27 Haziran 2025 Cuma

Emperyalist savaş ve halkların mücadele saflaşması 

ABD-NATO-siyonist İsrail emperyalist haydutluk çetesi nükleer silah tehlikesiyle oynuyor. Bütün olgular ve İran'a emperyalist siyonist blokun savaş saldırısı apaçık göstermektedir ki dünyanın kapitalist efendileri tüm dünyayı kendi emperyal çıkarları için cehenneme çevirmekten sakınmıyor. 3. Dünya Savaşının esas hazırlayıcısı ve kışkırtıcısı ABD-NATO-siyonist İsrail'dir. Dünya gericiliğinin ve halklara saldırının merkezi olarak gelişen bu emperyalist savaş blokuna karşı dünya halkları doğru saflaşmaya ve mücadeleye tutuşmalıdır.

ABD-NATO-siyonist İsrail emperyalist savaş blokunun haydutça İran'a savaş açması, 3. dünya savaşına doğru tırmanışı yeni bir düzey ve düzleme taşıdı. Emperyalist-siyonist ittifakının başlattığı savaş, 12. gününde bir ateşkesle mola aldı. Savaş bitmedi. Bu konakta savaşın tüm dolaysız ve dolaylı aktörleri daha kapsamlı ve tayin edici bir savaş hazırlığı için yeni bir pozisyon aldı. ABD-NATO-siyonist ittifakı ve İran molla rejimi ateşkesle mola alan savaşın bu merhalesini zaferle taçlandırdıklarını öne sürüyor. ABD başkanı faşist Trump bir elinde savaş sopası ve tehdidini sallarken diğer eliyle İran rejimine havuç uzattı. İran'da rejim değişikliğini değil kendilerine teslim olup işbirliği yapacak tüccar ortaklar istediğini en nobran emperyal kibir ve küstahlıkla ilan etti. Bu savaşın temel amacının Çin-Rusya-Demokratik Kore blokundan İran'ın koparılması ve ABD'nin önderliğindeki emperyalist blok saflarına dahil edilmesi olduğu gerçeği bir kez daha kanıtlandı.

Hiç kuşkusuz Ortadoğu'da 12 gün savaşı olarak tarih kayıtlarına geçecek olan bu hegemonya ve paylaşım savaşı, 3. emperyalist paylaşım savaşının ön cephesi ve en önemli giriş kapılarından biri olmuştur. 3. dünya savaşının asıl hedefinin Çin olduğu tartışma götürmez bir gerçekliktir. Bu bağlamda emperyalist savaş bloklarının bölgesel hegemonya ve paylaşım kavgasında ABD'nin İsrail'le birlikte doğrudan savaşa katılması çok önemli bir durumdur ve 3. paylaşım savaşına doğru akan zamanı her yönüyle hızlandırmıştır. 3. dünya savaşı koşullarını daha da olgunlaştırıp ilerletmiştir.

ABD'nin siyonist İsrail'le birlikte yürüttüğü savaşta, İran askeri olarak büyük savaş zayiatları verdi. Savaş kapasitesinin önemli bir bölümünü yitirdi. Nükleer tesislerinin yanı sıra ekonomik ve altyapı tesisleri bakımından ağır tahribatlar aldı. Siyasal birliğindeki zayıflıklar ve çatlaklar daha da boyutlandı. Bununla birlikte İran'ın askeri kapasitesiyle İsrail'i vurması ve zarar verme gücü test edilmiş oldu. İran'ın siyonist İsrail'i balistik füzelerle vurması önemli askeri ve altyapı hedeflerini tahrip etmesi, savaşın bugünkü dengesini ve sonucunu belirlemiştir. ABD-siyonist savaş makinasıyla kıyaslandığında, İran daha zayıf bir kapasitesiyle de olsa savaşı sürdürme gücü olduğunu göstermiş ve İsrail'e can yakıcı vuruşlar yapabilmiştir. İran molla rejiminin İsrail'e ve bölgedeki ABD üslerine misilleme saldırıları, bu savaşın belli bir düzeyde ve kontrollü yürütüldüğünü gösteriyor.

Bu kontrollü savaş konseptinin arka planındaki diğer belirleyici etmenlerden biri de elbette savaşın nükleer silahlarla yürütülmenin eşiğine gelinmesi ve tüm savaşın kontrolsüz biçimde gelişmesi olasılığı olmuştur. İsrail'le İran'ın ateşkese varmasında bu olgunun belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Savaşın İran'ın emperyalist işgali doğrultusunda gelişmesi koşullarında nükleer silahların da kullanılması kuvvetle muhtemeldir. Gerici savaşın her iki tarafı bu aşamada nükleer savaşa tutuşmaktan stratejik olarak kaçınmıştır. Zira nükleer silahlar savaşta topyekun ve tayin edici bir işlev oynamaktadır. 2. emperyalist paylaşım savaşının sonucunu tayin eden atom bombaları bu stratejik niteliğini bugün de korumaktadır.

Bu aşamada emperyalist hegemonya ve paylaşım savaşının doğrudan bloklar arası bir topyekun dünya savaşı boyutuna ilerlemediğini görüyoruz. Çünkü ABD-NATO-siyonist İsrail bloku olarak konum alan tüm emperyalist gerici bloku Çin'i kuşatma stratejisinde adım adım ve jeopolitik alanlar kazanarak ilerlemek istiyor. Ortadoğu'da İran'ın teslim alınarak emperyalist bloka dahil edilmesi en temel jeostratejik ve jeopolitik öncelikli hedeftir.

