RAF militanı Klette: Bu süreç RAF'la siyasi bir hesaplaşmadır

RAF militanı Daniela Klette, RAF'ın kent gerilla projesinin 27 yıl önce nisan ayında sona erdiğini hatırlattı. Yargılandığı süre söylenen her şeyin, medya tarafından yapılan haberlerin kendisini aşağılamaya yönelik olduğunu belirten Klette, yargılanmak istenenin RAF olduğunun altını çizdi. Klette, "Bu süreç, aksi iddia edilse de siyasi bir hesaplaşmadır" diye vurguladı.
RAF'ın üçüncü kuşağından Daniela Klette hakim karşısına çıktı. Duruşma nisan ayına ertelendi. Klette için mahkeme önünde yapılan dayanışma eyleminde, Klette'nin özgürlüğü istendi. RAF'ın (Kızıl Ordu Fraksiyonu) üçüncü kuşağı Daniela Klette, Celle Yüksek Mahkemesinde görülen duruşmasında aksi iddia edilse de yargılandığı sürecin bir hesaplaşma olduğunun altını çizdi.
Klette, 26 Şubat 2024'te Berlin'de ihbar sonucu gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Bir yıldan uzun bir süre sonra hakim karşına çıkan Klette hakkında iki ayrı soruşturma yürütülüyor. Bunlardan biri Verden Cumhuriyet Savcılığı'nın, 1999 ile 2016 yılları arasında 13 para taşıma aracına ve süpermarkete soygun yapmak, insan öldürmeye teşebbüs ve silah bulundurma iddialarıyla başlattığı soruşturma. Diğer soruşturma ise Almanya Genel Savcılığı tarafından yürütülüyor ve Klette'nin, 1998 yılında dağılan Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) üç önemli eylemine katıldığını ileri sürüyor. Bunlar arasında Deutsche Bank'ın veri merkezine saldırı, ABD Büyükelçiliği'ne karşı eylem ve Weiterstadt Cezaevi'nin patlatılması yer alıyor. Ancak, bu suçlamalarla ilgili henüz herhangi bir dava açılmadı.
'RAF'IN KENT GERİLLASI PROJESİ 27 YIL ÖNCE SONA ERDİ'
RAF üyesi Daniela Klette, 25 Mart 2024'te Verden Eyalet Mahkemesinde ilk kez hakim karşısına çıktı. Klette'nin savunmasının tamamı şöyle: "Savunmamın, davanın düşürülmesi talebine katıldığını belirtiyorum. Ancak birkaç cümleyle bunun üzerine eklemelerde bulunmak istiyorum. RAF'ın kent gerilla projesi, 27 yıl önce nisan ayında sona erdiği halde, Burkhard Garweg, Volker Staub ve ben, Federal Kriminal Dairesi (BKA) tarafından sözde 'son eski RAF militanları' olarak hedef alındık. Hatta Burkhard Garweg, RAF dağıldıktan sonra zorla bu kamusal insan avına dahil edildi. Bu, devletin RAF'ın kendi kendini feshetmesine verdiği yanıttı; tıpkı Bad Kleinen'de Wolfgang Grams'ın vurulması gibi ve devletin, RAF ve direniş tutuklularına karşı uzun yıllar süren hapis cezaları ve ağır cezalarla, 1992'deki çatışmasızlık ilanına verdiği yanıt gibi.
'DEVLETİN PENÇESİNDEN ONCA YIL BAŞARIYLA KURTULDUK'
"Devletin pençesinden onca yıl boyunca başarıyla kurtulduk ama ne yazık ki benim için bu sadece 26 Şubat 2024'e kadar mümkün oldu. Bu çok değerli bir zamandı. Üstesinden gelmemiz gereken zorluklarla doluydu ama bu süre içinde çok daha fazla olumlu deneyim kazandım. Bu deneyimler, insanların birbirine bağlı olduğu, daha iyi bir dünyanın sadece gerekli değil, aynı zamanda mümkün olduğuna olan inancımı pekiştirdi ve gelecekte karşılaşacağım her şeyde bana rehberlik etmeye devam edecek. Bugün, dost veya tanıdık olarak farklı zamanlarda birlikte olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Gerçek hikayemizi size açıkça anlatamamak kolay değildi, ama bu, herkesin korunması adına bir yasa dışılık kuralıdır. Pek çok dostum, tanıdığım insanlar, bu yer yer şiddetli baskılara tamamen hazırlıksız yakalandılar ve sık sık sorgulamalarla taciz edildiler. Bu kadar tehditkar bir duruma geleceğini tahmin etmemiştim. Umarım çoğunuz hala benim gibi hissediyorsunuzdur, çünkü sizi tanımaktan mutluyum.
