15 Ekim 2025 Çarşamba

Büyükbozkırlı: Şirketlerin sınırsız yıkımı başlamadan mücadele başlatmalıyız

Polen Ekoloji Kolektifi, MAPEG'in ihale ve ruhsat alanlarını belirleyerek maden şirketlerinin sınırsız talanına açan çalışmalarını deşifre ederek, halka ön bilgilendirme yapacak haritalandırma çalışması başlattı. Çalışmaya ilişkin ETHA'ya konuşan kolektifin çalışma grubundan Büyükbozkırlı, "Son 1,5 senenin toplamı; 468 bin 784 hektar (Trabzon ili yüzölçümünden büyük bir alan) yapıyor. Bu dönemde toplam 698 adet ihale şirketlere satıldı. Satılan ihalelerin 202 tanesi mega-maden (bin hektarın üzerinde)" bilgilerini paylaştı.

Ekoloji mücadelesi yürütenlerin "süper izin yasası" diye adlandırdığı enerji, maden, ulaşım ve benzeri alanlarda sermayeye sınırsız sömürü alanları açmayı amaçlayan yasa 24 Temmuz 2025 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu yasaya dayanarak çalışmalarını sürdüren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), ihale ve ruhsat alanlarını belirlemeye başladı. Fakat şirketler talan edecekleri alanlara girmeden bölge halkı bu projeler hakkında bilgi sahibi olamıyor. Polen Ekoloji Kolektifi, bu gerçeklikten yola çıkarak MAPEG verileri üzerinden haritalandırma çalışması başlattı. Kolektif içinde kurulan bir grupla yapılan çalışmalar, her gün Polen Ekoloji Kolektifi'nin sosyal medya hesabından yayımlanıyor.

MAPEG verilerinin haritalandırılması çalışmasında yer alan Levent Büyükbozkırlı ile, çalışanın içeriğini, amacını ve hedeflerini konuştuk. Büyükbozkırlı sorularımıza şu yanıtları verdi:

ÇALIŞMAMIZI ÖNLEYİCİ EKOLOJİ MÜCADELESİ İÇİN BAŞLATTIK

MAPEG ruhsatları haritalandırma çalışması nedir, neyi kapsıyor?
Yerellerdeki ekoloji direnişleri ve mücadelesi genellikle maden şirketlerinin yaşam alanlarına, su kaynaklarına, meralara, tarım alanlarına sondajla girdiği anda başlıyor; çünkü proje yerelde bu şekilde görünür oluyor. Son süper izin yasasıyla şirketlere verilen sınırsız, kuralsız yıkım ve işgal hakkıyla mücadelenin daha önce başlaması, örgütlenme ağlarının daha derin ve güçlü bir şekilde örülmesi için önemli hale geldi.

MAPEG ihale ve ruhsat alanları harita çalışmamıza ekoloji mücadelesi ve örgütlenmesini daha önleyici ve erken zamanda gelişmesi, maden projeleriyle bağlantılı oligarşik ağları ortaya çıkarmada kullanmak için başladık.

MAPEG ADRESE TESLİM İHALELER AÇIYOR
MAPEG ülke içinde minerallerin belirlendiği bölgelerde ruhsat alanları belirleyip, bunları gruplandırıyor ve yıl içinde toplu ihalelerle arama ve işletme ruhsatlarını madenci şirketler için satışa çıkarıyor. MAPEG ayrıca "tesis şartlı" olarak adlandırdığı, "belli minerallerin çıkarılması ve uç ürün üretimine yönelik yeni tesis kurulması veya kurulu tesiste kapasite artışı yapılması" şartıyla da ihaleler açıyor. Biz bunları "adrese teslim ihaleler" olarak adlandırıyoruz. Çünkü hangi minerallerin çıkarılacağı ve hangi şirketlerin ihaleyi aldığına baktığımızda, ihale şartlarının zaten ruhsat alanının çok yakınında maden çıkaran, işleyen şirketi tanımladığı görülüyor: Ekim 2024'te Sinop'ta bakır uç ürün işleme şartlı ihalenin bölgede bu alanda faaliyette olan Eti Bakır'a (TÜMAD ortaklığı ile) verilmesi veya yine Ekim 2024'te "çinko ara ürün üretimine yönelik tesis kurulması veya kurulu tesiste kapasite artışı yapılması" şartı ile açılan ihalenin ruhsat alanının çok yakınında bu alanda faaliyet gösteren Alagöz Madencilik'e verilmesi gibi.

