7 Şubat 2025 Cuma

İzmir'de 'şimdi Atılım zamanı' sempozyumu: Devrimci olanakları geliştirmek zorundayız

Atılım gazetesinin 30. yılı etkinlikleri kapsamında İzmir'de "şimdi Atılım zamanı" düzenlendi. ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni, Orta Doğu'da yaşanan gelişmeleri analiz ederek emperyalistlerin saldırıları karşısında ezilen halkların direnişine dikkat çekti. Rojava Devriminin kilit bir noktada durduğunu ve bu nedenle iyi kavramak gerektiğini söyleyen Çepni, olanakların gelişmesine devrimci görüş açısıyla bakmak gerektiğini söyledi.

Sosyalistler İzmir'de sempozyumda buluştu. Atılım'ın 30. yılı etkinlikleri kapsamında "Orta Doğu'da bölgesel gelişmeler ve devrimci olanaklar ve görevler" başlıklı bir sempozyum gerçekleşiyor. Alsancak'ta bulunan Ziraat Mühendisleri Odası Lokalinde düzenlenen etkinliğe Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) adına Hamdan Al Dhamiri, gazeteci yazar Ali Ergin Demirhan, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni ve Parti Meclisi (PM) üyesi Özlem Gümüştaş sunumlarıyla katıldı.

Etkinlik salonuna, "Devrim şehitleri ölümsüzdür. Şehîd namirin", "Yaşasın halkların birleşik devrimi", "Gençlik partiye, partiyle zafere", "Yaşasın kadın devrimi", "Yaşasın devrim ve sosyalizm" pankartları asıldı.

SEMPOZYUM ENTERNASYONAL MARŞI İLE BAŞLADI
Çok sayıda kişinin katıldığı sempozyum iki oturumlu gerçekleşti. İlk oturumda, Orta Doğu'da bölgesel gelişmeler değerlendirildi. Sempozyum devrim ve sosyalizm, ulusal kurtuluş mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşu sırasında hep bir ağızdan Enternasyonal marşı söylendi.

'ATILIM GAZETESİ BÜYÜK BİR DAVANIN ÖNCÜSÜ, BİR KAVGANIN SÖZCÜSÜ'
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ESP PM üyesi Birkan Polat, Atılım gazetesinin 30 yıl önce "sosyalizm öldü" söylemlerinin arasında akıntıya karşı kürek çekerek kurulduğunu ve kuruluşundan bu yana büyük bir davanın öncüsü bir kavganın sözcüsü olma iddiasını sürdürdüğünü kaydetti. Polat, Atılım gazetesinin Gazi'den Gezi barikatlarına, NATO direnişi başta olmak üzere işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların direnişlerinde yerini aldığını, devrimci bir geleneğin sürdürücüsü olduğunu vurguladı.

Polat'ın konuşmasının ardından Atılım gazetesinin 30 yıllık mücadelesini aktaran sinevizyon gösterildi.

PYD EŞBAŞKANI HİSO: BU SAVAŞ BİRÇOK DEVLETİ İÇİNE ÇEKECEK
Moderatörlüğünü Sinem Çelebi'nin yaptığı "Faşizmi yıkmak için şimdi Atılım zamanı" şiarıyla gerçekleşen sempozyumun ilk oturumunda Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nden (FHKC) Hamdan Al Dhamiri, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni sunum yaptı. Sunumlardan önce PYD Eşbaşkanı Xarib Hiso'nun videolu mesajı yayımlandı. Orta Doğu'da yaşanan son gelişmelere işaret eden Hiso, savaşın sadece iki taraf arasında ya da iki devlet arasında yaşanmadığını, birçok devleti de içine çekeceğini ve büyüyüp genişleyeceğini söyledi. 

