10 Aralık 2025 Çarşamba

İnsan Hakları Haftası eylemleri: Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz

Çok sayıda kentte eylem yapan İHD ve TİHV nefrete, hak gasplarına, iş cinayetlerine, kadın katliamlarına, örgütlenme ve eylem hakkına dönük saldırılar karşısında insan hakları değerlerini savunacaklarını ifade ederek "Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz" dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla çok sayıda kentte açıklamalar yaptı, hak ihlallerine, iş cinayetlerine, kadın katliamlarına, nefret suçlarına karşı mücadeleyi soluksuz sürdürmeye devam edeceklerini kaydetti. İstanbul, Batman, Urfa, Diyarbakır, Adana, Dersim ve Şırnak'ta buluşan hak savunucuları insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceklerini vurguladı. 

İSTANBUL
İstanbul Sultanahmet Meydanında yapılan açıklamada, "Herkes için eşitlik. Herkes için barış" pankartının açıldığı eylemde "Tecrit işkencesine son", "Anadilde eğitim hakkımızdır" dövizleri taşındı. Eylemde "İnsan haklarıyla insandır" , "İş-işçi cinayetlerine son" sloganları atıldı. Basın metnini İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun okudu.

Devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı savaş politikalarının yarattığı ortamın büyük bir insani krize ve insan haklarının yok sayılmasına yol açtığını ifade eden Tosun, "Tüm bu olumsuzluklara karşın dünyanın her yerinde halklar, eşitlik, adalet, özgürlük, barış ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatmak olmaktadır. Bugün tüm dünyada yaşanan bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir. Bu kriz hali Türkiye'de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir" dedi.

'ADİL BİR BARIŞ İÇİN DEMOKRASİ'
Tosun, iktidarın örgütlenme hakkına ve demokratik eylemlere sistematik olarak saldırdığını vurguladı. 8 Mart, 25 Kasım, 1 Mayıs, Filistin, ekoloji, Onur Yürüyüşü eylemlerinin yasaklanarak gösteri yapma özgürlüğünün ortadan kaldırıldığını ifade eden Tosun, "2025 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alınmış, tutuklanmış, haklarında açılan davalar ile üzerilerinde baskı oluşturulmaya çalışılmıştır. Seçmen ve yurttaş iradesinin gasbına dayalı, hukukun üstünlüğü ilkesine, insan hakları ve demokrasi değerlerine tümüyle aykırı bir yerel yönetim rejiminin ifadesi olan kayyum atamaları aynı zamanda örgütlenme özgürlüğünün de ağır ihlalidir. Kürt meselesi, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biridir. Çatışma ve şiddet ortamının son bulması, aynı zamanda sözün alanını genişletip etkinliğini artıracağı için Kürt meselesinin şiddeti dışlayan yöntemlerle çözümüne ve adil bir barışın tesisine imkan sağlayacaktır. Bu meselesinin çözümü, her türlü araçsallıktan uzak, demokrasiyi kendi başına değer olarak kabul eden bir yaklaşımla oluşturulacak bir 'demokratikleşme programı' ile mümkündür. Yine yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülmüş, LGBTİ+'lar ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılara maruz kalmıştır. Kadınların ve LGBTİ+'ların kazanımlarını geri alacak, hak ve özgürlüklerini daha da kısıtlayacak yasalar çıkarılmak istenmiştir" ifadelerini kullandı.

'MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Mültecilerin ve sığınmacıların ayrımcılık, istismar ve sömürüye yoğun bir şekilde maruz bırakıldığını ifade eden Tosun, sözlerine şöyle devam etti: "Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkansız kılan ağır insan hakları ihlalidir. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manüple edilmemeli ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu sözleme hakkı güvence altına alınmalıdır. Son söz olarak; hep vurguladığımız gibi, var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz. Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz."