3 Temmuz 2025 Perşembe

Karasu: Devlet içinde süreci bozmak isteyenler var

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt sorunun çözümünde devletin adım atmadığını belirterek, sürece ilişkin kaygılı yaklaşanların kaygılarını anladıklarını kaydetti. Devletin içinde süreci bozmak isteyenlerin olduğunu ifade eden Karasu, herkesin sürece destek vermesini istedi.

KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, Medya Haber TV'de katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karasu, PKK'nin 12'nci Kongresi'ne, Kongre Divanına bağlı çalışmalar nedeniyle katılamadığını belirtti. 3 Temmuz 2019'da yaşamını yitiren Ali Haydar Kaytan'ı, Zeynep Kınacı'yı, Şêx Saîd ve yol arkadaşlarını andı. 

Karasu, Sivas 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Otelinde katledilen 33 aydın, yazar ve sanatçıyı da anarak, Aleviliğin asimile edilmeye, Suni inancı içinde eritilmeye çalışıldığını ve Aleviliğin Kürt soykırımında bir örtü olarak kullanılmaya çalışıldığını söyledi. 

'TECRİT DEVAM EDİYOR'
Karasu, Öcalan'ın avukatlarının, ailesinin istediği zaman Öcalan'la görüşmediğini belirterek, tecridin devam ettiğini ifade etti. Öcalan'la görüşme talebinde ve başvurusunda bulunan gazetecilerin, siyasetçilerin olduğunu ve başvuruların önemli olduğunu dile getiren Karasu, İmralı'ya gidişlerin önünün açılmasının gerektiğini belirtti. 

'HERKES BASKIDAN ŞİKAYETÇİ'
Karasu, "Kürt sorunu Türkiye'nin geleceği, demokratikleşmesi ve özgürleşmesi ile ilgili. Sol ve demokratların geleceğinin ne olacağı bu soruna bağlı. Bu sorun çözülmediği müddetçe, sol ve demokratlar üzerinde baskı devam eder. Şu anda Türkiye'de şikayet edilen baskı ortamı var. Bu ortamı yaratan nedir? Bunun cevabı Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Herkesin böyle görmesi lazımdır. Bunun dışında özgürlük, demokrasi ve sosyalizm söylemleri kendini kandırmaktır" dedi.

'DEVLET SOMUT BİR ADIM ATMADI'
Öcalan ve PKK'nin attığı adımlara rağmen devletin somut bir adım atmadığını söyleyen Karasu, "Devlet Bahçeli'nin verdiği taahhüt, umut hakkı, tecridin ortadan kaldırılması ve önderliğin bu sürece aktif katılması hala gerçekleşmemiştir. Böyle olunca da bu süreç fazla ilerlemiyor" diye konuştu. 

'DEVLET İÇİNDE SÜRECİ BOZMAK İSTEYENLER VAR'
Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"yla başlayan sürece dair "tıkandığı değerlendirmelerine yol açan bir durum var" diyen Karasu, "DEM Parti 'hala süreç tıkanmadı' açıklamaları yapıyorsa, nedeni önderliğin yaklaşımlarıdır. Önderlik bu süreci yürütmek istiyor. Ama önderliğin de çabası, emeği, niyeti bir yere kadardır" dedi. PKK'nin 1 Mart'ta tek taraflı ateşkes ilan etmesi ve 5-7 Mayıs tarihlerinde yaptığı 12'nci Kongre ile çalışmalarını sonlandırma kararına rağmen Türkiye'nin saldırılara devam etmesini provokasyon olarak değerlendiren Karasu, "Devlet içinde bir kesim bu süreci bozmak istiyor. Bu tür şeyler toplumda kaygı yaratıyor. Devletin içinde bir kesim sürece karşı sabote etmek istiyor. Ama o zaman devlet de bu süreci götüren hükumet de buna müdahale etmesi gerekiyor" dedi. 

'KAYGILARI ANLIYORUZ'
Kürt özgürlük hareketi ile yol yürüyenlerin kaygılarını anladıklarını belirten Karasu, "Niye kaygılanıyorlar diyemeyiz. Hasta tutuklar bırakılmıyor, ölüme terk edilmiş. Hala tutuklanmalar var. Muhaliflerin üzerine gidiliyor, gazeteciler tutuklanıyor. Önemli adımlar atmamıza rağmen devlettin adım atmaması kaygı yaratıyor. Kaygıları anlıyoruz ancak kaygıyla yaklaşmak yetersizdir. Dostlarımız, halkımız böyle düşünebilir. Ama önemli olan bu sürece sahip çıkmak, bu sürecin başarıya getirilmesi için mücadele etmektir" diye konuştu.

