Vatan Budak: Cesur ve inatçı bir anarşist

Elini bir taşın altına ilk defa koymuyordu Vatan. Başımızdan taşın eksik olmadığı bu memlekette, Gezi'de bir slogan, Soma'daki maden kazasının ardından insanların acısını taşımaya, haklarını aramaya giden şefkatli bir gençti. Arkadaşları çok cesur olduğunu söylüyorlar, çok cesur olmasa onurlu bir yaşam için kalbini kaldıraç eder miydi bunca zulme karşı?
Vatan Budak, bir anarşistti. Vicdanlı bir insan, vefalı bir evlat ve gözükara bir arkadaştı. Ailesinin, onu ne çok sevdiğini tükenmeyen adalet mücadelesiyle gösteriyor.
1993'te doğdu Vatan, yaşasaydı 32 yaşında olacaktı. Bitimsiz bir kabusa benzeyen o günlerde el yordamıyla acılarımıza bakıyorduk, umuda benzer bir şeyler arıyorduk. Vatan'dan gelen haber bir kez daha ateş düşürdü o uzun yaz mevsimine.
Elini bir taşın altına ilk defa koymuyordu Vatan. Başımızdan taşın eksik olmadığı bu memlekette, Gezi'de bir slogan, Soma'daki maden kazasının ardından insanların acısını taşımaya, haklarını aramaya giden şefkatli bir gençti. Arkadaşları çok cesur olduğunu söylüyorlar, çok cesur olmasa onurlu bir yaşam için kalbini kaldıraç eder miydi bunca zulme karşı?
Vatan, 20 Temmuz 2015'te ağır yaralı olarak Urfa devlet hastanesine kaldırıldığında bile 16 gün yaşama tutunmaya çalıştı. Yaşamdan alacağı vardı, umutları ve hayalleri vardı. O bahçede hayattan koparılan 5 anarşist yoldaştan biriydi. Ellerinde kızıl-kara bir bayrakla karanlıktan kurtarılan topraklara umut taşımak istemişlerdi. Adını Welat koymak istedi babası, ama göreceği düşmanlıktan çekindi. Gene de Vatan dedi oğluna. Vatan, ismindeki gizli inada ait ince bir direniş büyüttü içinde. Bolu'da Elektrik Elektronik Mühendisliği kazanmıştı. Pek bir seçenek olmayınca, cemaat yurduna yazılmak zorunda kaldı. Birinci dönem bitti, ikinci dönemin başında yurda almadılar. Eşyalarıyla kapıda kalakaldı. Babasına haber verdi. Babası gitti yurtla konuşmaya, ona dediler ki: "Ne yaptıysak olmuyor, Vatan bir türlü bize benzemiyor. Camiye gelmiyor. Her şey bir tarafa 5 kişiyi daha kendine benzetti. Biz burada kendi istediğimiz çocukları yetiştirmek istiyoruz, Vatan buna alenen engel oluyor!"
Bir babanın, oğlundan gururla söz edebilmesine sebep olacak bir hayat yaşadı. O gittikten, sofradan tabağı eksildikten sonra bıraktığı boşluk çok büyüdü dünyada. Çarşı taraftarıydı, tabutunun üstünde mücadelesinin bayrağının yanındaydı Çarşı'nın bayrağı. Vekiller, çelenkler… Cenazesi kalabalıktı, ama arkadaşlarının taşıdığı sözler bir memleketi kuşatacak kadar yoğun, herkes için geçerli bir görev, yüreklerin senelerce taşıyacağı bir duaydı: "Devletin zulmünün yetmediği, yetemediği ve bir türlü bitiremediği topraklarda gözlerini dünyaya yumdu Vatan. Kendinde yarattığı, durmadan büyüttüğü dünyanın içine Kobanê'yi de sığdırdı ve öylece bıraktı. Bir anarşist olarak yeniden yaratıma tuğlasını koydu, buna kimsenin şüphesi olmasın. Şimdi biz anarşist yoldaşlarına kalan şey bu dünyayı, Vatan'ın anarşist düşüncesini, anarşist mücadelemizle birleştirip yaşama dair yarım kalan ne varsa tamamlamak. Yaşasın anarşi yaşasın devrim."