17 Temmuz 2025 Perşembe

Okan Danacı yazdı | Dün, bugün, yarın

Suruç; MESEM'lerde sömürülen çocukların öfkesidir. ÇEDES'e, eğitimin dinselleştirilmesine ve siyasallaştırılmasına meydan okumadır. Anadilde, parasız ve bilimsel eğitim isteyen liselilerin itirazıdır. Barınamayan, kayyum rektörlere boyun eğmeyen, akademiye sahip çıkan, özerk-demokratik üniversite isteyen üniversitelilerin direnişidir. Güvencesiz, sendikasız ve sağlıksız koşullarda ucuz ücretlerle çalıştırılan işçi gençlerin isyanıdır. Cinsel şiddet ve tacize isyan eden, kadın cinayetlerine başkaldıran genç kadınların çığlığıdır. Nefret şiddeti ve cinayetlerine karşı "Buradayız" diyen LGBTİ+'ların gökkuşağıdır. Birleşik devrimdir, direniştir, isyandır. Gençliğin ortak mücadele mevzisidir. Yani Suruç; adalet mücadelesinin çok daha ötesini ifade eden iradenin adıdır.

2011'de Suriye'de başlayan iç savaşta rejim ya da siyasal islamcı çetelerden birini desteklemeyi reddedip üçüncü yol stratejisiyle geleceğini kendi eline alan Kürt halkı, bölgede yaşayan diğer ulus-ulusal topluluk ve inanç gruplarından halklarla birlikte Rojava devrimini ilan etti. 13 yıl önce gerçekleşen devrim, 21. yüzyılın ilk devrimi olma özelliği taşıyor ve çağımız devrimlerinin "özgün" tarzda gerçekleşeceğini işaret ediyordu.

Kapitalist sömürü düzeni ve onun burjuva faşist iktidarlarının, dünyanın her yerinde ezilen milyonları geleceksizliğe, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum ettiği, baskı altında tuttuğu, haklarını gasp ettiği ve kazanımlarını tırpanladığı emperyalist küreselleşme çağında Rojava devrimi bir yıldız gibi parlamıştır. Halkların, mücadelenin ve yaşamın öznesi haline geldiği ve söz, yetki, karar sahibi olduğu Rojava, dünya halklarına umut taşımıştır. Onun halkçı-demokratik karakteri ezilen milyonların ilgisini çekmiş ve devrime yönelik saldırılara karşı direniş dünyanın dört bir yanında sahiplenilmiştir. Ve elbette Rojava devrimini sahiplenme ve savunma çağrısının ilk muhatabı Türkiye ve Bakur halkları olmuştur. Devrimi boğmak isteyen karşı devrimci güçlere karşı direnişi büyütme çağrısına cevap gecikmemiş ve binlerce genç "Rojava bizim devrimimizdir" diyerek savaş siperlerine akın etmiştir.

Siyasal islamcı çeteleri besleyen, donatan ve destekleyen AKP iktidarı, Rojava devriminin yenilmesi için elinden geleni yapmıştır. Başta bölge halkları olmak üzere tüm dünya için bir tehdide dönüşen DAİŞ ve türevlerinin AKP tarafından destekleniyor oluşu, geniş kitleler arasında ciddi tepki ve hoşnutsuzluk yaratmıştır. Gençlik bu tepkili kesimler içinde öne çıkan kuvvetlerden biri olmuştur. Binlerce genç AKP-DAİŞ işbirliğine karşı bir yandan Rojava'da konumlanıp direnişe katılırken diğer taraftan da Türkiye-Bakur sahasında devrimin savunmasını büyütmüştür.

Devrim topraklarının her karışında devam eden savunmanın kalbi hiç şüphesiz Kobanê olmuştur ve bu çarpışma Rojava'nın kaderini belirlemiştir. DAİŞ'in vahşeti ve zulmüne karşı insanlığın temsili ve simgesine dönüşen 21. yüzyılın Stalingrad'ı haline gelen Kobanê direnişini sahiplenme her geçen gün büyümüştür. Devrim topraklarında, Bakur'un sınır köylerinde ve içlerinde, Türkiye metropollerinde devrimin savunması gelişmiş ve coğrafyanın belirleyici gündemi Rojava olmuştur.

