'Saldırılara karşı birleşik mücadele cephesini oluşturmalıyız'
Son dönemde artan gözaltı ve tutuklamalardan sınıf sendikacılığı yürütenler de nasibini aldı. ESP'ye dönük tutuklama saldırısında BİH Sözcüsü Meliha Kayacı ve Kadın İşçinin Sesi Sözcüsü Serpil Topal tutuklandı. İki kadın sendikacının tutuklanmasına ilişkin değerlendirmede bulunan mücadeleci sendikaların yöneticileri, saldırıların işçi sınıfı ve emekçi milyonlardaki gelişen hoşnutsuzluğu bastırma amacı taşıdığına dikkat çekti. Sendikacılar, ortak mücadelenin acil görev olduğuna işaret etti.
Emperyalistler ve bölge gerici devletlerinin müdahaleleriyle Ortadoğu'da dengeler değişiyor. Bu denklemde Türk burjuva devleti özel rol almaya çalışıyor. Ortadoğu kadar coğrafyamızda da tablo oldukça karmaşık. İmralı görüşmeleri ile eşgüdümlü sürdürülen tasfiye planıyla saldırılar daha da arttı. Saldırıların bir boyutu da işçi sınıfına yönelik. Derinleşen yoksulluk krizi, iş cinayetleri, sömürünün artması, düşük ücretler, esnek çalışma dayatması, kazanılmış haklara dönük saldırılara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bu saldırıların temel ekseni özgürlüklerin tamamen ortadan kaldırılması ve örgütsüzlüğe dayanıyor. Tüm örgütsüzlüğüne rağmen işçi ve emekçiler, kamu emekçileri ve özellikle emekliler her gün sokakta, direnişte, grevde, sermaye düzenine itirazlarını yükseltiyor. Tekil direnişler ve lokal süren bu direnişler biriken hoşnutsuzluğa işaret ediyor. İşçi sınıfı, kadınlar, gençler, yoksul milyonlarda artan hoşnutsuzluğun evrilebileceği bir isyanı engellemek, örgütlülüğü zayıflatmak için AKP-MHP iktidarı baskı politikalarını yoğunlaştırıyor.
Sendikacılarda bundan nasibini alıyor. Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy ve sendikanın eski Diyarbakır Bölge Temsilcisi Serdar Ekingen, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üye ve yöneticileriyle birlikte gözaltına alınarak 30 Kasım 2024 tarihinde tutuklandı. Remzi Çalışkan 24 Aralık günü tahliye edildi, Göksoy ve Ekingen ise hala tutuklu. Bu sırada ev baskınları ve katıldıkları eylemlerden, sosyal medya paylaşımlarından gazeteciler, avukatlar, sanatçılar, HDK, DEM Parti, ESP, Devrimci Parti, Gençlik Komiteleri gibi emekçi sol güçlerden çok sayıda kişi tutuklandı.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi'ne (ESP) dönük gözaltı saldırısında 41 kişi alındı, 34'ü tutsak edildi. Bu saldırıda iki kadın sendikacı da tutuklandı. Birleşik İşçi Hareketi (BİH) Sözcüsü Meliha Kayacı ve Kadın İşçinin Sesi Sözcüsü Serpil Topal, 24 Ocak tarihinden bu yana Silivri'de bulunan Marmara Kapalı Hapishanesinde tutuluyor.
İşçi sınıfı ve sendikacılara dönük gözaltı tutuklama saldırılarını Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, Dev Turizm-İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı Turgay Özdemir, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen ve Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin ile konuştuk.
SAYGILI: İKTİDAR ZORBALIĞINA KARŞI ÇARE BİRLEŞİK MÜCADELE CEPHESİNDE
Zorda olan iktidarın çareyi zorbalıkta aradığını söyleyen Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, çarenin birleşik mücadele cephesini örmekte olduğuna vurgu yaptı.
On yılardır uygulanan neoliberal politikaların artık sermayenin ihtiyaçlarını karşılayamadığını doğaya ve emeğe dönük yeni saldırı politikaları izlendiğine işaret eden Saygılı, "Sermaye kendi güvencesinin işçi sınıfı ve ezilenlerin güvencesizliğinde olduğu bilinciyle, ideolojik ve örgütsüzleştirme saldırısında sınır tanımıyor. Bu durumu, mali sömürge olan yaşadığımız coğrafyada iliklerimize kadar hissediyoruz" dedi.
