30 Eylül 2025 Salı

Mesleki ortaokullar ve yeni yönerge

Programda özel bir yer ayrılan ve programın anahtarlarından biri olarak gösterilen ilke "erdem-değer-eylem" adı verilen bir çerçevede milli ve manevi değerlerine saygılı, yetkin ve erdemli öğrencilerin yetiştirilmesidir. Mesleki eğitimin bu "değerler" olmaksızın bir hiç olduğu, mesleki eğitimin mayasında bu değerlerin olduğu vurgusunun sıkça yapılması dikkate değer. Sermaye açıkça şunu söylüyor: Kendi mezarımı kazacak sınıfı 10 yaşından alıp yetiştiriyorum, ama eline kazmayı erkenden almaması için de tüm ideolojik önlemleri alacağım! İtaatkar, vatanı ve devletine bağlı bir çocuk işçi kuşağının sistematik bir müfredat dahilinde yetiştirilmesi bu programın öne çıkan yanlarından biridir.

Meslek Ortaokulları Yönergesi, Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisinde yayınlandı. 2 Eylül'de Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan mesleki ortaokullara dönük Çerçeve Eğitim Programı böylece resmiyet kazanmış oldu. Tebliğler Dergisi ayda bir yayınlanarak MEB'in Resmi Gazetesi olma işlevini görüyor, burada yayınlanan yönetmelikler uygulamaya konuluyor. Mesleki ortaokullar yeni bir uygulama değil, daha henüz bu ortaokullar kurulmadan dahi "Küçük Eller Meslekte" projesi kapsamında ilkokul 4. sınıf öğrencilerine mesleki ve teknik anadolu lisesi gezileri yaptırılıyor ve yeni açılacak mesleki ortaokullara kayıt olma çağrısı yapılıyordu. Meslek ortaokulları ile sermayenin ve onun hedeflerinin uygulayıcısı MEB'in neyi murat ettiğini anlamak için bu eğitim programı belgesini incelemeye ihtiyaç var.

86 sayfadan oluşan belgede 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda eğitim gören ortaokul öğrencilerinin mesleki eğitime yöneltilmesinin nedenleri açıklanıyor ve ardından bu eğitimin çerçevesi çiziliyor. Tüm çerçeve ortaokul çağında bulunan çocukların "mesleki eğilimleriyle buluşma" üzerinden kurgulanıyor. Burada mesleki eğilim çocukların bireysel potansiyellerini gerçekleştirme isteği üzerinden anlatılıyor. Açıktır ki 11 yaşındaki bir çocuğun kendini gerçekleştirme ve mesleki potansiyeline ulaşma ideali yoktur, olduysa da bu belgenin kalanında öğrencilere sunulacağı belirtilen beceri atölyeleri ders içeriklerindeki "araç aydınlatma ve uyarı sistemlerinin kontrolünü yapmak" ya da "plastik boru birleştirme uygulamaları" değildir. Bu raporda var olan tek eğilim sermayeninkidir, o da Türkiye'nin gittikçe gençleşen hatta çocuklaşan yaşlarda işçilerle bir ucuz iş gücü sömürü merkezi haline getirilmesidir.

Programda özel bir yer ayrılan ve programın anahtarlarından biri olarak gösterilen ilke ise "erdem-değer-eylem" adı verilen bir çerçevede milli ve manevi değerlerine saygılı, yetkin ve erdemli öğrencilerin yetiştirilmesidir. Bu değerlerin hepsinin yer sorunundan kaynaklı olsa gerek sıralanamadığı, ilerleyen satırlarda ise bir kısaltması kullanılıyor: Vatansever ve üretken. Mesleki ortaokullarla ilgili ortaya konan bu ilke elbette ki eğitim müfredatına baktığımızda ilk kez karşılaştığımız bir şey değil. Ama mesleki eğitimin bu "değerler" olmaksızın bir hiç olduğu, mesleki eğitimin mayasında bu değerlerin olduğu vurgusunun sıkça yapılması dikkate değer. Sermaye açıkça şunu söylüyor: Kendi mezarımı kazacak sınıfı 10 yaşından alıp yetiştiriyorum, ama eline kazmayı erkenden almaması için de tüm ideolojik önlemleri alacağım! İtaatkar, vatanı ve devletine bağlı bir çocuk işçi kuşağının sistematik bir müfredat dahilinde yetiştirilmesi bu programın öne çıkan yanlarından biridir. Mesleki ortaokullar yaş aralığına dahil olan 11-14 yaş aralığındaki çocuklar kayıt dışı çocuk işçilik rakamlarının bel kemiğini oluşturuyor. Mesleki ortaokullarda ise ayırt edici olan, bunun bir sistem ve strateji dahilinde sermayenin öncelik verdiği alanlarda hayata geçirilmesi ve ideolojik bir çürütme çalışması ile iç içe geçmiş olmasıdır. Bu çürütmenin bir diğer ayağını programda tarif edilen ahilik kültürü ve ilkeleri ile yetiştirme tutuyor. Türk milletinin köklü tarihinden gelen değer merkezli bir bakış açısı olarak tariflenen ahilik kültürünün vurgusu, mesleki ortaokullarda diğer mesleki eğitim kademelerinden daha yoğun. Ahiliğin usta-çırak geleneği ile bugünün sömürü piyasasının revaçta kavramları mentorluk ve koçluk arasında bağıntı kuruluyor, hak ve hukuka riayet etmenin ve sabır ehli olmanın mesleki öğrenimin esası olduğu vurgulanıyor. Tercümesini yapmak gerekirse, bağlı olduğu ustaya veya patrona sesini çıkarmadan çalışacak ve bunu ahlakının bir parçası haline getirecek bir çocuk işçi kuşağı hedefleniyor. Bu çarka meşruiyet sağlaması için geleneksel kavramlarla kapitalizmin son model sömürü kavramları birbiri ardına sıralanıyor. Dijital ve yeşil dönüşüm ekseninde değerlerine sımsıkı bağlı olmak gibi dolambaçlı cümlelerin ardına her işi bedavaya yapan ortaokullu çocuk işçiler sıkıştırılmaya çalışılıyor. Erdem-değer-eylem üçgeninde sıkça tekrarlanan değerlerden biri de aile bütünlüğü ve mahremiyettir. Rejim tarafından ilan edilen "aile ve nüfus 10 yılı"nın mesleki ortaokulları programındaki yansıması da böylece bulunmuş oluyor.