'KATLEDİLMEMİZ, TOPRAKLARIMIZIN TALAN EDİLMESİ TÜRKİYE'YE ÇÖZÜM OLMAZ'
PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit işkencesine dikkat çeken Hiso, Türkiye'nin hukuku ayaklar altına aldığını söyledi. Hiso, "Türkiye, komşu bir devlettir, hiçbir zararımız dokunmamıştır. Bir sınır inşa etmiş, 6-7 metre yüksekliğinde. Onca keşif cihazı ve gözetleme var ve yine de doymuyor. Bizim katledilmemiz, topraklarımızın talan edilmesi, Türkiye'ye bir çözüm olmaz. Bizi öldürmekle Türkiye kendini de öldürüyor, sizi de öldürüyor. Türkiye sizi de bir gün mülteciliğe yollayacak, bir gün sizin de böylesi zorlu koşullarda yaşamanıza neden olacak. Yani sizin rolünüz büyüktür ve bizim size inancımız ve umudumuz da var. Gerek Kuzey ve Doğu Suriye'de gerek Kuzey Kürdistan'da gerek Türkiye'de tanınmış isimler olarak, bir kampanya başlatabiliriz. Bu saldırıların önünü alabiliriz. Bu AKP-MHP tarafından yürütülen halkların soykırımı siyasetinin önünü alabiliriz. Çünkü bugün zaman toplumların zamanıdır. Halklar el ele verince en büyük gücü en büyük kuvveti oluştururlar. Güç silahta değildir. Elinde Suriye devletinden daha fazla silah olan yoktu. Ellerindeki silahlarla güçlenen, egemenliklerini bu silahlarla koruyan devletler halk dalgaları önünde yenildiler. Neyin sonucunda, yanlış siyaset sonucunda. Soykırım siyaseti sonucunda, öldürme ve talan siyaseti sonucunda.  Bu siyasetlerinde de yanıldılar. AKP-MHP bunu da mı görmüyor, bilmiyor? Kesin biliyorlar. Ama sonu yanılgıdır. Bunun için de, Kuzey Kürdistan'da da kendi kanunlarını ayaklar altına alıyor. Kanun var, seçim için herkesin sandığa gitmesini söylüyor. Herkes oyunu kullansın. E halk sandığa gidip kazandığında da toplumun elde ettiği bu kazancı onlara layık görmüyor. Darbe yapıyor, kayyum siyaseti yürütüyor" dedi.

'ÖNDER APO KONUŞTUĞU İÇİN AĞIR TECRİT ALTINDA'
Çözüm imkanını elinde bulunduran kişinin PKK lideri Abdullah Öcalan olduğunun altını çizen Hiso, "Önder Apo konuştuğu için İmralı'da ağır bir tecrit altında. Bizim de hep birlikte bu barışta bir rol oynayabilmemiz gerekiyor. Barışı, demokratik diyaloğu, bu barışçıl diyaloğu destekleyebilmemiz için, biz de sesimizi önder Apo'ya veriyoruz. Ki önder Apo özgürleşsin. Biz bu çözümün muhatabı, barış ve demokrasinin muhatabı olarak görüyoruz. Türkiye'de artık savaşın kalmadığı bir dönemin de muhatabıdır" ifadelerini kullandı. 

FHKC TEMSİLCİSİ DHAMİRİ: SİYONİST PROJE YENİ BİR AŞAMAYA GEÇTİ
Hiso'nun ardından FHKC Temsilcisi Hamdan Al Dhamiri'nin sunumuyla sempozyum sürdü. Dhamiri, Filistin'in özel bir durum yaşadığını dile getirdi. Dhamiri, "Siyonist saldırılar, düşmanca saldırılar devam etmekte. Dolayısıyla Filistin'e yönelik siyonist saldırılar kesilmek bilmiyor. Bilindiği üzere, ırkçı bir siyaset ve işgalle karşı karşıyayız. 7 Ekim'den bu yana siyonist proje yeni bir aşamaya geçti. Filistin halkını göçe zorlamaktan, her türlü işkence ve yoksun bırakmaya kadar. Filistin halkını kendi toprağından özellikle Sina yarımadasına sürmektir siyonistlerin projesi" dedi.

