Kayıp yakınları: Kayıpların akıbeti açıklansın, kaybedenler yargılansın
Kayıp yakınları ve İHD tarafından kayıpların bulunup adaletin sağlanması talebiyle gerçekleştirilen eylemlerde, mücadele vurgusu yapıldı.
Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD), kayıpların bulunması faillerin yargılanması talebiyle Diyarbakır, Batman, Hakkari ve İzmir'de eylemler yaptı.
DİYARBAKIR
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" eylemi 834'üncü haftasında devam etti. Diyarbakır'da Koşuyolu Parkında bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, kitle örgütü temsilcileri de destek verdi. Bu haftaki eylemde Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Kemal Mübariz'in akıbeti soruldu.
JİTEM DAVASINDA ZAMANAŞIMINA TEPKİ
Açıklamada konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Ömer Saman, Ankara JİTEM davasında zamanaşımı kararı verilmesine tepki göstererek, 1990'lı yıllardan bu yana insan hakları ihlallerinin araştırılması için açılan davalardan birinin daha zamanaşımına uğradığını söyledi. Saman, bir ülkede barışın olması için geçmişle yüzleşmenin, hakikatlerin açığa çıkmasının önemine vurgu yaptı.
Gözaltında kaybedilen Kemal Mübariz'in hikayesini İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Demirtaş okudu.
1 Şubat 1994 tarihinde Cizre'de Mübariz ailesinin evini basan asker, özel harekat ve polisin "ifade vermeniz gerekiyor, sizi karakola götüreceğiz" diyerek 29 yaşındaki Kemal ve ağabeyi Ömer'i Beyaz Toros'a bindirerek gözaltına aldığı bilgisini veren Demirtaş, Nusaybin'e giden aracın Turgutlu Karakolu askerleri tarafında yol aramasında durdurulduğu, araçtaki kişilerin askerlere bir kart gösterip, 'istihbarattanız' diyerek aranmadan yola devam ettiğini aktardı. Nusaybin İlçe Jandarma Komutanlığı'na götürülen Kemal ve Ömer Mübariz kardeşlerinden Ömer Mübariz'in, "üç gün içinde 100 bin lira getirmesi ve hiçbir yere şikayette bulunmaması, yoksa Kemal'in öldürüleceği" söylenerek serbest bırakıldığını aktaran Demirtaş, parayı denkleştiren ailenin evde gözaltı işlemini yapan kişilerden birine teslim ettiğini belirtti.
Parayı teslim alan kişinin; "Burada bekleyin, kardeşinizi getirmeye gidiyoruz" demesine rağmen Kemal Mübariz'in getirilmediğini söyleyen Demirtaş yaşananları şöyle anlattı: "O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Bunun üzerine savcılığa giden aile suç duyurusunda bulunur. Ömer Mübariz bindirildikleri aracın plakasını ve faillerin eşkal bilgilerini verir. Bu şahısları görürse tanıyacağını söyler. Aile olayla ilgili Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ile de görüşür. Tüm kurumlara başvurur ancak hiçbir sonuç alamaz. Aile sıklıkla evlerine gelen askerler tarafından 'Bu işin peşini bırakın' diye tehdit edilir. Mübariz ailesi son olarak 25 Mart 2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurur. Kemal Mübariz'in kaybedilmesi ile ilgili dönemin Cizre Jandarma Komutanı Cemal Temizöz, Cizre Belediye Başkanı aynı zamanda korucubaşı Kamil Atak ve gözaltı işlemini yapan iki JİTEM mensubu hakkında suç duyurusunda bulunur. 19 Kasım 2009 tarihinde Kemal Mübariz'in kaybedilmesi ile ilgili soruşturma açılır. Ancak hukuki süreçte bir gelişme olmaz."
Kaybedilenlerin fotoğraflarının olduğu pankart açan kayıp yakınları, Kemal Mübariz'in kaybedilmesinin sorumlularını açıkladıktan sonra oturma eylemi yaptı.
BATMAN
Batman'da da İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 670'inci haftasında Gülistan Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticileri katıldı.
Bu haftaki eylemde 31 Ocak 1995 tarihinde Batman'ın Kozluk ilçesi Zediya mezrasında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Maltu'nun akıbeti soruldu. Maltu'nun kaybedilme öyküsünü İHD Şube Yöneticisi Rezan Baytar okudu.
Maltu'nun kaybedilme hikayesi şöyle: "17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu'nun evine 31 Ocak 1995 gecesi, aralarında asker, özel tim ve köy korucuları panzerler eşliğinde baskın yaptı. Kimlik kontrolü yapan askerler, Maltu'yu dışarı çıkardı. Sabah saat 04.00'e kadar açık alanda işkence gören Maltu'nun çığlıkları duyuldu. Ardından, Maltu'yu alıp götürdüler. Ertesi gün saat 12.00 civarı dört araç eşliğinde elleri, ayakları bağlı ve kafasına çuval geçirilmiş halde köye geri getirildi. PKK sığınaklarını ve silahlarını göstermesi istendi.
