15 Haziran 2025 Pazar

HBDH YK: 15-16 Haziran büyük işçi direnişi 55. yılında yolumuzu aydınlatıyor

15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 55. yılına ilişkin açıklama yapan HBDH YK, "Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının 15-16 Haziran direnişinin izinden giderek, kendi sınıf kimliği ile tarih sahnesine yeniden çıkacak, sermayenin sınıfa uyguladığı azgın sömürü çarkını yerle bir edecektir" ifadelerini kullandı.

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi (YK), 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 55. yılına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "'Kadınlı erkekli on binlerce işçi, barikata yüklendiler. Barikat bir kağıt gibi parçalandı. Bir an dalgalanan işçi seli yıldırım gibi boşandı ve hep bir ağızdan gürlediler: İleri! Zira direnişin gür sesi yankısını bulmuştu: Artık eski işçi yok, işçi sınıfı var!' Böyle betimleniyordu 15-16 Haziran büyük işçi direnişi o dönemin devrimci yayınlarında. Dönemin sermaye sahiplerinin, işçi ve emekçilere yönelik yoğun saldırıları karşısında dalga dalga büyüyen işçi direnişleri ve grevleri, 1970 yılının 15-16 Haziranında doruk noktasını yakalamış, hakim sınıfları tepeden tırnağa sarsan bir güce dönüşmüştü. Zira işçi sınıfı üretimden gelen gücünü sergilediği bu direnişten sonra, sermaye devleti sıkı yönetim ilan etmek durumunda kalmıştır.

'İŞÇİLERİN SINIF DAYANIŞMASININ ADIDIR'
"Sermaye sahiplerinin istekleri doğrultusunda kanunlar çıkarmaya yeltenen, işçilerin sendikal özgürlüklerini gasp eden ve işbirlikçi sendikacılığa mahkum eden dönemin devlet erkine karşı, işçilerin sınıf dayanışması, sınıf bilincinin gelişmesinin adıdır 15-16 Haziran direnişi. İşçiler meydanlarda ve grevlerde 'Bu sendika davası değil, işçi davasıdır' diyerek yek vücut olmuş İstanbul ve İzmit sokaklarını TC devlet güçlerine, sermaye sınıfının uşaklarına dar etmişlerdir. İrili ufaklı tüm üretim alanlarında işçiler sokaklara akmıştır. 15-16 Haziran direnişi işçi sınıfının uyanışa geçtiği, tüm devlet imkanlarına ve saldırılarına rağmen, kan emici sermaye kesimlerini titrettiği gün olmuştur.

"Elbette o günün ateşleyici fişeği, işçi sınıfının örgütlenme hakkının, sendika kurma özgürlüğünün gasbı olmuştur. Ancak bu direniş bununla sınırlı kalmamış, tüm halk kesimlerini etkilemiş, köylülerin ve diğer ezilen halk katmanlarının istem ve arzuları ile birleşmiş, dönemin yoksulluğunun da dili olmuştur.

'ARADAN 55 YIL GEÇMESİNE RAĞMEN MÜCADELE SÜRÜYOR'
"Sermaye sahipleri, işçi sınıfının artan mücadelesi karşısında, kısa vadede direnişleri kanla bastırmış, uzun vadede ise tüm ideolojik, politik ve askeri araçları ile sınıfın örgütlü mücadelesinin önüne set çekmek istenmiştir. Bu amaçla devrimci güçler başta olmak üzere sınıfın tüm örgütlü kesimlerine yönelik sıkıyönetim ve darbe mekanizmaları ile yanıt verilmiştir. Devletin baskı aygıtlarının yetmediği yerlerde paramiliter güçler yetiştirilmiş ve işçi sınıfı başta olmak üzere ezilen halkın tüm kesimlerine yönelik devlet terörü estirilmiştir. Amaç, 1960 sonrası elde edilen cüzi hakların ve özgürlüklerin de tırpanlamak, sınıfın uyanışını bastırmaktır.

"Aradan 55 yıl geçmesine rağmen, işçi sınıfının, ezilen emekçilerin geniş halk yığınlarının mücadelesi devam etmektedir. Yaşanan tüm faşist darbelere, iş savaş boyutunda baskılara, yoğun ideolojik saldırılara, şovenizme rağmen işçi, emekçi ve köylü direnişleri bugüne kadar engellenememiştir. Gezi ayaklanması bunun en somut örneğidir.

'TÜRK SERMAYESİ TÜM BÖLGE HALKLARININ CAN DÜŞMANIDIR'
"Türk burjuva sınıfının en ateşli ve saldırgan temsilcisi durumunda olan AKP hükümetleri dönemlerinde işçi sınıfına yönelik saldırılar, baskılar devam edegelmiştir. Bu baskılar iş cinayetleri, grev haklarının gasbı, sendikal örgütlenme hakkının gasbı vb. temelde ilerlemiş günümüzde daha üst boyutlara vardırılmıştır. Türk egemen burjuvazisinin ihtiyaçları doğrultusunda TC devleti içeride işçi sınıfına, devrimci-demokratik ve yurtsever kesimlere yönelik saldırıları boyutlandırırken, dışarıda ise işgal politikalarını devam ettirmekte, soykırımcı İsrail'e ticari destek vermektedir. Dolayısıyla Türk sermaye sahipleri Ortadoğu ve Afrika'da emperyalizmin döktüğü kana ortak olmuş, sadece Türkiye ve Kürdistan halkının değil, tüm bölgede halkların can düşmanı olmuştur.

