16 Mart 2025 Pazar

Hiso: Anlaşma maddeleri tüm halkların yararınadır

QSD ve HTŞ arasında imzalanan anlaşmayı ETHA'ya değerlendiren PYD Eşbaşkanı Xerîb Hiso, 3 aylık takip sürecinden sonra pratik adım atılacağını söyledi. Alevi halkına dönük katliam saldırılarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Hiso, katliam saldırılarını gerçekleştirenlerin araştırılması için Özerk Yönetimin de içinde bulunduğu bir komisyon kurulacağını söyledi. Türk devleti ve SMO çetesinin saldırılarını devam ettirmesinin "barış istemedikleri" anlamına geldiğini vurgulayan Hiso, ateşkese uyma çağrısı yaptı. Hiso, anlaşma maddeleri için "Örgütsel değil toplumsal maddelerdir. Tek bir halk için değil bütün halklar içindir ve bütün toplumun faydasınadır" dedi.

Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinin ardından yönetimi devralan cihatçı Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) lideri Muhammed Golani arasında imzalanan anlaşma tartışılmaya devam ediyor.

Anlaşmanın içeriği, hem Kürt halkı hem de Suriye'deki diğer halklar bakımından önemini, Özerk Yönetim yapısının nasıl devam edeceğini, Arap Alevi halkına yönelik katliam saldırılarının nasıl durdurulacağını, suç işleyenlere dönük yaptırılmaları ve Rojava Devriminin geleceğini Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Xerîb Hiso ile konuştuk.

Hiso'nun ETHA'nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:

15 YILLIK MÜCADELENİN SONUCU ANLAŞMA İMZALANDI

Öncelikle HTŞ ve QSD arasında 10 Mart günü imzalanan anlaşmanın içeriğinden bahseder misiniz?
QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini temsilen, geçici hükümetin başbakanı olan Ahmet Şara ile yaptığı öngörüşmelerin sonucunda imzaladı anlaşmayı. Bu anlaşma Kuzey ve Doğu Suriye halklarının son 15 yıllık mücadelesi ve direnişinde ödenen bedeller sonucu imzalandı. Suriye'nin geleceği için çok önemli bu anlaşma, tüm Suriye halklarını muhatap alıyor. Suriye bu anlaşmayla yeni bir aşamaya geçiyor. 3 aylık takip sürecinden sonra eğer pratik adımlar atılırsa Suriye yeni bir sürece girecek. Bu süreçle kavga, savaş, katliam ve işlenen suçlardan uzaklaşılmış olacak.

ANLAŞMA SURİYE'Yİ DEMOKRATİKLEŞTİRECEK
Başta Suriye'de yaşayan halklar olmak üzere herkesin bu anlaşmayı büyük bir umut ve heyecanla karşılaması önemli. Neredeyse bütün şehirlerde kutlamalar ve gösteriler yapıldı. Uluslararası devletlerin, komşu ülkelerin, Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliği'nin, ABD'nin ve Arap devletlerinin olumlu gördüğü bu anlaşmayla yeni bir aşamanın umudu başladı. Bu süreç Suriye'yi demokrasiye ve merkezi olmayan bir sürece götürecek.

Herkes anlaşmanın nasıl uygulanacağını merak ediyor. Suriye'nin tek bayrak, tek dil, tek din etrafında tarif edilmemesi, demokrasinin, barışın ve çok renkliliğin öne çıkmasını istiyor herkes. Bu nedenle bu anlaşmayı temel anlaşma olarak ele almak lazım. Bunun üzerine daha çok anlaşmalar olacaktır. Ama hepsinin temeli bu anlaşma olacaktır. Suriye ancak böyle sakin ve istikrarlı bir sürece girecek.