1,5 YILDA 468 BİN 784 HEKTAR ALANIN SATIŞI YAPILDI
Çalışmamızın ilk etabını 2024 yılı başından bu yana MAPEG'in maden şirketlerine verdiği ihaleler üzerine kurduk. 2024 yılı içinde MAPEG 5 adet toplu ihalede, 3 adet de tesis şartlı ihalede, 2025 başından bugüne kadar da 2 toplu ve 2 tesis şartlı ihalede ruhsat alanları satışı yapıldı. Son 1,5 senenin toplamı; 468 bin 784 hektar (Trabzon ili yüzölçümünden büyük bir alan) yapıyor. Bu dönemde toplam 698 adet ihale şirketlere satıldı. Satılan ihalelerin 202 tanesi mega-maden (bin hektarın üzerinde).

ÇED SÜREÇLERİNİN TAKİBİNİ YAPACAĞIZ
Çalışmanın ikinci etabı ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin takibi. Yani MAPEG'den ruhsatı alan şirketlerin arama/işletme projesini hayata geçirmek için yürütülen süreç: 2023 başından bugüne kadar ki tüm maden projeleri için (mineraller ve hidrokarbürler) bakanlığın e-çed sitesinden aldığımız verileri listelere ve grafiklere döktük. 2023 başından bugüne 4 bin 364 adet ÇED süreci devam eden proje belirledik.

ORMANLIK ALANLAR, SU VARLIKLARI YOK EDİLİYOR
Şu ana kadar incelediğimiz verilerde ise madencilik faaliyetlerinin ulaştığı devasa boyutları ve yol açtığı yıkımı açıkça görüyoruz. ÇED süreçlerinin büyük ölçüde etkisiz kaldığını, projelere yüzde 56 ile yüzde 85'e varan oranlarda "ÇED gerekli değil" kararı verildiğini görüyoruz. Bu da bize gösteriyor ki, maden ruhsatlarının verilme kararında ne halkın demokratik katılımı ne de bilimsel veya kurumsal görüşlere yer veriliyor. Şirketlere sınırsız haklar tanınarak doğa, yaşam alanlarımız, kültürel belleğimiz talan ve işgal alanlarına dönüştürülüyor.

Bu mega-madencilik hamlesi, metalik madenler (demir, bakır, kurşun, çinko, altın dahil), kalker, mermer ve petrol arama/çıkarma gibi projelerle ilerliyor. Bu ruhsat alanlarının ormanlık alanları yok ettiğini, kritik su varlıklarına ve hanelere sadece 50 metreye kadar yaklaşarak yaşam alanlarımızı ve su kaynaklarımızı tehdit ettiğini görüyoruz.

AMACIMIZ MADENLERİN SOSYO-ÇEVRESEL YIKIMINI ÖNCEDEN HABER VERMEK

Bu çalışmanın amacı nedir?
Son 1,5 yıl gibi kısa bir zaman içinde; haritada çizilen ruhsat sahalarının devasa boyutta alanları maden işletmelerine açmak için nasıl çabucak satıldığı ve tamamen formaliteye dönüşen ÇED süreçlerinin nasıl hızla geçildiğini göstermek. Masa başında üretilen bu ruhsat sahaları sanki oralar insanların yaşamadığı "boş alanlarmış", bir tarihi, geçmişi, kültürü, coğrafyası, iklimi yokmuş gibi madenci şirketlere servis ediliyor. Halbuki oralar sadece insan türünün değil tüm canlıların müşterekleri. Bu nedenle bu "el koymalar" öncelikle etik bir sorun ve anayasaya da aykırı.

