25 Eylül 2025 Perşembe

'Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın' paneli

Laborans'ın, "Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın" talebiyle düzenlediği panelde kuyu tipi hapishanelere karşı direniş ve birleşik mücadelenin önemi kaydedildi. Panelde konuşan ESP MYK üyesi Okan Danacı, devrimci hareketin hapishanede direniş konusunda çok büyük bir deneyimi ve tarihi olduğunu belirtti. Danacı, kuyu tipi hapishaneler konusunda mücadele eden herkesin bir araya geleceği zeminler bulmak gerektiğini belirtti.

Laborans, kuyu tipi hapishanelerle ilgili Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Özlem Gümüştaş, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Okan Danacı, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Meral Nergis Şahin'in katılımıyla Kıvılcım Kültür Merkezinde panel düzenledi. 

"Kuyu tipi hapishaneler kapatılsın" pankartının asıldığı panelin moderatörlüğünü İlda Su, yaptı.  

İlk sözü alan İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Meral Nergis Şahin, 40 tane kuyu tipi hapishane bulunduğunu belirterek, bunların F tipi hapishaneler sonrası yapıldığını kaydetti. Politik tutsakların her dönem hak gasplarına maruz kaldığını ifade eden Şahin, "80 askeri darbesi ve 90'lı yıllar, '96'da hapishanelerdeki açlık grevi süreci ve 19 Aralık buna dahildir. Hapishaneler her dönem toplumun aynası olmakla birlikte, toplumsal mücadeleyi bastırmanın aracıdır" dedi.

ŞAHİN: İÇERİDE VE DIŞARIDA BİRLEŞİK MÜCADELEYİ BAŞARMALIYIZ
Askeri faşist darbe döneminde içeride tutsakların direnişi sürerken, dışarıda da ailelerin ve tutsak yakınlarının direndiğini kaydeden Şahin, "Şu an birlikte mücadeleyi başaramıyoruz" diye kaydetti.

Her gelen iktidarın hapishaneler üzerinde yeni bir dizayn etme saldırısına giriştiğini ifade eden Şahin, 19 Aralık hapishaneler katliamını hatırlattı. Geçmiş direnişlerin en belirgin özelliğinden ders alan iktidarın, bugün tutsakların hapishanelerde ayrı ayrı tutulduğunu kaydederek, bunun tutsakların birleşik direnişini etkilediğini ifade etti.

Hapishanede kendilerine iletilen hak ihlallerini aktaran Şahin, "Bu hak ihlallerinin çoğu artık durumu değiştiremeyeceğimiz bir aşamada bize iletiliyor. Bu hak ihlallerinin çoğu aslında bir cinayettir" diye konuştu.

'TUTSAKLAR BİRÇOK HAK İHLALİNE MARUZ KALIYOR'
Hapishanelerde tecrit içinde tecrit yaşandığını belirten Şahin, tutsakların birçok biçimde sağlık hakkının ihlal edildiğini belirtti. Kelepçeli muayene, ilaç yazmama, hastaneye sevk etmeme gibi birçok sağlık hakkı ihlalinin olduğunu kaydeden Şahin, tutsakların temiz suya erişim ve temizlik hakkının da gasp edildiğini ifade etti.

Yatakların kirliliğinden ailelerin getirdiği eşyaların verilmemesine kadar birçok keyfi uygulamanın da yaşandığını, tutsaklara işkence yapıldığını kaydeden Şahin, "Mahpusa bilinç kaybı yaşayacak kadar şiddet uygulandığı başvurusu bile var" dedi.

Tutsakların hapishaneden hukuksuzca TEM'e götürüldüğünü ve işkenceli sorgu yapıldığını söyleyen Şahin, hapishanede çıplak arama işkencesi, adli tutuklular tarafın şiddet uygulanması, askerin taciz ve işkencesi, kamera dayatması gibi birçok konuda tutsakların yaşadığı soruna ilişkin İHD'ye başvurduğunu iletti.

Tutsakların yaşadığı hak ihlali ve işkencenin dışarıda yeteri kadar duyulmadığını belirten Şahin, "Bu sesin duyulması için yol bulmalıyız" diye kaydederek, tutsakların yaşadığı hak ihlali başvuruları arasında dışarıyla iletişiminin engellenmesi konusunun da yer aldığını belirtti.