'FİLİSTİNLİLER SİNA YARIM ADASINA SÜRÜLMEK İSTENİYOR'
Sina yarımadasının Mısır toprağı olduğunu belirten Dhamiri, 1948 yılında yaşananların tekrarlandığını dile getirdi. 800 bin Filistinlinin 1948'te toprakları, ağaçları, malları ve mülklerine el konduğunu, dünyaya yayılan sığınmacılar haline geldiğini hatırlatan Dhamiri, bugün 5 milyon Filistinlinin diasporada yaşadığını söyledi. Gazze'de aynı şeylerin yapılmak istendiğini kaydeden Dhamiri, Amerikan emperyalizminden BM'nin tutumuna kadar aynı şeylerin yaşandığını belirtti. Filistinlilerin Gazze'den çıkmaya zorlandığını, ancak Filistin halkının direnişe durmaksızın devam edeceğini, siyonist projeye boyun eğmeyeceğini belirten Dhamiri, "Gazze'de yıkıntıların altında cesetler var. Onların projesine göre, yıkıma devam edersek, açlığa bırakırsak teslim olur diyorlar. Gazze halkı asla teslim olmayacak. Direnişe devam edecektir halkımız" ifadelerini kullandı.

'DÜNYA HALKLARI FİLİSTİN HALKLARININ YANINDA'
Filistin halkıyla dayanışma açısından Avrupa'da bir hareketlilik olduğuna işaret eden Dhamiri, "Siyonist varlığa yönelik eleştiriler, gösteriler devam etmekte. Dünya halklarının Filistin halkının yanında yer aldığını görmekteyiz" dedi. Geleceği halkların yaratacağını söyleyen Dhamiri, bunun şehit düşmek gibi bedelleri olduğunu kaydetti. Değişimin ancak böyle gerçekleşeceğini belirten Dhamiri, siyonistlerin yanında yer alınmaması çağrısı yaptı. Filistin halkını göçe karşı direnişine devam edeceğinin altını çizen Dhamiri, "Son derece kararlıyız. Bölgemizdeki emperyalist projeye karşı duruşumuz devam edecektir. Direnişten başka seçeneğimiz yoktur" diye vurguladı.

ÇEPNİ: SOSYALİST BASINA HER ZAMANKİNDEN FAZLA İHTİYACIMIZ VAR
Dhamiri'nin ardından ESP Eş Genel Başkanı Murat Çepni, Orta Doğu'daki gelişmeleri değerlendirdi. Atılım gazetesinin 30 yıllık mücadelesine işaret eden  Çepni, "Sosyalist basın açısından değerlendirdiğimizde, tam da Atılım'ın 30 yılına uygun bir tartışma yürütüyoruz. Çünkü Atılım sadece bir yayın organı değil bir büyük bir davanın, kavganın öncüsü. Emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin, bir bütün olarak itiraz edenlerin, buna uygun amaç ve yöntemlerle itiraz edenlerin sözcüsünün 30. yılını kutluyoruz. Ezilenlerin mücadelesi sürerken, türlü biçimlerde egemenlerin saldırısında ezilenlerin sesinin kısılmaya çalışıldığı, gerçeklerin karartılmaya çalışıldığı, içinin boşaltıldığı bir dönemdeyiz. Sosyalist basına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var" dedi.

Burjuva hegemonyadan dolayı, gelişmelerin burjuva basından takip edildiğini belirten Çepni, AKP-MHP iktidarının devrimci basına yönelik saldırılarının amacını aktardı. Milyonlarca emekçinin sarayın ya da burjuva muhaliflerin medyasından süreci takip etmek ve değerlendirmek zorunda kaldığını belirten Çepni, "Atılım'ın 30. yılında sosyalist basını okuma, etki alanını geliştirme göreviyle karşı karşıyayız. Atılım'ın 30. mücadele tarihini selamlamak isterim" dedi.

'ARKA PLANI BİLMEZSEK, SORULARA YANIT ÜRETME ŞANSIMIZ KALMAZ'
Tarihi gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Çepni, "Sadece Suriye coğrafyasında değil bir bütün olarak Orta Doğu hatta tüm dünyayı etkileyen, aktörleri tüm dünyadaki güçler. Yine bu coğrafyanın ezilenlerinin doğrudan etkilediği gibi tüm dünyanın ezilenlerini etkiliyor. Rojava Devriminin tüm dünya ezilenleri açısından nasıl olumlu etkiler yarattığını biliyoruz. Bu gelişmelerin sonucunun nereye bağlanacağı meselesi önümüzde duruyor. İki yol var, ya emperyalist burjuva bloklarının bölge gerici faşist güçlerinin çizdiği yola tabi olacağız ya onların kavramlarıyla, onların hedefleriyle konuşacağız ya da kendi yolumuzu kuracağız. Elbette kendi yolumuzu kurmak konusunda meselelerin esasen nereden kaynaklandığını, arka planında nelerin olduğunu bilmeden işçi sınıfı ve ezilen halklarımızın kendi projesini geliştirmesi, kendi programı etrafında iradeleşmesi, odaklaşması, cepheleşmesi sorularına yanıt üretme şansımız kalmaz" dedi.

