Kayyumun işten çıkardığı işçiler 104 gündür direnişte
Van Büyükşehir Belediyesi'nde kayyum tarafından işten çıkarılan 223 işçi, "İşimize geri döneceğiz" diyerek başlattıkları direnişin 103. gününde adliye binası önünde açıklama yaptı. İşçiler, dayanışma çağrısında bulunurken, hukukçular kayyum politikalarının halk iradesini ve emek örgütlenmesini hedef aldığını vurguladı.
Van'da kayyum yönetimi tarafından işlerinden edilen belediye işçilerinin direnişi 104. gününe ulaştı. İşçiler, direnişin 103. günü olan 10 Kasım'da Van Adliyesi önünde bir araya gelerek dayanışma çağrısında bulundu. İçiler, "223 işçinin haksız ve hukuksuzca işten çıkarılması kabul edilemez. İşimizi geri istiyoruz. Direne direne kazanacağız" pankartı açtı; "Bijî berxwedana kedkara", "İşçiler burada, hırsız kayyum nerede", "AKP kayyumu al başına çal" ve "Hak, hukuk, adalet" sloganları attı.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, ÖHD Van Şubesi üyeleri, Van Barosu temsilcileri ve çok sayıda kişi destek verdi. Basın açıklamasını ÖHD Van Şubesi üyesi Avukat Mustafa Özoral okudu. Özoral, kayyum atamaları sonrasında anayasal haklarını kullanan binlerce insanın hukuksuz biçimde gözaltına alındığını vurguladı. "Kayyum atanan 94 belediyeden 954 memur KHK ile ihraç edilirken 1913 işçi kayyum tarafından işten çıkarılmıştır. Toplamda 2867 kişinin anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkı kayyım politikaları nedeniyle ihlal edilmiştir. Yaklaşık 5 milyon insanın seçme ve seçilme hakkı kayyım atamaları nedeni ile ihlal edilmiştir. Aynı politika 2019 seçimleri sonrasında da devam etmiştir. Toplam 56 belediye eş başkanı ve ilgili belediyelerde görev yapan belediye meclis üyeleri görevden alınmış veya görevlerinden uzaklaştırılmıştır" dedi.
'KAYYUM, SİSTEMATİK BİR GASP ARACINA DÖNÜŞMÜŞTÜR'
Van halkının iradesinin bir kez daha gasp edildiğini belirten Özoral, "15 Şubat 2025'te İçişleri Bakanlığı'nın kayyum kararıyla bir kez daha gasp edilmiştir" dedi. Kayyum rejiminin, 2016 yılından bu yana yerel yönetimlerde halk iradesini tasfiye etmenin kurumsallaşmış biçimi haline geldiğini ifade eden Özoral, "Bu uygulama, yasal yetki görüntüsü altında, halkın seçme ve seçilme hakkını sistematik biçimde gasp eden bir idari vesayet aracına dönüşmüştür. Her kayyum ataması, yalnızca siyasal temsiliyeti değil, aynı zamanda yerel düzeyde emeğin örgütlü gücünü, sendikal yapıyı ve toplumsal dayanışmayı hedef almıştır. Van'da yaşanan toplu işten çıkarma, bu süregelen antidemokratik rejimin yeni bir halkasıdır; emeğin cezalandırıldığı, iradenin yok sayıldığı bir yönetim anlayışının devamıdır" ifadelerini kullandı.
Kayyum yönetiminin göreve gelir gelmez halkın seçilmiş temsilcilerini devre dışı bıraktığını söyleyen Özoral, "Halbuki, halkın iradesi ile seçilen belediye başkanı ve atadığı belediye yönetiminin arşiv araştırması kriterine uyarak ilgili kurum olan Van Valiliğinden arşiv araştırma talebinde bulunmuş, Van Valiliği görevi ihmal ederek bu araştırma talebine yanıt vermemiştir. Aslında bu husus bile başlı başına merkezi idarenin kayyım atanmadan önce halkın oylarıyla seçilen yerel yönetimleri iş yapamaz hale getirmeye çalışması ve daha sonra atanacak olan kayyımın hazırlığının yapıldığını ve yürütülen sürecin hukuki değil, siyasi olduğunu ortaya koymaktadır" dedi.
VALİLİK SORULARI YANITSIZ BIRAKIYOR
Özoral, valiliğin tüm soruları yanıtsız bıraktığını belirterek, "Üstelik Valilik, kendisine sorulan ve kanunen cevap verme zorunluluğu olan araştırma talebine cevap vermemenin yanında, kayyım olarak atanıp kendilerinin ihmali olan bir hususu, bu ihmalde hiçbir sorumluluğu olmayan işçileri işten çıkarma sebebi yapmıştır. Arşiv araştırmalarının Valilik tarafından süresinde sonuçlandırılmaması, işçilerin değil idarenin sorumluluğundadır. Buna rağmen tüm yük, geçimlerini emeğiyle sağlayan işçilerin üzerine yıkılmıştır" ifadelerini kullandı.