29 Mayıs 2025 Perşembe

Kahiloğulları: Egemenlerin seçeneğine mahkum değiliz, halkın ve emeğin ortak mücadelesini büyütebiliriz

TÖP Dönem Sözcüsü Pelin Kahiloğulları, PKK'nin silah bırakmasının ardından gelişen sürecin risklerine ve olanaklarına dikkat çekti. Kahiloğulları, Türkiye'nin demokratikleşmesinde Türkiye sosyalist hareketine görevler düştüğünü belirterek, Kürt halkına yönelik saldırıların maliyetini ödediğini işçi ve emekçilere anlatmanın ihtiyaç olduğunu söyledi. Kahiloğulları, "Demokratik bir cumhuriyetin imkanını hep birlikte örgütleyebiliriz. Yoksulluğa karşı yazı güçlü geçirdiğimiz bir süreç işletebiliriz. Egemenlerin sermaye sınıfı arkasında güçlü durduğu bir koşulda, emekçilerin mücadelesi içinde konumlanabiliriz" dedi.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısının ardından gelişen süreci, emekçi sol güçlerle konuşmaya devam ediyoruz. 

Dizi halinde yayınladığımız röportajlara bugün Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Dönem Sözcüsü Pelin Kahiloğulları ile devam ediyoruz. Kahiloğulları'nın ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

BÖLGESEL VE DÜNYADAKİ DEĞİŞEN DENGELER BU SÜRECİ ORTAYA ÇIKARDI

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve PKK'nin kongre kararlarıyla ortaya çıkan yeni süreçte emekçi sol güçler nasıl konumlanmalı? Belirsizliklerle dolu bu dönemde emekçi sol güçlerin öncelikli görevleri neler?
Kürt halkının uzun yıllara yayılan varlık mücadelesinin ödenen bedellerle, binlerce insanın şehit düşmesiyle ve bugün getirdiği barış mücadelesiyle sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kürt halkının barış ve eşit yurttaşlık talebinden yanayız. Öncelikle bugün bu gerçekliği açığa çıkaran koşullara bakmakta fayda var. Süreç, Devlet Bahçeli'nin demokratikleşme ve tokalaşmasıyla başlamadı. Bu süreci açığa çıkaran bölgesel ve dünyasal dinamikleri değerlendirebiliriz. Özellikle kapitalizmin dünya genelinde hegomonya krizinin Ortadoğu'da Ukrayna'dan Irak'a kadar Türkiye'yi de içine alan bir savaş denklemi var. Özellikle Gazze'nin yerle bir edilmesi, Beyrut'a dönük müdahale ve son olarak Şam yönetimine Colani'nin getirilmesiyle birlikte bölgesel denklemlerde farklılıklar oluştu. Özellikle Ortadoğu'da emperyalist güçlerin müdahalesi ve iradesiyle yeniden şekillendirildiği bir süreç yaşıyoruz. Özellikle ABD'nin direniş eksenini kırmakta başarı kazandığını görüyoruz. Öte yandan Kürt halkının dört parça Kürdistan'da yürüttüğü mücadelede bir güç alanı açığa çıkardığını görüyoruz. Bu anlamıyla bu süreci, bu tartışmaları, ik-tidarla Kürt hareketini yan yana getiren bu süreç buradan şekillendi. 

KÜRT HALKININ İRADESİ SÜRECİ BU AŞAMAYA GETİRDİ
Gerçekliği bütün yönleriyle görmeye ihtiyacımız var. Ancak PKK'nin silah bırakması bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Bu gerçekliğin çelişkili yapısını görmeye ihtiyaç var. Elbette iktidarın kendi hesapları var. Kürt hareketini tasfiye ve imha politikasında kararlı. Bu faşist iktidarın barış, demokrasi niyeti, iradesi söz konusu değil. Fakat bölgesel ve küresel gerçeklik, iktidar bakımından bir zorunluluk doğurdu. İlk aşamada Kürt hareketinin ortaya çıkardığı güç alanını kendi lehine çevirmeye çalıştı. Bir tarafta bu gerçek duruyor. Diğer tarafta da Kürt halkının barış ve eşit yurttaşlık talebi sahici ve süreci buraya getirdi. Faşist gidişin karşısında kendi varlığını tanıtma iradesi söz konusu. Aynı zamanda demokratik Türkiye, demokratik cumhuriyet iradesi söz konusu.