'İNSANLAR KENDİLERİNİ RAF TARAFINDAN TEHDİT ALTINDA HİSSETMİYORDU'
"26 Şubat 2024'te, mevcut hayatımdan koparıldım. Geçen yıl soruşturma dosyası, bize yönelik amansız insan avının tüm boyutları hakkında fikir sahibi olmamı sağladı. İşte birkaç örnek. Eski arkadaşlarımızın ve yoldaşlarımızın izlenmesi, ev aramaları, ailelerimizin gözetlenmesi, yurtdışı tatillerinde takip edilmeleri, kamp alanlarında ve otellerde sorgulamalar, hatta cenazelerde gözetleme yapılması. Bunlar, bulanık sularda balık avlama çabalarıydı. Tüm bunlar büyük bir finansal harcamayla ve profesyonel kariyerlerin buna tâbi olduğu bir süreçti. Bu büyük çaba, sıradan bir soyguncu takibinden çok, siyasi düşmanların peşinden sürdürülen bir av sürecinin başladığını gösteriyor ve gerçekten de öyleydi. BKA'nın yıllardır süren takibi hiçbir sonuca ulaşmamıştı, hatta bir milyon DM'lık ödül vaat edilmesine rağmen halk, bu takibe pek ilgi göstermemişti. Neden göstersin ki? İnsanlar, RAF tarafından tehdit altında hissetmiyordu, hele ki RAF'ın dağılmasından sonra eski militanlardan hiçbiri kendilerini tehdit altında görmüyordu.
'TEHLİKENİN OLMADIĞI ARAMA GÜNÜ ZATEN ORTADAYDI'
"2015 yılında, aşağı Saksonya Eyalet Kriminal Dairesi (LKA) ve Verden Savcılığı, soygun bağlamında bizim peşimize düştü ve bu durumu 'cinayete teşebbüs' olarak nitelendirdi. Böylece, halkın gözünde, bizlerin 'kamu için tehlike' oluşturduğumuz izlenimi yaratıldı. Bu sürekli olarak 'Aktenzeichen XY' gibi programlarda ve televizyon haberlerinde yeniden gündeme getirildi. Bu, RAF'ın sadece soygunlarla değil, tamamen terörist eylemlerle ilişkilendirilen bir imajını oluşturma çabasıydı. Tutuklanmamdan sonra, Burkhard ve Volker'a yönelik yapılan iftiralar hala devam ediyor. Bu, aslında yıllardır sessizce sürdürülen bir avın sadece daha fazla duyurulmuş halidir. Bize yönelik iftira ve kışkırtmaların bariz bir örneği olarak, komşularımın evlerinden tahliye edilmesi ve apartmanımda patlayıcı madde bulunduğu yalanının yayılması gösterilebilir. Bu şekilde, sanki yıllarca barut fıçısının üzerinde oturuyormuşuz ve hayatlarımız tehdit altındaymış gibi bir his yaratılmaya çalışıldı. Yaşlılar, hastalar, çocuklar ve diğer herkes, evlerinin havaya uçma korkusuyla, birkaç soğuk geceyi dışarıda geçirmek zorunda kaldılar. Bu, en azından psikolojik terördü! Oysa böyle bir tehlikenin olmadığı arama günü zaten tamamen ortadaydı.
'BU DAVA 27 YIL ÖNCE SONA EREN RAF'IN YARGILANMASIDIR'
"Böylesi büyük bir tehdit yalanı, Burkhard'ın bulunduğu otopark kamp alanına ve Berlin'deki birçok yere yapılan askeri baskınlara gerekçe gösterildi. Şimdi beni yakaladılar ve benim tehlikem üzerine koparılan yaygara, yüksek bir cezaya çarptırılmam için hazırlanan yeni davalarla devam etmekte. Bu dava aslında bana karşı değil, bir kez daha 27 yıl önce sona ermiş olan RAF'ın yargılanmasıdır. Bu, direniş tarihine karşı bir hesaplaşma çabasıdır. Aynı zamanda geleceğe yönelik bir korkutma amacı taşımaktadır. Kapitalist egemenlik düzenine karşı olan her tür direniş düşüncesi, yıllarca sürecek hapis cezalarıyla yok edilmek isteniyor.