'NATO TOPLANTISINI ELE ALMALIYIZ'
Şayet bir yol açamazlarsa milyonlarca emekçiyi burjuva faşist bloklara emanet etmiş olacaklarını söyleyen Çepni, Orta Doğu'ya ilişkin şu analizi yaptı: "Birkaç gelişmeye bakmak istiyoruz. Bölgemizdeki savaş ikliminin arka planında neler var ortaya koyacağız. Suriye'de yaşananlar İsrail'in geliştirdiği soykırım, Türkiye ve emperyalist ülkelerin yaptığının arkasında neler var daha somut ifade edebiliriz. 28-30 Haziran 2022'de NATO'nun Madrid'te toplantısı oldu. On yılda bir sistematik yapılan toplantılardan biri. NATO'ya bağlı ülkelerin gelecek stratejisi tartışılır. On yıl önce Rusya'yı bir tehdit olarak değerlendirmezken bu toplantıda bir tehdit olarak değerlendiriyor. Bunu Ukrayna savaşıyla bağlantılı ele aldığımızda çok daha anlaşılır bir noktada değerlendirebiliriz. Ukrayna savaşı esasen NATO'nun Finlandiya ve İsveç'i NATO'ya dahil etmesiyle gerçekleşti. NATO dediğimiz, başta ABD olmak üzere uluslararası sermayenin işgalci, yayılmacı, emperyalist bir çete örgütlenmesidir. 'Avrupa'da barışı yıktı' diyor Rusya için. Bugün açısından yaşanan gelişmelerin alt yapısını oluşturuyor NATO ve ABD. Bu toplantıda Çin'e ilişkin, 'küresel ölçekte teknolojisi, alt yapı, silah, tedarik zincirlerini kontrol etme gücü temel rahatsızlık' olarak ifade ediliyor. Doğrudan tehdit demiyor ama esasen Çin'in Afrika'dan Avrupa'ya geliştirdiği ihracat ağını, siyasi ve iktisadi etki gücünü tarif ediyor. Yine NATO doğrudan bir silahlanma stratejisi sunuyor. Bugün açısından 40 bin kişilik hazır askeri kuvveti var ve 300 bin civarına çıkarmayı hedefliyor."

'KAPİTALİST EMPERYALİST SİSTEMİN SAVAŞTAN, SÖMÜRÜDEN, SİLAHLANMADAN BAŞKA ÇARESİ YOK'
ABD'nin olduğu emperyalist blok ile Rusya ve Çin'in olduğu bloğa işaret eden Çepni, "Emperyalist sistem varoluşsal krizde. Kapitalizmin kendini üretme becerisi, üretim araçlarını geliştirmesi yeteneği onun en ayırt edici yanlarından biri. Bu yeteneğin ortadan kalktığı, yeniden üretimini gerçekleştirilemez hale geldiği, spekülatif sermayenin ağırlık kazandığı günlerdeyiz. Dolayısıyla bu kar oranlarının düşme yasası dediğimiz gerçekliği açığa çıkıyor. Karşısında kapitalist, emperyalist sistemin ürettiği tek çözüm ise silahlanma, emeğin, doğanın vahşice sömürüsü. Savaştan, sömürüden, silahlanmadan başka çaresinin olmadığı günlerdeyiz. Aynı zamanda emperyalist küreselleşme açısından da dünya birbirine bağlı pazarlar zincirinden bir dünya pazarına dönüştü. Birkaç yüz dünya tekeli de dünyayı tarumar ediyor. Sermayenin krizler sürecinde kendi ulusal pazarına dönme tartışmaları da yaşanıyor. Dünyanın pazar haline geldiği koşullarda, geriye çekilme taktiklerin kısmi biçimde gerçekleşebilir ancak esasen gerçekleşemez" ifadelerin kullandı.