GÜMÜŞTAŞ: ZORLA TEDAVİ İŞKENCEDİR
EHB avukatlarından Özlem Gümüştaş, ölüm orucunda olan ve bugün zorla tedavi dayatılan Serkan Onur Yılmaz'ın durumuna değindi. "Zorla tedavi işkencedir" diyen Gümüştaş, Yılmaz'ın taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. 

Devletin toplumu şekillendirmek istediği her dönemde hapishanelerde yeni bir saldırı politikasının olduğunu belirten Gümüştaş, bunun tesadüf olmadığına değindi. Eskişehir tabutluğunu, tek tip elbise dayatmasını, İmralı tecridini örnek verdi. Gümüştaş, "Her dönem devrimci tutsaklara düşman hukuku uygulanıyor. Biz devletin hapishane politikasını her konuştuğumuzda özel bir hapishane politikasını konuşuyor oluruz" dedi. 

Kuyu tipi hapishanelerin, Y,S,C tipi hapishanelerin yüksek güvenlikli hapishaneler olduğunu ve burada hapishane idaresine bırakılan bir hukuk olduğunu vurgulayan Gümüştaş, AKP'nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kuyu tiplerinin önce Gülen cemaati için açıldığının söylendiğini belirtti. Kısa bir süre sonra devrimcilerin de kuyu tiplerine götürüldüğünü kaydeden Gümüştaş, ilk olarak Ankara'da tutuklanan Mezopotamya ajansı çalışanlarının kuyu tiplerine götürüldüğünü ve artık sadece hükümlülerin değil tutukluların da götürüldüğünü belirtti.

'KUYU TİPİ TECRİT İÇİNDE TECRİTTİR'
Kuyu tiplerinin fiziki koşullarına dair bilgi veren Gümüştaş, kuyu tiplerinin 12 adımlık bir hücre olarak tasarlandığını ve havalandırmalarının olmadığını söyledi. "Buralar karşı olduğumuz F tiplerinden bile daha ağır bir tecrit. Odaların camları tellerle çevrilmiş, dışarıyla temasınızın çok az olduğu, havalandırma hakkının günde bir saat olduğu, havalandırmaya kimle çıkacağınıza bile karar veremediğiniz, orada yapacağınız aktivitelerin bile idare tarafından engellendiği bir mekan" dedi. 

Havalandırma sınırlandırmasına dair idarenin "atölye" denilen yerlerin varlığıyla tecridi meşrulaştırmaya çalıştığını kaydeden Gümüştaş, bunun bir hak olarak değil idarenin ödül-ceza yöntemi olarak uygulandığını ifade etti.

'KUYU TİPİ İTİRAFÇILIK İÇİN KULLANILIYOR'
Gümüştaş, "Bu hapishanelere herkes götürülüyor. Yasalarda olmayan yeni bir infaz rejimi oluşturuluyor ve bu kişinin daha ağır bir tecride maruz kaldığı bir rejim uygulanıyor. Burada oluşturulan temastan yoksunluk ve yalnızlık, iktidarın pişmanlık örgütleme ve itirafçılık uygulamasının da dayanağı oluyor. Son zamanlarda yaşanan itirafçılığın çoğu yüksek güvenlikli hapishanelerden çıktı. Buralardan itirafçılar, gizli tanıklar bu politika sonucu ortaya çıktı" dedi. 

15 Temmuz darbe girişimi sonrası şekillenen bu hapishane politikasının AKP'nin toplumdaki direniş damarlarını tasfiye etme politikası olarak uyguladığını ifade eden Gümüştaş, "Hapishaneler devrimci hareketin çok özel direnişler ve üretimlerde bulunduğu bir yerdir. Devlet işte bu direniş geleneğini bitirmek ve içeride tutsakları 'tek başınalık' duygusuyla teslim alınmaya çalışıyor" dedi.