"Köylüler, Maltu'ya işkence yapıldığını, ayakta duramayacak durumda olduğunu, Maltu'nun PKK ile ilgisinin olmadığını ve sürekli 'bilmiyorum' dediğini belirtti. Daha sonra askerler, Maltu'yu araca bindirip götürdü. Aile, baskına katılan Bekirhan Jandarma Karakolu ve Kozluk Jandarma Bölük Komutanlığına başvurdu. Aileye, çocuklarının gözaltında olmadığı söylendi. Aynı tarihlerde Batman Komando Taburu'nda gözaltında tutulan bir kişi serbest bırakılınca Maltu ailesine, Mehmet Şirin'i taburda gördüğünü ve altı gün boyunca beraber gözaltında tutulduklarını anlattı. Ancak ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı."
Anne Sabriye Maltu'nun "Oğluma ne olduğunu bilmek istiyorum. Başında dua edeceğim bir mezarım olsun istiyorum. Onu kaybedenlerin bize yaşattıkları bu zulmün hesabını vermesini istiyorum. Adalet istiyorum. Barış istiyorum. Hiçbir anne evlat acısı yaşamasın istiyorum" diyen sesinin karşılıksız kaldığını aktaran Baytar, gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin araştırılmasını, faillerin bulunup yargılanmasını istedi.
Kayıp yakınları açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirdi.
HAKKARİ
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları da, 160'ıncı hafta eyleminde Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağı'nda buluştu. Eylemde, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı ve kayıpların fotoğrafları açıldığı eylemde, Şırnak'ta 33 yıl önce gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak dosyasındaki resmi inkar ve cezasızlık politikasına dikkat çekildi.
Açıklamayı okuyan İHD yöneticisi Ozan Akbaş, DEM Partili belediyelere kayyum darbesine tepki gösterdi.
Gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ı anan Akbaş, "Mehmet Ertak Şırnak'a bağlı Rezuk mezrasında yaşıyordu. Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce 2 kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı. Ertak ve aynı işyerinde çalıştığı 3 akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde, işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Emniyette Ertak'ın gözaltına alındığına dair tutanak düzenlendi. Ancak emniyete başvuran ailesine onun gözaltına alınmadığı söylendi. Bunun üzerine baba İsmail Ertak, savcılığa başvurdu, üç kişi Mehmet Ertak'ın gözaltına alındığına, 6 kişi de gözaltında işkence edilirken gördüğüne dair tanıklık etti. Olay soru önergeleriyle Meclis'e taşındı. Ancak aile; tanıklara, belgelere, delillere rağmen başvurduğu her yerde inkarla karşılaştı" diye anlattı.
Şırnak Emniyet Müdürlüğünde sorgulara katılan JİTEM personeli Murat İpek'in itiraflarını hatırlatan Akbaş, "Murat İpek, 1997 yılında kamuoyuna da yansıyan itiraflarında; 'Mehmet Ertak'ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük' dedi. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyledi. Tüm başvuruları sonuçsuz bırakılan aile AİHM'e başvurdu. Mehmet Ertak'ın ailesini AİHM'de savunmaya hazırlanan avukat Tahir Elçi'nin bürosu polis tarafından basıldı. Dava dosyalarına el konuldu, gözaltına alınan Tahir Elçi işkenceye maruz kaldı. Tüm tehdit ve baskılara rağmen dava, AİHM'e taşındı. AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak'ın gözaltına alınıp işkence sonucu ölmüş olduğuna hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar yeterli olduğu sonucuna vardı. Mehmet Ertak'ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu ve buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye'yi yaşam hakkını ihlalden oybirliği ile mahkum etti" diye aktardı.
Mehmet Ertak'ın gözaltında işkenceyle öldürülmesi ve cansız bedeninin kaybedilmesiyle ilgili etkin soruşturma talebini yineleyen Akbaş, kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi, iki haftada bir düzenlediği "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemi için Konak eski Sümerbank önünde buluştu. Çok sayıda kişinin katıldığı eylemde, "Kayıplar vicdandır, sahip çık", "Failler belli kayıplar nerede" pankartları açıldı.
Bu haftaki eylemde 28 Temmuz 1993 tarihinde gözaltına alınıp kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe'nin akıbeti soruldu. Açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban ve çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı.
Basın açıklamasının Kürtçe metnini İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Zilan Gümüş, Türkçe metni ise İHD İzmir Şube yöneticisi Caner Canlı okudu.
Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Ferhat Tepe ve tüm kayıpların akıbetinin açıklanması istenen eylemde, bunun için mücadelenin devam edeceğinin altı çizildi.
Ardından konuşan İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, kayıpların akıbetini sormak için alanlarda olduklarını belirterek, "Bu coğrafyada 1990'lı yıllarda insanlar siyasi görüşlerinden dolayı, Kürt olduklarından dolayı, savundukları değerlerden dolayı gözaltına alınıp yargılanmadan işkence ile gözaltında kaybedildi. Gözaltındaki kayıplar meselesi dünyada insanlığa karşı işlenmiş suçlar kategorisindedir. Bu zamana kadar Türkiye'de binlerce kayıp olmasına rağmen, Meclis İnsan Hakları komisyonu raporlarına göre 17 bini bulan kayıpların birinin bile akıbeti açıklanmadı. Bu kadar kaybın olduğu bir yerde, Kürt meselesi gibi yıllardır süren bir meselede kayıpların akıbeti öğrenilmeden yeni bir aşamaya geçmenin mümkün olmadığını ifade ediyoruz" dedi.
Açıklama, oturma eyleminin ardından sona erdi.