KÜRT HALKI İLE İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN TALEPLERİNİ ORTAKLAŞTIRACAK BİR HATTA KONUMLANACAĞIZ

Türkiyeli devrimciler, sosyalistler, emekçi sol hareket ve Toplumsal Özgürlük Partisi olarak siz bu süreci ilerletmek için nasıl inisiyatif alacaksınız, demokratikleşme bakımından nasıl bir misyon üstleneceksiniz?
Çelişkili bir süreç olduğunu yeniden belirtmek isterim. Bu anlamıyla bu belirsizlikle dolu sürecin nasıl sonuçlanacağı bizim ne yapacağımızla belli olacak. İktidarın tasfiyeci, inkar ve imha siyaseti karşısında halkın eşit yurttaşlık ve demokrasi mücadelesini toplumsal gerçekliğin içinden mevzilendirmeye ihtiyaç var. Toplumsal Özgürlük Partisi, kendini tam olarak buradan konumlandırıyor. Halkın ihtiyaçları temelinde harekete geçişini, iktidara karşı kuşatmaya alan bir düzeye çekmeye ihtiyaç var. Bu anlamıyla Kürt halkının mücadelesiyle farklı kesimlerin mücadelesini kesiştirmeye, işçi ve emekçilerin mücadelesiyle barış mücadelesinin ittifak odaklarını kurmaya ihtiyaç var. Toplumsal Özgürlük Partisi, bu dönem bunun için çabalayacak, çünkü hepimizin gördüğü üzere riskli bir süreç. Bölgesel düzeyde emperyalist güçler Kürt halkının iradesini bir biçimiyle emperyalizme içermeye çalışacak. Öteki yandan Türkiye'de iktidar, kendi çıkarları doğrultusunda tasfiye etmeye çalışacak. Bunlar karşısında Türkiye sosyalist hareketi ve biz Toplumsal Özgürlük Partisi ise halkçı demokratik cumhuriyet mücadelesini yükseltebilir. Bu riskli süreç ancak böyle Kürt halkı lehine korunabilir. Bizim de konumlanacağımız yer tam olarak burası olacak.

KÜRT HALKINA YÖNELİK SALDIRILARIN MALİYETİNİ KARŞILADIĞINI İŞÇİ SINIFINA ANLATMALIYIZ

Bu yeni dönemin mücadele araç, biçimleri ne olmalı? Kürt sorununun demokratik çözümü, Kürt halkının taleplerine sahip çıkmak ve yanıt olmak bakımından batıda işçi sınıfına bu süreç nasıl, hangi araçlarla anlatılacak?
İşçi sınıfı içinde şovenist bir dalganın yükseltilmeye çalışıldığını dönem dönem hep birlikte gördük.  Özellikle devletin despotik kuruluşunun sonucu olarak hem mezhepçilik hem de milliyetçilik politikalarının sınıf mücadelesini bölmek için kullanıldığını gördük. Bu anlamıyla Kürt halkının eşit yurttaşlık mücadelesinin işçi sınıfının birliği temelinde anlatılmasına ihtiyaç var. Egemen cenahın yükselttiği söylem işçi ve emekçiler açısından belirleyici olabiliyor. Bu noktada "Terörsüz Türkiye", "teslim olan Kürtler" söylemi işçi sınıfı içinde güçlü kılınabiliyor. İşçi sınıfının içinde Kürt halkına dönük saldırıların maliyetini üstlendiği bilinci zayıf. Bizim bunları anlatmamız gerekiyor. İşçiler, Türkiye sosyalistleriyle buluşma kanallarına açık. Bunu direnişlerde, mahalle toplantılarında, kahvelerde görüyoruz. İşçilerin yaşam ve çalışma alanlarına gidip, iktidarın yarattığı algıyı kırabilecek ve sürecin bütün ayrıntılarıyla anlatılacağı bir iletişim ve ilişki alanına ihtiyaç söz konusu. 

