6 Temmuz 2025 Pazar

Meliha Kayacı yazdı | 'Çocuk işçiliği'yle mücadele

MESEM'ler çocuk emeği ve bedeninin sömürü merkezleridir. Çocukların yüzde 60-70'inin okuldan koparılıp, sermaye için "çocuk işçi" haline getirildiği günümüzde asıl hedef tüm okulların MESEM'leştirilmesidir. Patronların söylemi, bakanın yakınmasının sebebi budur. Zorunlu eğitim kaldırılsın, yerine MESEM'ler açılsın istiyorlar. MESEM'ler demokratik gençlik hareketi ile işçi sınıfı mücadelesinin acilen ortaklaşması ve mücadele etmesi gereken bir gündem olarak önümüzde duruyor. Politikanın merkezine alarak, hedefli, sürekli bir mücadele bu sömürü çarkına dur diyebilir. Gençlik kitleleri, aileler, ezilen milyonlar, işçi sınıfı, yoksulluğa, geleceksizliğe, sömürüye karşı ortak mücadelede buluşmalıdır.

Uluslararası çalışma örgütü (ILO) 12 Haziran 2002'de, bugünü "Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü" ilan etti. Amaç "çocuk işçiliğini" önlemekti. ILO ve UNICEF "çocuk işçiliği" verilerini yayınladı. 2024 yılında dünya genelinde yaklaşık 138 milyon "çocuk işçi" bulunuyor. Bunların yaklaşık 54 milyonu sağlıklarını, gelişimlerini tehdit eden, güvenlikli olmayan tehlikeli işlerde çalışıyor. Verilere göre; tarım sektörü "çocuk işçiliğinde" en büyük paya sahip ve "çocuk işçiliğinin" yüzde 61'ini oluşturuyor. Bunu yüzde 27 ile hizmet sektörü, yüzde 13 ile sanayi, maden, imalat takip ediyor.

Türkiye'nin "çocuk işçiliği ile mücadele" karnesinde yer alan verileri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi kamuoyu ile paylaştı. Buna göre; 2024 yılında 71 "çocuk işçi" iş cinayetinde katledildi. 2025'in ilk 5 ayında 29 "çocuk işçi", 2013'ten bu yana ise 18 yaşında olan en az 212 "çocuk işçi" iş cinayetinde yaşamını yitirdi. 2024 itibarıyla çocukların işgücüne katılım oranı yaklaşık yüzde 25'e ulaşmış durumda. Bu her 4 çocuktan birinin çalıştığı anlamına geliyor. Bu çarpıcı tablo her geçen gün daha da ağırlaşmakta. Faşist şeflik rejimi sermaye için ucuz/bedava çocuk emeğini sınırsız sunma formüllerini sürekli geliştiriyor. Ama sermayenin açgözlülüğü ne sönen genç yaşamlarla, ne de kölece çalışmayla doyuyor. Rejimin sözcülerinden Milli Eğitim (MEB) Bakanı Yusuf Tekin, sermaye işbirliğini ortaya seren bir açıklamayla gündem oldu. Tekin, "Zorunlu eğitim konusunda rahatsızlıklarını dile getiren iş dünyası gibi kesimler var. Eleman temininde güçlük çektiklerini söylüyorlar" dedi.

Mesleki ve teknik liseler, uzun yıllar MEB'in işbirliği ile sermayeye "eleman sağlama" görevini yerine getirmişti. Sermaye bakımından yeterli gelmeyen bu liseler hem çok yaygınlaştı (organize sanayi bölgeleri ve çevresinde mantar gibi çoğaldı) hem de çeşitlendirildi. Okullardaki eğitim kalitesi düşürüldü, dini motifler attırıldı, okul çağındaki çocuklar "işçileştirildi". Son yıllarda MEB'in sermayeye ucuz/bedava işgücü sağlamak amacıyla uygulamaya koyduğu Mesleki Eğitim Merkezleri'yle (MESEM) "çocuk işçiliği" daha da yaygınlaştı. Sanayi merkezleri, emekçi semtler, ezilen milyonların yaşadığı yoksul kentler MESEM'lerle donatıldı. Sermayenin ucuz işçi talebini karşılamak için mesleki ve teknik eğitimde "müjde" olarak sunulan, burjuva basında şaşaalı reklamları yapılan MESEM'ler çocuk emeği ve bedeninin sömürü merkezleridir. MESEM kapsamında şirketlerle imzalanan protokollerle çocuklar haftanın bir günü okula gidiyor, diğer günler işyerlerinde çok düşük ücret, güvencesiz, denetimsiz koşullarda kölece çalıştırılıyor. Eğitimdeki çocukların yüzde 60-70'inin okuldan koparılıp, sermaye için "çocuk işçi" haline getirildiği günümüzde asıl hedef tüm okulların MESEM'leştirilmesidir. Patronların söylemi, bakanın yakınmasının sebebi budur. Zorunlu eğitim kaldırılsın, yerine MESEM'ler açılsın istiyorlar. 

MEB'in işsizlik fonunu kullanarak hayata geçirdiği MESEM projesi, patronların karına odaklanmıştır. MEB verilerine göre; 2025 itibarıyla MESEM'lere kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 1,5 milyon olarak ifade ediliyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini 18 yaşın altında çocuklar oluşturuluyor. Böylece "mesleki eğitim" adı altında "çocuk işçiliği" daha da yaygınlaştırılmış, sistematikleştirilmiş, meşrulaştırılmıştır.

Bugün yaşanan yoksullaşma krizi, yoksul ailelerin çocuklarının MESEM'lere yönelmesine neden oluyor. Aynı zamanda yoksul halk gençliği eğitim yoluyla bir gelecek kazanacağına inanmıyor, bir meslek sahibi olmak için MESEM'leri tercihe zorlanıyor. "Vasıflı iş" ve "güvenceli gelecek" imkanı gibi sunulan MESEM'ler çoğu zaman ailelerinde tercihi olabiliyor.

MESEM'ler demokratik gençlik hareketi ile işçi sınıfı mücadelesinin acilen ortaklaşması ve mücadele etmesi gereken bir gündem olarak önümüzde duruyor. Politikanın merkezine alarak, hedefli, sürekli bir mücadele bu sömürü çarkına dur diyebilir. Gençlik kitleleri, aileler, ezilen milyonlar, işçi sınıfı, yoksulluğa, geleceksizliğe, sömürüye karşı ortak mücadelede buluşmalıdır.