19 Ağustos 2025 Salı

İHD İzmir Şubesi: Mülteci ölümlerine sessiz kalmayacağız

Son dönemde gerçekleşen mülteci ölümlerine ilişkin basın toplantısı düzenleyen İHD İzmir Şubesi, yaşananların münferit değil, devlet politikalarının bir sonucu olduğunu belirtti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Mülteci Komisyonu, son dönemde gerçekleşen mülteci ölümlerine dair dernek binasında basın toplantısı düzenledi.

Basın metnini okuyan Ahmet Rodi Polat, Türkiye'de mülteci haklarının yıllardır sistematik biçimde ihlal edildiğini belirtti. "Geri gönderme merkezlerinde (GGM) meydana gelen şüpheli ölümler ve intiharlar ile sahada tırmandırılan nefret iklimi, tek tek 'vakalar' değil, aynı siyasetin iki yüzüdür. Bu tablo kader değil; tercih edilen politikaların sonucudur" diyen Polat, bu tercihin karşısında olduklarını söyledi.

'DEVLET POLİTİKALARININ DOĞRUDAN SONUCU'
Çatalca GGM'deki şüpheli ölüme ve İzmir'de mülteci bir işçinin katledilmesine işaret eden Polat, "Kapalı, denetimsiz ve şeffaflıktan uzak idari gözetim rejimi ile dışarıda körüklenen yabancı düşmanlığı, birbirini besleyen bir şiddet sarmalı yaratıyor. İdari gözetim altındaki kişinin ölümü 'bireysel psikolojiye' indirgenerek açıklanamaz; tıpkı sokakta işlenen nefret temelli cinayetlerin münferit sayılamayacağı gibi. Bu olaylar, devletin mülteci politikalarının doğrudan sonucudur."

'İHLALLER DERHAL SON BULMALI'
Mültecilerin kriminalize eden söylemler, sınır dışı tehdidi ve "geri gönderme" söylemleriyle siyasetin malzemesi yapıldığına işaret eden Polat, şöyle devam etti: "Bu yaklaşım, hem kapalı merkezlerde hak ihlallerini ağırlaştırmakta hem de toplumda 'cezasızlık' algısını büyütüp nefret suçlarını teşvik etmektedir. Devletin dili, belediyelerin pratikleri, medyanın hedef gösteren yayınları ve yargının caydırıcı olmayan tutumu birleştiğinde, sonuç 'göz göre göre' ölümler ve linç iklimi yaratılmaktadır. Bu tablo, insan hakları bakımından kabul edilemezdir. Bir kez daha buradan, kamuoyu önünde ilan ediyoruz: Bu ihlaller derhal son bulmalıdır."

'GGM'LER TECRİT MERKEZLERİNE DÖNÜŞTÜ'
GGM'lerde gerçekleşen her ölümün bağımsız, hızlı, kapsamlı ve tarafsız bir biçimde soruşturulmak zorunda olduğunu vurgulayan Polat, GGM'lerin kapatma ve tecrit merkezlerine dönüştüğünü söyledi. "Bağımsız izleme mekanizmalarının düzenli ve habersiz girişi engellenmekte, telefon ve avukat görüş hakları idari prosedürler gerekçe gösterilerek kısıtlanmaktadır. Çok dilli bilgilendirme eksik, psikososyal destek yetersiz, kurumsallaşmış intihar risk değerlendirme ve önleme protokolleri yoktur" diyen Polat, bu koşulların insanları intihara sürüklediğini belirterek, sorumluluğun devlete ait olduğunu söyledi.

'KAYIT DIŞI VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA MÜLTECİLERİ HEDEF HALİNE GETİRİYOR'
Polat, şu ifadeleri kullandı: "İzmir'de Suriyeli mülteci inşaat işçisi Mahmoud Ahmad'ın, borç bahanesiyle alıkonularak kepçeyle kendi mezarını kazdırılıp öldürülmesi; mültecilerin yaşamlarının nasıl değersizleştirildiğini ve ölümcül sonuçlara varan bir kırılganlık içinde bırakıldığını gözler önüne sermektedir. Barınma ve çalışma alanlarında ayrımcılığın arttığı, nefret söyleminin siyasetin merkezine yerleştiği koşullarda; kayıt dışı ve güvencesiz çalışma mültecileri hem sistematik sömürüye hem de doğrudan şiddetin hedefi haline getirmektedir."

YAPILMASI GEREKENLER
Polat, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
🔹"Geri gönderme merkezleri kapatılmalı; insan onuruna ve uluslararası yükümlülüklere uygun biçimde barınma ve karşılama merkezlerine dönüştürülmelidir.
🔹Çok dilli risk değerlendirmesi, 24 saat psikososyal destek, kriz müdahale ekipleri ve tıbbi acil yanıt sistemi derhal işler hale getirilsin.
🔹Son şüpheli ölüm ve tüm ağır hak ihlali iddiaları, deliller korunarak bağımsız bilirkişi ve uzman hekimler eşliğinde soruşturulsun; şüpheli personel açığa alınsın.
🔹İHD, TİHV, barolar, bağımsız hekim örgütleri ve milletvekillerinin GGM'lere düzenli ve habersiz erişimi sağlanmalı; bu erişim kötü muameleyi görünür kılarak cezasızlığı önleyecek devletin hesap verebilirliğini ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini garanti altına alacaktır.
🔹İdari gözetim yerine toplum temelli alternatifler hayata geçirilmelidir. Çocuklar, LGBTİ+'lar, travma mağdurları ve sağlık riski taşıyanlar gibi 'özel ihtiyaç sahibi' statüsündeki mülteciler hiçbir koşulda gözetim altına alınmamalıdır. Halihazırda gözetim altında tutulan özel ihtiyaç sahipleri hakkında alınan idari gözetim kararları derhal kaldırılmalıdır.
🔹Kamu görevlileri ve siyasiler dahil herkes için nefret dili ve hedef göstermeye karşı etkin disiplin ve ceza süreçleri işletilsin; kolluk nefret suçlarında 'proaktif koruma' yükümlülüğünü yerine getirsin.
🔹Geri kabul anlaşmaları uğruna mültecilerin yaşam hakkı pazarlık konusu yapılmamalıdır. Geri göndermeme ilkesine aykırı geri itmeler ve fiili sınır dışılar hayatları tehlikeye atmakta; bu uygulamalar derhal durdurulmalıdır."