22 Şubat 2025 Cumartesi

Nehir Doğan yazdı | Komşu annelik çocuğun ihmalini ve istismarını artırır

Komşu annelik, hem kadını eve hapseden hem de o evlerde çocukları güvensiz koşullarda ihmal ve istismara açık hale getiren bir uygulama. Bu nedenle sadece kadınların ve kadın hareketinin değil tüm toplumsal mücadele öznelerinin de karşı çıkması gereken bir politika. Nasıl ki çocuk bakımı sadece kadının görevi değilse, çocukların güvenliği, bilişsel ve duygusal gelişiminin pedagojik ilkeler doğrultusunda güvenceye alınması da sadece kadın hareketinin gündemi olmamalı.

Çocuğun ihmali ve istismarı; çocukların anne-babaları ve onlara bakıp gözetmekle, eğitmekle görevli sorumluluk, güç ve güven ilişkisi içinde oldukları kişiler ya da yabancılar tarafından, bedensel ve/veya psikolojik sağlıklarına zarar verecek, sosyal gelişimlerini engelleyecek şekilde uygulanan tüm fiziksel, duygusal ya da cinsel tutumları, ihmali, ticari amaçlı sömürüyü kapsar.

AKP'nin yarattığı siyasal ve toplumsal çürüme öyle bir boyuta geldi ki; birçok ebeveyn çocuklarını en yakınlarına bile emanet edemez oldu. Birkaç istatistiğe ve yakın tarihe bakınca çok da haksız olduklarını söyleyemeyiz. Çocuk istismarı verileri, ne yazık ki tam olarak tutulmuyor. Devletin çocuk istismarını toplumsal bir sorun olarak değil, adli vaka olarak ele alması, ancak karakola başvurulan durumlarda istismarın sadece sayısal veri olarak işlenmesine neden oluyor. Bunun yanında toplumsal ahlaki değerler, ebeveynlerin toplumsal baskıdan çekinme eğilimleri; saklama, yok sayma gibi savunma mekanizmalarıyla da birleşince tamamen zorlaşıyor durum. Ancak dünyada bağımsız kurumların ve kuruluşların yayınladığı sonuçlar ülkeden ülkeye değişse de, istismara maruz kalan çocukların yüzde 90'ı en yakınlarındaki erkekler tarafından istismara uğruyor. Yine benzer yükseklikte bir oran ise çocukların ev, okul, akraba evi gibi kendini güvende hissettiği veya hissetmesi gereken mekanlarda gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Çocuğun ihmali ise daha vahim. Somut bir fiziksel işkenceye maruz kalmayan ama neredeyse günlerce aç bırakılan, zorla dilendirilen çocukların ihmal edildiği düşünülmüyor ve maalesef polis, yargı, ebeveyn ya da toplum bunu suç olarak ele almıyor.

Bir de Konya'da Ensar Vakfı'nda 45 çocuğun sistematik olarak istismar edilmesi, Mardin'de 12 yaşındaki çocuğun aralarında devlet memuru, asker, hakim, savcı ve muhtarın da olduğu 100 erkek tarafından istismara maruz kalması, tüm bunların yargıda cezasızlık politikasıyla ödüllendirilmesi ve dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı'nın "Bir kereden bir şey olmaz" demesi gibi örnekler; toplumsal çürümenin adım adım nasıl derinleştirildiğini gösteriyor.

Şimdi tüm bu toplumsal çürümenin ortasında, AKP "komşu annelik" uygulaması ile çocukları ihmal ve istismara açık hale getiriyor. Kısa sürede kim tarafından hazırlandığı, kimin vereceği belli olmayan bir sertifika ile "komşu annelerin" ilkokul mezunu olma ve Türkçe bilme şartıyla en fazla 5 çocuğa bakıcılık yapması planlanıyor. Eğitimi, çocuk gelişimini, pedagojiyi, formasyonu bir kalemde yok eden bu "yeterlilik" elbette birçok risk barındırıyor. Örneğin, evdekilerin suç kaydı sorgulaması yapılacağını belirterek, toplumun içine su serpmiş gibi görünseler de, durum öyle değil. Öncelikle çocuk istismarında birçok durumda suç duyurusu başvurusu yapılmadığını, yapılanlarınsa kayda alınmadığını belirttik. Şimdi toplumsal olarak resmen görünmezlik zırhı ile korunan istismarcı erkekleri adli sicil kaydından tespit etmek pek de işe yarar bir çözüm olmayacaktır. Bunun yanında sadece belli bir suç kaydı bulunanları potansiyel suçlu kabul edip, daha önce benzer bir suç kaydı olmayanların taşıdığı potansiyeli yok saymak da başka bir önyargı ve görünmezlik pelerini sağlar. Ayrıca böylesi toplumsal soruna dair alınacak önlemlerin sadece suç-suçlu denkleminde bireyselleştirilmesi ise zaten başlı başına çözümsüzlük anlamına geliyor.

Ev, kreş, okul gibi mekanlar çocukların güven duygusunun inşa edilmesinde önemli bir yerde duruyor. Dolayısıyla bu mekanlarda ilişki kurduğu yetişkinler tarafından maruz kalacağı istismarın ve ihmalin, yaratacağı travmatik sonuçları da ağır oluyor. AKP, "komşu annelik" yapılan bir eve giren-çıkan herkesi denetleyemeyeceğine göre; çocukların o evlerde bulunan yetişkinler tarafından yaşayacaklarını da denetleyemez. Özellikle "komşu annelik" uygulamasının 0-3 yaş arası çocukları kapsayacağını göz önünde bulundurduğumuzda, çocuğun ihmal ve istismarının gözle görülür boyutta olmadığı durumlarda tamamen denetlenemez olacağı açıktır.

Çocukların temel ihtiyaçlarını pazar alanı olarak gören, çocukları geleceğin ucuz iş gücü olarak hesap eden, çocukların cinsel ve bedensel sömürüsünü ticari bir metaya dönüştüren bu erkek egemen kapitalist sistemde, AKP'nin çocuk bakımını toplumsal bir sorumluluk olarak ele almasını beklemiyoruz elbette. Kadın istihdamını artırma adı altında kadın emeğini sömürürken, diğer taraftan da çocuk istismarını yaygınlaştırmak dışında bir derdi yok. Komşu annelik, hem kadını eve hapseden hem de o evlerde çocukları güvensiz koşullarda ihmal ve istismara açık hale getiren bir uygulama. Bu nedenle sadece kadınların ve kadın hareketinin değil tüm toplumsal mücadele öznelerinin de karşı çıkması gereken bir politika. Nasıl ki çocuk bakımı sadece kadının görevi değilse, çocukların güvenliği, bilişsel ve duygusal gelişiminin pedagojik ilkeler doğrultusunda güvenceye alınması da sadece kadın hareketinin gündemi olmamalı. Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve gençlik örgütleri; hep birlikte "komşu annelik" uygulamasına karşı çıkmalı, toplumsal çürümeye karşı kalıcı sonuçlar üretme perspektifiyle mücadele hattı geliştirmelidir.