'ÇELİŞKİLER DERİNLEŞİYOR'
"Açlık sınırında yaşam, ekokırım, kadın bedenin metalaşması ve kadın cins kırımı, seri içi cinayetleri, çocuk istismarı ve çocuk emeği sömürüsü, biat kültürü için eğitimin dincileştirilmesi, nüfusun neredeyse üçte birine denk düşen emeklilerin durumu... On yıllardır süre gelen savaş konsepti, başta emeğin durumu olmak üzere yoksullaşmayı ve çelişkiyi derinleştiriyor" tespitinde bulunan Saygılı, küçük esnaf ve üreticilerin mülksüzleştiğini hatırlattı. AKP-MHP iktidarına dönük tepkilerin "Hükümet istifa" sloganlarında karşılığını bulduğunu aktaran Saygılı, "Milyonlarca işçi enflasyon altında her gün eriyen açlık sınırında aldığı ücretle yoksulluğun pençesinde kıvranıyor. Gençlik, geleceksizliğin ruh halini iliklerine kadar hissediyor ve itiraz yükseltiyor. Kadınlar cins kırımına, mobbinge, eşitsiz ücrete itiraz ediyor. Hayvan hakları savunucuları hayvan kırımına karşı sokağa çıkıyor. Ekoloji mücadelesi tıpkı işçi hareketi gibi parçalı da olsa dur durak bilmiyor. Kayyum saldırılarına ve ulusal hakları için Kürt halkımızın mücadelesi süreğenliğini koruyor” diyerek mücadele dinamiklerine işaret etti.
İşçilerin ve emekçilerin aleyhine her gün yeni bir yasa tasarısının gündeme getirildiğini hatırlatan Saygılı, "Kırıntı boyutunda kalmış kazanımları bile tırpanlama derdindeler. Orta Vadeli Program içerisinde, sarayın 'ikinci bir emeklilik müjdesi' adı altında Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) gündeme getirildi" diye ekledi.
'TEKİL DE OLSA SÜREN DİRENİŞLER ANKARA'YI HEDEFLİYOR'
Tekil de olsa yaşanan işçi direnişlerine işaret ederek, direnişlerin Ankara'yı, sarayı hedeflediğine dikkat çeken Saygılı, metal işçilerinin grev yasağını tanımayarak üretimden gelen gücünü kullanmaya devam ettiğini hatırlattı. Saygılı, "Fabrikalarda, işletmelerde, havzalarda ellerin şartele uzanmasından, işçi sınıfı ve ezilenlerin sesinin meydanlarda buluşmasından, ana arterlerin kapanmasından başta patronlar ve saray rejimi olmak üzere, muhalif görünen bütün burjuva partileri korkuyor. Aynı zamanda koltuklarını kaybedecek olan sarayın emir eri olan Türk-İş ve Hak-İş patronları da huzursuz oluyor" diye konuştu.
'GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR, KORKUYU TOPLUMSALLAŞTIRMA AMAÇLI'
"Önümüzdeki süreçte emek sermaye, halkla devlet arasındaki çelişkinin daha da derinleşeceğini okuyan iktidar cephesi çareyi gözaltılarda, tutuklamalarda, korku ve sindirmeyi toplumsallaştırmakta görüyor" tespitinde bulunan Saygılı, sendikacılara, emekçilere, emek ve özgürlükten yana yalanın perdesini yırtan gazetecilere, yurtsever, devrimci sosyalistlere yönelik siyasi kırım saldırısının nedeninin bu olduğuna vurgu yaptı.
'BU TABLO PROTESTOCULUKLA DEĞİŞMEZ'
Bu tablonun protestoculuk, parçalı ve lokal mücadeleyle değişmeyeceğini vurgulayan Saygılı, "Toplumsal silkelenmeyi, direnişle dirilişi sağlayacak olan genel grev genel direniştir" tespitinde bulundu. Saygılı sözlerine şöyle devam etti: "Eksik olan ise birleşik irade ve hazırlık. Dolayısıyla genel grev genel direnişin hazırlığı için, birleşik mücadele cephesini oluşturmalıyız. Bunun için, yapmalı, etmeli, birleşmeli; yani, meli, malı gibi sürece bırakan kendiliğindenciliğe son vererek somut adım atmayı başarmak zorundayız."