'HERKES SÜRECE DESTEK VERMELİ'
Karasu, "Dünyanın her yerinde çatışma, çözüm süreçlerinde iktidarlar, hükumetler, muhatap olanlar toplumsal desteği artırmaya çalışırlar. Böyle yaparak sorunu çözmek isterler. Herkes bunu ister. AKP'nin de MHP'nin de istemesi gereken CHP dahil tüm bu muhalif kesimlerin bu sürece destek olmasını sağlamaktır. Tutuklamalarla o desteği sabote ediyorlar. Bu desteğin verilmesini engelleyen bir durum ortaya çıkarıyorlar. Tersi bir durum oluyor. Muhaliflerde, 'Demokrasiye bu kadar saldırı varken sorunların nasıl çözeceksiniz?' diye soruyorlar. Haksızlar diyebilir misiniz" dedi. 
 
'TÜRKİYE'YE BASKI KÜRDİSTAN'DA DEMOKRASİ OLMAZ'
Kürt sorununun çözümünün reddedilerek Türkiye'ye demokrasi gelmesine ilişkin soruya cevap veren Karasu, "Türkiye'de faşizm, baskı olurken Kürdistan'a demokrasi olmaz. Demokrasi olacaksa hem Kürdistan'a hem de Türkiye'ye olacak. Hala 10 bin tutuklu var. Kürtler dilini, kültürünü kullanamıyor. Hangi temel hakkı hukuki güvenceye kavuşturulmuş? Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'ye demokrasi ve özgürlük gelmez" diye kaydetti.

'ÖCALAN ELEŞTİRİLEBİLİR YETER Kİ DOSTÇA OLSUN'
Öcalan'ın PKK'nin 12'nci Kongresine gönderdiği "Politik Rapor"a işaret eden Karasu, "Biz ilk sosyalizm mücadelesi verince felsefenin başlangıç ilkelerini, sonra felsefenin temel ilkelerini okuduk. Tarihsel materyalizmi okuduk. Reel sosyalizmin eksiklerini felsefi bakışının eksikleri de var" dedi. Öcalan'ın değerlendirmelerinin, tartışmalarının eleştiriye açık olduğunun altını çizen Karasu, "Samimi, niyetli olduktan sonra eksik görebilir, eleştirebilir. Tam anlamayabilir ama doğru yaklaşmak lazım. Marx'ın söylediklerini 150 yıl sonra aynen tekrarlamak Marx'a bağlılık değildir. Engels'e bağlılık değildir" dedi.

'İRAN'I ZAYIFLATTILAR'
Siyonist İsrail ile İran arasındaki savaşa ve Kürtlerin durumuna dair konuşan Karasu, "İran'ın jeopolitik konumu çok önemlidir. Bu bakımdan İran'ı zayıflatmak istediler. Teslim almak da istediler fakat şunu gördüler; çok da ileri giderlerse İran'daki bir kaos, bir kargaşanın kendi çıkarlarının olmayacağını gördüler. Kendilerine bağlı İran olsun istiyorlar. İran'ın dağılmasını, İran'ın belli yönlerle çökmesini sonuçlarını, belirsizliklerini göze almadılar, durdurdular. Ama zayıflattılar. Zayıf İran'ın üzerinden kendi politikalarını yürütmeye çalışacaklar" diye kaydetti.

'İRAN'IN DA DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR'
Karasu son olarak şöyle konuştu: "İranlı halkların, demokratların bu dönemde yaklaşımları milliyetçilikten uzak, farklı din ve etnik gruplara, otoritelere yaklaşım içinde olmayan onlara demokratik sistem içinde gören bir demokratik ulus anlayışı olmalı. Devletle de bir uzlaşma programı olabilir. Olmalıdır. Nasıl ki şu anda Önder Apo Bakûr'da bir program çalışıyorsa, Rojhilat'ta da böyle bir programla gerekli. Bütün İran'daki demokratikleşmeyi, farklı etnik ve dinsel topluluklarının özgür ve demokratik yaşamını esas alan, onların yerel demokrasisini esas alan bir programla mücadelelerini yürütme gerekli. İran'ın ihtiyacı olan budur. En büyük öz savunma, en büyük direnç kaynağı kendi toplumla barışarak demokratik bir sistem haline gelmektir."