20 Aralık 2025 Cumartesi

Kafa ve kolun birliği: Politeknik eğitimle 'yeni insan' yaratmak

Politeknik eğitim, diyalektik materyalizmin eğitime uygulanmasıdır. Politeknik eğitim anlayışında bedensel iş-zihinsel iş farkı ortadan kalkar. Çalıştıran-çalışan ayrımı yoktur. Birey hem teorik hem pratik alanlarda eğitimlerini tamamlar.

"Mutlu, parlak, aydınlık bir gelecekte yaşamak için kafanızla ve ellerinizle nasıl çalışacağınızı öğrenmelisiniz"
-N. Krupskaya

Uzaya çıkan insan Yuri Gagarin'in hikayesini okuduğunuzda gözünüz birçok dikkat çekici ayrıntıya takılacaktır. Biyografisini değerlendirirken taraflı-tarafsız herkesin aklına ilk olarak "Soyvetlerin nasıl sıradan bir insandan kahraman yarattığı" düşüncesi şekillenecektir. Köylü bir ailede dünyaya gelen Gagarin, Sovyetlerin kurduğu sistem sayesinde yeteneklerini ve hayatta gönül verdiği ilgi alanlarını öne çıkartabilmiş ve nihayetinde daha önce hiçbir insanın dokunamadığı kapıları açarak uzaya yolculuk etmiştir.

İnsanın tüylerini diken diken eden bir gerçek bu. Fakat Gagarin bir istisna değil. Bunu anlamak için Sovyetler Birliği'nin mesleki eğitim sistemine bakmak gerekiyor.

Teori ile pratiğin Marksist bir perspektifle ele alındığı "politeknik" yani "çok yönlü teknik ve beceri" adı verilen eğitim sistemi Sovyet müfredatının çekirdeğidir. Örneğin Gagarin'in havacılığa adım atmadan önce Moskova yakınlarındaki bir çelik fabrikasında dökümcülük eğitimi aldığını biliyor muydunuz?

İlk bakışta Sovyet eğitim sistemindeki teknik-teorik temel, günümüzde alışkın olduğumuz "meslek okullarını" andırıyor. Oysa köklerini Marksist teoriden alan politeknikle sermayenin ucuz emek sömürüsüne dayalı meslek okulları arasında dağlar kadar fark var. 

MAKİNEDEN İNSANA
Politeknik eğitim sistemi, dünyada ilk kez Sovyetler Birliği'nde inşa edilmeye çalışılsa da kökleri Marksizmin ta kendisine gidiyor.

Sınıflı toplumlarda sadece varlıklı kesimler nitelikli eğitimden faydalandığı için, kaçınılmaz olarak eğitim modeli de egemen sınıfın perspektifiyle tasarlanır. Bilimsel sosyalizmin kurucuları Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından temellendirilen politeknik eğitim, 19. yüzyılın tek boyutlu eğitim sistemine karşı bir alternatif olarak ortaya çıkar.

Kapitalist üretim biçiminde bir işçinin anlamı makine parçası kadardır. İşçinin sadece belirli yeteneklerini geliştirmesine olanak tanınırken diğer yetenekleri "gereksiz" görülerek köreltilir. Bireylerden tek bir çalışma istendiğinden, onların bedensel, düşünsel ve duygusal yönleri tek yanlı olarak geliştirilir.

Politeknik eğitim, diyalektik materyalizmin eğitime uygulanmasıdır. Politeknik eğitim anlayışında bedensel iş-zihinsel iş farkı ortadan kalkar. Çalıştıran-çalışan ayrımı yoktur. Birey hem teorik hem pratik alanlarda eğitimlerini tamamlar. Bu sayede bireylerin yaptıkları işe ve ürettikleri ürüne yabancılaşması en aza indirgenir.

SORGULAYAN İŞÇİYİ YETİŞTİRMEK
Ekim Devrimiyle birlikte ilk kez politeknik eğitim modeli sahada karşılık bulur. Üretim araçlarının kolektif mülkiyetiyle sosyalist bir toplum ve "yeni insan" yaratma coşkusuyla başlayan Sovyet deneyiminde ücretsiz, ana dilinde ve bilimsel eğitim herkes için bir hak olarak tanınır.

Bu göz kamaştırıcı yenilikler içerisinde kendini pek göstermese de eski eğitim sisteminin omurgası Sovyet pedagoglar tarafından sökülerek yerine politeknik yerleştirilir.

Okullarda bilginin hareket noktasının pratik çalışmalar ve üretim olması amaçlanır. Teori ile pratik arasında kurulan bu köprünün harcı bireye kazandırılmak istenen sorgulama alışkanlığıdır. Bu sayede toplumun herhangi bir alanında çalışan kişi, işine bütünlüklü yaklaşabilecektir.

