26 Haziran 2025 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Besra anne 'gölge mahkemeyi' yine yendi!

Mağdur değil, hesap soran biriydi. Şimdi de dudaklarından "pişmanım" sözünü duymak için karşısına kurulan gölge mahkemeyi, sadece kendi evladının değil, Suruç'ta ölümsüzleşen 33 devrimcinin de anısına ve mücadelesine bağlı kalarak, yerle bir etti. Besra Erol'un şahsında bir kez daha direnenler kazandı. İnsanlık tarihinde hep süregeldiği gibi!

Faşist şeflik rejimi, 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'ta Amara Kültür Merkezi'nin önündeki katliamdan sağ çıkan devrimcilere, 33 düş yolcusunun ailelerine ve avukatlarına karşı çok özel bir "düşman politikası"nı uygulayageldi.

Katliamın gerçek faillerini ısrarla korumasının yanında, "Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarıyla 10 yıldır mücadele edenlere sayısız kez saldırdı, gözaltına aldı, hapsetti.

Katliamda yaralanan ve sağlık sorunları hala süren Uğur Ok, 24 Ocak'tan bu yana yine hapiste tutuluyor. "Yine" diye yazıyorum, bu 10 yıl içerisinde birçok kez çeşitli gerekçelerle hapsedildi. 2016 yılında tutsak edilen Suruç katliamı yaralılarından Efe Çatalbaş, 2024 yılının Eylül ayında özgürlüğüne kavuşabildi. 

Devletin intikam saldırılarına sadece katliam tanıkları uğramadı. SGDF'nin Kobanê için gerçekleştirdiği "Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz" kampanyasına Muş'tan katılan anarşist genç Evrim Deniz Erol'un annesi Besra Erol da ağır sağlık sorunlarına rağmen hapiste rehin tutuluyor. 
Besra anne, oğlunun tabutu başında yaptığı konuşmada, bir gerçeğe işaret etmişti; "Oğlumun katili bu iktidar, Erdoğan" demişti. 

Faşist dinci DAİŞ çetelerinin Amed, Suruç, Ankara başta olmak üzere birçok yerde gerçekleştirdiği katliamlarda iktidarın işbirliğinin, failliğinin yanı sıra, bu çetelerin Eylül 2014'de Kobanê'ye yönelik saldırısı sırasında da ortaklıkları açığa çıkmıştı. Hatırlayacaksınız, DAİŞ çetelerinin kentin yüzde 80'ini işgal ettiği gün olan 7 Ekim'de Antep'te konuşan Erdoğan, "Şu anda Kobani'de düştü, düşüyor" sözleriyle bu ortaklığı ve sevincini dünya aleme ilan etmişti.

Besra anne, oğlu Evrim Deniz'in cenaze töreninde yaptığı konuşma nedeniyle, 20 Nisan 2019'da tutsak edildi. "Örgüt üyesi olduğu" iddiasıyla 7 buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Şu anda Elazığ Kadın Kapalı Hapishanesi'nde tutuluyor. O, 64 yaşında ve  hasta. Kanser riski taşıyan tiroit nodüllerinin yanı sıra, bel fıtığı, kasık fıtığı, siyatik, guatr, yüksek tansiyon ve yüksek göz tansiyonu hastalıkları var. Bu sağlık sorunları hapishane koşullarında daha da ağırlaşıyor.

İnfaz süresinin dörtte üçünü tamamladığı için 9 Aralık 2024 tarihinde tahliye edilmesi gerekiyordu. Ancak devlet, kendi yasasını uygulamadı. 
Neden mi?
Çünkü, gölge mahkeme, "cezaevi idare ve gözlem kurulu" devreye girdi. Böylece geçtiğimiz günlerde "süreç"le bağlantılı olarak gündeme getirilerek Meclis'te kabul edilen 10. Yargı Paketi'ne gelen itirazların, ne kadar yerinde ve haklı olduğu bir kez daha görüldü.

Çünkü, dönemin ruhuna ve halkın beklentisine uygun olmadığı için eleştirilen bu paket, söz konusu hapishane kurullarının varlığına son vermedi, onları yetkili kılmaya, böylece hukuksuzluk ve keyfiliği sürdürmeye devam etti.

Cezaevi idare ve gözlem kurulları, tahliye zamanı gelen politik tutsaklara, "Pişman mısın" sorusunu soruyor, "Hayır" yanıtını alınca da yıllarca hapiste tutulmuş, zaten "cezasını çekmiş" tutsağı ayrıca cezalandırıyor, tahliyesini aylarca engelliyor. 

Elazığ Kadın Kapalı Hapishanesi İdare ve Gözlem Kurulu da Besra Erol'a aynı soruyu sordu. "Hayır" yanıtını alınca da tahliyesini bir yıl erteledi. Avukatların itiraz etmesi ve konunun Meclis'te gündeme getirilmesi üzerine erteleme süresi 6 aya indirildi. 

Ancak, geçtiğimiz günlerde, aynı keyfilik ve düşmanlık tekrarlandı. Kurul, yine aynı gerekçelerle Besra annenin tahliyesini 6 ay erteledi.  Özgür Politika gazetesine gönderdiği mektupta kendisine yaşatılanın tamamen keyfi olduğunu anlatan Besra Erol, "'Oğlumun cenazesini savunduğum için mi pişman olayım' diye sordum. Bu keyfiliği herkes görmeli ve öğrenmeli" sözleriyle tepkisini dile getirdi.

Suruç Katliamından 9 ay kadar sonra, Nisan 2016'da ekip olarak "Gitmek" belgeselinin hazırlıkları sırasında Besra annenin Muş'taki evine ikinci kez konuk olmuştuk. Elinde Evrim Deniz'in fotoğrafı, bize onu anlatmıştı: "Gözü tok bir çocuktu. Diğer çocuklarımdan hep farklıydı. Okumayı çok severdi. Çok soru sorardı, her şeyi öğrenmek isterdi. Müzik öğretmeni olmak istiyordu. Evrim bambaşka bir çocuktu. Beni hiç incitmedi. Allah'a çok şükür, gittiği yol için başımız diktir. Biz hep barış istiyoruz. Ama barış diye uzattığımız ellerimizi vuruyorlar."

Evladını kaybetmenin acısı ve ömrü boyunca bitmeyecek olan yasla konuşurken, zaman zaman sözcükler boğazında düğümlense de diğer Barış Anneleri gibi acısını, politik eyleme dönüştürebilmeyi başarmanın cesaretiyle mağrur durmuştu karşımızda. Mağdur değil, hesap soran biriydi. Şimdi de dudaklarından "pişmanım" sözünü duymak için karşısına kurulan gölge mahkemeyi, sadece kendi evladının değil, Suruç'ta ölümsüzleşen 33 devrimcinin de anısına ve mücadelesine bağlı kalarak, yerle bir etti. 

Besra Erol'un şahsında bir kez daha direnenler kazandı. İnsanlık tarihinde hep süregeldiği gibi!