11 Temmuz 2025 Cuma

İç cephe, faşizm ve demokrasi

AKP-MHP faşist iktidarıyla CHP ve bağlaşıkları arasında açık cepheden süren siyasal çatışma ve mücadele bir iktidar mücadelesidir. 19 Mart konağıyla gelen bu egemen sınıf içi iktidar mücadelesi ve çelişkisi yeni bir düzeye ve düzleme geçmiştir. Buradaki siyasal mücadele keskinleşerek geniş halk kesimlerinin de politik olarak saflaştığı bir gerçekliği açığa çıkarmıştır. Düzen solu CHP faşist saray rejiminin hedefinde ve yoğun saldırısı altında olduğu koşullarda, antifaşist kitle hareketinin potansiyeli olağanüstü şekilde büyümektedir.

3. emperyalist paylaşım savaşının eğik düzlemine giren emperyalist-militarist bloklaşmalar adım adım yeni bir paylaşım ve hegemonya düzeni inşa ediyor. Verili dünya tarihsel koşullarında sömürgeci Türk burjuva devleti de varlık ve bekasını güvenceleyen ve aynı zamanda dünya hegomonik güç paylaşımında yerini almak için jeopolitik bir hazırlık yapıyor. Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti iç cepheyi sağlamlaştırma dönem stratejisiyle bölgede ve dünyada yeni bir emperyalist paylaşım sürecinde konum almaya çalışıyor. Kürt özgürlük hareketine uzatılan iç cepheyi sağlamlaştırma uzlaşma teklifi, bu toplam dünya tarihsel koşullarının dolaysız bir çıktısıdır.

Kürt özgürlük hareketi önderliğinin iç cepheyi sağlamlaştırma stratejisini bir Türk-Kürt tarihsel ittifakı olarak anlamlandırıp kabul etmesi, sömürgeci Türk burjuva devletiyle demokratik toplum temelli bir uzlaşmaya varması, iç cephenin sağlamlaştırılmasının en temel sorununda bir ilerleme ve düzey yakalandığını gösteriyor.

İç cepheyi sağlamlaştırma stratejisi doğrultusunda başlayan Kürt sorununda çözüm süreci 27 Şubat çağrısı ve PKK'nin 12. fesih kongresi ardından yeni bir aşamaya geçiyor. 11-12 Temmuz günü Güney Kürdistan'ın Süleymaniye kentinde gerillanın temsili silah bırakma eylemiyle yeni aşama başlamış ve mühürlenmiş olacak. Böylece iç cepheyi sağlamlaştırma stratejisinde Kürt özgürlük hareketi sömürgeci Türk egemen sınıflarıyla bir uzlaşma ve demokratik entegrasyon sürecine giriş yapmış oluyor.

İç cepheyi sağlamlaştırmanın en kritik halkası hiç kuşkusuz Kürt ve Kürdistan sorunudur. Ancak iç cepheyi sağlamlaştırmanın tek konusu Kürt sorunu değil. Bu sorunun da merkezinde olduğu işbirlikçi Türk egemen sınıfı içindeki bölünmüşlük ve bu durumun yarattığı keskinleşen iktidar mücadelesi iç cephenin diğer can alıcı sorunudur. İkinci iç cephe meselesi, egemen sınıf bölükleri arasında bir iç birliği sağlama konusudur. Bu bağlamda iç cephe, işbirlikçi Türk egemen sınıfı içindeki siyasal bölünmüşlüğü ve bunun devlet düzlemine de yansıyan kriz ve pürüzlerini gidermeyi amaçlıyor. CHP'ye yönelik operasyonlar iç cepheyi sağlamlaştırmanın diğer bir boyutunu oluşturuyor.

Faşist saray rejiminin iç cepheyi sağlamlaştırmada murat ettiği şey, faşist şeflik rejimine uygun yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Faşist şef bu muradını her fırsatta dile getiriyor. Başka bir deyişle var olan yeni fiili müesses nizamın anayasal bir ifadeye kavuşturulmasıdır. Elbette Putin gibi Erdoğan'ın da yeniden devlet başkanı seçilmesi bu anayasal sistemin en öncelikli ve temel konusudur. CHP'ye dönük tüm operasyonlar bu amaç doğrultusunda yapılıyor. Burjuva sol CHP'nin iradesini kırmak ve yeni anayasa sürecine razı etmek, yeni müesses nizama ram etmesini sağlamak temel hedeftir. Bu nedenle faşist saray rejimi CHP'ye saldırı konseptini sonuç alıncaya kadar kesintisizce sürdürecektir. CHP'nin yerel yönetimlerdeki gücünün kırılması en kritik halkayı oluşturuyor. CHP'nin güçsüzleştirilmesi, kolunun kanadının kırılarak bir anayasa uzlaşmasına çekilmesi iç cephenin sağlamlaştırılmasından başka bir anlam taşımıyor. İç cephenin tahkimi, kurulu faşist şeflik rejiminin devamını ve güçlendirilmesini hedefliyor. Şimdiye kadar biriken tüm veriler ve toplam siyasal olgular saray rejiminin kurulu faşist düzenden vazgeçtiğini veya burjuva demokratik bir reform sürecine gireceğini göstermiyor.

