9 Ağustos 2025 Cumartesi

'Kayıplarımızın en azından bir mezarı olsun'

Kaybedilen sevdiklerine ait bir mezar dahi olmadığının altını çizen kayıp yakınları Diyarbakır, Hakkari ve Batman'da yaptıkları açıklamada, bir kez daha adalet istedi. 

Diyarbakır, Hakkari ve Batman'da "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eylemleri bu hafta da devam etti.

DİYARBAKIR
Diyarbakır'da 861. kez Bağlar ilçesinin Koşuyolu parkında eylem düzenlendi. Eylemde, 15 Ağustos 1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan İbrahim Kartay'ın akıbeti soruldu.

ÇAKIR: EŞİMİN CESEDİNİ DE BULAMADIK
Kartay'ın hikayesi Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi tarafından okundu. Hikayenin paylaşılmasından önce İbrahim Kartay'ın eşi Salime Çakır olaya ilişkin şunları paylaştı: "94'te eşimi köyden götürdüler 4 çocuk babasıydı, cesedini de bulamadık. Köylerimizi yaktılar. Ben hamileydim çok zorluk çektik. Göç etmek zorunda kaldık, Amed'e geldik. O zamanlar büyük çocuğum 13 yaşındaydı. Kayıplarımızın en azından bir mezarı olsun istiyoruz, bir umudumuz olsun istiyoruz. Hiç kimsenin hakkı yanlarına kalmasın istiyoruz."

'BABA KARTAY OĞLUNU SORMAMASI İÇİN TEHDİT EDİLDİ'
Diyarbakir'ın Hani ilçesine bağlı Gömeç köyünde yaşayan İbrahim Kartay'ın, üç çocuk babası olduğunu ve geçimini çiftçilikle sağladığını belirten, "15 Ağustos 1994 tarihinde, askerler tarafından İbrahim Kartay'ın köyüne baskın düzenlendi. Köy halkı meydanda toplanarak köyü boşaltmaları istendi. Eşyalarını almalarına izin verilmeden evler yakılmaya başlandı. Köylülerin geçim kaynağı olan hayvanlar da silahla taranarak öldürüldü. Köy çıkışında eşini bekleyen Salime Çakır'a köylüler, eşinin gözaltına alındığını söyledi. Çocuklarıyla birlikte komşu bir köye sığınan Salime Kartay, on gün boyunca eşinden haber alma umuduyla bekledi. Ardından kayınpederiyle birlikte Hani'ye giderek Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulundu. Ancak savcılıktan herhangi bir yanıt alamadılar. Bunun üzerine Hani Jandarma Karakolu'na gittiler. Burada, yetkililer İbrahim Kartay'ın gözaltına alınmadığını söyledi. Bir süre sonra baba Kadri Kartay tekrar karakola başvurdu. Ancak karakoldaki görevliler tarafından kendisine ateş açıldı ve oğlunu bir daha sormaması için tehdit edildi" dedi.

Ailenin tüm başvurularının sonuçsuz kaldığını ve İbrahim Kartay'ın gözaltına alınırken ve gözaltında tutulurken birçok kişi tarafından görülmesine rağmen, yetkililerin gözaltına alındığını inkar ettiğini kaydeden Elçi, "O günden bu yana kendisinden bir daha haber alınamadı. Yargı makamları, zaman aşımını; faillerin soruşturulmasını ve yargılanmasını engellemek amacıyla kullanmaktan vazgeçsin. İbrahim Kartay dosyasında gerçeği açığa çıkaracak, suça karışan tüm sorumluları tespit ederek yargılayacak etkinlikte bir soruşturma başlatılsın. İbrahim Kartay için ve tüm kayıplarımız için adalet sağlansın" ifadelerini kullandı.

Açıklama yapılan 1 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.

HAKKARİ
Hakkari Yüksekova'da 187. kez Sanat Sokağında düzenlenen eylemde söz alan İHD Hakkari İHD Eşbaşkanı Ozan Akbaş, 1994'te Yüksekova'da gözaltında katledilen Abdullah Kançi'nın akıbetini sordu. 1994 yılında hayvanlarını otlatmak için köyünden çıkan Abdullah Kançi'nin, bölgede operasyon yürüten Bolu Komando Tugayı'na bağlı askerler tarafından gözaltına alındığını söyleyen Akbaş, O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamadığını belirtti. Akbaş, "Ailesi ve köylüler, günlerce, haftalarca, aylarca onun akıbetini sordu, resmi makamlara başvurdu. Ancak tüm başvurular 'kovuşturmaya yer olmadığı' gerekçesiyle sonuçsuz bırakıldı. Abdullah Kançi'nin cansız bedeni, ağır işkence izleri, kesilmiş ayaklar ve yanıklarla bulundu. Bu vahşet, yalnızca bir insanın yaşam hakkının elinden alınması değil, aynı zamanda işkence ve kötü muamele yasağının en ağır ihlalidir. Aradan geçen 31 yıla rağmen, olayın sorumluları yargı önüne çıkarılmamış, dosya cezasızlık duvarına çarpıp durmuştur" ifadelerini kullandı.

