Işıl Devrim yazdı | Ekmeğe uzanırken ölmek: Gazze

Kapitalist-emperyalist sistemin temsilcisi ABD ve onun bölgedeki suç örgütü İsrail, 21. yüzyılın en organize ve uzun süreli soykırımlarından birine imza atıyor. Yaklaşık iki yıldır süren işgal ve abluka, bir halkı planlı şekilde yok etmeye yönelik stratejiye dönüşmüş durumda. Açlık, sessiz bir silaha çevrilmiş; insanlar sadece bombalarla değil, açlıkla da öldürülüyor.
"Ya barbarlık ya sosyalizm."
Rosa Luxemburg'un bir asır önce söylediği bu söz, bugün Gazze'de ete kemiğe bürünmüş halde karşımızda. İnsanlığın tarihsel birikimiyle ulaştığı tüm değerler, bu topraklarda sistemli bir şekilde yerle bir ediliyor. Gazze, artık yalnızca bir şehir değil; açlıkla diz çöktürülmek istenen bir halkın yeryüzündeki izdüşümü.
Kapitalist-emperyalist sistemin temsilcisi ABD ve onun bölgedeki suç örgütü İsrail, 21. yüzyılın en organize ve uzun süreli soykırımlarından birine imza atıyor. Yaklaşık iki yıldır süren işgal ve abluka, bir halkı planlı şekilde yok etmeye yönelik stratejiye dönüşmüş durumda. Açlık, sessiz bir silaha çevrilmiş; insanlar sadece bombalarla değil, açlıkla da öldürülüyor.
Gazze'de Mart 2025'te başlatılan tam abluka ile birlikte gıda, ilaç, su ve elektrik gibi temel kaynaklara ulaşmak neredeyse tamamen engellendi. Yardımların yüzde 88'i kesildi; nüfusun yüzde 90'ı yerinden edildi. Halk tamamen tecrit edildi, açlık bir silah olarak kullanıldı. Gazzeliler, ya açlıktan ölme ya da göç etme ikilemine zorlandı.
Bir çuval un için can veren insanlar, açlığın mühimmat gibi kullanıldığı bir savaş stratejisiyle karşı karşıya. 9 yaşında olup 9 kiloya düşen Meryemler, açlıktan ölen bebekler, un çuvallarına uzanırken vurulan gençler... Yardım noktaları ise aslında ölüm tuzakları. Açlık ve ölüm arasında tercih dayatan bu merkezlerde şimdiye kadar en az bin 500 kişi katledildi.
Gazze, insanlığın yeniden sınandığı bir toplu infaz merkezine dönüştü. Tarım arazilerinin yüzde 95'i yok edildi ya da kullanılamaz hale getirildi. Bununla, sadece ekonomik zarar vermek amaçlanmadı, Filistin halkının kendi ayakları üzerinde durmasını engellemeye dönük bir strateji devreye sokuldu. Amaç sadece aç bırakmak değil; Gazzelileri, varlığını sürdüremeyecek kadar çaresiz bırakmak.
Batı Şeria'da da yüzlerce Filistinli gözaltına alındı, onlarcası katledildi. Cenin'de evler, kamplar, sağlık merkezleri bombalandı.
ABD, sadece İsrail'in suçlarını örtbas etmiyor; bizzat bu suçların failidir. Ateşkes oyalamacasını sürdürerek, işgali açıktan teşvik ederek aktif rol oynuyor. Trump'ın "Gazze'yi Rivera yapacağız" sözü, emperyalist barbarlığın planını açıkça ortaya koyuyor; yıkılan evlerin yerine casinolar, lüks oteller yapmak.
Türk devleti ve onun faşist şefi Erdoğan ise tam anlamıyla ikiyüzlü bir siyaset izleyerek Filistin soykırımının sessiz işbirlikçisi konumunda. Erdoğan, kürsülerden yaptığı sert açıklamalarla İsrail'i kınarken; perde arkasında İsrail'le ilişkileri sürdürdü. Diplomatik temsilcilikler açık kaldı, ticaret artarak devam etti. 2024'de İsrail, Türkiye'ye 23,3 milyar TL ihracat yaptı; Türkiye, İsrail'in en çok ürün aldığı 5. ülke oldu.