Devrimin önderliği ve komünistlerin çağrısıyla binlerce yurtsever, sosyalist, anarşist, devrimci gencin sınır nöbetleriyle, savaş siperlerinde konumlanışıyla ve yüzlercesinin ölümsüzlüğüyle devrim artık coğrafyamızın en temel gündemi haline gelmiştir. Destansı bir direniş ve mücadeleyle DAİŞ ve ortakları nihayet Kobanê'de yenilgiye uğratılmıştır. Zafer "tırnakla sökülüp kazanılmıştır" ancak savaşın yarattığı tahribat çok ağırdır. Yıkık bir kent ve felç edilmiş bir yaşam, yeni görev ve sorumluluk çağrısı yapmıştır. İşte tam da bu anda, devrimi ilk günden beri savunan, sahiplenen ve onu kendi devrimi görerek ilişkilenen sosyalist gençliğin başlattığı "Kobanê'yi beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz" kampanyası Türkiye-Bakur gençliğinin Rojava'yı devrimci tarzda kavrayışının en berrak ifadelerden birisi olmuştur.

SURUÇ, ADALET VE GENÇLİK
İsmini sınır nöbetlerinde, bir sosyalist gençle Suruç köylüsünün sohbetinden alan kampanya, kolektif aklın ürünü olarak gelişmiş ve duyurusu yapılır yapılmaz muazzam bir ilgi odağı haline gelmiştir. Sosyal medya platformlarında açılan formlara yapılan başvurular, onlarca kentte açılan stantların etrafında biriken topluluklar, kampanya çalışmalarına katılım ve görev alma isteğinin yoğunluğu, değişik tipte destekler ve basının ilgisi, sosyalist gençliğin doğru halkayı yakaladığını göstermiştir. Gençlik hareketi için geleneksel bir çalışmaya dönüşen ve uzun yıllardır örgütlenen yaz kampları yerine, devrime dokunmayı ve onun ihtiyaçlarına cevap üretmeyi öne çekmek sosyalist gençliğin devrimci sorumluluk bilinci ve politik ideolojik niteliğinin gelişkinliğini ortaya koymuştur. Rojava devriminin AKP ve faşizme karşı mücadelenin ön cephesi haline geldiği, devrimi savunmanın Türkiye-Bakur halklarının birleşik devrimini ve geleceğini savunmak olduğu fikri geniş gençlik kitlelerinin zihninde yer edinmiştir. Kampanyanın güçlü bir karşılık bulmuş olması bunun göstergesi olmuştur. Türkiye ve Bakur'un birçok kentinden yüzlerce genç bu yolculuğa katılmak için harekete geçmiştir. Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Alevi ve nice inanç ve ulustan; sosyalist, yurtsever, anarşist, ilerici-demokrat fikirlere sahip kesimlerden çok sayıda genç kampanyaya dahil olmuştur. Sosyalist gençliğin Gezi'yle Kobanê'yi buluşturma düşüncesi ve çağrısı güçlü bir karşılık bulmuştur. İnşa kampanyası, çalışma tarzı, yöntemleri ve araçları itibariyle gelişmiş, genişlemiş ve yaygınlaşmış, aynı zamanda birleşik devrimin anlamlı bir simgesi olma niteliği kazanmıştır.

Gezi'yle egemenleri korkutan, 7 Haziran seçimleriyle iktidarın hayallerini yıkan ve Kobanê serhildanıyla AKP'nin uykularını kaçıran direnişler rejimi köşeye sıkıştırmıştır. Halkların biriken öfkesi ve gelişen birleşik devrim çizgisinin, ancak ve ancak karşı devrimci bir savaş konseptiyle durdurulabileceği konusunda mutabakata varan egemen güçler harekete geçmiştir. Bu plana bağlı olarak 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta Amara Kültür Merkezi'nde buluşan düş yolcularımızın hedef alınması, Türkiye-Bakur'da yeni bir siyasal düzleme geçişin hem habercisi hem de başlangıcı olmuştur.

