15 Mart 2025 Cumartesi

Fikri Özgen için adalet istendi

Diyarbakır'da yapılan 840. "kayıplar bulunsun failler yargılansın" eyleminde Fikri Özgen'in dosyası işlendi. Eylemde, onarıcı bir adaletin sağlanması istendi. 

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" eyleminin 840. haftasında 1997 yılında gözaltında kaybettirilen Fikri Özgen'in akıbeti soruldu. Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen eyleme Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Eylemde gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul cinayetlerde katledilenlerin fotoğrafları taşındı.

Fikri Özgen kaçırıldığında Diyarbakır Baro Başkanı olan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'da o dönem Özgen'in dosyasını takip ettiğini belirtti. Tanrıkulu, "Özgen kaçırıldıktan birkaç saat sonra kızı yanıma gelerek, olayı anlattı. Ben hemen saray kapıda bulunan savcılığa gittim, savcı Mehmet Tiftikçi'ydi onun odası ile JİTEM'in merkezi arasındaki mesafe 5-10 metreyi geçmezdi. Her gün sorduk gözaltından çıkanlara yaşlı bir şahsın gözaltında bulunduğunu ifade etti.  Ama maalesef kendisine ulaşamadık" dedi.

'ONARICI ADALET SAĞLANMALI'
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, Barış Annesi Sakine Arat'ı andı. Barış Anneleri ve Cumartesi Annelerinin insanlık onuru için mücadele ettiğini kaydeden Adalet Kaya, "'90'larda hepimiz tanıklık ettik, devletin suç pratiklerinden biriydi gözaltında kaybedilmeler. Bunu gizli saklı yapmadı, göstere göstere gerçekleştirdi. Ne yazık ki bugün faillerin yargılandığı dosyalar birer birer zaman aşımıyla beraatlarla sonuçlandı. Annelerin mücadelesi sadece bir mezar taşı mücadelesi değil. Bu bir adalet ve hafıza mücadelesidir. Bu gün eğer gözaltında insanlar kaybedilmiyorsa bu Cumartesi Annelerinin verdiği mücadelenin sonunda gerçekleşmiştir. Devletin 90'lı yıllarda işlediği suçlarla yüzleşme zamanı, faillerin yargılama ve gözaltında kaybedilenerin ailesine onarıcı bir adaletin sağlanmasının zamanıdır" dedi.

'ELLER ÇİFT TARAFLI TETİKLERDEN ÇEKİLMELİ'
Fikri Özgen'in oğlu Nevzat Özgen, babasının hikayesine benzer binlerce hikaye olduğunun altını çizerek, önemli olan benzer acıların bir daha yaşanmaması olduğunu belirtti. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının önemine dikkat çeken Özgen, "Ama bu adımların atılmış olması öncelikle ellerin tetikten çekilmesini gerektirir. Bu tek taraflı olmamalı. Eller çift taraflı tetiklerden çekilmeli. Kayıplar bu coğrafyanın en derin acılarıdır. Bir kaybın yükünü sırtında taşımak bunun yarattığı derinliği tarif etmek imkansız. Onun için bunların yaşanmaması için bunların hakikat komisyonu Meclis'te kurulmalı. Bugüne dek yaşanmış veya yapılmış tüm faillerin adaletin önüne çıkarılması gerekir. Geçmiş cezalar yargılanmadığı sürece suç ve suçlular devam edecek. Bunların yaşanmaması için adım atmak gerekir. 40 yıldır bir coğrafyada kan ve gözyaşının birlikte aktığı bir hakikat var. Toplumun karşılıklı olarak nefes almaya ihtiyacı var" ifadelerini kullandı. 

 
'İLAÇ ALMAYA GİTTİ, DÖNEMEDİ'
Gözaltında kaybettirilen Fikri Özgen'in hikayesini Fırat Akdeniz okudu. Akdeniz, şunları söyledi: "Amed'in Kulp ilçesine bağlı Dêlît köyü muhtarıdır. Oğullarının politik faaliyetleri nedeniyle yoğun baskı altındaydı. Sık sık gözaltına alınarak, sorgulanıyordu. Üç defa evi yakılan Fikri Özgen evinin bombalanması üzerine 1992 yılında, 28 yıl boyunca muhtarlığını yaptığı köyden ayrılarak Amed'e taşındı. Fikri Özgen'in üzerindeki asker ve polis baskısı Amed'te devam etti. Eşiyle kaldıkları ev güvenlik güçleri tarafından sık sık basılıyor, evde arama yapılıyor ve Fikri Özgen sorgulanıyordu. Recep Ön isimli polis amiri yapılan ev baskınlarının hepsinde bulunuyordu. 73 yaşındaki Fikri Özgen kronik astım hastasıydı. İlaç, desteği olmadan nefes almakta ciddi zorluk yaşıyordu. 27 Şubat 1997 tarihinde saat 10.00 gibi Koşuyolu'ndaki evinden ilaç almak için ayrıldı. Evinden birkaç yüz metre uzaklaşmıştı ki sivil giyimli dört kişi tarafından durduruldu. Ellerinde telsiz bulunan bu kişiler önce Fikri Özgen'in kimliğini kontrol etti. Sonra onu beyaz Toros'a bindirerek götürdü. Eşi Dilşah Özgen savcılığa müracaat ederek, gözaltına alınan eşi ile ilgili bilgi istedi. Savcılık başvuruya cevaben 5 Mart 1997 tarihinde Fikri Özgen'in gözaltı kayıtlarında olmadığına dair bilgi verdi. Dilşah Özgen 6 Mart 1997 tarihinde tekrar şikâyet dilekçesi verdi ve Fikri Özgen'i kaçıranların devlet güçleri ile bağlantılı olduğunu belirterek soruşturma açılmasını talep etti.

Aile olaydan bir süre sonra devletle bağlantısı olan kişilerden gayrı-resmi olarak Fikri Özgen'in JİTEM merkezine götürülerek sorgulandığını öğrendi. Ayrıca aynı tarihlerde JİTEM'de sorgulanan kişiler aileye ve avukatlarına sorguda nefes almakta zorlanan bir kişinin sesini duyduklarını söylediler. Ancak Diyarbakır Savcılığı'nın 13 Mart 1997 tarih ve 1997/1737 sayılı soruşturmasında Jandarma ve Emniyet Müdürlüğü kayıtlarında Fikri Özgen'e ilişkin hiçbir şey çıkmadı. Ailenin, avukatlarının, İnsan Hakları Derneği'nin ve Af Örgütü'nün bütün girişimleri sonuçsuz kaldı, Fikri Özgen'den bir daha haber alınamadı."

Açıklama oturma eylemi ile son buldu.