'Göçmen işçi katili düzenden hesap soracağız'
Cihan Deri'de Moldovalı göçmen işçi Nicolai Palamarciuc'un katledilmesini protesto eden Göçmen Sendikası Girişimi, bu cinayetin münferit olmadığını ve patronların siyasi iktidarın göçmen düşmanı politikalarından cesaret kazandığını vurguladı. Palamarciuc'un ailesi, adalet talebini dile getirerek, kamuoyuna sessiz kalmama çağrısı yaptı.
Göçmen Sendikası Girişimi, Başakşehir'de yer alan Cihan Deri'de patronun akrabaları tarafından elleri ve ayakları bağlanarak işkenceyle katledilen Moldovalı göçmen işçi Nicolai Palamarciuc için, katledildiği işyerinin önünde yan yana geldi. "Göçmen işçi katili düzenden hesap soracağız" pankartı açılan eylemde, Palamarciuc'un fotoğrafları taşındı. Eyleme, Palamarciuc'un ailesi, Umut-Sen, Dev Tekstil-İş, Kızıl Parti, Ekmek ve Onur, Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı da katıldı.
'ADALET İSTİYORUZ, BİZİM YANIMIZDA OLUN'
Eylemde söz alan Nicolai Palamarciuc'un kardeşi, "Adalet istiyoruz. Kelimeleri bulamıyoruz, daha acımız tazedir. Türkiye sessiz kalmasın, bizim arkamızda olun. Benim kardeşim bunu hak etmedi" dedi. Palamarciuc'un 10 yıldır burada çalıştığını ve her işi yaptığını belirten kardeşi, "Bu insanlar çıkmasın. Bugün benim kardeşime yapılan yarın başkalarına yapılır. Sessiz kalmayın, bizim yanımızda olun. Adalet istiyoruz" dedi.
'İŞTEN ÇIKMAK İSTİYORDU, İZİN VERMİYORLARDI'
Nicolai Palamarciuc'un annesi ise, Palamarciuc'un 14 yaşından itibaren çocuk işçi olarak burada çalıştığını anlattı. Palamarciuc'un işyerinde sorunlar yaşadığını ama işten çıkmasına izin verilmediğini vurgulayan annesi, şöyle devam etti: "23 Eylül sabahı benim oğlum beni 5-6 defa aradı. 'Anne işyerinde sıkıntılar var, ben buradan çıkmak istiyorum fakat adamları var, beni dışarı çıkartmıyorlar. Ben çıkmak istiyorum izin vermiyorlar, kapıda adamları var' dedi. Biz oğlumu sık sık arayarak ulaşmak istedik ama saat 15.00'ten sonra kimse ulaşamadı. Buraya geldik çoktan işi bitirmişler, her tarafa polis sarı bandı çekmiş. Çocuğumu sordum 'bilmiyoruz' dediler. Patron Metin Çelik'i aradık, 'benim haberim yok' dedi. Öğrendik ki işyerinde 4 tane katil, Metin Çelik'in oğlu, kardeşi emir vermişler, çocuğumu yukarıda döverek, boğarak, öldürdüler. Biz sesimizi duyurmak istiyoruz. Bu çocuğumun kanı bu Cihan Deri'de kalmasın. Bu insanlar buradan nasıl ekmek yiyecekler, kanlı paralarla? Ben çocuğumun arkasındayım, hiç kimseden korkmuyorum. Çocuğumun hakkını istiyorum, çocuğumu getirsinler."
'GÖÇMENLER HAK ARADIĞINDA, BASKI, ŞİDDET, SINIR DIŞI TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA'
Göçmen Sendikası Girişimi adına basın metnini okuyan Bala Ulaş Ersay, "Nicolai'nin canice katledilmesi, sadece patron Metin Çelik ve akrabalarının işçi ve göçmen düşmanlığının, nefretinin bir sonucu değil, aynı zamanda AKP-MHP iktidarının patronların işçilere yönelik her türlü sömürü ve şiddeti cezasız bırakan politikalarının doğrudan sonucudur" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin dört bir yanında milyonlarca göçmen işçinin en ağır koşullarda, en düşük ücretlerle, hiçbir hukuki güvence olmadan, örgütsüz bir biçimde çalıştırıldığına işaret eden Ersay, göçmen işçilerin haklarını talep ettiğinde ise baskı, şiddet, işten atma ya da sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya kaldığını, patronların göçmen işçilerin pasaportlarına ve kimlik belgelerine el koyduğunu kaydetti.