Coğrafyamızın farklı bölgelerinden yola çıkıp Suruç'ta buluşan yüzlerce genç, AKP-DAİŞ-MİT ortaklığıyla hedef alınmış ve 33 düş yolcusu katledilmiştir. Türkiye-Bakur tarihinin en büyük gençlik katliamı yaşanmıştır. "Çöktürme planı" devreye sokulmuş ve savaş konseptine hız verilmiştir. Katliama karşı gençlik, "Bu kampanya artık milyonların kampanyasıdır" diyerek cevap vermiş ve saldırıyı sokakta karşılamıştır. Tarih, o gün atılan adımların, meydanlarda yükselen sesin ve cenaze törenlerine sel olup akan öfkenin, uzun yıllara damgasını vuracak adalet ve hesap sorma mücadelesinin ve birleşik gençlik iradesinin tohumları olduğunu göstermiştir. O andan itibaren düş yolcularının isimleri ve idealleri artık birleşik gençlik mücadelesinin omuzlarında yükselecektir ve onlara emanettir.

Katliamın hemen ardından sokakta birleşen öfke tüm yıla yayılmış ve bu irade 1. yıl dönümüne giderken "Suruç için adalet, herkes için adalet" kampanyasında somutlaştırılmıştır. 22 gençlik örgütü ve gönüllülerin iradesiyle şekillenen kampanya, birleşik gençlik mücadelesinde aralanan yeni bir kapı olmuştur. Geride kalan 10 yıllık direniş, girilen bu kapıdan bir gelenek yaratıldığını göstermiştir.

Üniversitelerden liselere, parklardan kent meydanlarına, işyerlerinden sokaklara dört bir yandan yapılan yüzlerce anma, söyleşi, panel, sempozyum, konser, yürüyüş ve nice etkinliğin altında gençlik örgütlerinin imzası vardır. "Suruç için adalet" kampanyasıyla başlayan bu eylemli ortak hareket tarzı bir kültür haline gelerek kazanıma dönüşmüş ve başkaca mücadele başlıklarında da birlikte yürüme niteliği yaratmıştır. Başkanlık referandumunda, Boğaziçi direnişinde, barınma eylemlerinde, zam protestolarında, antifaşist pratiklerde, işçi direnişlerine desteklerde, Filistin selamlamalarında ve nice birikimin ve tarzın oluşmasında Suruç için adalet mücadelesinde cisimleşen "birleşik irade" çok özel bir rol oynamıştır. 20 Temmuzlarda meydanları zapteden eylem, düşünüş ve tarz, nice birleşik direnişlerde kendisini var etmeyi ve üretmeyi başararak on yılı geride bırakmıştır. Bu mücadele, adalet mücadelesi olmakla sınırlı kalmayarak, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin en direngen mevzilerinden biri haline gelmiştir.

ON YILLIK DİRENİŞİN IŞIĞINDA
Katliamın sorumlularının korunduğu ve işbirlikçilerinin aklandığı, adalet isteyenlerin baskı gördüğü ve sistematik olarak hapsedildiği 10 yılı geride bırakırken, emekçi halkın değişik kesimlerinden "adalet" talebinin yükseldiği günlerden geçiyoruz. Düzen ve rejim tarafından adaletsizliğe uğratılan bu kesimlerden biri de gençliktir.

"Demokratik lise" için mücadele eden liseliler, "özerk-demokratik üniversite" isteyen üniversiteliler, üç kuruşa çalıştırılıp emeği sömürülen işçi gençler, ölüme terk edilmiş işsiz gençler, erkek egemenliğine itiraz eden genç kadınlar... Geleceksizlik, yoksulluk ve işsizlik cenderesine hapsedilmiş milyonlarca genç mevcut durum ve gidişata itiraz ediyor, özgür bir gelecek ve yaşanabilir dünya istiyor. Adalet ve eşitlik için mücadele ediyor. Onun biriken öfkesi, büyüyen özlemi, yeni sorun ve talepleri baskı ve sınır tanımıyor ve her fırsatta kendini eylemli biçimde ifade ediyor. Bunun son ve güncel örneği 19 Mart'ta gelişen ve bir gençlik isyanına dönüşen süreçtir.

Açığa çıkan bu gücün kuş olup uçmadığını biliyoruz. 19 Mart sonrası gelişen birçok eylem ve etkinlikte onun izlerini görüyoruz. Gençliğin bu direnişçi tavrı ve dinamik tarzı şüphesiz adalet mücadelesinde de yankısını bulacaktır. Bu nesnel zemin ve on yıllık birikimin ışığında Suruç için adalet mücadelesi bu yıl güçlü pratiklere sahne olacaktır. 20 Temmuz hem bir anma ve hesap sorma hem de gençliğin talep ve özlemlerinin yükseldiği gün olarak tarihteki yerini alacaktır.