'NETANYAHU ÖNÜMÜZDEKİ ENGELLERİ TEMİZLEYECEĞİZ DİYEREK MEYDAN OKUDU'
İki blok arasındaki kavgada son yıllarda en dikkat çeken sonucun BRICS olduğunu belirten Çepni, "Çin, Hindistan'dan Avrupa'ya başka bir yol düşünüyor. Türkiye BRICS'e başvurmuştu ama Hindistan reddetmişti. Hindistan, Amerika'nın yol projesiyle belirleyici bir ülke haline geleceği için Türkiye'yi veto ederek cezalandırdı. Türkiye en nihayetinde emperyalist bloklar arasında pinpon topu gibi gidip geliyor. Hem NATO üyesi hem Rusya ile ilişki kurmaya çalışıyor, iki yol projesi karşısında alternatif bir yol inşa etmeye çalışıyor. En son BM toplantısında Netanyahu bir harita göstererek dünyaya meydan okudu. 'Biz bu yolu yapacağız, önündeki engelleri temizleyeceğiz' dedi. En baştaki engel İran'dır dedi. Lübnan Hizbullahı başta olmak üzere Suriye'yi de katarsak temizlenmesi gerektiğini ilan etti. Türkiye pozisyonuna bakmadan, krizi fırsata çevirerek bir hamle yapmaya kalktı. Bundan önce de buna benzer fiili durumlar yapmaya çalıştığını biliyoruz. Libya, Kafkasya'da verilen izinleri aşarak adım atmaya çalıştığını biliyoruz. Buradaki adımı Irak Kalkınma Projesi. Ta Londra'ya kadar ulaşmayı hedefleyen bir projesi. Fakat bu projenin şöyle engelleri var, büyük bir çoğunluğu KYB kontrolündeki Güney Kürdistan yönetiminin denetimindeki ağından geçiyor. Bölgede bir taraftan kaos, bir tarafta gerilimler olduğu gibi aynı zamanda antiemperyalist, antisiyonist, antikapitalist mücadelelerin geliştiğini de söyleyebiliriz" dedi.

'ROJAVA DEVRİMİNİ ANLAMADIĞIMIZ VE ANLATAMADIĞIMIZIN ATINI ÇİZELİM'
Esad yönetiminin tasfiye edilmesiyle birlikte yeni bir denklemin ortaya çıktığını söyleyen Çepni, "Bu süreç Filistin soykırımı ile hatta daha da geriye gidersek Irak işgaliyle başlamıştı. Rojava Devrimi kilit bir yerde duruyor. İsrail, Filistin'e yönelik soykırımı gerçekleştirirken direniş odaklarını temizlemeye çalışıyor. Filistin soykırımı devamında, Hizbullah'ın tasfiye edilmesi mücadelesinin en son vardığı yer Şam oldu. Rojava Devrimi bizim bugün çok daha güçlü tartışmamız gereken bir devrim. Maalesef son 13 yıla kadar Rojava Devrimini yeterince anlatamadığımız ve anlayamadığımızın altını çizmek lazım. Birkaç günlük gelişmenin bizi sarsmış olması lazım ki herkesin böylesi bir karanlıkta Rojava Devriminin ne anlama gediğini anlamaya başladığını görüyoruz. Bir ezilenlerin bu coğrafyada, kendileri adına egemen blokların coğrafyayı tarumar ettiği zamanda Rojava'da bir halk iradesi ayağa kalktı. Demokratik, halkçı, kadın özgürlükçü, ekolojik perspektifle kendi yaşama düzenimi kuracağım dedi, kurdu. Sadece Kürtlerden ibaret olmayan çok sayıda halkın bir arada yaşadığını ifade ediyordu ki bu Orta Doğu'da model olarak tarif edilebilir, mutlaka kurulmak zorunda bir model. Emperyalistlerin eğittiği ve donattığı çetelere karşı özgürlük vahasını temsil ediyor. Yalnızca IŞİD'e karşı mücadele gündeme gelmişti, IŞİD'in yöntemleri dünyada dehşet yarattı ve direniş ortaya çıktı. IŞİD katilleri başta Kürt kadınları olmak üzere mücadeleye yenildi. İşte o çeteler Türkiye himayesinde İdlib'e konumlandırıldılar. Yıllarca bu çeteler orada beslendi, organize edildi, silahlandı, eğitildi. Bu çeteler İsrail'in soykırım ve işgal saldırılarının devamında, Hizbullah'la yapılan ateşkesin devamında harekete geçirildi. Halep'le başladı, Şam'a kadar varmış oldu. Bu hareket esnasında esaslı çatışmaların olmadığını biliyoruz. Bir anlaşmanın devamında gerçekleşti" ifadelerini kullandı.

