Değerlere bağlı kalmak

12. Kongre'nin fesih ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı (henüz silah bırakılmamış ve gerilla yapısı fiilen korunuyor olmasına karşın) kuşkusuz birleşik devrim mücadelesi bakımından da bir dönemi kapatıcı ve yeni bir dönemin girişi ya da başlangıcı niteliktedir. Bir nesnellik olarak PKK'nin kendi pozisyonunu değiştirmesi hiç kuşkusuz stratejik düşmanlarının pozisyonunu olduğu gibi stratejik dostlarının konumlarını da değişmeye zorlayacaktır.
"Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"ndan sonra tahmin edilen, öngörülen ve beklenen şey gerçekleşti. PKK 12. Kongresi toplandı, önderi Öcalan'ın çağrısının gereğini yaptı, PKK'yi fesih ve silahlı mücadeleyi bırakma kararı aldı. PKK 12. Kongresi'nin toplanması ve kararları şu an Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın olduğu gibi bir bütün olarak Kürdistan'ın da gündeminin tam merkezinde duruyor. 52 yıl sonra PKK'nin kendisini fesih, hakeza silahlı mücadeleye son verme, silah bırakma kararı alması sıradan bir olay veya gelişme değil. PKK, Türkiye, Kuzey Kürdistan, bir bütün olarak Kürdistan ve bölgenin son birkaç on yıllık tarihinde derin izleri olan bir askeri, politik, ideolojik ve örgütsel gerçekliktir. 12. Kongre yalnızca siper yoldaşımız PKK'nin tanımıyla değil ama gerçekten de tarihsel bir öneme sahip, dramatik bir dönemeci işaret ediyor.
Silahlı mücadeleye son vermek, silah bırakmak, PKK'yi feshetmek, illegalite ve düzen/sistem dışılığa son vermek; sistem için kabul edilebilir hale gelmek, bütün bunların devrimci gerçekliğin, devrimci içeriğin tasfiyesi anlamına geldiği söz götürmez doğrudur. Devrimciliğin tasfiyesi bir an'da ortaya çıkmış değil, tasfiyeci reformist dönüşümün kuşkusuz uzunca bir tarihi ve geçtiği eşikler var. Diğer yandan tanımlanan zeminde yeniden yapılanma ve mücadeleyi sürdürme vurguları da kuşkusuz anlamlıdır. Gerçekliğin bu yanının değersizleştirilmesi hatasına düşmemeye özen göstermek, yalnızca gerçeğe saygının değil ama devrimci stratejinin de gereğidir. Ulusal demokratik hareketin sahip olduğu antisömürgeci, antifaşist, antiemperyalist, kadın özgürlükçü demokratik potansiyel birleşik devrim stratejisinin dinamikleri arasında yer almaya devam etmektedir. Yeniden yapılanma ve sistem içi zeminde mücadele konumlanmasının alacağı biçim, yeniden yapılanmanın hangi eşiklerden ve badirelerden geçerek nasıl hayat bulacağı, şekilleneceği belirsizliklerle dolu olsa da bu böyledir.
Dünyada ve bölgede burjuva devletler ve belli başlı ülkelerin burjuvazisi büyümekte olan yeni bir dünya savaşı olasılığına hazırlanmak için silahlanırken, Kürt ulusal özgürlük hareketinin silah bırakması, Rojava devriminin kazanımlarını yaşatma çabası bu durumu bir ölçüde anlaşılır kılsa da hakikaten ironiktir!
27 Şubat'tan günümüze Öcalan ve PKK'nin hamleleri faşist MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısına denk düşüyor: "Masa kurulması" söz konusu değil; "aldım verdim pazarlığı yok" vb. dense de Kongre, fesih ve silah bırakma devletin önkoşullarının yanıtlanması niteliğindedir.
