16 Ağustos 2025 Cumartesi

4 kentte kayıpların akıbeti soruldu, adalet istendi

4 kentte yan yana gelen kayıp yakınları, gözaltında kaybedilenlerin hikayelerini kamuoyuna duyurarak faillerin yargılanmasını istedi.

İHD ve kayıp yakınları, İzmir, Diyarbakır, Batman ve Hakkari'de eylemlerini devam ettirerek kayıpların hikayelerini paylaştı, cezasızlık politikalarının son bulmasını istedi.

İZMİR
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, kayıpların akıbetini sormak için Konak eski Sümerbank önünde yan yana geldi. Eylemde, gözaltında kayıpların fotoğraflarının yer aldığı "Kayıplar vicdanındır sahip çık", "Kayıplar belli, failler nerede" pankartları açıldı.

Şırnak'ta 20 Ağustos 1992'de gözaltına alınıp kaybedilen Mehmet Ertak'ın hikayesini paylaşan Övgü Temizkan, Ertak'ın daha önce de 2 kez gözaltına alındığı ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakıldığını söyledi.

Temizkan, şöyle devam etti: "20 Ağustos 1992 tarihinde 3 iş arkadaşı (Abdulmenaf Kabul, Süleyman Ertak, Yusuf Ertak) ile eve döndükleri sırada araçları kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Beraberinde bulunan 3 akrabası Mehmet Ertak'ın gözaltına alındığına tanıklık etti. Aynı yerde gözaltında bulunan Abdullah Ertuğrul, serbest bırakıldıktan sonra Ertak ailesine gözaltındayken bir gün boyunca Mehmet Ertak ile aynı hücrede tutulduğunu anlattı."

'JİTEMCİ MURAT İPEK İTİRAF ETTİ'
Bunun üzerine baba İsmail Ertak'ın savcılığa başvurduğunu, üç kişinin Mehmet Ertak'ın gözaltına alındığına, 6 kişinin ise gözaltında işkence gördüğüne dair tanıklık ettiğini belirten Temizkan, şöyle devam etti: "Ancak aile tanıklara, belgelere, delillere rağmen başvurduğu her yerde inkarla karşılaştı. Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde 'sorgu elemanı' olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek, 1997 yılında kamuoyuna da yansıyan itiraflarında; 'Mehmet Ertak'ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük' dedi. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyledi."

AİHM, TÜRKİYE'Yİ MAHKUM ETTİ
"Tüm başvuruları sonuçsuz bırakılan aile AİHM'e başvurdu. Mehmet Ertak'ın ailesini AİHM'de savunmaya hazırlanan Avukat Tahir Elçi'nin bürosu polis tarafından basıldı. Dava dosyalarına el konuldu, gözaltına alınan Tahir Elçi kötü muamele ve işkenceye maruz kaldı. Tüm tehdit ve baskılara rağmen dava, AİHM'e taşındı" diyen Temizkan, AİHM'in Türkiye'yi oy birliğiyle mahkum ettiğini belirtti.

Temizkan, "Mehmet Ertak'ın gözaltında kaybedilişinin 33.yılında bir kez daha adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz: AİHM kararları devlet açısından bağlayıcıdır. Mehmet Ertak'ın gözaltında işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi ile ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama görevinizi yerine getirin" dedi.

DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 862'nci haftasında Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. İHD Diyarbakır Şubesi Ercan Yılmaz, kayıp yakınlarının yüzleşme talep ettiğini belirtti.

İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, 20 Ağustos 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan Mehmet Ertak'ın hikayesini paylaştı. Ertak'ın kardeşi Ahmet Ertak, "Bu ülkede onurlu barış ancak adil yargılama ve yüzleşme ile olur. Bir an önce bu ülkede herkes için barış ve demokrasi yaratılsın" dedi.

Açıklama oturma eyleminin ardından son buldu.

BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 698'inci haftasında Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Eylemde, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açıldı.