"İşçi sınıfına yönelik saldırılar salt AKP politikası olarak ele alınamaz. İzmir Belediye işçileri örneğinde bir kez daha açığa çıkmıştır ki, CHP de en az AKP kadar işçi düşmanı bir partidir. Bu gerçeklik Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının mücadele tarihinde sabittir. Zira tek partili dönemde grev yapan işçileri katleden CHP zihniyetidir. AKP'nin bugünkü koşullarda bunu gerçekleştiremeyişi tamamen işçi sınıfının gelişen mücadelesi ile ilintili bir durumdur.

'TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN İŞÇİ SINIFI AZGIN SÖMÜRÜ ÇARKINI YERLE BİR EDECEK'
"Bugün metal, maden, tekstil, gıda, inşaat, plastik, tersane ve hizmet sektörlerinde işçiler bir çok direnişler gerçekleştirmektedirler. Bu direnişler önümüzdeki yıllarda artarak devam edecektir zira Türk sermayedarları, uluslararası emperyalist sistemin içine girdiği krizin faturasını, yapılan savaş hazırlıklarının tüm yükünü işçi sınıfına yüklemek istemektedirler. TC devletinin yürütmesini elinde bulunduran AKP/MHP bu yönelim minvalinde halkın daha da yoksullaşacağı, işçi sınıfına yönelik saldırıların derinleşeceği politikaları adım adım uygulamaktadır. Dolayısıyla Türkiye işçi sınıfı kendi bağrında daha büyük direnişler gerçekleştirme potansiyelini bulundurmaktadır. Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının 15-16 Haziran direnişinin izinden giderek, kendi sınıf kimliği ile tarih sahnesine yeniden çıkacak, sermayenin sınıfa uyguladığı azgın sömürü çarkını yerle bir edecektir.

"Zira bugün İstanbul'dan İzmir ve Marmara işçi havzalarına, Antep'ten Urfa'ya kadar geniş coğrafyada her kimlik ve ulustan işçiler direnişleri mayalamaktadır. Türk sermaye kesimleri bu gerçekliğin farkında olarak, tüm gücüyle saldırmaktadır. Ve bu durum Türk sermaye kesimlerinin de ne denli zayıf olduklarının da kanıtıdır aynı zamanda.

'İŞÇİ VE EMEKÇİLER HALA 15-16 HAZİRAN'DAN İLHAM ALIYOR'
"Emperyalist devletlerin bir paylaşım savaşına daha kapı aralamak istediği günümüzde, bu savaş politikasını yerle yeksan edecek olan da yine dünya işçi sınıfı, Türkiye somutunda ise Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının üretimden gelen temel gücü ve enternasyonal dayanışma silahı etrafında tüm ezilen kesimlerin örgütlenmesi ile ancak TC devletinin, Türk sermayedarlarının kan ve zulüm politikalarına son verilebilir.

"15-16 Haziran büyük işçi direnişi, işçi sınıfın kendiliğinden gelen öfkesinin doruğa ulaştığı iki gün sermayeye büyük korku, ezilenlere ise büyük bir umut ve işçilerin bilinçlerinde sıçramalar yaratmıştır. Bu anlamda işçilerin üretimden gelen gücünün, öğretici ve dönüştürücü etkisi bugüne kadar ulaşmıştır. 55 yıl sonra bile işçi ve emekçiler üretimden gelen gücünü uygulamak için sürekli bir mücadele içerisindedirler ve bugün hala 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden ilham almaktadırlar. Dolayısıyla 55 yıl sonra dahi bu direnişin aydınlattığı yoldan bugünlere kadar gelinmiş, devrimci mücadelede büyük mesafeler katedilmiştir.

'ÇAĞRIMIZ, ÖRGÜTLENME ÇAĞRISIDIR'
"Bu gerçeklik ışığında tüm işçi sınıfına çağrıda bulunuyoruz; işçi ve emekçilerin sınıf bilinci ile ördükleri birleşik bir mücadele, kurtuluşumuzu mümkün kılabilir. Çağrımız, örgütlenme çağrısıdır. Örgütlenin ki, sömürü çarklarını devirebilelim! Örgütlenin ki, kana susamış bir avuç emperyalistin dünyayı yok edecek olan politikalarına son verelim, emperyalist bağımlılığa son verebilelim! Örgütlenin ki, AKP/MHP iktidarının tüm zorba saldırılarına son verebilelim! Örgütlenin ki, kadınlar, aleviler, Kürtler ve tüm ezilen kesimlerin kurtuluşu sağlanabilsin! Örgütlenin ki, yaşam alanlarımızı kurtarabilelim, doğamıza sahip çıkabilelim! Yaşasın 15-16 Haziran büyük işçi direnişi!"