'DIŞARIDAKİ DAYANIŞAMYI DA YOK ETMEK İSTİYOR'
AKP'nin "Terörün finansmanı" diye bir yasa çıkardığını ve hapishanelerle dayanışma içinde olan herkesi gözaltına alarak, tutsaklarla dayanışmanın da önüne geçmeye çalıştığını ifade eden Gümüştaş, "Tutsaklar bu tecride sık sık bedenleri ile direnmek zorunda kalıyor. Zaman zaman açlık grevi, ölüm orucu, kapı dövme, slogan atma gibi yöntemlerle direnmek zorunda kalıyor. Bu nedenle dışarıda bir mücadeleye ihtiyaç var. Kuyu tiplerine karşı sadece haklarımız temelinde değil, kuyu tiplerinin kapatılması noktasındaki bir birliğe ihtiyaç var. Çünkü kuyu tiplerinde tek tek havalandırma hakkı, sohbet hakkı gibi taleplerle mücadele yürütüme ve direnmeyle kazanım elde edilebilecek bir durum değil. Bu yüzden kuyu tipleri ancak siyasi bir mücadeleyle kapatılabilir" dedi.

DANACI: SINIF MÜCADELESİNİN GELDİĞİ DURUMA GÖRE HAPİSHANE POLİTİKASI DAYATILIYOR
Ardından ESP MYK üyesi Okan Danacı, konuşma yaptı. Danacı'da Serkan Onur Yılmaz'ın taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Danacı, hapishanelerdeki rehin tutma ve teslim alma saldırılarının yeni olmadığını ama yeni tiplere büründüğünü söyledi. Sınıf mücadelesinin gelişmesiyle birlikte devletin hapishane politikasının değiştiğini ve tecridi derinleştirecek yöntemler geliştirdiğini kaydeden Danacı, ada tipi hapishaneleri örnek vererek, İmralı adasının buna örnek olduğunu belirtti. 

2025 yılında tecridin ağırlaştırarak devam ettiğinin altını çizen Danacı, kuyu tiplerinin kim için yapıldığının propagandasını yaparsa yapsın devletin devrimciler için yaptığını kaydetti. Gelişen sınıf hareketi karşısında devrimci öncülerin tasfiyesini amaçladığını vurgulayan Danacı, "Bu sadece devrimcilerle devlet arasındaki bir savaş değil. Bu toplumsal mücadelenin en temel savaşım alanıdır" diye konuştu.

'KUYU TİPİNDE HER ŞEY YALNIZLIK ÜZERİNE KURULU'
Kuyu tipi hapishanelerde mekanın fiziki tasarımına dikkat çeken Danacı, kaç adım olacağından, sosyalleşmesine kadar her noktanın özel olarak planlandığını belirtti. "Gardiyanlarla denk gelinmemesi bile düşünülmüş, butonla konuşuyorsunuz, örneğin düştünüz ve bayıldınız, şansınız varsa bir gardiyan tesadüfen sizi görürse kurtulma şansınız olur, aksi durumda erken müdahale edilmediği için yaşamınızı yitirebilirsiniz" diye konuştu.

Kuyu tiplerinin "ıslah etme" amacıyla yapıldığını ekleyen Danacı, kuyu tipi hapishanelerde hasta tutsak sorunun daha özel bir sorun olduğunu kaydetti. Bu hapishanelerde kalan herkesin potansiyel ağır hasta tutsak adayı olduğunun altını çizen Danacı, "Diğer hapishanelerden en temel farkı dijitalliği. Bir diğeri 3 katlı ve havalandırmanın olamayışı" dedi.

'HAPİSHANEDE DİRENİŞİN BİÇİMLERİNİ DE KONUŞMALIYIZ'
Çok kitap okuduğunuz için, çok fazla mektup aldığınız için, müzisyenseniz çok fazla üretim yaptığınız için sohbet hakkınız ihlal edilebilinir" diyen Danacı, hapishanede direnmenin biçimlerinin de konuşmak gerektiğini söyledi. Devrimci hareketin hapishanede direniş konusunda çok büyük bir deneyimi ve tarihi olduğunu belirten Danacı, kuyu tipi hapishaneler konusunda mücadele eden herkesin biraraya geleceği zeminler bulmak gerektiğini belirtti.

Devam eden ölüm orucu, açlık grevi ve direnişlerin varlığına değinen Danacı, "Artık sözün ötesine geçecek bir ana ihtiyaç var. Hapishanedeki direnişin başarısı, sokaktaki yankısına bağlıdır" dedi. 

Panelde ayrıca İzmir Buca Yüksek Güvenlikli Hapishanede kalan Resul Kocatürk'ün ve Çorlu Yüksek Güvenlikli Hapishanede kalan Celal Punar'ın annesinin gönderdiği mektup okundu. 

Panel daha sonra katılımcıların soru cevap ve katkılarıyla devam etti.