KÜRTLERİN VARLIĞI KABUL EDİLMEZSE HİÇBİR HALKIN VARLIĞI TANINMAZ

Bu anlaşma başta Kürtler olmak üzere diğer halklar bakımından neden bu kadar önemli? 
Tabi Kürt halkı için de çok önemli bu anlaşma, bir kere Suriye'de asli halk olarak görülüyor. Toprağı, kültürü, tarihi olan bir toplum. Aynı zamanda Suriye'nin bütünlüğü ve değerlerini koruyan ve bunun için büyük bedeller ödeyen bir toplum. Kürt halkı bu değerlerin öncüsü oldu ve devrime öncülük etti. Kürt halkının sorunlarının çözümü diğer halkların sorunlarına da çözüm üretiyor. Suriye'de Kürt halkının varlığı kabul edilmezse başka hiçbir halk kabul edilmez.

Bundan dolayı Kürt halkı temel alındı. İkinci maddede asli bir toplum olarak belirtilmesi ise geleceğe, Suriye'nin yeni bir sürece girdiğine dair daha çok güven veriyor. Çünkü daha önceki hükümetler ve iktidarlar şekil olarak Kürt olsa bile, temsil ettikleri düşünce iktidarcı ve merkezi hükümeti esas alan bir anlayıştı, dinciydi.

ANLAŞMA KÜRTLERİN VARLIĞINI KABUL EDİYOR
Bu çerçevede bazen Kürtlere iktidarda yer verdiler, ama anayasada Kürt toplumunun adını bile geçirmediler. Kürtler için bunların hepsi yasaktı ve kabul edilmiyordu. Bu anlaşma temel bir madde olarak Kürtlerin varlığını kabul ediyor. Kürtlerin hak sahibi olduğunu ve bu haklara kavuşacağını söylüyor.

ÖZERK YÖNETİM KORUNACAK

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim modeli bu anlaşmanın ardından nasıl devam edecek?
Özerk yönetim sistemi kalacak, bozulmuyor. Özerk yönetim sistemi örnek bir model, gelecekte ondan çok fayda görebilirler. Ama özerk yönetim yapısı içinden komiteler kurulacak ve geçici hükümetle ilişkileri ve tartışmaları o komiteler yönetecek. Sonrası onlara kalmış bir şey, nereye kadar uzlaşır, nereye kadar özerk kalırlar, bunlar tartışmalara, fikir alışverişi sürecine ve toplumsal anlaşmaya kalan bir mesele. Gelecekte demokratik ve merkezi hükümet olmayan Suriye'de bölge ve şehirler kendi kendini yönetecek, bu aynı zamanda özerk ve özerk yönetimin bir sistemi olan demokratik bir sistem. Özerk yönetim sistemi, bütün sorunların çözümü olan bir güce dönüşüyor ve halkların haklarını savunmasında da büyük bir rol oynayacak.

ALEVİ KATLİAMI İÇİN KOMİTE KURULACAK

Anlaşmada tartışmalı konulardan biri de "Suriye'nin, Esad yönetiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ve birliğine yönelik tüm tehditlere karşı mücadelesinin desteklenmesi" başlığı. Bu maddenin Alevi halkı için taşıdığı risk elbette tartışma konusu oluyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Baas rejimini destekleyenlerin arasında sadece Aleviler değil Araplar, Sünniler, Hristiyanlar ve Kürtler de vardı. Ama hepsinin durumu aynı değildi. Kürtlerden, Hristiyanlardan, Dürzilerden de yüksek rütbeli olan ve istihbaratta yer alanlar, asker olanlar vardı. Bu Esad kalıntılarının tehlikeli olma ihtimali var, ama ne kadar tehlikeli olsa da buna müdahale edecek olanlar güvenlik kurumlarıdır. Yani bu durum Alevilere yönelik saldırının ve katliamın bahanesi olamaz. Alevilere yönelik saldırılarda bu bahane edildi. Peki, bunu bahane edenler ve Alevi halkına saldıranlar, kimlerin kalıntıları? Demek ki, bu katliamları yapan, kayıt altına alan ve yayanlar da bazı tarafların kalıntıları ve onlarda tehlikeli.