'HAKİKAT ORTAYA ÇIKMADAN BARIŞ MÜMKÜN DEĞİL'
Gözaltında kayıp ve "faili meçhul" cinayetlerin, insanlığa karşı suç kapsamında olduğunu vurgulayan Akbaş, "Bu suçlarda zamanaşımı olmaz. Adalet, ancak etkin, bağımsız ve tarafsız bir yargı süreci ile sağlanabilir. Taleplerimiz açıktır; Abdullah Kançi'nin gözaltında katledilmesine ilişkin dosya derhal yeniden açılmalıdır. Olayın sorumluları tespit edilerek adil bir yargılama süreci başlatılmalıdır. Cezasızlık politikalarına son verilmeli, benzer ihlallerin tekrarlanmaması için devlet gerekli yasal ve kurumsal adımları atmalıdır. Bizler kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak, Abdullah Kançi'nin ve tüm kayıplarımızın akıbeti ortaya çıkana, failler yargı önünde hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Hakikat ortaya çıkmadan adalet sağlanmadan barış mümkün değildir" dedi.

BATMAN
Batman'da 696. kez, İnsan Hakları Anıtı önünde eylem yapıldı. Basın metnini okuyan Erkan Kolaldıran, 10 Ağustos 1994 tarihinde Batman Soğuksu Mezrasındaki evinden maskeli ve silahlı kişiler tarafından götürülen İbrahim Çelik ve peşlerinden giden oğlu Edip Çelik'in hikayesini anlattı. 

'BİR MEZARLARI OLSA BU ACIYI KABULLENİRDİM'
Kolaldıran, şunları söyledi: "Kayıp İbrahim Çelik'in eşi Medrese Çelik, oğlu ile beraber eşinin kayboluş hikayelerini şöyle anlatıyor; 'Eşim İbrahim Çelik ve oğlum Edip Çelik Batman Merkeze bağlı Soğuksu (Zorava) köyünde ikamet ederken Ağustos/1994 tarihinde gece saat 20.00 sularında sivil giyimli uzun namlulu silahlı 4 kişi evimize gelerek eşim İbrahim ve oğlum Edip'i sordular. Eşim ve oğlum dışarı çıkıp onlarla görüştükten sonra birlikte bahçeye indiler. Bahçede konuşurlarken ben de onlara bir şeyler ikram etmek için içeri girdim. Takriben 15 dakika sonra bahçeye indiğimde kimseyi bulamadım, komşulara sordum onlardan da gören olmamıştı. Ertesi gün Batman İl Jandarma Karakoluna gidip yazılı başvuruda bulundum. Dünden beri eşim ve oğlum kayıp onlardan bir haber alamadım. Gözaltında olup olmadığını sordum. Bana verilen cevap İbrahim ve Edip Çelik bizde gözaltında değiller bu isimdeki kişileri görmedik diye cevap verdiler. O günden beri eşim ve oğlum kayıp, sağ veya ölü kendilerinden bir haber alamadım. Kaybettiklerimize ait birer mezarları olsa belki kabullenirdim bu acıyı. Maalesef acımız ilk günkü gibi taze.'

'İNTİKAM DEĞİL ADALET PEŞİNDEYİZ'
"Aile daha sonra olayla ilgili Hizbullahçıların isimlerini vererek savcılığa suç duyurusunda bulundu. Ancak ailenin bütün başvuruları sonuçsuz kaldı; İbrahim Çelik ve Edip Çelik'ten bir daha haber alınamadı. Biz insan hakları savunucuları olarak buradan bir kez daha sesleniyoruz; failleri korumayın, yargılayın. Tarihle, gerçeklerle yüzleşin. Tanıkların ifadelerine başvurun, ifadelerini dikkate alın. Kayıp yakınlarına yaşattığınız bu acılardan dolayı, 'pişmanlığınızı' açıklayın, özür dileyin. Kayıp dosyalarını titizlikle soruşturun. İnsanlarımızın kaybedilmesine tanıklık etmiş sivil, asker tüm yetkililere sesleniyoruz. Susmayın, vicdanlarınızla yüzleşin, kamuoyuyla paylaşın. Bizler kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak; bu topraklarda kaybedilen yüzlerce insanın faillerinin, insanlığa karşı suç işleyen sorumluların ortaya çıkarılmasını ve yargılanmalarını istiyoruz. Bizlerden koparılan canlarımızın hesabını soruyor, sormaya devam edeceğiz. Bizler intikam peşinde değil, adaletin peşindeyiz."

Açıklama, bir dakikalık oturma eyleminin ardından sona erdi.