3 Mart 2025 Pazartesi

Bakırhan: Çözümü Kürtlere lütuf, Türklere zül görmemek lazım

Partisinin eşbaşkanlarıyla yapılan toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, Öcalan'ın  tarihi çağrısına örgütünün yanıt verdiğini şimdi sıranın iktidar ve devlette olduğunu söyledi. Geçmiş yıllarda da Öcalan'ın barış için çağrı yaptığını ancak sürecin provoke edildiğini hatırlatan Bakırhan, "40 yıllık klişe sıfatlarla muhataplara hitap edilme artık terk edilmelidir. Yeni bir dönem ve süreç bu, biz buna böyle inanıyoruz. Bir kandırmaca, oyalama süreci değilse, klasik ve klişe laflarla muhataplarına hitap eden dilin terk edilmesi bir adımdır" dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), PKK lideri Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısının ardından yetkili kurullarını toplamaya başladı. İlk olarak Parti Meclisi ve Eşbaşkanlar, Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında Ankara'da toplandı. 

'ÇAĞRININ MUHATABI MECLİS'TİR'
Söz alan Bakırhan, sürecin toplumsallaşması ve layıkıyla istenen aşamaya gelmesi için tartışacaklarını söyledi. Öcalan'ın tarihi bir mücadele çağrısı yaptığını dile getiren Bakırhan, Öcalan'ın çağrısının yeni olmadığını geçmiş yıllarda da yaptığını ancak sabotajlara, provokasyonlara denk geldiğini hatırlattı. Çağrının kesinlikle boşta kalmaması gerektiğinin altını çizen Bakırhan, "Çağrının bir muhatabı da Meclistir, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmalıdır" vurgusu yaptı.

'ÇAĞRIYA SAHİP ÇIKMAK VATANSEVERLERİN GÖREVİDİR'
Türkiye'nin çoklu krizlerle tarif edildiğini ancak ilk kez çoklu kazançlarla da anılacağı bir sürecin başlangıcında olduklarını belirten Bakırhan, "Çağrıya sahip çıkmak gerçek Türkiye vatanseverlerinin ve yurtseverlerinin görevidir. Vatanseverim, yurtseverim diyenler en fazla bu çağrıya sahip çıkmalıdır. Bu vesileyle sayın Öcalan'ın özgür çalışma  ve yaşam koşulları da oluşturulmalıdır. Daha önce de bunu defalarca söyledik. Bu çağrıyı yapan sayın Öcalan'ın uygun koşullarda bu sürece katkı ve destek sunmasının bence yol ve  yöntemi bulunmalıdır. Sayın Öcalan'ın demokratik mücadelesini özgür bir ortamda yürütmesi de aynı zamanda artık bir zorunluluktur. Bu süreç heba edilecek bir süreç değildir. Kağıt üzerinde kesinlikle kalmamalıdır. Kağıt üzerinde bu çağrıyı bırakacak olanlar tarih önünde çok büyük bir sorumluluk ve yük altına gireceklerdir. Çağrı yenme ve yenilme çağrısı değildir. En önemlisi de burasıdır. Kimsenin yendiği, kimsenin de yenildiği yok. Ama Türkiye'nin, halklarımızın kazanacağı bir süreç emrediyor bu çağrı. Bunu yenme ve yenilmeden çıkarıp ülkenin kazanacağı, ülkenin refah ve huzura kavuşacağı bir şekilde düşünmek lazım. Çözümü Kürtlere lütuf, Türklere zül olarak görmemek gerekiyor. Kimsenin lütuf yaptığı, kimsenin de kaybettiği bir süreç değildir" dedi. 

'BU SÜREÇ UZATILMAMALIDIR'
Öcalan'ın çağrısına örgütünün yanıt verdiğini şimdi sıranı iktidar ve devlette olduğunun altını çizen Bakırhan, şöyle devam etti: "Sayın Erdoğan, önceki gün çağrıyı sahiplenen bir açıklama yaptı. Bu çağrıyı baltalamaya çalışanlara müsaade etmeyeceğini ifade etti ama zamana yayılmamalı. Somut adımlar atılmalı bu konuda. En büyük baltalamanın önüne, somut adımlar atmanın geçebileceğini belirtmek istiyorum. Yine burada sizin huzurlarınızda bir şeyi daha belirtmek istiyorum. En başta iktidarı ve iktidar mensuplarını ve herkese aynı zamanda bir çağrıdır bu söyleyeceklerim. 40 yıllık klişe sıfatlarla muhataplara hitap edilme artık terk edilmelidir. Yeni bir dönem ve süreç bu, biz buna böyle inanıyoruz. Bir kandırmaca, oyalama süreci değilse, klasik ve klişe laflarla muhataplarına hitap eden dilin terk edilmesi bir adımdır. En baştan en sona kadar herkese bunu söylemek istiyorum. En fazla da iktidara ve mensuplarına söylemek istiyorum. Yine Bahçeli'nin çağrıya ve PKK'nin tutumuna ilişkin vurgularını kıymetli buluyoruz. Dün açıkladı. 'Bu çağrının kundaklanmasına izin vermeyeceğiz' dedi. Kıymetliydi. Evet izin vermemenin yolu kardeşlik hukukunu koruyacak demokratik ve hukuki güvencelerdir Sayın Bahçeli. O yüzden hukuki güvencelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Çünkü uzayan her süreç enfekte olmaya müsaittir. Geçmişte de görüldü, dünya deneyimlerinde de görüldü. Bu süreç uzatılarak enfekte edilmemelidir. Hepimize düşen en büyük sorumluluklardan biri budur.

'ASRIN ÇAĞRISINA UYGUN BİR DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ HEPİMİZİN YAŞAMASI LAZIM'
"Çağrı demokratik dönüşüm çağrısıdır. Değişim ve dönüşüm herkes içindir. Değişim ve dönüşüm sadece iktidar için demek eksik kalır. Bizi de ilgilendiren bir meseledir. Bir rotadır değişim dönüşüm. Bu çağrı aynı zamanda bizleredir. Onun için bugün toplandık. Fikriyatımız ilkelerimiz nettir, duruyor. Bu konuda bir esneme yok. Zaten ilkelerimiz fikriyatımız biliniyor. Demokratik eşitlikçi adil bir Türkiye'de herkesin kendi kimliği ve inancıyla eşitçe özgürce yaşadığı fikriyat orada duruyor, burada bir geri adım yok ama bu çağrının hayata geçmesi için bizim de yapmamız gerekenler var. Biraz önce zehirli dili, 40 yıl önceki o klişe dili eleştirmiştim. Bizim de dilimize tavrımıza dikkat etmemiz, eksiklerimizi cesurca ele almamız, yeni bir yol açacak bir dile, pratiğe, eylem ve etkinliğe ihtiyacımız var. PM'miz, örgütümüz bu konuda tecrübelidir, eminim iyi bir dil, pratik örgütlenme, 85 milyonu bu meseleye dahil edecek bir planlama ile en büyük katkıyı biz bu sürece sunacağız. Asrın çağrısına uygun, asrın dönüşümünü bizler de hep birlikte herkes sağlamak zorundadır. Bizim siyaset ve örgütlenme biçimimiz Asrın Çağrısına uygun olmalıdır. Bunu yapacağımıza eminim. Türkiye'de yaşayan halkların kaderi barıştır, bu barışı inşa edeceğimize olan inançla hepinizi selamlıyorum, hepimize başarılar diliyorum."