Genel çizgileri ile ifade etmek gerekirse,
🔹"İlkokul çağına gelmiş öğrencilere, daha sonraki kuramsal ve pratik yöndeki üretim çalışmalarına hazırlayacak biçimde el işi dersleri verilmektedir.
🔹Ortaokul boyunca bütün öğrenciler, teknik resim gibi üretim içinde oldukça önemli bir yer tutan bilgileri almaktadırlar.
🔹Öğrenciler ilk ve orta öğrenimde atölye ve üretim işlerinde pratik çalışmalar yapmakta, her öğrenim yılı sonunda endüstriyel ve tarımsal işletmelerde yapılan çalışmalarla üretim içi deney kazanmaktadırlar.
🔹Ders programları her bölgenin yerel şartlarına göre hazırlanmakta, bunlar sık sık kontrol edilerek genel ilkelerle çelişki doğmaması sağlanmaktadır."

POLİTEKNİK NEDEN MESLEK OKULU DEĞİL?
Burada önemli bir parantez açarak üretimin ve pratiğin ön plana çıkmasının bir eğitim sistemini "Meslek okullarına indirgemediğini" vurgulamalıyız. Politeknik eğitimin Sovyetler Birliği'nde şekillenmesine öncülük eden pedagoglardan Nadejda Krupskaya, kapitalist meslek okullarıyla aralarındaki farkı "Okul, gençlere elle veya makine ile eğirme veya dokumayı öğretmeyecek; ancak bir imalathanede çalışırken bilmeleri gereken birçok şeyi öğretecektir" sözleriyle açıklıyor ve bir örnek gösteriyor: "İlk olarak öğrenciye, tekstil endüstrisinin dünya ve ülkemiz ekonomisindeki oynadığı rol tanıtılacaktır. Bu, ona tekstil endüstrimizin nasıl geliştiğini gösterecektir. Tekstil merkezlerimizin nerelerde olduğunu öğrenecektir vb. Sonra imalatta hangi ham maddenin kullanıldığını öğrenecektir. Öğrenciye ham maddelerin özellikleri ve yetiştirilişinin ve depolanmasının geliştirilmiş yöntemleri tanıtılacaktır. O, üretimin çeşitli dalları ve gerekli uzmanlıklarla üretimi ve onun atölyelerinin bilgisini alacaktır. Makinelerin nasıl kurulduğunu, bu makinelerin planlarının nasıl çizildiğini, tekstil üretiminin nasıl geliştiğini ve hangi geliştirmelerin etkili olabileceğini öğrenecektir. (...) Okul ona, zorunlu ve sağlıklı çalışma koşullarını yaratmayı öğretecek, emeğin korunmasının ve herhangi bir işletmede özellikle tekstil üretiminde endüstriyel güvenliğin temellerini tanıtacaktır. Son olarak, fabrika yetiştirme okulu onlara, yurttaki ve dünyadaki sendika hareketinin tarihini öğretecek ve işçilerin, özellikle tekstil işçilerinin, dünya çapında yürüttükleri savaşımı anlatacaktır. Bütün bunlar öğrenciye, yarın gereksizliği ispatlanabilecek dar bir meslek vermiyor, tersine geniş politeknik eğitim; fabrikaya deneyimsiz bir yardımcı ve engelleyici bir işçi olarak değil, olgun ve usta bir işçi olması için gereken çalışma alışkanlığını veriyor." 

MİRAS VE BUGÜN
İşte bu yüzden politeknik eğitim modeli "güvencesiz ucuz emek sömürüsü" ya da "sermaye çarklarında sömürülecek işçiler yaratma" projesi değildir. Pratiğin deneyimlendiği alanlar bizzat devletin politeknik eğitim için altyapısını hazırladığı, karı değil eğitimi ve iş güvenliğini önceleyen yerlerdir.

Sovyetler Birliği'nde politeknik eğitimin temelleri ta 1920'lerde atılır. Bu tarih çağının çok ötesinde devrimci bir metin olan Moskova Çocuk Hakları Bildirgesi'nin kaleme alındığı tarihin hemen sonrasıdır. Fakat düşük okur yazarlık oranları, savaşlar, tarıma dayalı ekonomi ve Çarlık Rusya'sının enkazı nedeniyle ancak 1950'lerden itibaren sistem yerine oturmaya başlar. Sonrasında diğer sosyalist ülkelerde de benzer bir model uygulanmaya çalışılır.

Tüm bu zorluklar nedeniyle ideal biçime ulaştığı söylenemez. Yine de bugünden çok daha geniş ufuk ve yaşanmış bir pratik sunarak büyük bir atılım olarak tarihe geçer.

O nedenle politeknik eğitimin gücünü aldığı damarlara yaklaşmaya hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var. Gagarin'in hikayesi bize gösterdi ki, enginlere uzanan yol, tesadüfler ve kurnazlıklarla değil; köy evinden ya da işçi ailesinden gelen her gence, yeteneklerini sivriltip kafası ve elleriyle çalışmayı öğreten bir sistemin yarattığı olanaklarla döşenmişti.