30 Ekim 2025 Perşembe

Arif Çelebi yazdı | ABD emperyalizminin Rojava devrimini tasfiye çabası

Barrack ve Jeffrey ve elbette onların nezdinde ABD, Özerk Yönetim'in yıllardır kendi bölgesinde kullanageldiği yasama, yürütme ve yargı yetkilerini yani siyasi özerkliğini ortadan kaldırarak onu idari özerklikle sınırlamak istiyor. Bu açıkça Rojava devrimini tasfiye etme saldırısıdır.

Daha önce ABD'nin Türkiye Büyükelçisi ve Dışişleri Bakanlığı'nın Suriye Özel Temsilcisi olan James Jeffrey, 7 ve 22 Ekim tarihlerinde yayımladığı iki makale ile ABD'nin nasıl bir Ortadoğu, Suriye ve Rojava istediğini ortaya koydu. James Jeffrey'nin görüşleri, ABD'nin şimdiki Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi (gerçekte Ortadoğu sömürge bakanı) Tom Barrack'la örtüşüyor. Bu durum, Barrack'ın bazı açıklama ve faaliyetlerinin diplomasi bilmemekten değil, aksine ABD emperyalizminin yeni Ortadoğu, Suriye hedeflerine ulaşma çabasından kaynaklandığını göstermektedir.

NASIL BİR ORTADOĞU
Jeffrey'nin ifadesiyle, "İran'ın, Ortadoğu güç sisteminin tüm unsurlarıyla birlikte" etkisizleştirilmesi hedeflenmektedir. Jeffrey, (Husiler hariç) bunun büyük ölçüde başarıldığını belirtiyor. Onun makalesinde İran'ın devreden çıkarılmasıyla birlikte, "devletler arası ve ideolojik şiddetten büyük ölçüde arınmış, genel refahın ve istikrarın arttığı bir Ortadoğu" tasvir edilmektedir. Bu diplomatik tarifin emperyalist açıklamasının özü şudur: Ortadoğu devletlerinin birbirleriyle çatışan yapılar olmaktan çıkıp, emperyalizme, emperyalist politikalara ve tekellere bütünsel olarak tam teslimiyetidir.

Mali oligarşi Çin'e alternatif yeni yatırım coğrafyaları, ucuz emek cennetleri oluşturmaya çalışıyor. Aynı zamanda bu çerçevede Ortadoğu, doğalgaz ve petrol sahaları, enerji geçiş hatları, ucuz işgücü ve tekelci yatırım için bir çekim alanı olarak yeniden düzenlenmektedir. Bu hedeflere ulaşmak için; İran'ın devreden çıkarılması, İsrail ile Arap devletlerinin uyumlu ortaklar haline getirilmesi ve her türden devlet dışı direniş ve savaş gücünün tasfiye edilmesi gerekmektedir. Hamas, Hizbullah ve PKK'nin tasfiye edilmesine yönelik hamleler, bu genel politikanın bir parçası olarak değerlendirilebilir.

NASIL BİR SURİYE
Jeffrey, Ortadoğu'da İsrail-Filistin çatışmasının bir nebze yatıştığını, ancak Suriye'nin "uzun vadeli bölgesel istikrarın önündeki en büyük engel" olabileceğini belirtiyor. Ona göre uzun vadeli istikrar ve yeniden yapılanmanın önkoşulu "ülkenin birliğinin korunması"dır. Jeffrey, HTŞ şefi Golani'yi "yeni Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara" olarak tanımlayarak, onun "geçici cumhurbaşkanı" sıfatını bile görmezden gelerek adeta onu kutsuyor. Golani'ye bağlı güçlerin sahilde Alevilere ve Süveyda'da Dürzilere yönelik soykırımcı katliamlarını "şiddet içeren olaylar" olarak tanımlayarak hafifsiyor. Golani'nin bu şiddet eylemlerini soruşturduğunu, raporlar yayınladığını belirterek onu aklıyor.