Rezan Baytar, 15 Ağustos 1995'te Hakkari'nin Çukurca ilçesinde kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hacı Ahmet Er'in hikayesini paylaştı. Baytar, şu ifadeleri kullandı: "Ailesinin anlatım ve beyanlarına göre; Hacı Ahmet Er'in ikamet ettiği Kurudere köyünde 15 Ağustos 1995 tarihinde köyde operasyon başlatan askerler ile PKK militanları arasında çatışma çıkar. Operasyonu yöneten askeri komutan, köylülerin bir an önce köyü boşaltmasını, aksi takdirde askerlere vur emrini vereceğini söyleyerek tehdit eder. Bir süre sonra da köy askerlerin baskınına uğrar. Hacı Ahmet Er'in oğlu Adnan, ev eşyalarını taşımak için komşu köy olan Bilêcan'a katır bulmak için gider. Adnan'ın gittiği sırada, iki köy arasında silah sesleri duyulur. Silah seslerinin gelmesi üzerine ailesi Adnan için kaygılanmaya başlar. Hacı Ahmet Er ve kardeşi Hacı Mirap Er, Adnan'ın peşinden Bilêcan köyüne gider. Operasyona çıkan askerler, Er kardeşleri gözaltına alır ve Serêsêvê köyü karakoluna götürürler. Olaydan birkaç gün sonra ağır işkencelere maruz kalan Hacı Mirap Er, köyü terk etmesi şartıyla askerler tarafından serbest bırakılır. Aile Hacı Mirap Er ile birlikte gözaltına alınan kardeşi Hacı Ahmet Er'in de serbest bırakılacağını düşünürler. Ancak Hacı Ahmet Er'den bir daha haber alınmaz. Birkaç yıl sonra aile Hacı Ahmet Er'in akıbetinin ortaya çıkarılması için davacı olur, ancak bu girişimden herhangi bir sonuç alınamaz. Hacı Ahmet Er 30 yıldır kayıp ve akıbeti hala meçhul."

Açıklama oturma eylemiyle son buldu.

HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 188'inci haftasında Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede", "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartları ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticileri ile çok sayıda kişi katıldı.

15 Ağustos 1993'de kent merkezinde çocuklarının gözü önünde katledilen Abdulkerim Vardar'ın hikayesini paylaşan Eren Baskın, Oremar bölgesinde 14 Ağustos 1993'te yaşanan çatışmalar sonrasında büyük bir operasyon başladığını belirterek, "15 Ağustos 1993 tarihinde şehir merkezinden geçen zırhlı araçlar rastgele ateş açıyor, keyfi gözaltılar yapıyor ve buna itiraz edenleri de işkenceyle göz altına alıyordu. Askerler, Esentepe Mahallesi'ndeki evlere bildiri dağıtarak evlerin bir an önce boşaltılmasını istedi. Çoğu mahalleli köylerdeki veya başka şehirlerdeki akrabalarının yanına gitmek zorunda kaldı. Gidecek herhangi bir yeri olmayan Abdulkerim Vardar olay günü çocuklarıyla beraber ışıklarını kapattığı evinde beklemeye başladı. Evlerini boşaltmayanları tespit eden askerler Abdulkerim Vardar'ın evinin önüne geldiler ve dış camı kırarak Abdulkerim Vardar'ın dışarı çıkmasını istediler. Yanında küçük oğlu Zahir ile kapıya çıkan Vardar askerler tarafından gözaltına alınmak istendi. Askerlerin sert müdahalesine direnen baba Vardar çıkan tartışma sonucunda kendi evinin kapısında 3 askerin kurşunlarının hedefi oldu ve ailesinin gözü önünde katledildi. Olay yerinde hayatını kaybeden Abdulkerim Vardar'ın cenazesi, aile bireylerinin çabasıyla Yüksekova Devlet Hastanesi'ne getirildi. Durumu ilgililere anlatan aile bireylerinin cenazesi hastane içine alınmadı, otopark içinde askerlerce bekletilen cenazeye otopsi yapılmadı ve herhangi bir rapor düzenlenmeden cenaze aileye tekrar defnedilmesi için geri verildi" diye belirtti.
 
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.