Hiç kuşkusuz emperyalist savaş bloklaşmaları bağlamında İran -İsrail/ABD savaşı temel bir gösterge olmuştur. ABD-NATO-siyonizm emperyalist savaş blokuyla Çin-Rusya-İran-Kuzey Kore bloku arasında bir ön cephe savaşı biçiminde yaşandığı söylenebilir. Savaşın başlangıcında nükleer silahlara sahip Pakistan'ın İran'ın işgali savaşına karşı İran'ın yanında yer alacağını ilan etmesi, yine Demokratik Kore'nin İran'a nükleer silah desteğinde bulunma açıklaması, bölgesel emperyalist hegemonya ve paylaşım savaşında ittifak ve saflaşmaların nasıl gelişebileceğini somut bir biçimde ortaya koydu.

Çin ve Rusya'nın savaşta perde arkasında durması tamamen özel zorunlu politik koşullarla ve tercihlerle ilgilidir. Rusya'nın Ukrayna'da NATO ile yürüttüğü savaş İran'a etkin müdahalesini sınırlıyor. Bu savaş emperyalist blokların topyekun bir paylaşım savaşına hazırlanmasının bir aşaması olmanın yanı sıra emperyalist militarist bloklaşmaların birbirlerinin güç ve kapasitelerini sınadığı bir savaş tablosunu gün yüzüne sermiştir.

Dünya işçi sınıfı ve ezilenleri ABD ve siyonizmin Ortadoğu'da yürüttüğü savaşın toplumsal, siyasal ve ekolojik yıkımını bizzat gözlemliyor. İran'ın nükleer tesislerine yapılan saldırılar tüm bölge halklarına karşı bir taammüden katliam girişimidir. İran'a savaş saldırısıyla kimyasal ve nükleer uranyum kirlenmesinin bölgesel çapta bir ekolojik yıkım riski taşıdığı bir gerçekliktir. Nükleer tesislerdeki bir sızıntının yaratacağı sonuçlar doğanın ve insanlığın korkunç yıkımını getirecektir. ABD-NATO-siyonist İsrail emperyalist haydut çetesi nükleer silah tehlikesiyle oynuyor. Bütün olgular ve İran'a emperyalist siyonist blokun savaş saldırısı apaçık göstermektedir ki dünyanın kapitalist efendileri tüm dünyayı kendi emperyal çıkarları için bir cehenneme çevirmekten sakınmıyor. 3. dünya savaşının esas hazırlayıcısı ve kışkırtıcısı ABD-NATO-siyonist İsrail'dir. Dünya gericiliğinin ve halklara saldırının merkezi olarak gelişen bu emperyalist savaş blokuna karşı dünya halkları doğru saflaşmaya ve mücadeleye tutuşmalıdır.

Emperyalist paylaşım savaşının derinleşen çizgisi, adım adım 3. dünya savaşı ve kuvvetle muhtemel bir nükleer savaşa doğru ilerleyen süreç dünya insanlığının ve doğanın korkunç yıkımı demektir.

Bugünkü emperyal savaş gerçeği dünya işçi sınıfı ve ezilen halklarının önüne asla küçümsenemez, ötelenemez ve ihmal edilemez devrimci temel bir görev koymaktadır. Emperyalist saldırganlık bloku paylaşım savaşlarını haklı ve meşru kılmak, ezilen halkları kendi gerici emelleri doğrultusunda saflaştırıp yedeklemek için her türlü siyasi demagojiyi ve manipülasyonu kullanmaktan geri durmuyor. Dünya halkları dünya savaşı tehlikesine karşı bugünden harekete geçmelidir. Emperyalist ve gerici devletlere karşı halkların enternasyonlist birleşik mücadele cephelerini örgütlemeli ve mücadeleyi yükseltmelidir.

Dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları 1. emperyalist dünya paylaşım savaşında silahlarını kendi egemenlerine ve emperyalist işgalcilere doğrultan enternasyonalist devrimcilerin yolundan yürümelidir. Emperyalist savaşı önlemeyi, aynı zamanda gerici savaşı bir iç savaşa çevirme, kendi sınıf iktidarını örgütleme ve halkların birleşik enternasyonalist cephesini kurma perspektifi ve eylemiyle gövdelendirmelidir. Yine ikinci paylaşım savaşında komünist enternasyonalin ilerici ve devrimci cephelerinde emperyalizme ve faşizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesini yükselten enternasyonalist çizginin yolundan yürünmelidir. Emperyalist ve gerici devletlerin dünyayı yeniden paylaşmak için cepheleştiği günümüz koşullarında dünya işçi sınıfı ve ezilenleri kendi enternasyonal birlik ve cephelerini kurmalıdır.

Bugünün görevi somut ve bellidir. Emperyalist paylaşım savaşı saldırganlığının baş suçlusu, savaş kışkırtıcısı ABD-NATO-siyonist katiller blokudur. Bu emperyalist saldırganlığa karşı tüm dünyada ve bölgemizde antiemperyalist ve antisiyonist bir mücadeleyi yükseltmenin zamanıdır. Emperyalist ve siyonist savaş blokuna karşı dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları İran ve Filistin halklarının özgürlük mücadelesiyle birleşip yoldaşlaşmalıdır. Tereddütsüzce İran halklarını yanında yerini almalıdır. "Siyonizme ölüm, Filistin'e özgürlük! ABD-NATO Ortadoğu'dan defol! Emperyalist savaşa hayır! Molla rejimine ölüm İran halklarına Özgürlük! Demokratik ve sosyalist bir Ortadoğu için mücadeleye" şiarlarıyla emperyalist-siyonist cepheye karşı tüm mücadele biçimleriyle politik direnişi yükseltelim.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 26 Haziran tarihli 224. sayısında yayımlanan başyazısı.