Golani'nin ABD ve diğer Batılı emperyalistlerce desteklendiği, kollandığı açıkça görülüyor. Bu destek o kadar çarpıcıdır ki; Golani'nin belirlediği 6 bin kişilik bir grup tarafından seçilen 140 kişi ile Golani tarafından doğrudan atanan 70 kişinin oluşturduğu yapı dahi "parlamentonun kurulması" olarak tanımlanabilmektedir. Aynı anda Alevilere ve Dürzilere yönelik katliamlar, Hristiyanlara saldırılar, Halep'teki Kürt mahallelerinde katliam girişimleri ve kadınların peçeye girmesi yönündeki baskılar dünyanın gözü önünde yaşanırken, Jeffrey, Golani tarafından atanan memurlardan oluşan "geçici hükümetin" özgürlüklere destek verdiğini iddia ederek adeta insan aklıyla alay edebilmektedir.

Jeffrey'nin de belirttiği gibi "uluslararası kamuoyu" yani emperyalist devletler Golani'ye bel bağlamış durumda. Ne tür suçlar işlerse işlesin ne kadar zayıf olursa olsun onu ayakta tutmaya; bir an önce kalıcı hale getirmeye çalışmaktalar.

NASIL BİR ROJAVA
ABD ve diğer Batılı emperyalistler için yeni bir Ortadoğu ve Suriye'nin inşasının önündeki en büyük engel Rojava Özerk Yönetimi'dir. Emperyalistler Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi tasfiye edilmeden Golani liderliğinde merkezi bir Suriye'nin gerçekleşemeyeceğini biliyorlar ve tüm çabaları bu yöndedir.

Bunu gerçekleştirmek için iki stratejik hedef belirlenmiştir:
1) Suriye Demokratik Güçleri (QSD) ile Özerk Yönetim arasındaki bağı kesmek, onu bir siyasi ordu olmaktan çıkararak salt askeri bir araç haline getirmek.
2) Siyasi egemenliğin ortadan kaldırılarak idari özerklikle sınırlandırılması. Siyasi özerkliğe sahip bir Özerk Yönetim yerine, yetkileri valiliklerle sınırlanmış idari bir özerkliği kabul ettirmek.
İkinci hedef başarılamadan ilki gerçekleştirilemez. QSD sadece bir askeri kuvvet değil, Özerk Yönetim'in olmazsa olmazı olan bir siyasal ordudur. Özerk Yönetim'in mevcut yapısı dağıtıldığında QSD artık onun değil, merkezi hükümetin ve aslolarak da ABD emperyalizminin HTŞ ile birlikte bölgedeki gücü haline getirilecektir, amaçlanan tam da budur. Bu nedenle emperyalistler QSD'nin tamamen dağıtılmasını değil, grup olarak kalmasını, ancak Özerk Yönetim'in ortadan kaldırılmasını dayatmaktadır.

Bu hedeflere ulaşmak için sömürgeci Türk burjuva devletinin Kürt düşmanlığı emperyalistlerce bir şantaj aracı olarak kullanılmaktadır. Jeffrey, "Şam'ı yatıştırmak ve Türkiye'nin sabrını kazanmak için ilk adımlar atılmalıdır" diyerek bu şantajı açıkça ortaya koymaktadır. Jeffrey'nin kastettiği bu adımlar nelerdir?
1) QSD içindeki PKK'lilerin ordudan ve özerk yönetimden çıkarılması.
2) "Çoğunluğu Arap nüfusa sahip Dêrazor vilayetinin idari ve güvenlik kontrolünün" HTŞ'ye bırakılması.
3) Bütün sınır kapılarının merkezi hükümete devredilmesi.

