7 Şubat 2025 Cuma

'Barış ve demokrasi isteyen herkes tecride karşı sesini yükseltmelidir'

Diyarbakır'da başlatılan "Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü" Ankara'ya ulaştı. DBP Eş Genel Başkanı Uçar, "Barış ve demokrasi isteyen herkes tecride karşı sesini yükseltmelidir diyor; demokratik, adil ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir ülke için mutlak tecridin kaldırılmasını sağlamaya dair çağrımızı yineliyoruz" ifadelerini kullandı.

Diyarbakır'da 16 Aralık'ta Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde başlayan "Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü", Diyarbakır, Urfa, Antep, Adana ve Mersin'in ardından Ankara'ya ulaştı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, milletvekilleri, demokratik kitle örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi Meclis karşısında açıklama yaptı.

UÇAR: TECRİT KUTUPLAŞMANIN KAYNAĞINI OLUŞTURUYOR
DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinde süren mutlak tecridin, Türkiye'nin Kürt sorununun demokratik çözümü, demokrasi, hukuk ve adaletten uzaklaşmasının bir vesikası olduğunu söyledi. Öcalan üzerindeki tecritle Türkiye'deki otoriterleşme arasındaki paralelliğe işaret eden Uçar, "İmralı tecridi, otoriterleşmenin ve toplumsal kutuplaşmanın kaynağını oluşturmaktadır" dedi.

İktidarın toplumsal kesimlerin bir arada yaşamasını sağlayan değerlerden uzaklaştıkça meşruiyetini kaybettiğini söyleyen Uçar, şöyle devam etti: "Ortadoğu'da yüz yıllık düzen değişirken, kaos ve karmaşa bölgeye hâkim hale gelmişken, Türkiye'nin sorunlardan uzak kalmasını sağlayacak tek yol hukukun uygulanmasından, adaletten ve Kürt sorununda demokratik çözüm rotasına girilmesinden geçmektedir. Bu kaos ve karmaşa durumuna karşı iç barış ancak hukuk, demokrasi ve özgürlüklerle sağlanabilir. Birlikte yaşam deneyimi bir yüzyıl daha ancak bu değerler etrafında örülebilir. Bu değerleri esas almayan her uygulama, Türkiye halklarına yapılmış en büyük kötülüktür."

'SESSİZ KALMAK HUKUKSUZLUĞU ONAYLAMAKTIR'
Demokrasi krizini çözmenin ilk adımının İmralı tecridinin kaldırılması olduğunu vurgulayan Uçar, "İktidarı mutlak tecridi bitirmeye, hukuk ve demokrasi rotasına girmeye davet ediyoruz. İktidara, Ortadoğu'daki konjonktürel ve geleceği belirsiz gelişmeler karşısında içeride hukuktan ve demokratik müzakereden uzaklaşmama uyarısı yapıyoruz. Muhalefet partilerini ve sivil toplum kuruluşlarını da mutlak tecridin kaldırılmasıyla ilgili tarihsel sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz" dedi.

Mutlak tecride sessiz kalmanın hukuksuzluğu onaylamak anlamına geldiğini belirten Uçar, "Son olarak, halk egemenliğinin tecelli ettiği TBMM'nin mutlak tecridin kaldırılması, Kürt sorununun müzakereye dayalı çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için sorumluluk alması tarihi bir görev olarak önünde durmaktadır. Barış ve demokrasi isteyen herkes tecride karşı sesini yükseltmelidir diyor; demokratik, adil ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir ülke için mutlak tecridin kaldırılmasını sağlamaya dair çağrımızı yineliyoruz" ifadelerini kullandı.

BEŞTAŞ: ÖCALAN ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞMALI
HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in Türkiye'nin SİHA saldırısıyla katledilmesine tepki göstererek sözlerine başladı. "Öncelikle Cihan ve Nazım şahsında, bugüne kadar yaşamını yitiren, bu uğurda büyük bedeller ödeyen ve şu anda bizlerle olmayan bütün gazetecileri saygı ve minnetle anıyorum. SİHA'ların bu katletme pratiğini ve katilliğini de kınıyorum" diyen Beştaş, halkın hakikatlerle buluşturulmasının herkesin önünde en büyük görev olarak durduğunu belirtti.