"Dünya çapında doruğa ulaşan bir durumun içindeyiz; kapitalist kriz koşullarında Batı, küresel hegemonyasının yaklaşan çöküşüne karşı ve iktidarın yeniden paylaşımı için mücadele ediyor. Federal Almanya Cumhuriyeti'nin öncülüğünde Avrupa yeniden silahlandırılacak ve savaşa hazır hale getirilecektir. Şu anda, yeni savaş kışkırtıcısı hükümetin silahlanmaya, yani savunma sanayi ve altyapı önlemleri için büyük karlar elde etmeye ayırmak istediği milyarlarca avro hakkında her gün korku hikayeleri anlatılmaktadır. Harabe okul binalarının, yıkık köprülerin, iklim koruma önlemlerinin, sosyal konutların, neredeyse her gün yaşanan kadın cinayetlerinden korunmak için açılan kadın sığınma evlerinin, sağlık hizmetlerinin genişletilmesinin veya yerel ve uzun mesafeli toplu taşımacılığın onarılmasını bekleyenler yanılacaktır. Ordunun geniş yollara, enerjiye, telekomünikasyona, yapay zekaya ihtiyacı vardır, üzerinde tramvayların da geçtiği köprülere değil. Bunun sonucu, 'askerileşme yoluyla sefilleşme' olacaktır. Toplum, savaşa hazır olma ve vazgeçmeye yemine hazırlanacaktır. Bu amaçla, sanki Berlin'in önünde silahları hazır şekilde duruyorlarmış gibi, 'Ruslara' yönelik savaş korkuları her gün körüklenmektedir. Her çatışmanın ancak askeri zaferle, düşmanı diz çöktürerek ya da 'mahvederek' çözülebileceğine dair bir zihniyet yayılmaktadır. 'Ne gerekiyorsa' yapılmalı, milyonlarca insanın ölümüne dahi katlanılmalıdır. Çünkü söz konusu olan, nükleer bir süper-gau'a kadar uzanan ve onu da içeren, yapay zeka destekli kitle imha silahlarıyla yapılan bir savaştır.
'İNSANLIK SİSTEMATİK OLARAK ÇÜRÜTÜLÜYOR'
"İnsanlık sistematik olarak çürütülüyor. Akdeniz'in mültecilerin toplu mezarı haline gelmesi normal karşılanmalıdır. İsrail'in aşırı sağcı hükümeti tarafından bir buçuk yıldır bombalanarak yerle bir edilen ve televizyon ve internet üzerinden yayınlanan Filistin halkının soykırımı ve yaşam koşulları da normal kabul edilmelidir. Bu soykırım, çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından bu şekilde adlandırılmış ve dünyanın güneyinde ve bugün giderek artan bir şekilde Batı'da, pek çok Yahudi de dahil olmak üzere çok çeşitli insanlar tarafından en başından beri insanlığa karşı işlenmiş olağanüstü bir suç olarak anlaşılmış ve kınanmıştır. Özellikle Almanya'da bu tutum istisnasız yargılanmakta ve antisemitizm suçlamalarıyla olabilecek en kötü şekilde karalanmaktadır. En azından İsrail'e silah sevkiyatını durdurmak ve soykırıma son verilmesini talep etmek yerine savaşa karşı Filistinlilerle dayanışma susturulmaya çalışılmaktadır.
'SAVAŞLARLA İLGİLİ OLARAK EMPATİ EKSİKLİĞİNİN YAYILMASINA İHTİYAÇ DUYUYOR'
"Savaş hazırlığı isteyen herkes, diğer tüm güncel savaşlarla ilgili olarak da empati eksikliğinin yayılmasına ihtiyaç duyuyor. Örneğin, Federal İstihbarat Servisi, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın 2029'a kadar devam etmesinin Almanya için arzu edilir bir durum olduğunu alenen ifade etme cüretini göstermiştir. Kapitalist ekonomik büyüme için iktidarın ve hammaddelerin yeniden paylaşımı amacıyla dünya çapında yürütülen tüm savaşlar, Avrupa ve ABD'den gelen silah tedarikiyle desteklenmekte ve körüklenmektedir.
