Dersim halkı POMZA maden projesine karşı eylem yaptı

Dersim halkı doğasına ve inancına yönelik saldırılara karşı mücadeleyi sürdürüyor. Sultan Hıdır ve Ağuçan ziyaretlerine yakın bir bölgede hayata geçirilmek istenen POMZA maden alanına karşı çıkan halk, yalnızca "bir maden projesi değil, bölge halkının yaşam hakkına doğrudan saldırı" olduğunu vurguladı.
Dersim'in Hozat-Pertek bölgesi arasında yapılmak istenen maden ocağına karşı halk eylem yaptı. Sekasur Belgesinde yapılan açıklamada, "Doğama, suyuma, toprağıma dokunma", "Maden şirketinin talanına karşı birleşelim, mücadele edelim" ve "Dersim'de doğanın talanına geçit vermeyeceğiz" pankartları açıldı.
'DERSİM COĞRAFYASI SERMAYEYE AÇILMAK İSTENİYOR'
Hozat-Pertek Sekasur Çevre Ve Doğa Platformu çağrısıyla düzenlenen eylemde basın metnini Erhan Doğru okudu. Doğayı, kutsal alanları, suyu ve geçim kaynaklarını tehdit eden her türlü müdahaleye karşı durmakta kararlı olduklarını söyleyen Doğru, "Dersim coğrafyası madenlerle, HES'lerle, orman katliamlarıyla yağma edilmek için sermaye açılmak isteniyor. Ulusal ve uluslararası maden şirketleri Dersim'i talan etmek, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini pazarlamak için iştahlarını kabartmış durumda. Bu projelerden biri olan POMZA maden alanı; Zeve (Dorutay), Bargini (Karabakır), Ardıç (Desiman ) Orcan (Yukarı Gülbahçe), Avşeker, Zevrek (Demirsaban) ve Demirsaban ( Sefkar-Zeverek ) köylerini doğrudan etkileyecek, birçok köyü de dolaylı yollardan etkileyecek olan POMZA madenciliğine karşı bir arada bulunuyoruz" dedi.
'KADİM İNANÇ MERKEZLERİNİN RUHUNU VE İŞLEVİNİ DE TEHDİT ETMEKTEDİR'
Söz konusu maden ocağı projesinin 2 milyon 397 bin 842 metre kare alanı olup etki alanının çıkardığı toz ve diğer metallerle daha fazla alanın da hayvancılık ve tarımla geçimini sağlayan köylerin ortasında olduğunu, Sultan Hıdır ve Ağuçan ziyaretlerine yakın bir bölgede hayata geçirilmek istendiğini dile getiren Doğru, "Maden sahasının planlandığı bölge, yalnızca biyolojik çeşitliliğiyle değil, aynı zamanda inançsal ve kültürel önemiyle de hayati bir alan olup, yüzyıllardır kutsal kabul edilen Sultan Hıdır ve Ağuçan ziyaretlerimizi barındırmaktadır. Bu ziyaretler, inancımızın ve kimliğimizin bir parçasını oluşturmaktadır. Maden faaliyeti, yalnızca ekosistemi değil, aynı zamanda bu kadim inanç merkezlerinin ruhunu ve işlevini de tehdit etmektedir. Maden ocağı aynı zamanda tarihsel hafızamızın tam üzerine inşa edilmek istenmektedir. 4 Mayıs 1937'de alınan Bakanlar Kurulu kararıyla Dersim'de Yaşanan yüzlerce katliam bölgelerinden biri de Sekasur deresidir. Bu bölge maden ocağı kar ve rant hırsını ifade edebilir ancak bizim için akrabalarımızın, atalarımızın, dedelerimizin katledildiği bir yerdir. Binlerce dönümlük proje sahası, bölgedeki köylerin içme suyu, hayvancılıkta kullanılan sulama suyu ve doğal yaşam için kritik öneme sahip yer altı ve yüzey sularının geçtiği alanı barındırmaktadır. Pomza madenciliği, kazı ve çıkarım süreçleri sırasında ciddi miktarda yeraltı suyu çekimi, toprak kayması riski ve su kaynaklarının bulanıklığına, kirlenmesine neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.
'YAŞAM ALANLARINA ZARAR VERECEK'
Doğru, bu durumun yarattığı tehditleri şöyle sıraladı:
🔹"Anayasa'nın 56. maddesi uyarınca herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına açık bir tehdittir.
🔹5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında, doğal yaşam alanlarına, otlaklara ve hayvan sağlığına zarar vereceği açık olan bir projedir.
🔹Bölge halkı, ağırlıklı olarak küçükbaş , büyükbaş hayvancılık ve arıcılıkla , ayrıca yerel düzeyde tarımsal üretimle geçimini sağlamaktadır. Pomza ocağı faaliyete geçtiğinde; meraların yok edilmesi,
🔹Kazı alanlarında erozyonu hızlandırır,
🔹Çıkan toz partikülleri ile hava kalitesini bozar,
🔹Yer altı sularının hidrojeolojik dengesini bozar.
🔹Toz, gürültü ve titreşim kaynaklı hayvan sağlığı sorunları,
🔹Tarım alanlarında verim düşüşü,
🔹Bölge halkının göç etmeye zorlanması gibi sonuçlar kaçınılmaz olacaktır. Bu, sadece bir maden projesi değil, bölge halkının yaşam hakkına doğrudan saldırıdır."
'HALKIN RIZASI YOKTUR'
Alevi inancının temel ilkelerinden biri olan "rıza" ilkesinin yalnızca inançsal değil, aynı zamanda sosyal bir sözleşme değerinde olduğunu söyleyen Doğru, bölge halkının açık iradesine, inanç değerlerine ve yaşam hakkına rağmen bu projenin hayata geçirilmesinin hukuki meşruiyetten yoksun olduğunu belirtti. Doğru, yetkililere, çevrecilere, hukukçulara, akademisyenlere, doğa savunucularına ve tüm kamuoyuna şu çağrıyı yaptı: "Bu projenin derhal iptal edilmesini talep ediyoruz. Proje hakkında tam açıklık sağlanmalı, yerel halkın katılımı ve rızası olmadan hiçbir adım atılmamalıdır. Sultan Hıdır ve Ağuçan ziyaretlerinin inançsal değerine saygı gösterilerek bu alanlar koruma altına alınmalıdır."