ÖZDEMİR: RIZA ÜRETEMEDİKÇE İKTİDARLARINI SOPAYLA SÜRDÜRÜYORLAR
Dev Turizm-İş Sendikası Örgütlenme Daire Başkanı Turgay Özdemir, işçi sınıfı ve toplumun büyük çoğunluğuna ekonomik ve sosyal bir yıkım yaşatan siyasi iktidarın toplumsal tabanının eridiğine işaret ederek sözlerine başladı. "Rıza üretme kapasiteleri tükendikçe, iktidarlarını sopayla sürdürmeye çalışıyorla" diyen Özdemir, toplumsal muhalefetin her kesimine nefes aldırmamacasına bir saldırı yaşandığına dikkat çekti. DİSK ve diğer mücadeleci sendikaların da saldırıların hedefinde olduğuna işaret eden Özdemir, saldırıları şöyle nitelendirdi: "Tam bir işçi düşmanı tutum içerisindeler. İşçi sınıfının ve halkın çeşitli kesimlerinin örgütlü direnişinin en ufak kıpırtısından korkuyorlar. Gezi travması onlar tarafından atlatılabilmiş değil."
Tüm bu saldırılara rağmen irili ufaklı direnişlerin sürdüğünü belirterek, Birleşik Metal-İş Sendikasına üye metal işçilerinin yasaklara rağmen grevlerini sürdürme iradesinin geleceğe dönük yol açıcı olduğuna dikkat çeken Özdemir, işçi sınıfının ve halkın en mücadeleci kesimlerinin saldırılarla kaybettirilmek istenen özgüvenlerini kaybetmediğine vurgu yaptı.
'EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRMELİ'
Siyasin iktidarın saldırılarına karşı yapılanları yetersiz bulan Özdemir, bu yetersizlik halinin, siyasi iktidarı cesaretlendirdiğine dikkat çekti. Özdemir şöyle konuştu: "Saldırılar, çok geniş bir kesimi hedef almış durumda. Emek, barış ve demokrasi ekseninde geniş bir ortak mücadele zemininin örülebilmesinin imkanı da gelişiyor. Emek ve demokrasi güçlerinin, birbirlerini güçlendirici bir tutum içerisine girmesi şart. Sendikal zeminde direnişleri ortaklaştıracak, birbirlerinden güç almalarını sağlayacak bir sınıf dayanışması ağına ihtiyaç var. Özetle, saldırıları daha ortaklaşa ve derli toplu karşılamak zorundayız. Yaratılmak istenen bu darbe ikliminden çıkışın yollarından birisi de bu."
TÜRKMEN: SALDIRILAR AYRI AYRI MÜCADELEYLE PÜSKÜRTÜLEMEZ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, AKP-MHP iktidarının uzunca bir süredir halk düşmanı politikalarla hareket ettiğini söyleyerek, sanatçılar, gazeteciler, sendikacılar ve siyasetçilere dönük gözaltı ve tutuklamaları hatırlattı. Saldırıların, saldırının yöneldiği kurum ve toplumsal kesimlerin ayrı ayrı mücadelesiyle püskürtülemeyecek düzeyde olduğunu söyleyen Türkmen, Devlet Denetleme Kurumu'na kayyum yetkisi veren yeni yasa düzenlemesini hatırlatarak, bununla meslek odaları, emek örgütleri ve kamusal kurumlara kayyum darbesi yapılabileceğini söyledi. "Bir süredir fiilen kayyum ve hukuksuzluğun hakim olduğu bir rejim inşa ediliyordu. Yasalar da buna uygun hale getiriliyor" diyen Türkmen, saldırıların amacının, iktidarın uyguladığı politikaları itirazsız hayata geçirmek olduğunu belirterek, buna karşı çıkabilecek, kendisi için engel olarak gördüğü bütün örgütlü kesimleri sindirme saldırıları yaşandığını söyledi.
DEM Partili belediyelerin ardından CHP'li belediyeleri kayyum darbesi yapıldığını, sanatçıların, gazetecilerin gözaltına alındığını, bu saldırıların Halk TV'ye kadar uzandığını hatırlatan Türkmen, "Bütün bunlar, emekçilere yönelik saldırı politikasının daha da artacağı anlamına geliyor. En önemlisi de bir süredir; Şimşek programıyla (OVP) ekonomik kriz ve daralmanın bütün yükü işçi sınıfı ve emekçilere ödetiliyor. Gerçek enflasyon yüzde yüze yakınken asgari ücrete yüzde 30, memurlara yüzde 11 zam yapıldı. Emeklilerin maaşları 15 binin altında. Bütün bunlar alttan altta halkın geniş kesimlerinde, işçilerde, emekçilerde bir hoşnutsuzluğu, kaynamayı ortaya çıkarıyor" dedi.