YEREL İTTİFAKLA KURMALIYIZ
Barışın toplumsallaşması söz konusu. Bu anlamda sosyalistlere büyük görev düşüyor. Çünkü aynı zamanda liberal ve ulusalcı değerlendirmelerin de öne çıktığını görüyoruz. Ulusalcı değerlendirmelerde Kürt hareketin Erdoğan'la uzlaştığı, Erdoğan'ın yeniden seçilmesi için Kürt hareketinin paravan yapılacağı konuşuluyor. Liberal cenahta ise bu sürecin bir bayram arasında  değerlendirildiğini görüyoruz. Bu iki eğilimle aramıza mesafe çizip, hem bu sürecin risklerini gören hem de mücadele alanlarında bu riskleri ortadan kaldırdığımız bir süreç işletmemiz gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde hem emeğin haklarını hem de halkın farklı kesimlerini kendi talepleri etrafında harekete geçtiği ittifak alanları kuracağız. Yerel ittifak kurmaya daha yoğun ihtiyaç var diyebilirim.

EGEMENLERİN SEÇENEĞİNE MAHKUM DEĞİLİZ
Türk işçi ve emekçilerinin demokratikleşme, Kürt halkının barış talebinin ortak mücadele aracı, potası ne olabilir? Bu mücadele nasıl yürütülecek?
Türkiye'nin demokratikleşmesi mücadelesinde Kürt halkı ile Türkiye solu arasında stratejik bir mücadele ittifakı vardır. Bu anlamıyla önümüzdeki dönem halkçı, demokratik bir cumhuriyet ve demokratik bir anayasa sürecinin ilerletilmesine ihtiyaç var. Egemen iki seçeneğin bizi sıkıştırdığı bir düzlemde tartışmak zorunda değiliz. Gezi'den bu yana, en son olarak 19 Mart sonrası süreçte de görülen halkın kendi ihtiyaçları doğrultusunda direndiği, kendini sokakta ifade ettiği bir gerçeklik söz konusu. Bizler bu gerçeklik içinde mevziler kazanmak zorundayız. 

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKINI PRATİKLEŞTİRMELİYİZ
Faşist ittifakın kararlı olduğunu bir kez daha vurgulamakta fayda var. CHP'ye dönük saldırıları yoğunlaştırmış durumda. İBB'ye dönük operasyonlar devam ediyor. Bu noktada Türkiye sosyalistlerinin CHP ile dayanışma pratiklerini bir düzeyde koruması, ama esas olarak kendi iktidar perspektifleri doğrultusunda halkın talepleri etrafında bir güç alanı açması gerekiyor. Biz bu süreci iktidarın bizi sıkıştırdığı yeni anayasa tartışması veya CHP'nin bizi sıkıştırmaya çalıştığı "AKP'ye kaybettirme" politikasıyla geçirmek zorunda değiliz. Halkların eşitlik ve demokrasi talebi de oldukça güçlü. Bu anlamda Emek ve Özgürlük İttifakı'nı pratikleştirmeye ihtiyaç var. Biliyoruz ki orada Kürt halkı ile Türkiye sosyalist hareketinin ittifakı söz konusuydu. Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesini sahiplenme ve buradan doğru sokakta, mahallede yan yana gelişleri örgütleyen ve halkın taleplerini demokratik bir anayasaya dönüştüren mücadelesini örgütlemeye ihtiyaç var. 