12. Kongrenin toplanması ve kararları, PKK'nin feshi ve silahlı mücadeleye son vermesi anlamında geri dönüşsüz bir noktayı ifade etmektedir. Zaten 27 Şubat çağrısından sonraki süreçte PKK kuvvetlerinin dikkat merkezinde duran, PKK'nin dönüşümü ve yeniden yapılanması olduğu da gözlemlenmektedir.
PKK'nin "önderlik inisiyatifi" olarak tanımladığı "çağrı" doğası gereği tek yanlı bir girişimdir. Karşı tarafın ne yapacağı, neyi planladığı vb. belirsizdir. İmralı'da Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ve devlet heyeti arasında yapılan görüşmelerde ne türden kararlaşmalar oldu, ne gibi anlaşmalar yapıldı bilinmiyor. Belirsizlik, bulanıklık geçiş sürecinin niteleyici bir özelliğidir. Sürecin tasfiyeci niteliği yukarıda vurgulanan devrimci örgüt ve mücadele biçimlerinin tasfiyesiyle sınırlı değildir. Geçiş süreci ayrıca derin tasfiyeci dinamiklere sahip. Özellikle yeniden yapılanma sürecinin uzamasının ideolojik, politik ve örgütsel çözülmeleri mayalayacağını öngörmek de çok zor değil.
Stratejik bir gücün kendi konumunu değiştirmesinin kendisiyle ilişkili diğer stratejik güçlerin pozisyonlarını değiştirmesini koşullandıracağı teorik bir doğrudur. İmralı'da nelerin görüşüldüğü, devletin ne gibi taahhütlerde bulunduğundan ve nasıl bir uzlaşmaya varıldığından ayrı olarak bu, siyasal mücadelenin yasallığında, çatışan politik kuvvetler arasındaki karşılıklı ilişki dinamiğinde verilidir. Bu nesnel süreç işlemektedir. Özetle kuşkusuz PKK'nin feshi ve silahlı mücadele ve gerillanın tasfiyesi Türk burjuva devletinin pozisyonunu veya konumunu değiştirmeye zorlamaktadır ve zorlayacaktır.
PKK 12. Kongresi'nin toplanması fesih ve silahlı mücadeleye son verme kararları Türk sömürgeciliğinin saflarında büyük bir sevinçle karşılandı. İktidardaki AKP-MHP faşist ittifakı Bahçeli ve Erdoğan, diğer zevat zafer kazanmış gibi birbirlerini kutladılar. Özel ve CHP'si de "terörsüz Türkiye" sakızını pek beğenmişti. İnkarcı sömürgeci Türk burjuvazisinin değişik meslek örgütleri memnuniyetlerini dolaysız şekilde açıkladılar.
Diğer yandan MHP'nin türevleri ırkçı, şoven İYİP ve Zafer Partisi Türk sömürgeciliğinin en karanlık emellerinin temsilciliği ve sürecin önde gelen muhalifleri rolünü oynamaya, kirli savaş tortularından nemalanmaya soyunmuşlardır. İnkarcı, sömürgeci faşist ve kemalist muhalefetin üzerine en çok abandığı konu, 12. Kongre sonuç bildirgesinde PKK'nin "kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan alan Kürt inkar ve imha siyasetine karşı" Kürt halkının özgürlük hareketi olarak doğduğu gerçeğini vurgulaması oldu. Şu anki durumda bu cephe inkarcı sömürgeciliğin, şovenizm ve ırkçılığın en gerici temsilcileri, politik özgürlüğün en azgın düşmanları konumdadır. AKP-MHP iktidarının Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın hamlelerine yanıt vermesinin önünü kesmek için büyük bir gürültü çıkartarak, tükürükler saçarak, bağırarak etkili olmaya, kirli savaşın toplumsal tortuları üzerine binerek siyasi etki ve güç devşirme çabasındadırlar.