Bu adımların her biri birer tuzaktır. QSD içindeki PKK'lilerin ordudan çıkarılmasında amaç YPG'yi ortadan kaldırarak QSD'yi apolitik bir askeri kurum haline düşürmektir. "Çoğunluğu Arap nüfus" tanımı kabul edilirse ardından Reqa ve Hesekê'nin bir bölümü gündeme getirilecektir. Bu açıkça Özerk Yönetim'in başta Kürtler ve Araplar olmak üzere bir halklar ittifakı olan zeminini parçalama çabasıdır. Araplar Kürtlerden ayrıştırıldığında Özerk Yönetim'in mevcut varlık biçimi sona erecek ve kurumları ortadan kalkacaktır. Böylece Kürtler, sadece çoğunluk oldukları şehirlerde idari özerkliği kabule mecbur bırakılacaktır.

NASIL BİR İDARİ SİSTEM
Barrack gibi Jeffrey de "federal bir sistemin Suriye için uygulanabilir olmadığını" savunmaktadır. Neden uygulanabilir olmasın? Bu soruya akla yatkın herhangi bir cevap vermekten kaçınıyorlar, kaçınmak zorundalar zira bu sorunun mantıklı bir karşılığı yoktur. Sadece Kürtler ve Özerk Yönetim bölgesindeki diğer halklar değil; Aleviler ve Dürziler de kendi bölgelerinde özyönetim talep etmektedir. Halkların bu isteği neden uygulanabilir olmasın. Özerk Yönetim, Ortadoğu'nun en temel sorunlarına; ulusal, dinsel ve mezhep çatışmalarına son veren, halk demokrasisini uygulayan, kadın devrimini hayata geçiren bir sistem inşa etti ve yıllardır ayakta. Bugüne kadar "uygulanabilir" olan bu sistem bundan sonra neden uygulanamaz olsun?

Jeffrey, Irak anayasasını öneriyor, ama federalizmle ilgili anayasal bölümü hariç tutuyor. Jeffrey, valilikleri düzenleyen 122. maddeye göndermede bulunuyor, ama bölge yönetimlerini düzenleyen 121. maddeyi görmezden geliyor. Irak Anayasası'nın 121. maddesine göre; "bölge hükümeti (Kürdistan Bölgesel Yönetimi), federal hükümetin münhasır yetkilerinde öngörülen yetkiler hariç olmak üzere, bu Anayasa uyarınca yürütme, yasama ve yargı yetkilerini kullanma hakkına sahiptir ve bölgenin iç güvenlik güçlerinin kurulması ve örgütlenmesinden sorumludur". Irak için uygulanabilir olan bu maddeyi Jeffrey, Suriye için uygulanamaz görüyor. Onun önerdiği 122. madde sadece valilikleri düzenliyor ve valiliklere, işlerini yerinden yönetim ilkesine göre yürütmelerini sağlayacak geniş idari ve mali yetkiler veriyor.

Barrack ve Jeffrey ve elbette onların nezdinde ABD, Özerk Yönetim'in yıllardır kendi bölgesinde kullanageldiği yasama, yürütme ve yargı yetkilerini yani siyasi özerkliğini ortadan kaldırarak onu idari özerklikle sınırlamak istiyor. Bu açıkça Rojava devrimini tasfiye etme saldırısıdır. Valiliklere sıkıştırılmış bir idari özerklik kabul edildiğinde mevcut devrim kurumları ve yönetim mekanizmaları amaçlarından koparılacak; yasama, yürütme ve yargı yetkisi bütünüyle merkeze devredilecektir. Bu durumda Kürtler için bütünsel bir Rojava yönetimi de son bulur. Kürtlerin çoğunluk olduğu şehirlerde Kürt valiler seçilse bile, Kürtler arasında idari ve siyasi birlik imkanı ortadan kalkmış olur.

Rojava'da devrimin ayakta kalması için bu tuzaklar boşa çıkarılmalıdır. Özerk Yönetim ile QSD arasındaki bağın birbirinden koparılmasına izin verilmemeli, valiliklere sıkıştırılmış bir idari özerkliğin devrimin sonu olduğu bilinmeli bu yöndeki emperyalist hamleler boşa çıkarılmalıdır.