29 Aralık 2025 Pazartesi

Cenevre'de Aralık katliamlarında yaşamını yitirenler anıldı

ADGB, İsviçre'nin Cenevre kentinde Aralık ayında yaşanan Maraş, Roboskî ve 19 Aralık hapishaneler katliamında yaşamını yitirenleri andı.

İsviçre'nin Cenevre şehrinde Avrupa Demokratik Güç Birliği'nin (ADGB) çağrısıyla Aralık ayı katliamlarına ilişkin etkinlikler düzenledi.

25 Aralık günü Birleşmiş Milletler önünde yapılan basın açıklaması, Maraş, Roboskî ve 19 Aralık hapishaneler katliamında yaşamını yitirenler anısına saygı duruşuyla başladı.

ADGB adına okunan basın açıklamasında, Aralık ayının Türkiye ve Kürdistan'da Alevilere, devrimcilere ve Kürtlere karşı en kanlı katliamların ve soykırımların yapıldığı aylardan birisi olduğu belirtildi. Açıklama, şöyle devam etti: "Bu örnekler, Maraş'tan Roboskî'ye kadar, cezaevlerinden köylerimize kadar süregelen devlet kaynaklı şiddet, sistematik baskı ve Kürt halkına yönelik organize yok etme politikalarının birer kanıtıdır. Aradan onlarca yıl geçti, ama hakikat hala karanlıkta tutuluyor. Arşivler açılmıyor, failler korunuyor, mağdurlardan özür dilenmiyor. Devlet hala suskun, hala yüzleşmekten kaçıyor."

'KATLİAMLAR KISKACINDAN NASIL KURTULURUZ' PANELİ
Bir başka gün ise Cenevre'de "Katliamlar kıskacından nasıl kurtuluruz" başlıklı panel düzenlendi. Çilem Küçükkeleş, Hasan Sevim ve Ferhat Encü'nün konuşmacı olarak katıldığı panel, saygı duruşuyla başladı.

Çilem Küçükkeleş Türkiye cumhuriyetinin kuruluşundan beri gerçekleştirilen Dersim, Ağrı, Koçgiri katliamlarını anlattı. Ardından Maraş katliamını yükselen devrimci ve yurtsever hareket çerçevesinde analiz ederek, katliamın baskıcı rolünü vurguladı. 

'TECRİDE KARŞI BİRLEŞİK MÜCADELE GÜÇLENDİRİLMELİ'
19 Aralık hapishaneler katliamına ilişkin sunum yapan Hasan Sevim, "Dönemin başbakanı Ecevit'in, operasyon öncesi 'hapishaneleri kontrol edemezsek IMF'nin ekonomik politikalarını hayata geçiremeyiz' sözü ile aslında toplumu dizayn etmek ve toplumsal muhalefetin önünü kesmek, gelişen devrimci durumu durdurmak istiyordu" dedi.

Sevim, şöyle devam etti: "F tiplerinin yapımı bitmeden operasyon yaparak tutsakları buraya koymaya çalıştı. Devrimci yapılar böyle bir operasyonun yapılacağını öngörmüş ve bütün hazırlıklarını ona göre yapmışlardı. Egemen anlayış bu operasyona o kadar hazırlıklıydı ki attıkları battaniyelere bile kimyasal ilaçları sürmüşlerdi. 20 hapishanede aynı anda başlayan operasyonun sonucu 28 devrimci tutsağın ölümü ve yüzlerce kişide kalıcı hasar olmuştur. F tiplerindeki direnişleri kırmak için 300 kişiyi özel kararname ile serbest bıraktı. Ancak yine de bu direnişi yok edemedi. 

Sevim, "Faşist şeflik rejimi, günümüzde kuyu tipi denilen Y ve S tipi hapishaneleri ile tecridi daha da koyulaştırmak istiyor. Hak gaspları ve tecrit bu dönem bakımından daha da yüksektir. Bu süreci birleşik mücadeleyi güçlendirerek aşmanın yollarını bulmak gerekir" ifadelerini kullandı.

'FAİLLER DEĞİL AİLELER YARGILANDI'
Roboskî katliamının devlet eliyle gerçekleştirildiğini belirten Ferhat Encü "Devlet bölgede köy boşaltma ve koruculaştırma sistemini yoğun şekilde uyguladı ancak bölge insanı koruculaştırmaya karşı bir duruş da sergiledi. Bölge insanı, sınırı geçerek Güney Kürdistan'a uzun süredir gidiyordu zaten. Ancak bu gidişlerde ulusal hareket ile yakın teması da beraberinde getiriyordu ve devlet bu duruma bir son vermek istiyordu. Roboskî katliamının olduğu saatlerde MGK toplantısından çıkarak bizzat katliamın emrini o dönemin Genelkurmay başkanı vermiş. Bu emir dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanın da bilgisi dahilinde olmuştur. Roboskî katliamı sonrası devam eden yargı sürecinde failler değil ailelere davalar açılmış ve cezalar verilmiş ya da hala süren davalar vardır" dedi.

Panel soru ve cevaplarla sona erdi.