25 Şubat 2025 Salı

İstanbul Barosu: Mücadeleden asla geri adım atmayacağız

Kendilerine yönelik saldırının savunmanın bütününe olduğunun altını çizen İstanbul Barosu, 23 Şubat'ta gerçekleştirdiği olağanüstü genel kongrenin sonuç bildirgesini yayımladı. Tüm zorlukları aşarak kongre salonunu dolduran avukatların, tarihi bir cevap verdiği kaydedilen açıklamada baronun tarihine işaret edilerek, "Biz avukatlar, yaşadığımız çağa ve topluma karşı görevlerimizi daima yerine getirdik, getirmeye de devam edecek ve hukuk yolunda mücadeleden asla geri adım atmayacağız" denildi. 

İstanbul Barosu, açılan hukuksuz dava soruşturmalara 23 Şubat'ta düzenlenen olağanüstü genel kuruluyla yanıt verdi. Hava koşullarına rağmen Haliç Kongre Merkezinde yoğun katılımla gerçekleşen kongrede, İstanbul Barosu yönetimi savunmayı savunacaklarının altın çizdi. 

'ÖZDEMİR'İN TUTUKLANMASI HUKUK DIŞI MÜDAHALENİN PARÇASIDIR'
İstanbul Barosu, kongrenin sonuç bildirgesini yayımladı. Cezasızlık politikalarının hukuk devletini çökerttiğini, kişiye özel hukuk ve yargılama fiili rejimiyle ayrımcılık ve kanunlar önünde eşitsizliğin toplumsal barışı zedelediği belirtilen açıklamada, hukuksuzluğa karşı en güçlü ve yıkılmaz kalenin yargının kurucusu olan savunma olduğu kaydedildi. Açıklamada, "Ancak bu hukuk tanımaz tavır, savunmayı temsil eden avukatların meslek örgütü İstanbul Barosuna da yönelmiş; dayanaksız dava ve soruşturmalarla baro yönetimi görevden alınmaya çalışılmaktadır. Görevden alma talepli davanamenin hemen akabinde Yönetim Kurulu üyesi  Av. Fırat Epözdemir'in hukuksuz şekilde tutuklanması, İstanbul Barosuna karşı yürütülen bu hukuk dışı müdahalenin bir parçasıdır" denildi.

'BU SALDIRI İSTANBUL BAROSUNA DEĞİL SAVUNMANIN BÜTÜNÜNEDİR'
Çoklu baro sistemiyle avukatları bölmek, baroları parçalamak isteyen zihniyete karşı çıkıldığı, İstanbul Barosu avukatları iktidarın numaralı baro güdümünü elinin tersiyle ittiği için, benzer anlayışın yargı erkini ve hukuku kötüye kullanarak İstanbul Barosunu teslim almak istediğine vurgu yapılan açıklamada, "Ancak unutulmamalıdır ki İstanbul Barosunun tarihi, Türkiye'nin çağdaşlaşma ve demokratikleşme tarihi olduğu kadar onurlu bir hukuk mücadelesinin de tarihidir. Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin hedef alındığı her dönemde İstanbul Barosu da baskı ve sindirme operasyonlarının hedefi olmuştur. 1980 darbesinin karanlık günlerinde, baronun kapısına mühür vurulduğunda efsane baro başkanı Orhan Adli Apaydın, 12 Eylül hukukunu tanımamış, İstanbul Barosu avukatları kapıya asılı mührü söküp atmıştır. O parçalanmış mühür, bugün hâlâ baro binamızın girişinde ortak hafızamızın simgesi olarak durmaktadır. Daha yakın geçmişte, önceki başkanlarımızdan Turgut Kazan görevden alınmak istenmiş; Ümit Kocasakal ve yönetimi Silivri mahkemelerinde yargılanmıştır. Ancak hiçbir başkanımız baskılara boyun eğmemiş, İstanbul Barosu hiçbir zaman biat etmemiştir. İstanbul Barosuna yönelen bu saldırı, sadece İstanbul Barosuna değil, savunmanın bütününe yönelen, baroları ve avukatları hedef alan bir susturma girişimidir" ifadeleri yer aldı.

'HALK İRADESİ ANAYASAL DÜZENİN TEMEL DAYANAĞIDIR'
Hukukun ortak paydasında buluşan baroların, siyasal görüş ve grupların tümünün üstünde olduğu kaydedilen İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi, şöyle devam etti: "Anayasa'ya bağlılık çerçevesinde siyaset ve hukuk yoluyla demokrasi mücadelesinin öncüsüdür. Bağımsız ve özgürlükten yana, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumakla yükümlü kurumlar olarak barolar sadece avukatların değil, toplumun, barış ve adalet içinde bir yaşamın da savunucusudur. Hukukun birleştirici gücüyle insanın, hayvanın, doğanın hakkını savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Ülkesini seven, evrensel hukuk ilkelerini benimsemiş ve demokrasiye inanan avukatlar olarak buradan ilan ediyoruz: Seçimle gelen, seçimle gider. Bu ister Millet Meclisi, ister yerel yönetim, isterse barolarımız olsun; halkın iradesinin üstünde hiçbir irade yoktur. Halk iradesi, demokratik cumhuriyetin ve anayasal düzenin temel dayanağıdır.

'SORUMLULUĞUMUZUN BİLİNCİNDEYİZ'
"İstanbul Barosu, Avukatlık Yasası uyarınca ukukun üstünlüğünü savunmak ve insan haklarını korumakla yükümlüdür ve tüm barolar gibi bu yükümlülüğünü yerine getirmektedir. Baro başkanını ve yöneticilerini avukatlar seçer ve yine avukatlar görevden alır. Genel Kurulumuzun demokratik iradesini hiçe saymak isteyenler bilmelidir ki avukatlar iradelerine yargı eliyle müdahale edilmesine asla izin vermeyecek. Baroların insan haklarını savunması amaç dışı faaliyet değil asli sorumluluktur. Asıl amaç dışı olan yargı görevi ve yetkisini kötüye kullanmaktır. Bugün adaletsiz yargı kararlarına, haksız tutuklama ve mahkûmiyetlere imza atanlara, tarih ve toplum huzurundaki sorumluluklarını hatırlatmak isteriz. Açıktır ki; masumiyet karinesini ve anayasayla güvence altına alınmış hakları sistematik olarak ve sürekli ihlal eden, adil yargılama gereklerini yerine getirmeyen yargı mensupları hukuku çiğnemektedir. Biz buna izin vermeyeceğiz, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Ülke olarak bir uçurumun kıyısındayız, hukuk devletine ve demokrasiye dönüş, toplumsal barış için huzur için zorunludur, avukatlar ve barolar olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz.

'ASLA GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ'
"Hukuk yoluyla demokrasi ancak anayasaya ve hukukun genel ilkelerine saygı çerçevesinde inşa edilebilir. Biz avukatlar, yaşadığımız çağa ve topluma karşı görevlerimizi daima yerine getirdik, getirmeye de devam edecek ve hukuk yolunda mücadeleden asla geri adım atmayacağız."