AVEG-KON: Kapitalizmin enkazını halklarımızın birleşik mücadelesiyle kaldıracağız
6 Şubat deprem katliamına ilişkin açıklama yapan AVEG-KON, "Rantçı-ırkçı faşist şefliğe karşı mücadelemizi yaşam özsavunması olarak bir direniş mevzisine dönüştürelim" çağrısı yaptı.
Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu (AVEG-KON), 6 Şubat deprem katliamının 2. yılına ilişkin yazılı açıklama yaptı. AVEG-KON, AKP-MHP iktidarının kar hırsı nedeniyle halkların canını almayı sürdürdüğünü belirtti, "Geride kalan bu zaman diliminde halen yüz binlerce insan depremin sonuçlarını acı bir şekilde yaşamak zorunda bırakıldı. Irkçı-rantçı saray rejimi tarafından satılan çadır ve konteynerlere mahkum edilen emekçi halkımız sefalet ve yoksullukla her gün yüz yüze bırakıldı. İnsana değer vermeyen ve azami kar peşinde koşan burjuvazinin medya üzerinden pompaladığı 'yaraları sarıyoruz' yalanının bir aldatmaca olduğunu deprem bölgesinde yükselen acı feryat teşhir etti.
'REJİMİN PERVASIZLIĞI BİR KEZ DAHA GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR'
Depremden etkilenenlere yardım ulaştırmayan, ilk günden itibaren yardıma koşan devrimcileri, sosyalistleri engellemeye çalışan devletin tam bir sömürgeci akıl ile polis ve jandarmayı halkın üzerine saldığı hatırlatılan açıklamada, şunlar belirtildi: "Halkın dayanışması ile ulaştırılan yardımlara el koydu. Kayyumlar atayarak halkın afetin yaralarını sarmak için oluşturduğu öz örgütlenmelere saldırdı. Deprem bölgelerindeki öfkenin devlete karşı gelişmesini engellemeye çalıştı. Suçun örtbas edilmesini 'teröristler' demagojisi ile sağlamaya çalıştı. Depremin sonuçları, sonraki dönemde faşist saray rejimi tarafından bir boyun eğdirme, oy şantajı haline getirildi. 'Bize oy vermezseniz, hizmette yok' diyen yaklaşım halka değer vermeyen, acılar üzerinden kurulacak ranta ve şantaja işaret oldu. Şimdi özellikle Kürdistan'da halkın iradesi ile seçilmiş belediyelere kayyum atama ve gasp etme saldırıları saray rejiminin pervasızlığını bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor" ifadeleri kullanıldı.
'ÇÜRÜMÜŞLÜK DEVLETİN TÜM KADEMELERİNE YANSIMIŞTIR'
Katliamda yaşamını yitirenlerin sayısının gizlendiği belirtilen açıklamada, "Mevcut iktidar depremin ilk anından itibaren gözlerimizin içine bakarak yalan söyledi. 1999'dan beri toplanan deprem vergilerini kişisel menfaatleri için kullananlar, rant sağlayanlar, siyasi çıkarları için kullananlar depremde hayatını kaybeden her insanımızın yaşamından sorumludurlar. Yıkılan her evde saray faşizminin imzası vardır. Her ölümden rejim sorumludur. Çünkü kapitalist sistem ve mevcut iktidar yalan, demagoji ve hırsızlık temellerinde kurulmuş, çürümüşlüğü devletin tüm kademelerine yansıtmıştır. Sınırdan geçen tırı durdurup deprem bölgesine yollanan ayakkabılara el koyan sınır memurundan, eşya çalan polisinden, deprem eşyalarını çalıp satan devlet memurundan bu kokuşmuş ve çürümüş sistemin tüm kirli yönleriyle halkımız karşılaştı" denildi.
'SİSTEM, HALKIN GÜVENLİĞİNİ DEĞİL SERMAYEDARLARIN KARINI ÖNCELİYOR'
Açıklamada son olarak şunlar kaydedildi: "Bolu Kartalkaya'da Grand Kartal Otel'de meydana gelen ve en az 78 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan yangın, bir 'kaza' olarak yansıtılsa da ayan beyan belli olan bir katliamdır. Otelin yangın güvenliği sistemlerinin eksik olması, denetimsizliğin ve kar hırsının bir sonucudur. Otelde duman dedektörleri, otomatik yangın söndürme sistemleri ve acil durum çıkış ışıkları gibi en temel güvenlik önlemlerinin dahi bulunmaması, bu facianın göz göre göre geldiğini göstermiştir. Patronlar daha fazla kar etmek için en temel güvenlik harcamalarından kaçınırken, denetim mekanizmaları ise işlevsiz bırakılmış, halkın can güvenliği piyasanın insafına terk edilmiştir. Bu cinayetin sorumluları, yalnızca otel sahipleri ya da yöneticiler değil, bu denetimsizliği teşvik eden, burada çalışan emekçilerin ve halkın yaşamını sermayenin çıkarlarına feda eden rantçı saray rejimidir. Halkın güvenliğini değil, sermayedarların karını önceleyen bu sistem, işçi cinayetleriyle, depremlerde yıkılan binalarla, yangınlarda kül olan hayatlarla defalarca teşhir olmuştur. Bugün insan hayatını hiçe sayan faşist rejimin binbir türlü katletme politikaları ve saldırılarına karşı ezilen tüm kesimlerin birleşik mücadelesi etrafında bir araya gelmeliyiz. Rantçı-ırkçı faşist şefliğe karşı mücadelemizi yaşam özsavunması olarak bir direniş mevzisine dönüştürelim!"