Ebru Yiğit yazdı | Tugay ve Erdoğan: Aynı oranda 'demokrat' aynı oranda işçi düşmanı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, sosyal medya hesabından işçilerin grevine saldırdı, grev yapan işçileri halka şikayet ederek hem hedef gösterdi, hem de işçilerden belediyenin mali yükünü sırtlanmalarını istedi. Öyle tanıdık bir dil, üslup, işçi düşmanlığı ki zaten yirmi küsur yıldır AKP iktidarında yaşayan bizler için yazılanları okuyunca kafamızda Erdoğan'ın yüzü canlandı adeta.
Ağzını her açtığında açlıktan, yoksulluktan, emeklilerin geçim derdinden dem vuran CHP'nin kazandığı İzmir Büyükşehir Belediyesinde 23 bin işçi grevde. İşçiler, CHP'nin de uzun zamandır verilerle ortaya koyduğu yoksulluk krizi koşullarında emeklerinin karşılığını, mutfakta tencerelerinin kaynayacağı ve insanca yaşayabilecekleri bir ücret istiyor. Bunun karşılanmadığı koşulda da üretimden gelen güçlerini kullanarak greve gidiyorlar. Mecliste asgari ücrete ara zam isteyen, emekliler geçinemiyor şu kadar destek verelim diyen CHP'li belediyelerde işçiler greve çıkınca "CHP düşmanı", "AKP'nin oyununa geliyorlar" çığlıkları kopuyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, sosyal medya hesabından işçilerin grevine saldırdı, grev yapan işçileri halka şikayet ederek hem hedef gösterdi, hem de işçilerden belediyenin mali yükünü sırtlanmalarını istedi. Öyle tanıdık bir dil, üslup, işçi düşmanlığı ki zaten yirmi küsur yıldır AKP iktidarında yaşayan bizler için yazılanları okuyunca kafamızda Erdoğan'ın yüzü canlandı adeta.
Patronların temsilcisi olan Cemil Tugay, İstanbul belediyelerine yönelik operasyonlar yapılırken İzmir'de grev mitingi yapılmasını nasıl anlayalım" diye soruyor. Hemen zihnimizde yüzlerce grevi "milli güvenlik" gerekçesiyle yasaklayan Erdoğan canlanıyor. Erdoğan ve ondan önce neredeyse sermeyenin bütün siyasi temsilcileri, işçilerin direnişini, grevini, ücret talebini, sendika hakkını "terör", "dış mihraklar", "ülkenin güvenliği", "aynı gemideyiz", "azıcık sıkın dişinizi" gibi söylemlerle yasakladı, hedef gösterdi. Şimdi Tugay'a biz soralım. Senin grev yasaklayan Erdoğan'dan ne farkın var?
İşçilerin hakkını aramasını kendisine yapılmış bir "komplo" olarak İzmir halkına şikayet eden, işçilerin direnişini kriminalize eden Tugay; "Kamu kaynağını kesen iktidara karşı kitlesel bir eylem yapılmamasını nasıl yorumlayalım" diyerek, grevi itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Oysa aynı Tugay, AKP'nin yerel yönetimlerin bütçesini kesmesine karşı işçileri eylem yapmaya davet ediyor. "Bana karşı sokağa çıkmayın ama AKP'ye karşı sokağa çıkın" diyor. Yine aklımıza sokağa çıkanları "terörist" ilan eden, polis terörü ile işkenceden geçiren, ama 15 Temmuz'da "demokrasiye sahip çıkmak için" halkı sokağa çıkaran Erdoğan geliyor. Şimdi biz Tugay'a soruyoruz: Sokak, direniş, grev sadece sizin çıkarlarınıza hizmet edince mi meşru?