Çerçeve Öğretim Programı ile ilk kez mesleki ortaokullarda öğrenim gören 5 ve 6. sınıf öğrencilerini de içine alan bir ortaokul öğrenimi bütünlüğüne kavuşuyor. Geçtiğimiz aylarda yalnızca 7. ve 8. sınıflarda başlayan mesleki eğitim uygulaması böylece resmi olarak ortaokulun ilk sınıfına dek indiriliyor. Program kapsamında bu sınıflarda ne yapılacağına, nasıl bir mesleki eğitim verileceğine dair herhangi bir açıklama yer almıyor. 5. sınıflar için "meslek ile ilgili temel kavramları açıklama", 6. sınıflar için ise "meslek alanları ve meslek seçimini tanıtma" açıklaması yapılıyor. Bu tanıtıma neyin dahil olup olmadığını, çocukların seçimlerinin ne üzerine kurgulanacağını bilmiyoruz. 7. sınıfa geçildiğinde 8 beceri alanı, 8. sınıfa geçildiğinde ise 19 beceri alanından biri seçiliyor. Bunların içinde imalat sanayiden temel kuyumculuk tekniklerine, araçların temel periyodik bakımından hayvancılığa değin farklı sermaye ihtiyaç kategorileri bulunuyor.

Mesleki ortaokulların tanıtım çalışmaları mahalle mahalle meslek liseleri bünyesinde yapılan veli toplantıları ile başlatılmış durumda. Burada özellikle 11-12 yaşındaki çocuklar söz konusu olduğu için çalıştırmanın söz konusu olmadığı vurgusu yapılıyor, yalnızca "mesleki tanıtım" ile sınırlı kalınarak sonradan ilerleneceği bir bilgilendirme başlığının konusu ediliyor. Bunun nedeni yalnızca ailelerin vicdanlarına seslenmek, içlerini ferahlatmak değil. Lise öğrenimi seviyesinde mesleki eğitim kademelerinde eğitim gören öğrenciler ya da doğrudan MESEM'lere kayıtlı olarak çalışan çocuk işçiler sınırlı dahi olsa para kazanıyor. Mesleki ortaokullar bakımından böyle bir kazanç söz konusu değil, bu nedenle de ailelerin "Çocuk çalışacak, ama kazanmayacak mı" sorusu da gideriliyor.

Mesleki ortaokullar konusunun en başta gösterdiği, sermaye ve devletin, çocuğun ucuz işgücüne dayalı bir emek piyasasına doğru geçmekte ne kadar stratejik ve planlı hareket ettiğidir. Bununla mücadele de ancak geniş zamana yayılan, dönem kampanyası olmanın ötesine geçen, yalnızca stratejinin teşhirini yapan değil örgütlenmeye ve mücadele mevzisi kazanmaya odaklanan bir hatla kurulabilir. Mesleki eğitimin ortaokul kademelerine karşı çıkışta ajitasyon ve propaganda dili yalnızca katliam ve iş kazaları üzerinden kurulmamalıdır. Nesnel bir gerçeklik olarak ortaokullar kamuoyu önünde bu kadar tartışılırken sermaye sınıfı ve onun bekçisi burjuva iktidar emek sömürüsünün ağır biçimlerini uygulamaya koymayacaklardır. Bu bakımdan MESEM kapsamında çocuk işçileştirme ile mesleki ortaokullar birbirinden ayrı ele alınmalı. "Mesleki eğitim" torbası içine atılarak ikisi aynılaştırılmamalı, sadece iş cinayetleri ile ilişkilendirilmemelidir. Yalnızca sömürünün ölümle sonuçlanan boyutları politikanın konusu olamaz. Yoksul, işçi-emekçi ailelerin çocuklarına mesleki eğitim adı altında çocukluktan çalışma dışında hiçbir seçenek tanınmadığı; müfredatı ve işleyişi gereği mesleki ortaokulların lise öğrenimi olasılığını ortadan kaldırdığı ve böylece fiili olarak zorunlu eğitimin ortadan kaldırıldığı; özel okulların tüm kademelerine devlet teşviki çığ gibi büyürken yoksulun çocuğuna sadece sömürünün sunulduğu gibi yakıcı gerçekler ajitasyon ve propagandanın konusu haline getirilmelidir.

*Senem Nur Pektaş'ın kaleme aldığı yazı Özgür Gençlik dergisinin internet sitesinden alınmıştır.