İşte çalışmadaki amacımız hem ülke bazında genel toplam ve ihale bazında toplam verileri verip, ardından bölge bazında tüm illerdeki ihaleleri haritalandırarak buralarda yapılacak maden arama/işletmelerinin neden olacağı sosyo-çevresel yıkımları önceden haber vermek.

Bu kapsamda 11 Ekim tarihinde yaklaşık 3 ay sürecek bir sosyal medya (X'te metinler eşliğinde harita ve grafiklerin paylaşımı) çalışmasına başladık. Burada amacımız, yakında gerçekleşecek sosyo-çevresel yıkımlara yönelik halkı önceden bilgilendirmek.

Sosyal medya çalışması sonrası bu verileri kapsayan detaylı bir rapor hazırlayıp, yayınlayacağız. Bu raporda maden türleri, madenci şirketler, gözden çıkarılan bölgeler, maden ihracat rakamları gibi konulara odaklanmayı ve sonuç olarak somut verilerle, politik ekoloji çalışmalarımızdan yaptığımız tespitlerle bunca yerinden etmenin, talanın, ekolojik sakatlamanın kimlere yaradığını, yerel toplulukların ne türden kayıplar verdiğini ve ekstraktivizmin küresel ölçekte nasıl işlediğini ortaya koymak.

NASIL ÖRGÜTLENİRİZ SORUSUNA CEVAP ARAYACAĞIZ
Raporu hazırlarken bir yandan da öncelikle "gözden çıkarılan alanlar" olarak nitelediğimiz ekstraktif saldırının yoğunlaştığı bölgelerde "nasıl örgütleniriz" sorusuna cevap arayacağız ve yıkım alanlarındaki direnişlere katkı vermeye çalışacağız.

HARİTALAR YIKIMI GÖSTEREN REHBER NİTELİĞİNDE

Maden sahalarının yarattığı ekokırıma karşı ne yapmak gerekiyor?
Madenciliğin yarattığı tüm bu yıkım ve işgalleri birer ekokırım projesi ve yaşamımıza yapılan bir saldırı olarak görmeliyiz. Örneğin, ekosistemde geri dönüşü olmayan sakatlanmalara yol açan altın madenciliği ve madencilikte siyanür kullanımı yasaklanmalıdır. Doğaya ve su varlıklarına çok zararlı olan hidrolik kırma (fracking) yönteminin ve mermer işlemede olduğu gibi aşırı su tüketen madenlerin (1 ton mermer için 3 bin litreye kadar su sarfiyatı) faaliyetlerini durdurmalı ve su egemenliğini geri kazanmalıyız.

YIKIMIN SINIFSAL BOYUTU DA İNCELENMELİ
Çalışmamızdaki ruhsat haritaları yereldeki direnişler için nerede, kimler tarafından ve hangi boyutlarıyla yıkım yaratacağını gösteren bir rehber. Şüphesiz asıl önemli olan bu bilginin eyleme ve ekoloji mücadelesine nasıl dönüşeceği ve mücadeleyi nasıl daha iyi besleyeceğidir. Çalışmadan gördüğümüz, maden projelerine karşı bütünlüklü, birleşik ve kapitalist sömürgeci sisteme karşı stratejik bir program ışığında örülecek mücadelenin gerekliliğidir. "Yaşam altından değerlidir" kampanyamızdan da tecrübe ettiğimiz üzere ekoloji platformları, çevre dernekleri ve yerel direnişler arasındaki dayanışma, deneyim aktarımı, bölgesel ve bütünlüklü mücadeleye dönüşüm kritiktir. Maden ruhsatı haritalarımız ayrıca yıkımın sınıfsal boyutunu da incelemeli, emek mücadelesini de içine katarak derinleşmelidir.

Şirketlere kazanç, halklara yıkım getiren kapitalist, sömürgeci madenciliği engellemek ve geri dönüşü olmayan sosyo-çevresel yıkımlara yol açacak mega-madenciliğin yasaklanması için mücadeleye çağırıyoruz.