'CİHAN DERİ SOYKIRIMCI İSRAİL'E İHRACAT YAPIYOR'
Cihan Deri'de yaşanan cinayete dair neredeyse hiçbir bilgiye ulaşamadıklarına dikkat çeken Ersay, "Büyük bir gizlilikle, kamuoyundan bilgi kaçırılarak yürütülen soruşturmada kimler korunuyor" diye sordu. Cihan Deri'nin yalnızca giyim sektörüne değil, savunma ve havacılık sanayisine de ürün tedarik ettiğini belirten Ersay, Cihan Deri'nin ihracat yaptığı yerler arasında soykırımcı İsrail'in de bulunduğunu aktardı. "Yani karşımızda, Türkiye'de göçmen işçilerin kanı üzerinden servetini büyüten; ürettiği malları ise savaş suçlularına satarak servetine servet katan bir patron bulunuyor" diyen Ersay, tüm bunların Cihan Deri patronlarının yaslandığı siyasi ilişkilerle mümkün olduğunu vurguladı.
'SORUMLUSU PATRONLAR VE SİYASİ İKTİDARDIR'
Nicolai Palamarciuc cinayetinin münferit olmadığını dile getiren Ersay, Zonguldak'ta kaçak bir madende çalışırken patronlar tarafından katledilen Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nourtani'yi hatırlattı. "Patronlar, iktidarın göçmenlerin canını, hakkını umursamadığını bildiklerinden onlara her türlü şiddeti uygulamayı kendilerine hak görüyorlar. Bu yüzden bu cinayetlerin sorumluları patronlar olduğu kadar, göçmenleri kölelik koşullarına mahkum eden siyasi iktidarın politikalarıdır" diyen Ersay, bu cinayetlerde, tepkisiz kalan sarı sendikaların da sorumluluğuna dikkat çekti.
Bundan bir hafta önce, sarı sendikanın örgütlü olduğu Kanca El Aletleri fabrikasında Suriyeli işçi Muhammed Basir'in iş cinayetinde katledildiğini hatırlatan Ersay, "Buradan direnişçi sendikalara çağrımız olsun, sermayeye karşı savaşımızda göçmen işçilerle birlikte omuz omuza olalım, birlikte direnelim" dedi.
'TÜM FAİLLER DERHAL TUTUKLANMALI VE CEZALANDIRILMALI'
Ersay, şöyle devam etti: "Taleplerimiz net: Nicolai Palamarcıuc cinayetinde patron Metin Çelik ve cinayetten sorumlu tüm failler derhal tutuklanmalı, en ağır şekilde yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Göçmen işçilerin kayıtsız ve güvencesiz koşullarda çalışmaya zorlanmasına son verilmeli; iş cinayetleri, işkenceler ve şiddet karşısında cezasızlık politikası bitirilmeli. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri acilen uygulanmalı, göçmen işçilerin sınır dışı edilme tehdidi, keyfi uygulamalar ve tehditlerle çalıştırılması sona erdirilmelidir. Tüm saydığımız şartlar ve çok dahası yerine getirilene dek mücadelemiz artarak devam edecek."
'SÖMÜRÜYE KARŞI ORTAK MÜCADELE'
Emekçi kamuoyuna seslenen Ersay, "Nicolai'nin, Vezir Mohammed'in, Muhammed Basir'in ve adı kayıt dışı bırakılmış yüzlerce göçmen işçinin hesabını sormak hepimizin sorumluluğudur. Bu nedenle, tüm işçiler, sendikalar ve emek güçleri göçmen işçilerle dayanışmayı büyüterek, sömürüye ve şiddete karşı ortak mücadele ederek haklarımızı ve geleceğimizi kazanabiliriz" ifadelerini kullandı.
Eylem boyunca, "İşçilerin birliği sermayeyi yenecek", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz" sloganları atıldı.