdir; kırılganlığı, paylaşmayı ve duygulanmayı eşitliğin kurucu gücü olarak yeniden tanımlama sürecidir.

Devrim gökten düşen bir mucize değildir; bugünden başlayan bir süreçtir. Sosyalist erkeklerin bir kısmı hala "önce sınıf mücadelesi" diyerek kadın mücadelesini ikinci plana itiyor. Oysa erkek egemenliği, kapitalizmin en ideolojik aygıtıdır. Erkeklik sorgulanmadığı sürece sınıf mücadelesi de yarım kalır. Kadın emeği görünmez kılındığında, kadın iradesi tali görüldüğünde, erkek egemenliği yalnızca sokakta değil, parti içinde de hükmünü sürdürür.

Erkek egemenliğini görmek: Erkek yoldaş, kendi beden dilini, ses tonunu, konuşma biçimini ve mizahını gözlemlemelidir. Kadın yoldaşın sözünü kesmemek, önerisini "duygusal" diye küçümsememek, eleştiriyi kişisel saldırı saymamak… Bunlar küçük "jestler" değil, devrimci bir tarz meselesidir.

Kadın devrimi programını örgüt yaşamına taşımak: Erkek yoldaş, kadın örgütünün kararlarını yalnızca dinleyen değil, uygulayan olmalıdır. Kadın yoldaşların iradesini tanımak, kararları tartışma konusu haline getirmemek gerçek dönüşümdür.

Kolektif denetim mekanizmaları: Sessizlik suç ortaklığıdır. Erkeklik kendi kendine çözülmez; devrimci müdahale gerekir. Kadın örgütünün bu dönemdeki müdahalesi kritik önemdedir. Erkeklik kendi alanını genişletmeye başladığında, kadın örgütünün eleştirisi yüzleşmenin disiplinidir.

Günlük yaşamda da bu dönüşüm sürmelidir: Evde, ilişkide, duyguda, örgüt yaşamında… Erkekliğin dilini, jestini ve ayrıcalığını sökmeden eşit bir devrimci yaşam kurulamaz. Kadın yoldaşın emeğini, sözünü ve kararını hesaba katmayan hiçbir pratik devrimci değildir. Artık, "Şimdi sırası mı" sorusunu bırakın; sırası geldi diyerek değişime başlayın. Çünkü erkekliğin çözülmediği her an, kadın devrimi erteleniyor. Asıl devrim içeride başlar.

Sosyalist kadınlar olarak "masal" dinlemek istemiyoruz. Erkek yoldaşların eski hikayelerini değil, dönüşümü görmek istiyoruz. Politik ve duygusal olarak büyük görevlere hazırlanmak, ancak kendi içlerindeki erkeklikle savaşmalarıyla mümkündür. Bundan sonra sıra erkek yoldaşlarda. Erkeklikle yüzleşmenin tam zamanı. Kadın devrimi yolumuzdur ve biz o yoldan dönmeyeceğiz.

Kadın devrimi programı yalnızca kadınların özgürleşmesi değil; devrimin özünü yeniden kurma çağrısıdır. Bu çağrı, erkeklerin değişmesini beklemiyor; dönüşümü zorunlu kılıyor. Erkekliğin çözülmediği yerde kolektif özgürlük kurulamaz. Erkek yoldaşlar, dönüşümün nesnesi değil, öznesi olmayı öğrenmedikçe hiçbir devrim tamamlanmayacak. Devrim, kadınların açtığı yoldan yürümeyi bilmektir; onların yarım bıraktıklarını tamamlamak değil. Erkeklikten arınmamış bir devrim, eski dünyanın gölgesinde kalmaya mahkumdur.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 31 Ekim tarihli 242. sayısında yayımlanan Özgür Kadın yazısı.