Silah şirketleri fuarlarda ağırlandı, ZIM gibi siyonist taşımacılık şirketleri ve SOCAR gibi işbirlikçiler dokunulmaz kaldı. Vela gemisi örneğinde olduğu gibi, soykırım malzemeleri limanlardan geçerken; buna karşı çıkan Filistin dostları gözaltına alındı, tutuklandı. Erdoğan'ın İsrail karşıtı hamaseti, gerçek işbirlikçiliği gizlemeye yetmedi. Bu nedenle sadece soykırıma sessiz kalmakla değil, onu doğrudan desteklemekle de suçlanmalıdır.
Avrupa devletlerinin ve emperyalist güçlerin, kurumların timsah gözyaşları, İsrail'e hem zaman hem de meşruiyet kazandırdı, kazandırıyor.
Bugün Filistin halkı, emperyalizmin sistematik açlık, tehcir ve yok etme politikalarının hedefindeyken, Aksa Tufanı hamlesini soykırıma gerekçe sayan burjuva devletler, şimdi Hamas'ı Gazze'den çıkarıp Filistin'i tanıma oyununu sahneliyor. "Eylül'de tanıyacağız" açıklamaları, hava yoluyla atılan yardım kutuları, sadece emperyalist planın parçasıdır. Onurlu insanlık ise şimdi sormalı; onbinlerce Filistinli katledilmeden, bedenler iskelete dönmeden önce neredeydiniz?
Savaş suçlusu Netanyahu'nun "Gazze'yi tamamen işgal edeceğiz" açıklaması, bir halkı toptan imha ederek tasfiye etme planıdır. Ve sadece Gazze'yi, Filistin'i değil Ortadoğu'yu, insanlığın geleceğini ilgilendirir. Filistin anlaşılmadan emperyalizm kavranamaz, emperyalizm kavramadan da hiçbir halkın özgürlük mücadelesi sağlam bir zemine oturamaz.
Peki ya direniş?
Filistin halkı, on yıllardır olduğu gibi yine emperyalist zorbalığa karşı durdu. Tüm güç ve olanak eşitsizliğine rağmen, başta Hamas olmak üzere direniş örgütleri direndi, direnmeye devam ediyor.
Ve haklar, İngiltere'den Almanya'ya, ABD'den Fransa'ya dünyanın birçok yerinde yüzbinlerin katılımıyla yaptıkları eylemlerle, "Gazze'de soykırıma son" dedi. İsrail'de bile Netanyahu'ya karşı, esirlerin serbest bırakılması ve Gazze'deki katliamın sona ermesi için ses yükseldi. Bu sesler; sadece bir halkın değil, insanlığın ortak çığlığıdır artık.
Ve deniz, direnişi taşıyarak Gazze halkının yüreğine umudu demirletti. Önce Madleen, ardından Hanzala yola çıktı. Bu gemiler, yardımın ötesinde insan onurunu, dayanışmayı, umut ve direnişi taşıdı.
Ancak Türkiye ve Kürdistan söz konusu olduğunda emekçi sol aynı duyarlılığı göstermedi. Tepkiler dönemsel, eylemler parçalı kaldı. Emperyalist burjuvazinin Hamas merkezli manipülasyonları, islamcı gericiliğe duyulan tepki, Filistin direnişiyle dayanışmanın yer yer önüne geçti emekçi solun bazı bölüklerinde. Oysa Aksa Tufanı hamlesi, yıllardır süren soykırıma "Artık yeter!" diyen bir çığlıktı. Ve kaldı ki gözünü Ortadoğu'ya diken ABD ve İsrail bu hamle olmasaydı Filistin'e saldırmayacak, işgalci hedeflerinden vaz mı geçecekti?
Silahlı direniş, yaşama hakkı elinden alınan halkların meşru savunması, hayatta kalma dayanağıdır. Filistin yalnızca Filistin olmadığı gibi, onunla dayanışmak da yalnızca o halkla dayanışmak değildir. Emperyalist barbarlığa karşı insanlığın ortak direnişidir.
Tam da şimdi, Filistin halkının açlık silahı ile toplu infazının hedeflendiği, Gazze'nin tamamının işgal edilmek istendiği bugün daha fazla hareketsiz kalınamaz. Ivana Hoffmann'ın dediği gibi "Böyle bir barbarlık karşımızda dururken" daha fazla eylemsiz kalınmamalı. Gazze'de kitlesel katliamların yapıldığı bugün, Filistin için, insanlık için sokakları tutuşturmanın zamanı.
Vicdan gemilerini yeniden harekete geçirmenin, daha fazla ses yükseltmenin zamanı.
Şimdi, şimdi!