EGEMENLERİN KUŞATMASININ KARŞISINDA EZİLENLERİN DİRENİŞİ VAR
Egemenlerin kendi hesapları varsa, iktidarın emekçiler, gençler, Kürtler üzerinde kuşatması varsa; halkların direnişi, işçi ve emekçilerin de eylemleri söz konusu. Bizler kendimizi buradan doğru kurarsak ve emek verirsek demokratik bir cumhuriyetin kurulma sürecini hızlandırabiliriz. Çok tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Egemenlerin krizinin derinleştiği, kendine faşizmi seçtiği bir dönemden geçiyoruz, bunun karşısına ezilenlerin direnişini sahici bir iktidar perspektifine dönüştürebiliriz.

Peki emekçi sol güçler bugün yapılması gerekenleri, atılması gereken pratik adımları atacak kapasiteye, niyete, güce sahip mi?
Nesnel potansiyel olarak Türkiye solunun bugün üstelenebileceği önemli görevler söz konusu ama ne yazık ki örgütsel gerçekliğimiz bunun gerisine düşmüş durumda. Özellikle halkın direnişi söz konusu olduğunda, bunu ileri taşıyacak bir tarzdan öte bunun gerisine düşmüş durumda. 2008 sonrası dünya genelinde başlayan işgal dalgası ve kapitalizmin krizine dönük meydan işgalleri Türkiye'de 2013'de Gezi isyanıyla iktidarı rejim krizine götürebilen toplumsal ayaklanmayı yaşadık. O günden bu yana iktidarın yönetememe krizinin derinleştiğini görüyoruz. İktidar, derinleşen yönetememe krizini şiddet ve saldırganlıkla çözmeye çalışıyor. 

EMEĞİN VE KÜRT HALKININ İTTİFAKINA İHTİYAÇ VAR
Tam bu noktada Türkiye sosyalist hareketinin halkın direnişini kalıcı bir iktidar odağına dönüştürmesine ihtiyaç var. Bu noktada Türkiye solunun emeğin ihtiyaçları çerçevesinde bir ittifak ve odak oluşturması gerekiyor. Bir yandan Kürt hareketiyle bir yandan da Kürt halkıyla kurulacak ittifakta Türkiye'nin demokratikleştirilmesi mücadelesi güçlenirken, diğer taraftan Türkiye sosyalist hareketinin kuracağı emek odaklı bir ittifakta emeğin haklarını savunacak. Bu anlamıyla önümüzdeki dönemde oldukça kritik. Eleştiri ve değerlendirmelerle vakit kaybetmeksizin, görev ve sorumluluklarımızın farkına varmamız gerekiyor. Uzunca bir süredir devam eden toplumsal hareketliliğin içinde konumlanan, hareketliliği özneleştiren bir pratiğe ihtiyaç var. Bunu yapamadığımız oranda Türkiye devrimci hareketinin yenilgili ruh halini aşamadığı, ya  toplumsallığa kendini dayattığı ya da toplumsallığın gerici yanıyla uzlaştığı bir konuma savruluşu söz konusu oluyor. Bundan kurtulmanın yolu da toplumsal gerçekliğinden içinden konumlanmaktan geçiyor. Havzalar, mahalleler Türkiye sosyalist hareketini bekliyor.

YAN YANA GELME PRATİKLERİ AÇIĞA ÇIKARMALIYIZ

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Demokratik bir cumhuriyetin mümkünlüğü içindeyiz. Bu noktada iktidarın bizi sıkıştırmaya çalıştığı denklemden sürece yaklaşmak zorunda değiliz. Kendi öngörülerimizden ve hedeflerimizden doğru hareket edebiliriz. Demokratik bir cumhuriyetin imkanını hep birlikte örgütleyebiliriz. Yoksulluğa karşı yazı güçlü geçirdiğimiz bir süreç işletebiliriz. Egemenlerin sermaye sınıfı arkasında güçlü durduğu bir koşulda, emekçilerin mücadelesi içinde konumlanabiliriz. Belirsizliğin arttığı ve imkanların arttığı bir dönem, yan yana gelme pratiklerini güçlendirip bu imkanı gerçeğe dönüştürebiliriz.