"Kürdistan'a demokrasi, Türkiye'ye faşizm olmaz" açıklama ve söylemleri Kürt özgürlük hareketinin önemli ve önder şahsiyetleri tarafından dile getiriliyor. Kuşkusuz bu Kürt özgürlük hareketinin CHP'ye yönelik saray cuntasının saldırılarına karşı bir tavrı ortaya koyuyor. Aynı zamanda Kürt özgürlük hareketinin yeni demokratik toplum manifestosuna ve siyasetine uygun bir söylemi ifade ediyor. Ancak bu söylem kurulu faşist rejimin Türkiye ve Kürdistan'da bütünlüklü bir faşist tahkimat siyaseti yürüttüğü gerçeğinin üstünü örtüyor. Henüz ne Kürdistan'a bir demokrasi gelmiştir ne de Kürt özgürlük hareketinin en yakıcı demokratik taleplerine bir karşılık verilmiştir.

Kurulu faşist rejim hem Kürdistan'da hem Türkiye'de AKP-MHP iktidarının kumandasında faşizmi tahkim etme kapsamlı siyasetini yürütüyor. Politik islamcı şeflik rejimi olarak cisimleşen faşist diktatörlük her iki düzlemde iç cepheyi tahkim ederek varlığını sürdürmeyi amaçlıyor. Faşist rejimlerin en tipik özelliklerinden biri burjuva muhalefete de özgürlük tanımamasıdır. İmamoğlu operasyonuyla başlayan süreç faşizmin bu alamet-i farikasını doğruluyor. Adana, Antalya Büyükşehir başkanları ile Adıyaman Belediye başkanının gözaltına alınıp tutuklanması saray rejiminin CHP'ye karşı yeni bir taktik ve siyasi hücumudur. Yargı ve polis marifetiyle CHP'yi yola getirme politikası boyutlanarak sürecektir. İç cepheyi tahkimin yalın anlamı politik islamcı faşist şeflik rejiminin güçlendirilmesidir. Saray rejimi CHP ve bağlaşıklarına tüm antifaşist kesimlere faşist baskı ve zoru dayatıyor. Batıya sopa Kürdistan'a havuç gibi görünen tavır ve söylem yanıltıcı olmamalı, demokratik mücadeleyi pasifize etmemelidir. Faşist saray rejimi Kürdistan'a da Türkiye'ye de kendi hegemonya koşullarını ve biatı dayatıyor.

Faşizm esnemiyor, faşist şeflik rejimi çözülmüyor, devlet demokratikleşmiyor. Bilakis kendini tahkim etmek için burjuva muhalefete ve demokratik mücadele kesimlerine amansızca saldırıyor. Bugünün yalın hakikati budur.

19 Mart öncesi devrimci sosyalistlere, HDK'ye yapılan operasyonlar faşist saray rejiminin iç cepheyi sağlamlaştırma amaçlı saldırılardı. Aynı kapsamda saldırıların bugün açısından boyutlanarak devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

AKP-MHP faşist iktidarıyla CHP ve bağlaşıkları arasında açık cepheden süren siyasal çatışma ve mücadele bir iktidar mücadelesidir. 19 Mart konağıyla gelen bu egemen sınıf içi iktidar mücadelesi ve çelişkisi yeni bir düzeye ve düzleme geçmiştir. Buradaki siyasal mücadele keskinleşerek geniş halk kesimlerinin de politik olarak saflaştığı bir gerçekliği açığa çıkarmıştır. Düzen solu CHP faşist saray rejiminin hedefinde ve yoğun saldırısı altında olduğu koşullarda, antifaşist kitle hareketinin potansiyeli olağanüstü şekilde büyümektedir. 19 Mart'ta açığa çıkan halk ayaklanması antifaşist mücadele cephesinin yeni zeminidir. Antifaşist mücadelenin Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki talep ve zeminleri ayrı olmakla birlikte faşist saray rejiminin politikalarına karşı ortak demokratik mücadele zemininde birleşme ve mücadele etme imkanları genişlemiştir. Kürdistan'a demokrasi Türkiye'ye faşizm olmaz tavrını, faşizme karşı demokrasi ve politik özgürlük mücadelesi ve isteği olarak kavramak ve pratikleştirmek gerekiyor. Faşist saray cuntasının hedef aldığı tüm kesimler en güncel demokratik talep ve politik özgürlük ekseni etrafında saflaşıp cepheleşmelidir. Kürt özgürlük hareketinin demokratikleşme talepleriyle batıdaki demokratik talepler antifaşist birleşik halk mücadelesinin bayrağı olmalıdır. Faşizm kendi kendine çözülmez. Demokrasi kendi kendine gelmez. Mücadeleyle kazanılır. Faşizm ancak ezilen sınıfların mücadele gücüyle tasfiye edilir. Tarihin faşizm üzerine dersinde süzüp bize söylediği hakikat budur. Bu hakikate yaslanarak politik özgürlük mücadelesini yükseltelim.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 10 Temmuz tarihli 226. sayısında yayımlanan başyazısı.