Tecridin bütün ısrarlara rağmen devam ettirildiğine işaret eden Beştaş, "45 aydır dört duvar arasında bir hücrede sayın Öcalan mutlak bir tecrit altında tutuluyor. Üstelik Abdullah Öcalan Türkiye halklarını savunan bir siyasi aktör. Halkları savunuyor, halkların demokratik çözümünü savunuyor. Mutlak tecride rağmen büyük bir sabırla, dirençle ve inançla bu uğurda çözüm üretmek için büyük bir mücadele yürütüyor. Tecrit artık konuşmamız gereken bir mesele olmaktan çıkmalıdır. İmralı Ada Hapishanesinin kapıları sonuna kadar açılmalıdır, Abdullah Öcalan özgürlüğüne kavuşmalıdır" dedi.

"Rojava'da yaşayan halklar; başta Kürt halkı olmak üzere, Türkmenler, Araplar, Aleviler, Durziler, Ermeniler ve Süryaniler orada kendi çözüm modellerini yaşama geçirdi. Halkların tek çözüm modeli bugünkü dünyada sadece Rojava örneğidir. Şimdi ona göz dikilmiştir. Oraya göz dikenler aynı zamanda bu mutlak tecridi devam ettirenler ve demokratik çözümü engelleyenlerdir" diyen Beştaş, Rojava'ya dönük her saldırının Türkiye'deki demokratikleşmeyi de engelleme anlamına geldiğini söyledi.

BAKIRHAN: KÜRT SORUNU DİYALOG VE MÜZAKEREYLE ÇÖZÜLÜR
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, gazeteciler Daştan ve Bilgin'in katledilmesini kınayarak sözlerine başladı. Kürt sorununun yüz yıldır baskı, katliam, yasaklarla bitirilmeye çalışıldığına işaret eden Bakırhan, "100 yıldır devam eden bu yok sayma ve inkar politikalarının yerine Kürt'ü kabul eden, Kürtlerin demokratik bir zeminde eşit yurttaş olarak yaşamalarını sağlayan bir sürecin kapısını hep beraber aralayabiliriz" dedi.

Öcalan'ın "Siyasal zemin oluşursa, Kürt sorununun demokratik çözümü için ben buradayım, irade sahibiyim" sözlerini hatırlatan Bakırhan, şöyle devam etti: "Biz de 100 yıldır yok sayma politikaları uygulayan iktidara ve sisteme buradan sormak istiyoruz: Sayın Öcalan ben hazırım diyor, siz ne yapıyorsunuz? Rojava'ya SİHA-İHA göndererek bu mesele çözülmez. Rojava halklarının emeği ve canıyla oluşturduğu statüyü yok saymakla, ortadan kaldırmakla bu sorun çözülmez. Bu sorun, diyalog ve müzakereyle çözülür. Dünyada bu sorunlar benzeri yol ve yöntemlerle çözüldü. Bunu en iyi bu iktidar ve devleti yönetenler biliyor. Şimdi bu sorunu çözmenin zamanıdır. İmralı'daki kilidi açın. İmralı'nın demokratik çözüm konusunda söylemiş olduğu sözleri ve yol haritasını Türkiye halkları duysun, konuşsun, tartışsın. Ülkenin enerjisini, ekonomisini ve gençlerini bu sonsuz ve sonuç almayacak çatışmaya ve gerginliğe, savaşa artık harcamayın."

'İMRALI'NIN KAPILARI AÇILMALI'
Türkiye halkları ve emekçilerinin barış istediğini vurgulayan Bakırhan, şu ifadeleri kullandı: "Buradan iktidara çağrı yapıyoruz: Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Kürt sorununun demokratik yollarla çözüldüğü bir zemin için tecridi kaldırın. Bu meseleyi diyalog ve müzakere ile çözün. Rojava'da Rojava halklarının emeğiyle, kanıyla ve canıyla savunup ortak özgür bir yaşam sürdürdüğü Kürtlerin Suriye'deki statüsüne de müdahale etmeyin. Oradaki Kürtler buradaki 25 milyon Kürt'ün kardeşidir, soydaşıdır, canıdır. Suni sınırlarla araya çizgi çekilince akrabalık bağı, duygusal bağ bitmiyor. Biz de arkadaşlarımız gibi, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için, Türkiye halklarıyla ve emekçileriyle konuşarak ve yok sayan iktidar üzerinde demokratik bir basınç oluşturarak Cumhuriyetin ikinci yüzyılında artık bu sorunun çözülmesi için bütün gücümüzü ortaya koyacağız. Bu konuda karar ve inançlıyız. Türkiye halkları savaşa, kana, şiddete ve zulme doydu. Şimdi artık demokratik bir zemin inşa etmenin zamanıdır. Bunun için de sayın Öcalan'ın rolünü oynaması için İmralı'nın kapılarının açılmasını bekliyoruz, istiyoruz."