"Kamuda çalışan işçilerin grev yapmasının mağdurunun İzmir halkı olduğunun farkında mısınız" diyor Tugay. Grevdeki işçilerin, onların çocuklarının, ailelerinin de İzmir halkının bir parçası olduğunu unutuyor. Çünkü İzmir halkı derken CHP'nin seçkin, zengin seçmenini kast ediyor. Seçimde oy istediği İzmir halkının işçi sınıfına mensup bölümünü, hızlıca "İzmir halkı" olmaktan azade etmiş görünüyor. Tugay'ın yazdıklarını okurken, Gezi zamanında sokağa çıkan kitleye karşı "Evdeki yüzde 50'yi zor tutuyorum" diyerek Gezi direnişçilerini tehdit eden ve hedef gösteren Erdoğan aklımıza geliyor. Erdoğan, pek seviyor demokratik haklarını kullananları halka şikayet etmeyi, yani aslında hedef göstermeyi. Gezi direnişinde palalı saldırgan, hamile kadına tekme atan, Ali İsmail'i katleden ve daha niceleri Erdoğan'ın halka şikayetinden etkilenmemiş miydi? Şimdi biz de Tugay'a soruyoruz: Yarın grevdeki işçilere yönelik herhangi bir saldırıdan sen sorumlu değil misin? Öyle bir saldırı olduğunda sorumluluk duyup istifa edecek misin?
Yerel yönetimlerin gelirinin sadece merkezi bütçe olmadığını, belediyeye bağlı birçok proje, işletme, taşeron şirket vb. aracılığıyla ek gelir elde edildiğini biliyoruz. Tugay, "bütçeyi kalem kalem açıklamakla" övünüyor ve şeffaf belediyecilik yaptığını ima ediyor. Ama şeffaf belediyecilik, harcamanın faturasını veya bilgisini sunmak değildir. O harcamanın gerekli olup olmadığının da kararını belediye sınırları içinde yaşayanlara danışmaktır. Çünkü o kaynak halkındır. "Kesinlikle kabul görmeyecek tekliflerle gelinmesinin amacı nedir" diyor Tugay, belediyedeki işçi ve emekçiler ne kadar maaş alıyor da istedikleri "zam kabul görmeyecek" anlamakta zorlanıyoruz. Örneğin şeffaf belediye başkanı Tugay, ne kadar maaş alıyor? Bir aylık geliri ve gideri nedir? Bunu açıklayacak mı? Sakın artistlik bir hamle olarak yasal olarak belediye başkanlarına ödenen maaşın bordosunu paylaşmasın. Çünkü gelir aynı zamanda giderle hesaplanır. Yani gelirinin yanında aylık giderini, eğer ikisi arasında bir açık varsa, onun kaynağını da açıklasın. Aksi durumda, "bir yüzük" edebiyatı yapan Erdoğan'dan ne farkı kalır. Onca tehdit, hedef gösterme, manipülasyon, parmak sallamadan sonra Tugay, "işçimizin sağduyusuna güveniyorum" diyerek aba altından sopa gösteriyor.
Şimdi birkaç soru da biz soralım Tugay'a. Belediyenin geliri artınca belediyedeki işçi ve emekçiler, bu artıştan payına düşeni alıyor mu ki sen "bütçe yok" diyerek onlardan "gelir yok" bahanesiyle fedakarlık istiyorsun?
Seçim zamanı işçiler, sendikalar sana, partine destek verirken baş tacı oluyor da hakkını isteyince mi "CHP düşmanı" oluyor. İBB'ye yönelik saldırılara karşı açıklama yapan, Saraçhane'de sabahlayan işçiler iyi de hakkını isteyince mi düşman oluyor?
Sen sadece bir avuç zengin İzmir halkının oylarıyla mı seçildin? Sana oy veren işçi ve emekçilerin de belediye başkanı değil misin? Neden sadece sermeyenin temsilcisi olarak davranıyorsun da azıcık da olsa bir halkın işçisi ve emekçisiyle seçtiği belediye başkanı gibi davranmıyor, sorumlulukla hareket etmiyorsun?
Sorularımızı çoğaltabiliriz ama elbette Tugay'ın bunların hiçbirine cevap vermeyeceğini biliyoruz. O yüzden onun yerine biz cevap verelim. Çünkü sen işçi ve emekçi düşmanı sermeyenin temsilcisin. Tam da bu yüzden seçilmiş bir belediye başkanı gibi değil, patron olarak hareket ediyorsun. O yüzden hakkını isteyen 23 bin işçiyi hedef göstermekte bir beis görmüyorsun. Sen de tıpkı Erdoğan kadar "demokrat", Erdoğan kadar işçi düşmanısın.