'SALDIRILAR KARŞISINDA DİRENİŞ DE VAR'
Yeni dönem açısından neler olacağa ilişkin de Çepni, şunları söyledi: "Tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bu tarihi dönemde Orta Doğu coğrafyası paylaşım merkezini haline geldi. Burada ezilen halklarımız kitlesel olarak katliamlarla karşı karşıya. Fakat aynı coğrafyada muazzam bir direniş olanakları var. Devrimci sosyalistler olarak durumu analiz etmekten öte devrimci olanakları geliştirmek gerektiğini düşünüyoruz. Bugün esas olarak buraya odaklanmak gerektiğini düşünüyoruz. En gerçekleşebilir örneği Rojava'dır. Dolayısıyla Suriye'nin parçalanmasından ortaya çıkacak durum, bir federatif konsensüs olmaktan çok uzakta, doğrudan cihadist HTŞ çetelerinin işgali olarak görmek gerekir, uluslararası burjuva basına dahi çıkarılarak halk muhalefeti olarak sunulmaya çalışılan HTŞ'nin cihadist, halk, kadın, Alevi düşmanı çete olduğunu ısrarla bizim cephemizden propaganda edilmesi ve anlatılması gerektiğini söylemek istiyorum. Bu anlamda, savaşlar varsa bu coğrafyada işgal varsa bunun karşısında mutlaka direniş imkanları da var. 1. dünya savaşı sonrası Sovyetler patlak verdiyse, Körfez savaşı sonrasında Kürdistan'da özerklik olduysa... Yeter ki bizler dikkatleri buraya odaklayalım, olanakların örgütlenmesine devrimci görüş açısıyla bakmaya odaklanalım."

FDKC MERKEZ KOMİTE ÜYESİ BAKER: ORTA DOĞU'NUN GELECEĞİ İSRAİL VE ABD'NİN ÖNGÖRDÜĞÜ GİBİ OLMAYACAK
Çepni'nin sunumunun ardından Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDKC) Merkez Komitesi üyesi Fouad Baker, sempozyuma videolu mesaj yolladı. Baker, şunları söyledi: "Netanyahu Gazze'deki soykırım başladığını duyururken, Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmek ve Filistin direnişinden başlayarak Lübnan, Yemen ve Irak direnişlerini ve bu kurtuluş hareketlerini destekleyen hükümetleri ortadan kaldırmak için doğru zaman olduğunu açıkça ilan etti. Bu gündem 1996 tarihli Terörizmle Savaşmak adıl kitabıyla da örtüşmektedir. ABD'nin bölge üzerindeki hakimiyetini yeniden tesis etmek, İsrail'in Çin'i kuşatmak, Rusya'ya baskı yapmak ve İran'ın etkisini azaltmak için üstünlüğünü güvence altına almak amacıyla Orta Doğu'da karşı karşıya kaldığımız savaşlar ve felaketler ışığında Filistin halkının karanlığın, tüm siyonist ve Amerikan planlarını boşa çıkaracağından emin olabilirsiniz. Zaferimizi hep birlikte kutlayacağız. Bugün için işgale karşı ulusal kurtuluş hareketlerini destekleyeceği bir medya ve kültür savaşının kapsamlı, siyasi ve diplomatik, ekonomik, akademik ve halk seferberliğini gerektirmektedir. Orta Doğu'nun geleceği İsrail ve ABD'nin öngördüğü olmayacak, halkların iradesini yansıtacaktır. Tutsaklara özgürlük, Filistin'e özgürlük, şehitlere şan olsun. Filistin'in kurtarılmış başkenti Kudüs'te buluşmak ümidiyle."

"Şimdi Atılım zamanı" sempozyumunun ilk oturumu sunumların ve videolu mesajların ardından soru ve cevaplarla devam etti. Ardından sempozyuma ara verildi.