Kayıp yakınları 3 kentte adalet istedi

İHD ve kayıp yakınları, Diyarbakır, Batman ve Hakkari'de gözaltında kayıpların akıbetini sordu ve adaletin sağlanmasını istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, Diyarbakır, Batman ve Hakkari'de gözaltında kayıpların akıbetini sordu ve adaletin sağlanmasını istedi.
DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 852'nci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Gözaltında kaybedilerin fotoğraflarının taşındığı eyleme, çok sayıda kişi katıldı.
İHD Diyarbakır Kayıplar Komisyonu üyesi Berfin Elçi, 1 Haziran 1994'te Kulp'a bağlı Uzunova köyünde gözaltına alınıp kaybedilen Vasıf Öztürk'ün hikayesini kamuoyuyla paylaştı. 1 Haziran 1994'te Bolu Tugayı'na bağlı askerler tarafından yürütülen bir operasyonda Salkım mezrasında bulunan Vasıf Öztürk, Cembeli Tuncer ve Efendi Şen'in gözaltına alındığını belirten Elçi, ertesi sabah Cembeli Tuncer ve Efendi Şen'in serbest bırakıldığını aktardı.
Ancak Vasıf Öztürk'ün elleri ve gözleri bağlanarak askeri bir helikoptere bindirildiğini ve Kulp'a götürüleceğinin söylendiğini ifade eden Elçi, "Aynı dönemde gözaltında tutulan görgü tanıkları, Vasıf Öztürk'ün Lice Jandarma Karakolu'nda olduğunu ve işkence gördüğünü anlattı. Tanık ifadelerine göre Vasıf Öztürk, burada 25 gün boyunca gözaltında tutuldu" dedi.
'VASIF ÖZTÜRK İÇİN ADALET İSTİYORUZ'
Resmi kurumların tanık ifadelerine rağmen Öztürk'ün gözaltına alındığını inkar ettiğini kaydeden Elçi, tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını söyledi. Elçi, "31 yıl önce gözaltında zorla kaybedilen Vasıf Öztürk için adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Vasıf Öztürk'ün akıbeti açıklanan ve sorumlular hesap verene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Vasıf Öztürk için adalet istiyoruz" dedi.
'BARIŞ OLACAKSA KEMİKLERİMİZİ VERSİNLER'
Kayıp yakını Hatice Tekdağ, "Biz anneyiz, kimsenin yüreğinin yanmasını istemiyoruz. Hani barış, barış var mı? Biz kemiklerimizi istiyoruz. Hiçbir annenin yüreğinin yanmasını istemiyoruz. Nerede olursa olsun, ben ve çocuklarım kayıplarımızın bulunması için mücadele edeceğiz. Bir barış olacaksa kemiklerimizi versinler, bir mezarımız olsun" çağrısında bulundu.
HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 178. haftasında Yüksekova'daki Sanat Sokağında yan yana geldi. "Failler belli, kayıplar nerede" ve "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartları açılan eylemde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Eylemde, 31 yıl önce 3 Haziran 1994 yılında kaçırılarak katledilen Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın hikayesi anlatıldı.
Hacı Karay'ın torunu Helin Baran, "3 Haziran 1994 günü sabaha karşı Yeşilyurt'ta bulunan Çınar Oteli'nden birlikte çıktılar. Çok sayıda tanık beyanına göre, dışarıda bekleyen otomobillerden çıkan telsizli, çelik yelekli ve silahlı 7-8 kişi onları durdurdu ve otelin duvarına yaslayarak üzerlerini aradı. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler 'ifadelerinizi alıp bırakacağız' diyerek Buldan, Yıldırım ve Karay'ı zorla otomobillere bindirerek götürdü. Olaydan hemen sonra haberi alan aileler, Bakırköy Cumhuriyet Savcısı ve Yeşilköy Polis Karakolu ile irtibata geçerek yakınlarının kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce kaçırıldıkları hususunda şikayette bulundular. İstanbul Valisi ve Başbakanlıkla görüştüler. Ancak yakınlarının gözaltına alındıkları reddedildi" ifadelerini kullandı.
'İŞKENCE EDİLMİŞ CANSIZ BEDENLERİ BİR GÜN SONRA BULUNDU'
Buldan, Yıldırım ve Karay'ın işkence edilmiş cansız bedenlerinin bir gün sonra köylüler tarafından bulunduğunu aktaran Baran, "Üzerlerinde kimliklerini kanıtlayacak hiçbir belge, değerli eşya veya para yoktu. Bulundukları yer kontrgerilla cinayetleri sonucunda öldürülenlerin cansız bedenlerinin bırakıldığı medyada 'ölüm üçgeni' olarak adlandırılan bölgedeydi. Ailelerin tüm çabalarına rağmen Buldan, Yıldırım ve Karay dosyaları 19 yıl sürüncemede bırakıldı. Ailelerin ısrarlı başvuruları üzerine 19 Aralık 2013 tarihinde yeni bir iddianame düzenlendi. Düzenlenen iddianame Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve kamuoyunda Ankara JİTEM Davası olarak bilinen davaya dahil edildi" dedi.
'TÜM DELİLLERE RAĞMEN SANIKLAR BERAAT ETTİRİLDİ'
Yargılamada tanık olarak ifade veren eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür'ün, içinde Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın isimlerinin de olduğu "Kürt iş insanlarına yönelik ölüm listesi''nin yer aldığı bir belgeyi mahkemeye sunduğunu hatırlatan Baran, şöyle devam etti: "Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay'ın kimler tarafından gözaltına alındıkları, işkence ile sorgulandıkları, öldürüldükleri ve bu eylemin icrası için kimlerin talimat verdiği devletin Susurluk Raporu'nda, Ergenekon iddianamesinin 228 No'lu ek klasöründe, Ankara JİTEM davasının iddianamesinde ve mahkeme tutanaklarında yer aldı. Ancak tüm bunlara rağmen 13 Aralık 2019'da görülen karar duruşmasında, işlenen suçlarla ilgili Mehmet Ağar ve diğer tüm sanıkların beraatlerine karar verildi. AİHM'nde mahkumiyetle, iç hukukta beraatle sonuçlanan davalar zincirine bu dava da eklendi" dedi.
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 688'inci haftasında Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı açılan eylemde, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Rezan Baytar, 28 Mayıs 1994 tarihinde kaçırılan İsmail Ağaya'nın hikayesini kamuoyuyla paylaştı.
İsmail Ağaya'nın Özgür Ülke dağıtımcısı olduğunu belirten Baytar, şöyle devam etti: "29 Mayıs 1994 akşamı bir akrabasına uğramak üzere evden ayrıldı. Ancak ne akrabasının evine gitti ne de kendi evine geri döndü. Oğlunu arayan anne Müfide Ağaya, civarda yaşayan kadınlardan, bir gencin sivil giyimli ve silahlı 3 kişi tarafından zorla otomobile bindirilerek kaçırıldığını öğrendi. Kadınlar, hava karardığı için yüzünü net olarak göremeseler de kaçırılan kişinin kot pantolon ve kot ceket giyen biri olduğunu belirttiler. İsmail evden çıktığında üzerinde kot pantolon ve ceket olduğu için annesi telaşlandı. Ailesi ve arkadaşları Merkez Polis Karakolu'na başvurdu. İsmail'i kaçıranların tespit edilmesini ve onun can güvenliğinin sağlanmasını talep etti. Ancak ailenin ilgili kurumlara yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. İsmail'den bir daha haber alınamadı. Anne Ağaya, arayışını 'ömrüm oğlumu sormak için gittiğim karakollarda geçti' diyerek özetledi."