25 Nisan 2025 Cuma

Yıldırım: 1 Mayıs'ta mücadele dersini öğretmenler verecek

Öğretmen Sendikası MYK üyesi Yıldırım ile günlerdir devam eden lise öğrencilerinin eylemlerini, atama bekleyen öğretmenleri ve 1 Mayıs'ı konuştuk. Yıldırım, AKP'nin piyasacı eğitim politikalarının hem öğretmenleri hem velileri hem de öğretmenleri ilgilendirdiği söyleyerek, birleşik mücadelenin önemine değindi. Lise öğrencilerinin haklı taleplerinin yanında olduklarını kaydeden Yıldırım, "Geleceği çalınanların, hayatları üzerine söz söyleme hakları meşrudur" dedi. Yıldırım, 1 Mayıs'ta "Mücadele dersini öğretmenler verecek" gibi birçok talep ve sloganla alanlarda olacaklarını söyledi.

Yıllardır AKP'nin faşist baskı ve yasaklarına karşı politik özgürlük isteyenler sokakları ısıtıyor. Sokakların en dinamik kesimi kuşkusuz öğrenciler. Geleceksizliğe, eğitim sisteminin "staj" adı altında öğrenci emeği sömürüsüne, işçi cinayetlerinde yaşamını yitiren sıra arkadaşlarına sahip çıkmak için ders boykotu, okul içinde oturma eylemi ve kent meydanlarına, İl Milli Eğitim Müdürlükleri önüne yürüyorlar. Eğitim sisteminde geleceksizliğe mahkum edilen bir diğer kesim de atama bekleyen öğretmenler, proje okullarından AKP'nin kadrolaşma politikası gereği sürgün edilen eğitim emekçileri ve elbette özel okullarda esnek ve güvencesiz çalışmayla emeği sömürülen özel okul öğretmenleri. 

AKP'nin piyasacı, dinci, antibilimsel ve kadrolaşmaya dayalı eğitim sistemi ne öğrencilere ne de eğitim emekçilerine bir gelecek sunmuyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Merkez Yürütme Kurulu üyesi Mahmut Yıldırım ile günlerdir devam eden lise öğrencilerinin eylemlerini, atama bekleyen öğretmenleri ve 1 Mayıs'ı konuştuk.

Yıldırım'ın ETHA'nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:

TEPKİLER AKP'NİN EĞİTİM POLİTİKALARININ SONUCU

Günlerdir liseli öğrenciler geleceksizliğe, eğitim sisteminin içinin boşaltılmasına karşı eylemde. Liseliler bir taraftan geleceğine sahip çıkmak bir taraftan da sürgün edilen öğretmenlerine destek vermek için sokaklara çıkıyor. Liselilerin bu öfkesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Liseli öğrencilerin çıkışı tabii kendiliğinden gelişmedi; bu koşulları ortaya çıkaran şey iktidarın günlük hayatta ve milli eğitimdeki politikalarıdır. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı'nın politikaları uzun yıllardır çok da farklı değil. Lakin özellikle Yusuf Tekin göreve başladığından itibaren öğretmenleri, velileri ve öğrencileri dışarıda tutan, tepeden inen bir anlayışla iktidarın piyasacı ve gerici politikalarının eğitim-öğretim faaliyetlerine de uygulanması önemli bir aşama. Eğitim gibi çok hassas bir noktada, yoğun saldırılar tabii ki eğitimin öznesi olan öğrencileri ve öğretmenleri bir tepki vermeye itti. Sürgün edilmek istenen öğretmenlerin, öğrenciler ve aileler tarafından sahiplenilmesi hepimizi sevindiriyor. Bir mücadele tek ayaklıysa başarıya ulaşamıyor. Aileler, öğrenciler ve öğretmenler bu sistemin kaybettirilenleri. Daha doğrusu kaybettirilmek istenenleri. Kazanan ise genelde patronlar ve iktidar çevreleri oluyor. 

ÖĞRENCİLERİN EYLEMLERİ MEŞRUDUR
Eğitimin kamusal alandan sermaye tarafına yedeklenebilmesinin koşullarından biri de kamu okullarının işlevsiz gösterilmesi ve güvenceli çalışmanın (657 sayılı Kanun) lağvedilmesi. İktidar, kamu emekçilerine de aslında "istediğim zaman sizi sürerim veya memurluktan atabilirim" mesajını da veriyor. Öğretmenler hizaya çekilmek isteniyor. İktidara yakın sendika çevrelerinin rant ve kadrolaşmayla belirli kademelere getirilmesi, bunun karşısındaki demokrasi çevrelerinin ise her türlü saldırıyla susturulmak istenmesi bu planların sadece bir örneği. Öğrenciyle, ailelerle bütünleşen bir öğretmen hareketi aslında özlem duyduğumuz bir eğitim mücadelesinin de nüveleridir. Öğrencilerin haklı taleplerinin yanındayız. Geleceği çalınanların, hayatları üzerine söz söyleme hakları meşrudur. Biz de yakından takip ediyoruz.

GÜVENCELİ ÇALIŞMAYI BAKANLIK YOK ETTİ

Ataması yapılmayan, mülakatta elenen öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı önünde oturma eylemi yapıyor. Siz de değişik zamanlarda özel okullarda esnek ve güvencesiz çalışan öğretmenler için eylem ve etkinlikler yaptınız. Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen istihdamında ve çalışma koşullarındaki bu piyasacı anlayışının temeli nedir? AKP, neden bu politikada ısrar ediyor?

