27 Ağustos 2025 Çarşamba

Hatimoğulları: Barış bize altın tepsiyle sunulmayacak

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, Taksim'de Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, Suruç Aileleri, 10 Ekim Aileleri ve Gezi direnişinde ölümsüzleşenlerin aileleriyle buluştu.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Barış ve Demokratik Toplumun İnşası" buluşmaları kapsamında Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, Suruç Aileleri, 10 Ekim Aileleri ve Gezi direnişinde ölümsüzleşenlerin aileleriyle buluştu.

Taksim'de bulunan Karşı Sanat'ta düzenlenen buluşmaya, DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, milletvekili Kezban Konukçu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu ve çok sayıda kişi katıldı.

'ACILARI MÜCADELEYE ÇEVİRMEYİ BAŞARDIK'
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, buluşmaya katılan herkesi selamlayarak ve teşekkür ederek sözlerine başladı. Hafızalarının acıyla dolu olduğunu belirten Hatimoğulları, "Bu acıları mücadeleye çevirmeyi başaran siz değerli kadınlar oldunuz. Berfo Ana'ya, Sakine Ana'ya, Emine Ocak'a, Ferdane Kılıç'a borcumuz var. Suruç'ta yitirdiği evladının mezarı başında konuşma yaptığı için hala tutuklu bulunan Besra Erol'a bizlerin çok büyük bir borcu var" dedi. Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, 10 Ekim Ankara Aileleri, Suruç Aileleri, Gezi direnişinde yaşamını yitirenlerin aileleri olarak, kadınlar olarak adalet arayışını hiçbir zaman bırakmadıklarını söyleyen Hatimoğulları, mücadeleyi büyüterek bugünlere geldiklerini vurguladı.

'BU SÜRECİ KADINLAR OLARAK OMUZLUYORUZ'
Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta gerçekleştirdiği barış ve demokratik toplum çağrısının Türkiye'de tıkanan demokrasi damarlarını açmayı hedeflediğini dile getiren Hatimoğulları, "Bizler yeter ki bu çağrının zihinlerde, düşüncelerde, duygularda yer etmesini sağlayalım ve örgütlenmesini yapalım. Başarmamak için hiçbir sebep yoktur. Şunu bilelim ki bu sürecin gerçekten en önemli aktörleri her daim kadınlar olmuştur. Şimdi bu güncel süreci de kadınlar olarak omuzluyor ve hep birlikte ileriye taşımak istiyoruz" dedi.

'SAVAŞ VE ÇATIŞMALARDA EN AĞIR BEDELİ KADINLAR ÖDÜYOR'
Savaş ve çatışmalarda en ağır bedeli kadınların ödediğini ifade eden Hatimoğulları, savaş ve çatışma dönemlerinde kadın kazanımlarına da çok sert saldırılar gerçekleştiğini vurguladı. Hatimoğulları, şöyle devam etti: "Faşizmin, otoriterliğin, savaşın ve çatışmanın yoğun olduğu dönemlerde kadınların üzerindeki baskıların daha da arttığına tanıklık ediyoruz. 2024 yılında 395 kadın katledilmiş, 259 şüpheli kadın ölümü var. 2025'in ilk 6 ayında 136 kadın erkekler tarafından katledildi, 145 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Ama biz biliyoruz ki şüpheli ölüm diye bir şey yok. Bu kadınların her birinin hayat hikayesine ve nasıl katledildiklerine baktığımızda altından erkek egemen sistem ve onunla işbirliği içinde olduğu kapitalist, faşist, otoriter baskıcı sistemlerin çıktığını çok iyi biliyoruz. Failler korundu, failler aklandı, mahkemeler cezasızlık sistemi ile kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin önünü açtı."

'DİYANET'İN HUTBELERİNİ REDDEDİYORUZ'
Diyanet'in kadın düşmanı hutbelerine de tepki gösteren Hatimoğulları, "Hepsini kökten reddediyoruz, hepsine karşı kökten mücadele ediyoruz. Biz kadınların bugüne kadar mücadele ede ede, dişimizle tırnağımızla kazandığımız birçok hakkımıza göz diken fetvalar veriyor. Evlilik yaşını, utanmasalar neredeyse bebeklik yaşına kadar indirecekler! Nafaka hakkımıza göz dikmişler" dedi.

Kadınlar olarak barışın, ortak ve eşit yaşamın inşacısı olacaklarını söyleyen Hatimoğulları, "Yaşam hakkı bizim açımızdan en kutsal haktır, sonuna kadar savunduk, savunacağız. Barışın, adaletin, eşitliğin, kardeşliğin, özgürlüğün, hakkın, hukukun baş savunucusu olduk, olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'KOMİSYON TARTIŞMA DEĞİL ÇÖZÜM ÜRETMELİ'
Meclis'te kurulan komisyona dikkat çeken Hatimoğulları, "100 yıllık bir mesele olan Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bu komisyonda somut adımların atılması ve yol alınmasının sağlanması için bu komisyonun kurulmasını son derece önemli buluyoruz" dedi. Bu komisyonun tartışma değil çözüm üretmesi gerektiğini ifade eden Hatimoğulları, Barış Annelerinin Kürtçe konuşulmasının engellenmesine tepki gösterdi.

'ABDULLAH ÖCALAN'LA MUTLAKA GÖRÜŞME SAĞLANMALI'
Komisyonun ilk olarak Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'la görüşmesi gerektiğini vurgulayan Hatimoğulları, "Sayın Abdullah Öcalan yaptığı çağrıda hem kendi örgütüyle ilişkiler bakımından hem de bütün Türkiye toplumuna verdiği mesajlar bakımından çok önemli tarihi bir misyonu yerine getiriyor. Ve bugün sayın Öcalan'la görüşmenin gecikmesi, bu sürecin ertelenmesi, sürecin zamana yayılması kabul edilebilir değil. Sonuç itibariyle taraflar arasında bir görüşme gerçekleşiyorsa bu tarafların bir tarafından başmüzakereci sayın Abdullah Öcalan'sa kendisiyle mutlaka görüşme sağlanmalıdır" ifadelerini kullandı.

Bununla birlikte süreç kapsamında hasta ve infazı yakılan tutsakların serbest bırakılması, AYM ve AİHM kararlarının uygulanması, kayyumların geri çekilerek seçilmiş belediye başkanlarının göreve iade edilmesi gerektiğini dile getiren Hatimoğulları, "Sayın Öcalan'ın umut hakkının gündeme alınması, özgür yaşayabileceği, özgür çalışabileceği, her kesimle görüşebileceği koşulların oluşması bu dönemin ruhuna uygun olan bir adım olacaktır ve bu adımın en hızlı şekilde atılmasını bizler bekliyoruz" dedi.

'BARIŞ BİZE ALTIN TEPSİYLE SUNULMAYACAK'
Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: "Barış bize altın tepsiyle sunulmayacak. Barış Ankara'da ve İmralı arasında devam eden görüşmelerle tek başına hayat bulmaz. Onun için biz dün bir örgütleniyorsak bugün beş örgütlenmeliyiz. Biz alanlara binler çıkıyorsak şimdi on binler çıkmalıyız. Bizler her mahallede kadın meclislerimizi oluşturmak, her il ve ilçede güçlü kadın meclislerimizi oluşturmak durumundayız. Bunu yapmalıyız ki özellikle yakaladığımız bu tarihi anın değişime ve dönüşüme katkı verebilmesi için, barış ve demokratik toplum çağrısının güçlü bir karşılık bulabilmesi için biz bilelim ki daha çok mücadele etmeliyiz, daha çok örgütlenmeliyiz."