6 Kasım 2025 Perşembe

Arzu Demir yazdı | Bütçede bu yıl da savaş hazırlıkları var!

Bugünlerde, iktidarın faşist karakterini gösteren politikalarını, "devlet içindeki süreç karşıtı güçler" diye açıklamak çokça duyulan bir değerlendirme. Ancak, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen merkezi bütçe kanun teklifi için böyle bir açıklama yerli yerine oturmuyor. Çünkü bütçenin altında "cumhurbaşkanı" olarak Erdoğan'ın imzası bulunuyor.

Bütçeler, devletlerin, vatandaşına nasıl bir yaşam vaat ettiğinin fotoğrafıdır. Emekçilerin ağır kapitalist sömürü altında emekleriyle yarattıkları değerleri, birikimleri, kaynakları, iktidarın, kim ve ne için nasıl kullanacağını gösterir. Bu bakımdan AKP'nin Meclise sunduğu 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, halkı yine gün yüzünün beklemediğine işaret ediyor.
Çünkü iktidar, son bir yıldır "barış ve demokratik toplum" için Kürt özgürlük hareketinin attığı tüm adımlara rağmen yine bir savaş bütçesi hazırladı. Savaş bütçelerinin sonuçlarını, yoksulluk, yoksunluk, açlık, çeteleşme, şiddet, madde bağımlılığı, toplumsal çürüme olarak emekçiler yıllardır yaşayarak görüyor.

Bu yılki bütçede yer alan birkaç rakama bakalım.
"Savunma" ve "güvenlik" adı altında yapılan savaş harcamalarında bu yıl da artış var. Bütçenin yüzde 11,4'üne karşılık gelen toplam 2 trilyon 155 milyar lira savaşa ayrıldı. Geçen yıl bu oran yüzde 10,9'du.

PKK, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat "Barış ve demokratik toplum" çağrısıyla önce ateşkes ilan etti, sonra 12. Kongresini toplayarak, silahlı mücadele stratejine son verdi, kendini feshetti. Bu konudaki kararlılıklarını göstermek üzere 30 gerilla silahlarını yaktı. En son da "sürecin ikinci aşamaya geçişini kolaylaştırmak" için Kuzey Kürdistan'da bulunan gerilla güçlerinin sınır dışına çekilme kararı alındığı duyuruldu.

Tüm bunların devletin "terörle mücadele" adını verdiği Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşın bütçesini düşürmesine neden olması gerekiyordu. Ancak olmuyor. Çünkü iktidar, son bir yıldır içinden geçtiğimiz bu süreci "Terörsüz Türkiye hedefine ulaşma süreci" olarak görüyor. Hatta "terörsüz bölge" tanımını da sık sık tekrarlıyorlar. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, daha geçen gün Irak'taki temasları sırasında bu tanımı kullandıktan sonra, "PKK ve uzantıları, sadece Türkiye'de değil, Irak, Suriye ve hatta İran'da da silah bırakmalı" diye konuştu. "Komisyon İmralı'ya gitmeli", "Demirtaş'ın bırakılması hayırlı olur" gibi açıklamaları yaptığı grup toplantısında Devlet Bahçeli de Şam'da HTŞ ile varılan mutabakat sonucunda QSD'nin tümen olarak Suriye ordusunda yer almasını "milli güvenliğe doğrudan tehdit" olarak değerlendirdi. Bu tehditler, iktidarın neden savaş bütçesi yaptığı sorusunun yanıtı. Faşist şeflik rejimi, bu süreci hala eli tetikte yürütüyor.

Bugünlerde, iktidarın faşist karakterini gösteren politikalarını, "devlet içindeki süreç karşıtı güçler" diye açıklamak çokça duyulan bir değerlendirme. Ancak, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen merkezi bütçe kanun teklifi için böyle bir açıklama yerli yerine oturmuyor. Çünkü bütçenin altında "cumhurbaşkanı" olarak Erdoğan'ın imzası bulunuyor. Bu haliyle devlet adına hazırlanmış bir bütçeyi konuşuyoruz.

AKP'li vekiller Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde bütçeyi tanımlarken "istikrar ve refah bütçesi" dedi. Çok açık ki bu iki tanım, ancak bir avuç asalak sermaye sınıfı, saray ve şürekasını kapsayabilir. Emeği ile geçinen milyonları değil.

Bu yıl da bütçenin büyük bir kısmı faiz ödemelerine, yani sermayeye gidecek. 2026'da 2 trilyon 742 milyar liralık faiz ödemesi planlanıyor. Bu rakam 2024'te 1 trilyon 270 milyar, 2025'te 2 trilyon 53 milyar olmuştu. Bu bütçenin yüzde 15'i faize gidiyor.

Vergi adaletsizliği de devam edecek. Yükü yine dolaylı vergilerle emekçiler çekecek. 2026 yılı bütçesi savaş bütçesi olduğu gibi, iktidarın "aile 10 yılı" ilanına, yani kadınlara ve LGBTİ+'lara karşı ilan ettiği savaşa da uygun bir bütçe. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bütçesi 531 milyar 900 milyon lira olarak öngörülüyor. Bu rakam bütçenin yüzde 2,8'i anlamına geliyor. 2027 yılında bakanlığın bütçesinin merkezi bütçeye oranının yüzde 4,28'e çıkarılması da hedefleniyor. Ancak bu artışlar, tahmin etmek zor olmayacağı üzere, kadınlar için değil, aileyi güçlendirmek için. Kadınlara ayrılan bütçe 6 milyar 737 milyon 891 bin, yani devede kulak.

Sığınma evlerinden kreşlere kadar kadınların hem erkek şiddetinden korunmaları, başka bir ifadeyle hayatta kalabilmeleri ve toplumsal üretime, hayata dahil olabilmeleri için atılması gereken onlarca adım varken, bu bütçe de kadını, erkek şiddetinin yuvası olan aileye hapsediyor. Bütçenin emekçilere, kadınlara söylediklerinin özü özeti budur.