Bu katliamcıların zihniyeti de bazılarının zihniyetinin kalıntıları. Yani bu maddedeki "mücadele edilecekler"in bir kısmı da bu çeteler. Onlardan da hesap sorulmalı. Eğer mücadele edilecekse çözümün önünde duran herkese karşı mücadele edilmelidir. Katliam yapanlara, suç işleyenlere, çalan çırpanlara karşı da tutum alınmalıdır. Bunlar Alevi toplumunu katletmek istediler ve bu çetecilerinde Baas rejimin kalıntılarından geri kalır yanı yok. Bunlarla gelecekte mücadele edilmeli, zaten komite kurulacak ve bunlar araştırılacak.

KOMİTELER HER İKİ TARAFTAN DA OLUŞACAK

Bu komitelerde kimler olacak ve komitelerin rolü ne olacak?
Komitelerin kuruluşuna ve anlaşma maddelerin pratikleştirilmesinde nasıl görev alacağına dair bir madde var. Bu komiteler anlaşmanın iki tarafından, yani Şam rejimi ve özerk yönetimden oluşturulacak. Mesela sağlık komitesinde hem Şam tarafı hem özerk yönetimden doktorlar yer alacak. Beraber sağlık sorununu çözecekler. Eğitim bakanlığıyla ilgili oluşacak komite ortak kurulacak, öğretmenler yer alacak bu komitede. Komite işleriyle ilgili fikir alışverişi yapılacak. Bir Kürt heyeti olacak, geniş katılımlı yapılacak Kürt konferansından sonra bir komite oluşturulacak ve o komite Şam'a gidip anayasayı tartışmak için Araplarla görüşecek ki anayasa halkların garantisi olsun.

Yani Kürt toplumunun hakları nasıl garanti altına alınacaksa, belgelerle tartışılacaksa, diğer halkların ki de öyle olacak. Mesela ateşkes genel bir karar. Bu komitelerde tartışılmayacak. Aynı şekilde insanların topraklarına geri dönüşü konusunda komiteye gerek duyulmayacak. Ama geriye kalan maddeler tartışılacak ve kanaatimce yakın bir zamanda komiteler kurulacak ve işlerine başlayacak.

ŞAM HÜKÜMETİ TÜRKİYE'DEN SAVAŞI DURDURMASINI İSTEYECEK

Anlaşmada Suriye'de ateşkes ilan edilmesi yer alıyor. Ancak işgalci Türk devleti ve SMO çetelerinin saldırıları sürüyor. Bu maddenin SMO ve işgalci Türk devleti bakımından var mı?
Ateşkes Suriye'yi kapsıyor, eğer ateşkes sağlanamazsa bu anlaşmaya da zarar verir, zorlanılır. Türkiye ve çeteler ateşkese uymayarak bu anlaşmayı bozmak istiyor. Çünkü bu anlaşmanın yürümesi için bir tarih verilmiş geçici Şam hükümetine ve buna göre müdahale edecektir. Türkiye'den savaşı durdurmasını ve Türkiye'ye bağlı çete gruplarının geri çekilmesini, alanda kalmamasını isteyecektir. Ateşkesler böyle olur, katliam ve işlenen suçlar da durmalıdır. Yani Türk devleti de bu uyarıya saygı göstermeli, çünkü bu bir devletin aldığı iç karar. Yani bir devletin başka bir devlet adına vereceği bir karar değil.

TÜRK DEVLETİ SALDIRILARINI DURDURMAZSA BARIŞ SÜRECİNİ İSTEMİYOR DEMEKTİR
Suriye halkı geleceği için kararlar alacak, 14 yıldır yaşadığı acıyı sonlandırmak istiyor. Türk devleti eskisi gibi yaklaşmamalı, yeni bir süreç başladı Suriye'de, barış süreci başladı. Suriye'de eğer Türk devleti Tişrîn Barajına, Qereqozak, Til Temir ve Ayn İsa'ya saldırılarını durdurmazsa barış sürecini istemediği anlamına gelir. Demek ki çözüm üretmek istemiyor. Şam hükümeti Efrîn'deki, Azez'deki çetelerden nasıl bir fayda görecek, bunlar Şam hükümetine de uygun değiller. Bu süreçte ateşkese uymayan, parçalılık istiyor demektir. Suriye'nin birleşmesini, ulusal mücadelesini hakikaten isteyenler savaşı durdurur ve bu da ateşkese olumlu yaklaşmaktır. Bu süreçte Suriye dışında bir devlete hizmet eden Suriye'nin parçalanmasını istiyor demektir, coğrafyayı bölüyordur.