Rejimin gençliği kazanamadığını biliyoruz. Gençliğin örgütlenmesi ve saflaştırılması dönemin acil görevi ve mücadelenin temel ihtiyacıdır. Suruç için adalet mücadelesi ve 10. yıl dönümü yeni bir sıçrama yaratmanın en güçlü zemin ve zamanıdır. Bu görüş açısıyla geniş gençlik kesimlerine seslenmek ve onlarla organik ilişkiler kurmak için etkin bir çalışma yapmak şarttır. Gençliğin yaşam, eğitim ve çalışma alanlarında yoğunlaşmalı, onları mücadeleye çağırmalı ve örgütlü olmayan çevrelerinde katılabileceği mekanizma ve pratikler geliştirilmelidir. 19 Mart sürecinde boy gösteren komite ve komisyonlar, Suruç için adalet mücadelesine ses vermelidir. 10 yıllık adalet mücadelesinin deneyimi ve biriktirdikleri, gençliğin güncel sorun ve enerjisiyle birleştiğinde bilinçteki ve sokaktaki yansıması devrimci nitelik taşıyacaktır. Düş yolcularımızın isimleri ve düşlerinin, özellikle son kuşak direnişçi gençliğin omuzlarında yükselmesi egemenlerin korkusunu büyütecektir.

Geride kalan on yıllık adalet mücadelesinin en önemli kazanımlarından biri, onun birleşik karakteridir. Gençlik hareketi içinde ortak mücadele kültürü gelişmiş ve önyargılar kırılmıştır. Siyasal mücadelenin seyri içinde değişik dönemlerde kimi zaaf ve zayıflıklar kendini gösterse de Suruç için adalet mücadelesi birleşik niteliğini korumuş ve yoluna devam etmeyi başarmıştır. Bu özveri ve yüksek emekçilik savaşında 20 Temmuz gençliğin militan mücadele gününe dönüşmüştür. Bu düzeyin korunması ve daha ileri taşınması güncel bir görev olarak önümüzde durmuştur.

SURUÇ BİZİZ
Suruç; MESEM'lerde ucuz iş gücü olarak sömürülen çocukların öfkesidir. ÇEDES'e, zorunlu din dersine, eğitimin dinselleştirilmesine ve siyasallaştırılmasına meydan okumadır. Anadilde, parasız ve bilimsel eğitim isteyen liselilerin itirazıdır. Barınamayan, beslenemeyen, ulaşamayan, kayyum rektörlere boyun eğmeyen, akademiye sahip çıkan ve özerk-demokratik üniversite isteyen üniversitelilerin direnişidir. Güvencesiz, sendikasız ve sağlıksız koşullarda ucuz ücretlerle çalıştırılan ve yoksulluğa mahkum edilen işçi gençlerin isyanıdır. Cinsel şiddet ve tacize isyan eden, kadın cinayetlerine başkaldıran, erkek adalet değil gerçek adalet isteyen, erkek egemenliğine karşı var oluş ve kurtuluş mücadelesi yürüten genç kadınların çığlığıdır. İşsizlik içinde yoksulluğa, "bugünsüzlüğe" ve geleceksizliğe mahkum edilen genç işsizlerin düzene duyduğu kindir. Nefret şiddeti ve cinayetlerine karşı "Buradayız" diyen LGBTİ+'ların gökkuşağıdır. Kürt, Türk, Arap, Ermeni, Çerkes, Alevi... Her ulus ve inançtan halk gençliğinin özgürlük bayrağıdır. Birleşik devrimdir, direniştir, isyandır. Gençliğin ortak mücadele mevzisidir. Yani Suruç; adalet mücadelesinin çok daha ötesini ifade eden iradenin adıdır.

Gençlik yaygın, kitlesel ve birleşik tarzda adalet mücadelesini büyütecek ve kararlı-militan duruşunu yaratıcı ve zengin pratiklerle güçlendirecektir. İnat ve ısrarla, 10. yıla yakışır bir ruh ve bağlılıkla düş yolcularımızın anısını ve düşlerini yaşatacaktır. Bunu başarabilecek güç, deneyim, birikim ve bilince sahiptir. Sahne şimdi onundur.