Arzu Demir yazdı | Hindistan'da gerilla cenazeleri yakıldı

Faşist Hindutva rejimi, çürümüş kapitalist düzenin yenilmezlik efsanesini yaymaya, halkları bugünkü sefilliğin ve sefaletin değişmeyeceğine ikna etmeye ve ezilenlerin meşru silahlı direnişini ezmeye çalışan uluslararası karşı devrim cephesinin başını çekiyor. Hindistan'daki Maoist gerilla hareketi ise bu karşıdevrimci cepheye karşı duran dünyanın önemli devrim ocaklarından biri. Dolayısıyla gerçekleşen saldırı, yalnızca Hindistan devrimini değil, dünya devrimci hareketini, manevi, örgütsel ve askeri olarak darbeleme amacını taşıyordu.
Hindistan Komünist Partisi Maoist'in Genel Sekreteri Basavaraju, Hint ordusunun Mad ormanlarında düzenlediği saldırıda 21 Mayıs'ta 27 yoldaşıyla birlikte ölümsüzleşti. Basavaraju'nun ölümsüzleşmesiyle dünya devrimci hareketi en kararlı ve deneyimli neferlerinden birini kaybetti.
Saldırının ardından Modi yönetimi, zafer sarhoşluğu içinde, Hindistan'daki devrim ve sosyalizm mücadelesinin sona ereceğini ilan etti.
Saldırının detayları, HKP'nin iki gün önce yaptığı açıklamayla açığa çıktı. Buna göre, operasyon, ordu ile iş birliği yapan ihanetçilerin verdiği istihbaratlar sayesinde gerçekleşti. 19 Mayıs sabahı 20 bin polis ve asker gücüyle operasyon başladı. 35 Maoist gerilla, 60 saat boyunca saldırıya karşı direndi, kuşatmayı yarmaya çalıştı. Ancak sadece bir grup gerilla kuşatmadan çıkmayı başardı. Geride kalanlar yoğun bombardıman nedeniyle çıkamadı.
Son açıklamaya göre, 28 Maoist gerilla ölümsüzleşti, 5 gerilla çatışmadan sağ kurtuldu. Basavaraju, yoldaşlarının güvenli bir yere geçmesi yönündeki önerisine şu sözlerle karşı çıktı: "Benim için endişelenmeyin, en fazla iki-üç yıl daha bu sorumluluğu yerine getirebilirim. Genç önderliğin güvenliğine dikkat edin. Şehadetler mücadeleyi zayıflatmaz, şehadetler boşa gitmez. Tarihte böyle bir şey olmamıştır. Şehadetler devrimci harekete güç vermiştir. Hâlâ inanıyorum ki bu şehadetlerin ilhamıyla devrimci hareket çok daha güçlü bir şekilde yeniden doğacaktır. Bu faşist hükümetin kötü niyetli planı başarılı olamayacaktır. Nihai zafer halkın olacaktır."
Sonuca bakarak, "Başka bir yere geçmeliydi" diyenler olacaktır elbette. Ancak O, çok ağır bir koşulda yoldaşlarına önderlik etmeyi tercih etti, onları düşmanla baş başa bırakmayı değil. Basavaraju'yu dünya devrimci hareketinin unutmayacağı bir lider haline getiren de, zor dönemlerde üstlendiği sorumluluklardır.
Üniversite öğrencisiyken mücadeleye katılıyor, OHAL döneminde yer altına geçiyor. İlk gerilla birliğini kuruyor ve komutanlığını yürütüyor. 1992'de Halk Savaşı'nın Merkez Komitesi'ne seçiliyor. 2004'te HKP Maoist'in kuruluşuyla partinin Merkezi Askeri Komisyonu'nun başına geçiyor. Sayısız gerillayı yetiştirirken, onlarca başarılı askeri eylemi yönetiyor. 2018'de zor bir döneminde partisinin Genel Sekreterliği görevini üstleniyor. Politik askeri alandaki çalışmalarının yanı sıra, ülkesinin sosyo-ekonomik yapısını da analiz ediyor.
Hindistan ordusunun operasyon düzenlediği bu bölge için, HKP Maoist tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Partinin açıklamasında bu kararın Basavaraju'nun önerisiyle "barış görüşmeleri için uygun bir atmosfer yaratmak amacıyla" alındığı belirtiliyor. "Bu nedenle devletin silahlı kuvvetlerine yönelik herhangi bir saldırı gerçekleştirmemeye karar vermiştik" deniliyor. Ordunun saldırdığı 21 Mayıs'tan önceki 40 gün boyunca tek bir eylemin bile yapılmadığı vurgulanıyor.