TÜRKİYE ATEŞKESE UYMALI
Türkiye, kuzeyde de böyle bir süreç başlattı. 27 Şubat'ta yapılan çağrıya bütün dünya olumlu baktı, ama AKP cevapsız kaldı. Çünkü barış sağlanmasını istemiyor. Türkiye'nin isteği burada da çözümün yolunu tıkamak. Hala geri bir yaklaşımla kavga ve savaş istiyor. Ürdün'de yapılan toplantıda "Biz DAİŞ'e karşı mücadele edeceğiz" diyor. Koalisyon 2014'te kuruldu ve Türkiye koalisyon içerisine yer alıyor, ama DAİŞ'e karşı bir gün olsun mücadele ettiğini görmedik. Gördüklerimiz Türkiye'nin DAİŞ'e yardımlarıydı. Bugün, gelip DAİŞ'e karşı mı savaşacak. Bu siyasetle Türkiye'nin gerçek yüzü açığa çıkıyor. Türkiye kendisine dönüp bakmalı, savaş ve kavgayla bir süreç devam etmez. Türkiye'de de devam etmez, zorlanılır. Çözümün tek yolu içeride anlaşma sağlamak, demokrasi ve diyalogdur. Barış, çözüm üretmektir, bu da ateşkese uymakla başlıyor. Taraflar ne kadar ateşkese uygun hareket ederse barış ve demokrasi içinde halkların özgür geleceği ve kardeşliği mümkün olur. Ama uymayanlar bu anlamlı süreci katletmek istiyor demektir. Ateşkes, bütün Suriye coğrafyası için bu sürece hizmet etmelidir.

ANLAŞMA BÜTÜN HALKLAR İÇİN İMZALANDI

Son olarak bölge halklarına neler söylemek istersiniz?
Bu anlaşma Suriye'deki bütün halklar için toplumsal varlığın temeli olacak. Tüm halkların bu temelde yaklaşması gerekir, çünkü Suriye eskisi gibi devam ederse toplumlar, kültürler, irade kalmayacak. Bunun olması için çalışanlar var, ama biz birbirimizi savunmalı, birbirimize sahip çıkmalıyız. İlk madde zaten bütün Suriye halklarının bu süreçten kendilerini sorumlu görmesi içindir ve bu anlaşma onların sorumluluğunu ortaya koyuyor, onlara sahip çıkıyor. Şam'da iki konferans yapıldı. Oraya onların istedikleri kişiler katıldı. Bu kişiler toplumun ve örgütlerin temsilcisi değillerdi. Bu yüzden de konferans süreci darbelendi.

MADDELER ÖRGÜTÜN DEĞİL HALKLARIN KAZANIMI
Zaten bu anlaşmanın neyi öne çıkaracağı toplumun tüm temsilcilerinin yer alacağı çalıştaylarla belirlenecek. Yani Kuzey ve Doğu Suriye'de bulunan toplumlar kendilerini temsil etmek, istekleri ve ihtiyaçlarını konuşmak, kendilerini savunmak, kültür ve tarihlerini yaşatmak için demokratik Suriye çerçevesinde birleşeceğiz, kendimizi savunacağız. Bu nedenle bütün bölge halklarından istenen şudur: İmzalanan anlaşma, halkların anlaşmasıdır ve içeriğindeki 8 madde de halklara hizmet içindir. Örgütsel değil toplumsal maddelerdir. Tek bir halk için değil bütün halklar içindir ve bütün toplumun faydasınadır. Bizim sorumluluğumuz da bu sürece, anlaşmaya sahip çıkmaktır. Çünkü bu hepimize sahip çıkmak anlamına geliyor.