'SALDIRILARA KARŞI ORTAK MÜCADELE CEPHESİ ÖRGÜTLENMELİ'
İktidarın bu hoşnutsuzluğu gördüğünü ve gelişebilecek muhalefeti engellemek için toplumsal muhalefetin en örgütlü kesimlerinden başlayarak susturma, tek adam rejimini bir diktatörlük şeklinde inşa etmeye dönük politikalar uyguladığını söyleyen Türkmen şunları ekledi: "Bütün bu saldırılara karşı ortak bir mücadele cephesinin örgütlenmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu sadece bugün hedef olan kesimlerle sınırlı kalmayacak. En son Devlet Denetleme Kurulu'na verilen yetki, saldırıların önümüzdeki dönem meslek odaları, emek örgütleri, sendikalara da yansıyacağını gösteriyor."
Türkmen, yakın tarihe bakıldığında, emek ve demokrasi güçlerinin ortak mücadele bakımında iç açıcı bir sicili olmadığına dikkat çeken Türkmen, emek ve meslek örgütlerinin doğrudan kendisine yönelmese de saldırıların hepimizi tehdit ettiğinin bilincine varması gerektiğini vurguladı. "Bu tür hukuksuzlukların, baskının muhattabı olan her kesimle dayanışmak, meydanlarda yan yana durmak, aynı zamanda kendi cephemizden buna karşı mücadeleyi örgütlemek herhalde şu aşamada yapılacak en doğru şeydir" önerilerini sunan Türkmen, bunun somutlanması, saldırılar yaşandığında hızla yan yana gelip refleks gösterilmesinin bir güç ortaya çıkaracağını kaydetti.
KESKİN: PROLETERLEŞMİŞ HALK ÖFKESİNİ SANDIĞA YANSITTI
Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin de, AKP iktidarının daha önce girdiği bütün seçimleri kazandığını, 2024 yerel seçimlerinde ise ilk defa birinci parti olmaktan çıktığını hatırlattı. Keskin, bu yenilginin arkasında yatan nedenleri şu şekilde tarifledi: "Emekçilere karşı tavizsiz bir sermaye programı uygulayan ve bunun gerektirdiği baskı politikaları ile toplumu kontrol altında tutmaya çalışan AKP ve onun yerel uzantıları karşısında proleterleşmiş halk kesimlerinin sınıfsal tepkileri bugün akacak bir yol bulamadığı için, öfkesini sandığa yansıtmış ve seçim haritasını değiştirmiştir."
'İNSANLARI YASAL PARTİ VE DERNEKLERE ÜYE OLDUKLARI İÇİN TUTUKLANIYOR'
İktidarın içinde bulunduğu krizden çıkış yolu olarak seçimlerin hemen ardından 12. Kalkınma Planını devreye soktuğunu hatırlatan Keskin, bunun tüm halka uyguladığı yoksullaştırma programına devam edeceğinin ilanı olduğunu söyledi. "Asgari ücretin beklentilerin altında kalması, emeklilere ve memurlara yapılan zam oranları, başta gıda olmak üzere faturalara gelen zamlar, fahiş rakamlara ulaşan kiralar halkın 'geçinemiyoruz' tepkisinin karşında iktidarın zor kullanmaktan başka çıkar yolu kalmıyor" diyen Keskin, 12 yıl sonra yaşanan Gezi tutuklamalarını hatırlattı. "İnsanlar yasal partilere ve derneklere üye oldukları için tutuklanıyor" diyerek saldırının boyutuna işaret eden Keskin, gözaltı ve tutuklamaların olası bir isyanın önden bastırılması, sokağın kontrol altına alınabilmesi amacı taşıdığına dikkat çekti.
'SINIF SENDİKACILIĞI YÜRÜTENLER HEDEFTE'
Bu saldırı dalgasından en çok nasibini alanların başında son zamanlarda sermaye ile uzlaşı çizgisinin karşısında sınıf ve kitle sendikacılığını yürütmek isteyenlerin, işçi sınıfının birleşik mücadele çizgisini savunanların yer aldığını vurgulayan Keskin, sözlerine şöyle devam etti: "En temel örgütlenme hakkımızı kullanınca tutuklamalar ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu keyfi saldırı dalgasını geri püskürten, ekonomik ve demokratik haklarımızı genişleten bir çizgiyi inşa etmek hepimizin görevi olarak önümüzde duruyor."