'MÜLTECİLERE YAPILAN KIŞKIRTMALAR HALA KULAĞIMIZDA'
"Toplumdaki dayanışma, sağcı ve ırkçı kışkırtmalarla ortadan kaldırılmak istenmektedir. Mültecilere, işsizlere ya da başka nedenlerle kamu yardımına muhtaç olanlara onurlu bir yaşam için yeterli olan destek artık toplumsal bir sorumluluk olarak görülmesin isteniyor. Son seçimlerden önce mültecilere ve sözde dilencilere karşı yapılan kışkırtmalar hala kulaklarımızda çınlamaktadır. Tüm sosyal yardımlar kesilse bile, bu hala işi olanlar için herhangi bir iyileşme anlamına gelmiyor. Kuirfeminist kazanımlar geriye itilmek isteniyor, dolayısıyla bu yıkıcı gelişmeyi durdurmak ve tersine çevirmek için geniş, çeşitli ve kararlı bir direniş hareketine ihtiyaç olduğu ne kadar açık olsa da, savaş çığırtkanları böyle bir hareketin gerçekleşmesini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Giderek daha fazla sayıda antifaşist, antikapitalist ve iklim aktivisti, Kürt ve Türk yoldaşımız hapiste. Filistin dayanışmasına katılan insanlara karşı toplu davalar açılıyor ve solcu aktivistler bir kez daha mesleklerinden ihraç ediliyor. Bu, bu davanın gerçekleştiği mevcut siyasi arka plandır ve ben burada sadece parçalara değineceğim.
'İNSAN HAYATLARINI PARA İÇİN FEDA EDEN VİCDANSIZ BİR ÇETE'
"İnsan hayatlarını para için feda eden vicdansız bir çete olduğu iddiasıyla (o zamanki çıkıştan geriye kalan öyle birkaç tehlikeli şahıs) direniş tarihini gayrimeşrulaştırmayı amaçlıyor. Bunun hakikatle hiçbir ilgisi yoktur. Bu konuda Burkhard Garweg'den alıntı yapıyorum: 'Yaratılmaya çalışılan imaj, halk için tehlikeli olan ve sadece para için öldürmeye de hazır olan saldırgan, yağmacı bir soyguncu çetesini tasvir ediyor. Polisin ve adli aygıtın söylediği hiçbir şeye inanmak için bir neden yok, çünkü onlar temel muhalefeti gayrimeşrulaştırma ve devlet şiddetinin ve baskısının haklı göründüğü bir iklim yaratma arzusuyla hareket ediyorlar.' Burkhard Garweg ve Volker Staub'a karşı tüm medyada ve kamuya açık her alanda yürütülen kışkırtıcı insan avının derhal durdurulmasını talep ediyorum! İkisinden birinin ödül meraklısı muhbirler tarafından görüldüğü söylendiği için tekrar tekrar büyük çaplı polis operasyonları düzenleniyor. Bu polis ve medya kışkırtmacılığının başarısıdır. Bu kesinlikle tehditkar ve sorumsuzcadır ve derhal durdurulmalıdır.
'SÖYLEDİKLERİ HER ŞEY BENİ ALAŞAĞI ETMEYE YÖNELİK'
"Davaya geri dönecek olursak: İddianamenin gerekçeleri, tutukluluk koşulları (artık başlangıçtaki gibi hücre hapsi olmasa bile) kısmen karışık ve histerik güvenlik önlemleriyle belirleniyor. Medyada yer alan haberler, RAF'ın burada tutulması gerektiği izlenimini veriyor. Sistematik olarak, benim için çok kıymetli olan siyasi tartışmalar ve dostluklarımın sürdürülmesi ciddi şekilde zorlaştırılıyor. Belli ki yargının niyeti beni zayıflatmak. Yoksa neden ziyaret talepleri saçma sapan gerekçelerle reddediliyor? Yeni yeni tanımaya başladığım ya da BKA, LKA ve hapishane idaresinden üç dört kişiyi görmezden gelip normal sohbet etmeyi başardığım ziyaretçiler, yine ziyaret yasaklarıyla benden tekrar uzak tutuluyor. Beni ziyaret etmeye cesaret edenlerin çoğu ya savcılık ya da BKA tarafından sorgulanıyor ve ifade vermeyi reddettikleri için ağır para cezalarıyla yargılanıyorlar. Soruşturma makamları burada açıkça tam yetkiye sahip. Bana söyledikleri her şey beni alaşağı etmeye yönelik.
'DAYANIŞMA İÇİNDE OLANLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM'
"Bunu normal bir ceza davası olarak ele alma planı başından beri nafileydi. Kimse buna inanmaz. Ne (diğer pek çokları gibi) kapitalizmi ve ataerkilliği insanlık dışı, yaşama düşman ve doğayı tahrip edici olarak gördüğüm ve reddettiğim için bana uzun yıllar hapis cezası dileyenler buna inanıyor, ne de benimle ve bizimle ilgilenen, hatta bizimle dayanışma içinde olanlar. Bugün buraya gelen ya da daha uzaklardan dayanışma içinde burada neler olup bittiğini izleyen herkese teşekkür etmek istiyorum. İçinde bulunduğum durumun tamamen farkındayım. Bu süreç, aksi iddia edilse de siyasi bir hesaplaşmadır. Yani, burada ne beklemeliyim ki?"