Hindistan devleti, 2024 yılından bu yana, ülkenin doğu ve orta kesimlerinde etkinlik gösteren Maoist gerilla hareketine karşı en kapsamlı askeri saldırılarını gerçekleştiriyor. "Kagar Operasyonu" adını verdiği bu imha saldırısında, Adivasi halkından da çok sayıda kişi katledildi, binlerce kişi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Hindistan devletinin amaçlarından biri de bölgeyi insansızlaştırmak. Böylece hem halkın gerilla güçlerine desteğini engellenmek hem de demir, kömür, elmas, altın, bakır, uranyum gibi madenlerin olduğu bölgeyi sermayenin talanına açmak istiyor.
Modi gibi faşistliği ile dünyaya nam salmış birinin başında olduğu Hindistan'da ordu, ateşkese karşılık vermedi, gerillaları katletti. Sadece bununla da sınırlı kalmadı, insanlığa karşı suç da işledi, cenazelere işkence yaptı. Basavaraju dahil 6 gerillanın cenazesini yaktı. Bunun görüntülerini de yayınladılar. Gerekçe olarak ise, "Cenazeler çürüyordu" dediler. Oysa günlerdir aileler cenazelerini almak için uğraşıyor.
Cenazelere işkence yapmak, yakmak, gömüldükleri yerden çıkartmak, mezarları tahrip etmek, yabancısı olduğumuz bir insanlık suçu değil. İlk aklımıza gelenler, cenazesi 7 gün sokak ortasında bekletilen Taybet İnan, defnedilmesine izin verilmediği için buzdolabında cansız bedeni saklanan Cemile Çağırga, işkence yapılmış cansız bedeni çıplak bir biçimde teşhir edilen Ekin Wan, Kilyos'ta kaldırımların altına gömülen gerilla cenazeleri… Türk burjuva devleti, Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşta, bu suçu defalarca işledi.
Türkiye'den Hindistan'a faşist iktidarlar "ölülerle savaş"ta ortaklaşıyor. Artık hiçbir hükmün olmadığı bu cansız bedenlere karşı verilen bu savaşın mesajı elbette, öncelikle bir halkı aşağılamak oluyor. Yakmak ise, o devrimci ve gerillada simgeleşen mücadeleden geriye "hiçbir şey kalmasın" demek anlamına geliyor. Halkın yas tutma hakkı, mezar başında geçmişten geleceğe uzanan kolektif bir mücadelenin parçası olduğunu hatırlama duygusu ile birlikte ailelerin bir mezar taşının başında dertleşme arzusu bile yok ediliyor.
2014'ten bu yana Başbakan olan Modi ve partisi, "Hindu faşizmi" olarak tanımlayabileceğimiz "Hindutva"cıdır. Haliyle, Hindular dışında kalan herkesi dışlayan bir rejim inşa etmek istiyor. Hindistan Halk Partisi (BJP), Ulusal Gönüllü Organizasyonu'nun (RSS) siyasal alandaki koludur. RSS, faşizmin Avrupa'da belirmeye başladığı 1920'lerde kurulurken, başından beri Hitler ve Mussolini'ye aşırı derecede hayranlık besledi. Özellikle Musoli'nin "Kara Gömlekliler" adlı paramiliter örgütlenmesinden esinlenerek, benzer Hindutva çetelerini kurdular.
RSS ülkeyi "Hindu olmayan öğelerden" arındırmayı savunuyor. Bunun güncel siyasetteki karşılığı Hint Müslümanların hedeflenmesi. Seçim kampanyası sırasında RSS'in büyük desteğini alan Modi, 2002'de Gujarat'ta bini aşkın Müslümanın ölümüyle sonuçlanan katliamı, eyalet başbakanı kimliğiyle kışkırtmakla suçlandı. Terörle Mücadele Yasası'nın uygulanmasından Bangladeşli göçmenlerin sınırdışı edilmesine kadar bir dizi faşist politikaları hayata geçiren bu iktidar, 2026 yılı Mart ayı sonuna kadar ülkedeki devrimci hareketi tamamen tasfiye etmek istiyor.
Faşist Hindutva rejimi, çürümüş kapitalist düzenin yenilmezlik efsanesini yaymaya, halkları bugünkü sefilliğin ve sefaletin değişmeyeceğine ikna etmeye ve ezilenlerin meşru silahlı direnişini ezmeye çalışan uluslararası karşı devrim cephesinin başını çekiyor. Hindistan'daki Maoist gerilla hareketi ise bu karşıdevrimci cepheye karşı duran dünyanın önemli devrim ocaklarından biri. Dolayısıyla gerçekleşen saldırı, yalnızca Hindistan devrimini değil, dünya devrimci hareketini, manevi, örgütsel ve askeri olarak darbeleme amacını taşıyordu.