27 Şubat'tan günümüze ilerleyen süreç, içerisinde devrimci olanaklar da barındırıyor. Kürdistani güçler arasındaki yakınlaşma ve etkileşim, ulusal birlik eğiliminin güçlenmesi, Rojava'da PYD ve ENKS arasındaki anlaşma gibi. Keza "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ve yöneliminin Türk işçi ve emekçileri, Türk ezilenleri ve yoksulları üzerindeki şovenist etkinin kırılması bakımından önemli imkanlar barındırıyor.
12. Kongre'nin fesih ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı (henüz silah bırakılmamış ve gerilla yapısı fiilen korunuyor olmasına karşın) kuşkusuz birleşik devrim mücadelesi bakımından da bir dönemi kapatıcı ve yeni bir dönemin girişi ya da başlangıcı niteliktedir. Bir nesnellik olarak PKK'nin kendi pozisyonunu değiştirmesi hiç kuşkusuz stratejik düşmanlarının pozisyonunu olduğu gibi stratejik dostlarının konumlarını da değişmeye zorlayacaktır. Burada özellikle dikkat çekmemiz gereken temel sorun, gerek Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" ile gerekse de PKK 12. Kongresi'nin mücadele araç ve yöntemlerini değiştirerek yeni bir örgütsel form altında mücadeleye devam edeceği açıklama ve yönelimidir. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ve PKK'ye yöneltilecek eleştirilerden ayrı olarak, yeni dönemde yeniden şekillenecek ulusal demokratik hareketle emekçi sol hareketin ilişkilenişinin çıkış noktasını Kürt ulusal sorununun çözülmemiş olması gerçekliği oluşturacaktır. Birleşik devrim stratejisi geçerliliğini korumaktadır. Kürdistan ulusal demokratik hareketiyle Türkiye emekçi sol hareketinin antisömürgeci, antifaşist, antiemperyalist, kadın özgürlükçü politik özgürlüğü kazanmayı hedefleyen stratejik işbirliğinin nesnel temeli mevcuttur.
Divanın açıklamasında yer alan "demokratik sosyalizm" ya da Kongre sonuç bildirgesinde yer alan "Demokratik Toplum Sosyalizmi" söylemleri ile nasıl bir örgüt ve mücadele programı çıkartılacağını muhakkak görmek gerekiyor. Ancak 20. yüzyıl deneyimlerinden biliniyor, "demokratik sosyalizm" kavramı sosyalizmden uzaklaşmayı, sosyal demokratlaşmayı, burjuva düzeniçileşmeyi, parlamentarizme bağlanmayı ifade ediyor. PKK, önderi Abdullah Öcalan'ın "Çağrısı"nda yer alan "Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür" mücadele çağrısı ve keza aynı metinde yer alan "Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir" burjuva siyasi sistem içinde kalmayı taahhüt eden yaklaşımı toplamda, "sosyal demokratlaşma" reformizmini yansıtıyor.
Toplam tabloda birleşik mücadele stratejisinin nesnel temeli mevcutken ulusal demokratik hareketin mücadele araç ve yöntemlerini değiştiriyor olması demokratik işbirliğinin yanı sıra reformist ve parlamentarist yaklaşımlarla mücadelenin kazandığı büyük öneme işaret ediyor.
Kongre divanı açıklamasında, "Mayıs şehitler ayında gerçekleşen 12. PKK Kongresi, 52 yıllık tarihi mücadelenin tüm kahraman şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle andı. Yurtsever halkımızı ve tüm demokratik sosyalist güçleri, başta şehitlerimiz olmak üzere 52 yıllık büyük mücadelenin ortaya çıkardığı tüm ulusal ve demokratik değerleri doğru sahiplenmeye, yaşamaya ve yaşatmaya çağırdı" deniliyor. Keza kongrenin mücadele andı sahnesi de oldukça etkileyicidir. Marksist leninist komünistler bu değerlere kuşkusuz sahip çıkacaklardır ve bu değerlere ancak devrimci bir temelde sahip çıkılabileceğinin de ayırdındadırlar.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 16 Mayıs tarihli 219. sayısında yayımlanan başyazısı.