Yaklaşık 2 yıldır atama bekleyen ve mülakatta mağdur edilen öğretmenlerin neredeyse 6 aydır da fiilen sürdürdüğü eylemler bize şunu gösteriyor: MEB'in politikaları aslında herkesi mağdur ediyor. Öğretmenler atama bekliyor ama mülakat ile bir şekilde kontenjan dışı bırakılıyor. Mülakat usulünün haksızlıklar doğuracağı defalarca söylenmişti. Kanıtlar ve mahkeme kararları bile ortadayken öğretmenleri muhatap almayan bir Milli Eğitim Bakanı var. Yine son dönemde atama sayıları ve branş dağılımları açıklandı, birçok branşta öğretmenler zaten atama sayılarının içerisinde yer alamadı. 80 bin civarında ücretli öğretmen varken atama 15 bin açıklanıyor ve branş dağılımındaki dengesizlik göze çarpıyor. Ücretli öğretmen adı altında Bakanlığın kendisi zaten güvenceli çalışmayı yıllardır yıkmış görünüyor. Aynı işi yapan meslektaşının üçte biri oranında maaş alıyorlar. Gerçekten sömürünün sadece sermaye eliyle değil iktidar (devlet) tarafından yapılması düşündürücü. Bu da bize, MEB'in kimlerin bakanlığı olduğunu gösteriyor. 

EĞİTİM PATRONLARIN ÇÖREKLENDİĞİ BİR SİSTEM HALİNE GETİRİLDİ
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak geçtiğimiz yaz, Meclis Parkı'nda 52 gün boyunca tuttuğumuz eğitim nöbeti ve aynı dönemde MEB önündeki eylemliliklerimizde de vurgulamıştık. Eğitimin hızla özel alana (patronlara) devredilmesi planlı bir politika. Ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmene gösterilen yer orası. "Devlette çalışmayın, özel sektörde çalışabilirsiniz" mesajı veriliyor. Güvenceli çalışma ortadan kaldırılıyor. Patronlar daha da zengin ediliyor. Bir yandan ÇEDES ve MESEM gibi projelerle başka tartışmalar da yürüyor, bunları da konuşmak gerek tabii. Sonuç olarak özel okullarda, rehabilitasyon merkezlerinde, kurslarda (dershanelerde), kreşlerde ve vakıf üniversitelerinde yapılmak istenen tamamen aynı şey. Eğitim alanına çöreklenmiş fabrikatörlerin, müteahhitlerin, tarikatların hatta kara para aklamak isteyen kişilerin de "sektörü" haline geldi eğitim. Öğretmenleri kamu okullarında ücretli öğretmenlik adı altında; özel sektörde ise düşük ücretlerle, 1 yıllık mevsimlik sözleşmelerle ve yoğun ders saatleriyle sömürmek bu politikanın ekseni. Bu yüzden diyoruz ki "Ya atama ya taban maaş." Adres olarak eğitimin bütün paydaşlarının birleşik mücadelesini gösteriyoruz. Bunun için sorumluluk alıyoruz.

FABRİKADAKİ İŞÇİYLE AYNI BİÇİMDE SÖMÜRÜLÜYORUZ

Önümüzde 1 Mayıs var. esnek, güvencesiz çalışan on binlerce işçi ve emekçinin bir bölümünü de öğretmenler oluşturuyor. 1 Mayıs'a giderken talepleriniz nelerdir? Öğretmenlere, işçi ve emekçilere nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

1 Mayıs bütün emekçiler ve yoksullar açısından çok önemli. Gittikçe de artan bir öneme sahip çünkü iktidarın ve patronların saldırıları artıyor. Patronların isteğiyle sendikacılar tutuklanıyor, sendikacılara ev hapsi verilebiliyor. Sendikacılarla sınıfın bağını koparmak; bu sendikaları iş yerlerinden uzaklaştırmak ve yalıtmak amaçlanıyor. Özellikle sanayi havzalarında çok fazla sömürü var. Dershane ve özel okulları da buna benzetebiliriz. Özel sektördeki eğitim kurumlarının sayısı her geçen gün artıyor. Sömürü bakımından öğretmenlerin de bir inşaat işçisinden, tekstil işçisinden, madenciden, market veya mağaza işçisinden farkı yok. Özel sektörde 40-50 saat derse giriyoruz, düşük maaşlar alıyoruz, görevimiz olmayan işlerle (velileri aramak, kayıt görüşmesi yapmak, AVM içindeki stantlarda kurum reklamı yapmak vs.) bile ilgilenmemiz isteniyor. Usulsüzlüğe uymak istemediğimizde mobbinge maruz kalıyoruz veya sözleşmemiz yenilenmiyor. Başka birçok sorun var: Ara tatil hakkımız verilmiyor. Ek derslerimiz ödenmiyor. 10 aylık yasa dışı sözleşmeler dayatılıyor. Dolayısıyla sömürü çok fazla. 

1 MAYIS'TA TALEPLERİMİZLE ALANLARDA OLACAĞIZ
Tüm bunlara karşı Sendikamız, özel sektördeki öğretmenlerin birleştiği bir çatı oldu. 12 bin üyeyi aştık. Bu alanlardaki tüm öğretmenleri, bulunduğu illerde alanda görmek istiyoruz. Sendikamızın pankartı arkasında talepleriyle alanda olsunlar. 1 Mayıs bizim için aynı zamanda bir eğitim yürüyüşü. Tüm emekçiler kendi talepleriyle, büyük kalabalıklar halinde alanlarda olmalı. 1 Mayıs; İşçilerin, memurların, köylülerin tek ses olabileceği bir fırsatı da sunuyor. Öğretmen Sendikası, "Düşük ücretlere hayır, ek derslerimiz ödensin, mobbinge hayır, belirli süreli iş sözleşmesine hayır, eğitim iş kolu kurulsun, eşit işe eşit ücret, ya atama ya taban maaş, 10 aylık sözleşmelere hayır, mücadele dersini öğretmenler verecek" gibi birçok talep ve sloganla alanlarda olacak.